İSTANBUL BB BAŞKAN SEÇİMİNİN GEREKÇELİ İPTAL KARARI-17
İptal Kararına Karşı Çıkan Üyeler
Üye :
CENGİZ TOPAKTAŞ
- K A R Ş I O Y -
31/03/2019 tarihinde yapılan, İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığı seçiminin, Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından,
olağanüstü itiraz yoluyla iptalinin istenilmesi üzerine, Kurulumuz seçimin
iptaline ve 23/06/2019 tarihinde yenilenmesine oy çokluğuyla karar vermiştir.
Kurulumuzun
çoğunluk görüşü; sandık kurulu başkanı ve bir üyesinin kamu görevlilerinden
belirlenmemiş olması, diğer bir deyişle 298 sayılı Kanunun 22 ve 23.
maddelerine uygun bir şekilde sandık kurulu oluşturulmadığı gerekçesine
dayanmaktadır.
Kurulumuz
çoğunluğunun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptali yönünde
verdiği bu karara katılmam mümkün değildir şöyle ki;
298 sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 21. maddesi;
“Sandık kurulu bir başkan ile altı asıl ve altı yedek üyeden kurulur. Bu kurul
asıl üyeleriyle toplanır.”
298 sayılı
kanunun sandık başkanının belirlenmesi başlıklı 22. maddesi; “İlçede görev
yapan tüm kamu görevlilerinin listesi, mülki idare amiri tarafından yerleşim
yeri adresleri esas alınmak suretiyle ilgili ilçe seçim kurulu başkanlıklarına
gönderilir. İlçe seçim kurulu başkanı, bu kamu görevlileri arasından ihtiyaç
duyulan sandık kurulu başkanı sayısının iki katı kamu görevlisini ad çekme
suretiyle tespit eder ve bu kişiler arasından mani hali bulunmayanları sandık
kurulu başkanı olarak belirler.
Sandık kurulu
başkanının göreve gelmemesi halinde, kamu görevlileri arasından belirlenen üye,
bu üyenin de bulunmaması durumunda en yaşlı üye kurula başkanlık eder.”
298 sayılı
kanunun sandık kurulu üyelikleri başlıklı 23. maddesi; “Sandık kurulu
üyelikleri aşağıdaki şekilde belli edilir:
İlçe seçim
kurulu başkanı, o seçim çevresinde seçime katılan ve ilçede teşkilatı bulunan
siyasi partilerden, son milletvekili genel seçiminde o ilçede en çok oy almış
olan beş partiye, her sandık için birer asıl ve birer yedek üye adını beş gün
içinde bildirmelerini tebliğ eder.
Bu yoldan
tespit edilen sandık kurulu üye sayısı beşten az olduğu takdirde, eksik kalan
üyelikler, aynı şartları taşıyan diğer siyasi partilerden, aldıkları oyların
büyüklük sırasına göre, aynı usulle tamamlanır.
Oylarda eşitlik
halinde ad çekilir.
Yukarıdaki
hükümlerin uygulanmasına rağmen beş asıl ve beş yedek üyenin tümü
belirlenemediği takdirde, o ilçede seçime katılan ve teşkilatı bulunan diğer
siyasi partiler arasında ad çekilir. Ad çekmedeki sıraya göre, adı çıkan, eksik
üyelik sayısı kadar siyasi partinin yukarıda yazılan usulle bildireceği
kimseler, sandık kurulu üyesi olur.
İlçe seçim
kurulu başkanı, sandık kurulunun kalan bir asıl ve bir yedek üyesini belirlemek
için önce, 22 nci maddenin birinci fıkrası uyarınca bildirilen listeden sandık
kurulu başkanı olarak belirlenmeyenler arasından, ihtiyaç duyulan sandık kurulu
üye sayısının iki katı kamu görevlisini ad çekme suretiyle tespit eder ve bu
kişilerden mani hali bulunmayanları sandık kurulu asıl ve yedek üyesi olarak
belirler.
Yukarıdaki
fıkralar gereğince belirlenen sandık kurulu asıl üyelerinden göreve gelmeyenin
yerine, öncelikle, gelmeyen üyenin yedeği alınır.
Sandık kurulu
başkan ve üyelikleri için ad çekme işlemleri, ilçe seçim kurulu huzurunda, bu
kurulun başkanı tarafından yapılır.
Üyeliklerin bu
şekilde doldurulması mümkün olmazsa, eksikler, ilçe seçim kurulu başkanı
tarafından, o çevrede bulunan ve sandık kurulunda görev verilmesinde sakınca
olmayan kimselerden doldurulur.”
298 sayılı
Kanunun adaylar ve müşahitleri başlıklı 25. maddesi; “Sandık başı işlemlerini
takibetmek üzere, siyasi partiler ve bağımsız adaylar, birer müşahit
gönderebilirler.”
298 sayılı
Kanunun kurullarda görev alamayacaklar başlıklı 26. maddesi; “İdare amirleri,
zabıta amir ve memurları, Askeri Ceza Kanununun 3 üncü maddesinde yazılı askeri
şahıslar, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve adaylar, bu Kanunda
gösterilen kurullara seçilemezler.
648 sayılı
Siyasi Partiler Kanununa göre, siyasi partilere üye olamayacak kimseler; bu
kurullarda üye, müşahit veya temsilci olarak, siyasi partiler tarafından
görevlendirilemezler.”
298 sayılı
Kanunun 130/2 maddesi; “Şu kadar ki; siyasi partilerin il başkanlarıyla genel
merkezleri veya bağımsız aday tarafından tutanağın düzenlenmesinden sonra (7)
gün içinde seçimin neticesine müessir olaylar ve haller sebebiyle yapılan
itirazlar, seçimin sonucu hakkında kesin karar vermek yetkisine sahip olan
kurullarca, seçimin neticesine müessir görüldüğü takdirde, alt kademelerce
verilen kararların kesin veya kesinleşmiş olması veya kurullara derece derece
ve müddeti içinde müracaat edilmemiş olması, bu itirazın incelenmesine ve
reddine sebep teşkil etmez.” şeklindedir.
Öncelikle,
sandık kurulunun kamu görevlisi olması gereken sandık başkanı ve bir üyesinin
kanunda belirtilen usule göre belirlenmemiş olmasının mutlak ve başlı başına
bir iptal nedeni olup olmadığı tartışılmalıdır. Sandık başkanı ve bir üyenin
kanunda belirtilen usule göre belirlenmemiş olmasının mutlak ve başlı başına
bir iptal nedeni olmadığını belirtmeliyim. Seçimin iptali ile ilgili yapılacak
değerlendirmede, bu konudaki kanun maddelerinin bir bütün olarak ele alınması
ve yorumlanması zorunluluğu vardır. Kamu görevlisi olması gereken sandık
başkanı ve bir üyenin kanundaki usule uyulmadan belirlenmesi halinde bunun 298
sayılı Kanunun 130/2 maddesine göre tek başına seçimin neticesine müessir olup
olmadığına bakılacaktır. Nitekim itiraz nedeniyle yapılan araştırmada, seçim
sonuçlarının bir parti lehine değiştirilmesi için örgütlü bir şekilde hareket
edildiği tespit edilememiştir. Sandık kurullarının oluşturulması sırasında
yapılmaması gereken ancak zaman zaman ve değişik tarihlerdeki seçimlerde de yapılan
ihlaller yapılmıştır.
Bu konu
değerlendirilirken Yüksek Seçim Kurulunun değişik zamanlarda vermiş olduğu
kararlara da bakmak gerekmektedir. Yüksek Seçim Kurulu değişik zamanlarda
verdiği istikrar kazanan kararlarda, sandık kurullarının oluşumundaki
ihlallerin tek başına sandık sonuçlarının geçerli sayılmamasına neden
olamayacağını belirtmiştir. Bu konuda çok sayıda örnek karar bulunmaktadır.
Yüksek Seçim Kurulunun 18/11/1970 ve 370 sayılı kararında; “Sandık kurullarının
298 sayılı Yasanın 23 üncü maddesine uygun adette aza ile kurulmadığı ve noksan
üyeliklerin seçme yeterliliğini haiz kimseler tarafından dahi doldurulmamış
olduğu seçim kurulunun ..... numaralı sandıklarda iddiaya uygun şekilde
tutanakların bir başkan ve iki aza tarafından imza edilmiş olduğunun tespiti
ile kısmen sübut bulmuş ise de sandık kurullarının teşekkül tarzı seçim
sonuçlarına etkili değildir. Kaldı ki bu tarz kuruluşun seçim sonucunu ve
bilhassa itinalının hukukunu herhangi bir şekilde ihlal ettiği iddia ve
belgelendirilmiş değildir. Bu yoldaki itirazın da iddianın seçim sonucuna
etkili olmaması ve belgesizlik nedeniyle reddi gerekir.” denilmiştir. Yüksek
Seçim Kurulunun 27/04/2009 tarih ve 1616 sayılı kararında “298 sayılı Kanunun
26’ncı maddesi uyarınca aday olanların kurullarda yer alması mümkün değil ise
de bu aykırılığın seçimin iptaline neden olabilmesi için neticeye müessir
olduğunun kanıtlanması gerektiği, muterizlerin bu hususa ilişkin somut kanıt
sunmadıkları anlaşıldığından 2028 ve 2029 no’lu sandıklarda sayım ve döküm
esnasında 298 sayılı Kanuna ve Yüksek Seçim Kurulu genelgelerine aykırı bir
işlem yapıldığına ilişkin somut delil ve gerekçe gösterilmediğinden,” denilmek
suretiyle itirazın reddine karar verilmiştir. Yüksek Seçim Kurulunun 14/04/2019
tarih ve 2760 sayılı kararında “Erzurum ili Pasinler ilçesi Karavelet mahallesi
1043 no’lu sandık kurulunda üye olarak görev yapan aza adaylarının seçim
sonuçlarına ne şekilde etki ettiklerine dair somut tespit bulunmadığından
Erzurum İl Seçim Kurulunun 06/04/2019 tarihli, 2019/54 sayılı kararının
kaldırılmasına,” denilmiştir. Yüksek Seçim Kurulunun 31/01/1974 tarih ve 664
sayılı kararında “Kurulumuzun 8.8.1972 günlü ve 14270 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan 28.07.1972 günlü ve 235 sayılı kararında öngörüldüğü üzere sandık kurullarında
görev almaları mümkün bulunmayan kimselere görev verilmiş olması nedenine
dayanılarak bir seçimin iptal edilebilmesi için kanuna aykırı bu davranışın
seçim sonuçlarına etki yaptığının gerçekleşmiş bulunması şarttır. İtiraz
dilekçesinde bu yolda bir gerekçe olmadığı gibi, durumu belirten bir belge de
bulunmamaktadır. O halde, yersiz bulunan itirazın reddine karar verilmelidir.”
denilmiştir. Kuşkusuz Yüksek Seçim Kurulunun buna benzer çok sayıda kararı
vardır ve hepsini tek tek buraya yazmak mümkün değildir. Yüksek Kurulumuzun en
son verilen bu karara kadar sandık başkanı ve sandık kurulu üyesi ataması
nedeniyle iptal ettiği bir seçim bulunmamaktadır.
298 sayılı
Kanunun 21, 22 ve 23. maddelerini göz önüne aldığımızda sandık kurulunun bir
başkan altı asıl ve altı yedek üyeden oluşacağı, bir başkan, bir asıl ve bir
yedek üyenin mülki idare amiri tarafından bildirilen kamu görevlileri
listesinden belirlenmesi gerektiği açıktır. Kural, sandık başkanı, bir asıl ve
bir yedek üyenin mülki idare amiri tarafından bildirilen listeden seçilmesi
olmakla birlikte, bunun istisnalarına da kanunda yer verilmiştir. 298 sayılı
Kanunun 22/2 ve 23/son maddeleri istisnaları göstermiştir. Sandık başkanlarının
kamu görevlilerinden belirlenmesi asıl olmakla birlikte, 298 sayılı kanunun
22/2 maddesinde kamu görevlileri dışında belirlenmesi doğrultusunda bir
istisnaya yer verilmiş olması, yine sandık kurulunun bir asıl ve bir yedek
üyesinin kamu görevlilerinden belirlenmesi zorunlu olmakla birlikte 298 sayılı
Kanunun 23/son maddesi gereğince eksik üyeliklerin sandık kurulunda görev
verilmesinde sakınca olmayanlardan doldurulması hususları gözetildiğinde,
sandık başkanı ve üyelerin kamu görevlilerinden alınmaması başlı başına ve
mutlak bir iptal nedeni olmayacaktır.
298 sayılı
Kanunun 23. maddesi gereğince sandık kuruluna siyasi partiler tarafından
bildirilen üyeler ve 298 sayılı Kanunun 25. maddesine göre sandık başı
işlemlerini takip etmek üzere görevlendirilen müşahitler, siyasi partilerin
birer temsilcisi olarak hareket etmektedirler.
Gerek siyasi partili sandık kurulu üyelerinin gerekse siyasi partili
müşahitlerin sandık başında bulunmaları, sandık kurulu üyelerinin salt
çoğunlukla alınan karara katılmayarak alınacak karara muhalefet şerhi
düşmeleri, müşahitlerin sandık başı iş ve işlemlerine itiraz haklarının
bulunması, kısacası sandık başı iş ve işlemlerini denetlemelerinin seçimin
sonucuna sıhhat kazandıracağı açıktır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
seçiminin iptali ve seçimin yenilenmesi için itiraz eden partinin sandık kurulu
üyelerinden ve müşahitlerinden sandık başında hiç bir itiraz gelmemiş olmasının
seçimin sıhhatine zarar verilmediğini gösterdiği açıktır. Sandıklarda yapılan
sayımlar sırasında, sayım döküm işlemlerini engellememek kaydıyla vatandaşların
da sayımı izlemesi mümkündür. Gizli oy açık sayım ilkesine göre yapılan
seçimde, sandık kurulunda partili üyelerin görevli olarak bulunup karar alma
sürecine katıldığı, itiraza yetkili partili müşahitlerin sandıklarda bulunduğu,
vatandaşlarında oy sayım ve dökümünü izlediği koşullarda oyların herhangi bir
parti lehine değiştirildiğini söylemek mümkün değildir. Böyle bir durum ancak
bütün sandık görevlilerinin ve müşahitlerin bu konuda anlaşmaları ile mümkün
olabilir ki, itiraz eden dahi böyle bir
iddia ileri sürmemiştir.
Sandık
kurullarının oluşumuna, 26/12/2018 tarih ve 1128 sayılı kararla kabul edilen,
Resmi Gazetede yayımlanan, 139 sayılı genelgemizin 13. maddesinde belirtilen
esaslar ve sürelerde itiraz edilmeksizin, sandık kurulları tarafından oyların
sayım ve döküm işleminden ve sonuçların ortaya çıkmasından sonra itiraz
edilmesi ve sandık kurullarının teşekkülü ile ilgili yapılan araştırmada
örgütlü bir şekilde hareket edildiğinin de tespit edilememiş olması nedeniyle,
sandık kurullarının usulsüz olarak teşkil edildiği iddiasına dayalı olarak
artık seçimin iptaline karar verilmesi doğru değildir.
İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde oyların sandık kurullarınca
sayılmasından sonra, tüm sandıklarda yeniden sayım yapılması için Adalet ve
Kalkınma Partisi ilgili ilçe ve İstanbul İl Seçim Kuruluna itirazlar yapmıştır.
İlçe ve il seçim kurullarına yapılan itirazlardan sonra da Kurulumuza yeniden
sayıma karar verilmesi için itiraz dosyaları gelmiştir. Kurulumuzca, 298 sayılı
kanunun 112. maddesi gereğince gerekçesi ve delili olmayan itirazların
incelenmemesi ve talebin en başta reddine karar verilmesi gerekirken, Kurulumuz
benim yeniden sayım yapılmasına muhalif olduğum 05/04/2019 tarih ve 1880 sayılı
kararda olduğu gibi, verdiği çok sayıda karar sonucunda İstanbul genelinde tüm
sandıklarda geçersiz oylar, bir kısım sandıklarda ise tüm oyların yeniden
sayılmasını sağlamıştır. Bu oyların yeniden sayımı sonucunda da her zaman
yapılabilen maddi ve olağan hataların dışında bir hataya rastlanmamış ve maddi
hatalar ile geçerli sayılması gerekirken geçersiz sayılan oylar nedeniyle
yapılan sayım hataları düzeltilmiştir. Yeniden sayım ilçe seçim kurullarının
nezaretinde yapılmış olup, oy pusulaları bir kez daha elden geçirilmiştir.
Sandık kurullarınca sandık başlarında yapılan sayım sonuçları ilçe seçim
kurullarınca yapılan yeniden sayımlar sonucunda bir kez daha meşruiyet
kazanmıştır. İki kez yapılan sayım sonuçlarının tanınmaması ve sırf sandık
kurulunun oluşumundan hareket edilerek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
seçimlerinin iptaline karar verilmesi kabul edilemez bir durumdur.
298 sayılı
Kanunun 26/1 maddesinde sayılan, sandık kurullarında görev alamayacağı
belirtilen kişilerin sandık kurulunda görev almaları da tek başına sandık
sonuçlarının sıhhatine halel getirmez.
Burada da yine 298 sayılı Kanunun 130/2 maddesine göre sandık sonucunun
neticesine tesir eden bir hal olup olmadığına bakılır. Aynı şekilde 298 sayılı
kanunun 26/2 maddesi gereğince siyasi partilere üye olamayacaklar siyasi partilerce
sandık kuruluna üye olarak bildirildiğinde ve sandık kurullarında görev
yaptıklarında, bu kişilerin sandık sonucuna tesir edip etmediklerine bakılır.
Esasen siyasi partilerin 298 sayılı Kanunun 26/2 maddesi gereğince sandık
kurulunda görev alamayacak üye ve müşahit görevlendirip görevlendirmedikleri
doğrultusunda yapılacak bir araştırmada, siyasi partilerin sandık kurulunda üye
ve müşahit olamayacakları bildirip bildirmediklerinin tespiti mümkündür. Ancak
başlı başına iptal nedeni olamayacak bu hal nedeniyle bugüne kadar bu yönde bir
araştırmaya da gerek görülmemiştir.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Yüksek Seçim Kurulu temsilcisi Recep Özel'in “16/04/2017 günü
yapılmakta olan halk oylamasında bazı sandıklarda oy pusulalarının veya oy
zarflarının ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü ile mühürlenmediği,
seçmenin hiç bir kusuru olmadan bunun gerçekleştiği, seçmenin iradesinin tam
bir şekilde sandığa yansıması için söz konusu oy pusulalarının ve zarfların
geçerli olması yönünde karar verilmesine dair müracaatı üzerine, Kurulumuz
mühürsüz oy pusulalarının ve mühürsüz zarfların geçerli sayılmasına 16/04/2017 gün ve 560 sayı ile karar vermiş
olup bu kararda;
“Anayasa ve
Uluslararası Sözleşmeler ile koruma altına alınan temel bir hakkın kullanılması
sırasında uyulması gereken kurallara aykırı davranılması halinde, somut olayla
ilgili olarak yapılacak olan değerlendirmede; hakkın özünün korunması ve normun
yorumunun, gerçekleşmesi beklenilen amaçla uyumlu olması gerekir.
Asıl olan temel
bir hakkın korunması olup, hakkın kullanılmasına ilişkin belirlenen usul
kuralları hakkın güvenli bir şekilde kullanılmasını temin eden araç
niteliğindedir. Bireye tanınan hakkın güvenli şekilde kullanıldığının tespit
edildiği hallerde, hakkın kullanılmasının korunmasına yönelik bir araç olan
usul hükümlerinden birine aykırılığın, hakkın özünü ortadan kaldıracak şekilde
yorumlanması mümkün değildir.
298 sayılı
Kanunun, seçim süreci ve oy verme gününe ilişkin yukarıda yer alan hükümleri
birlikte değerlendirildiğinde, seçimlerin güven içinde yapılması, seçmen
iradesinin tam olarak belirmesi açısından aşamalı ve birden fazla kontrol
mekanizması öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Seçim güvenliğinin tek bir usul
işlemine bağlanmadığı, aksine birden çok mekanizmayla bu güvenliğin temininin
amaçlandığı görülmektedir. Nitekim, seçimlerde kullanılan oy pusulası ve
zarfların sadece Yüksek Seçim Kurulu tarafından ve filigranlı olarak
üretileceği, zarfların üzerinde Yüksek Seçim Kurulu logosunun yer alacağı,
zarfların ve oy pusulalarının mühürlü paketlerle ilçe seçim kurullarına
ulaştırılacağı, zarfların önce ilçe seçim kurulu mührü ile mühürleneceği, yine
oy pusulası ve zarflarının yukarıda belirtilen hükümler çerçevesinde
oluşturulan sandık kurullarına mühürlü paket olarak teslim edileceği,
paketlerin, beşi siyasi parti temsilcilerinden oluşan yedi kişilik sandık
kurulunun huzurunda ve birlikte açılacağı, bu kurulca teslim alınan oy pusulası
ve zarflarının sayısının tespitine ilişkin tutanak düzenleneceği, oy
pusulalarının ve zarflarının sandık kurulunca mühürleneceği, oy verme işleminin
belirlenen saatte bitmesinden sonra kullanılmayan oy pusulası ve zarflarının
sayılarak tespitinin yapılacağı, sandıktaki oy zarflarının sayısının
belirleneceği, kullanılan oy zarfları ile oy kullanan seçmen sayısı ve artan
zarf sayısının sayılarak sağlamasının yapılacağı, tüm bu işlemler bittikten
sonra oy sayım işlemine geçileceği, oy sayımının, parti müşahitleri ve
vatandaşların izlemesine olanak sağlayacak şekilde gerçekleştirileceği, sayım
işlemleri tamamlandıktan sonra sandık kurulunca ıslak imzalı olarak tutanağa
bağlanacağı, tutanak örneğinin sandık kurulunun siyasi partili üyelerine ve
talep halinde sandık kurulunda temsil edilmeyen diğer siyasi parti
müşahitlerine de verileceği ayrıntılı olarak düzenlenerek seçim güvenliği,
birden çok yöntemle denetlenerek teminat altına alınmıştır.
16 Nisan 2017
tarihinde gerçekleşmekte olan oy verme işlemleri sırasında, münferit de olsa
bazı sandıklarda, Yüksek Seçim Kurulunca gönderilen ve sahte olarak benzerlerinin
üretilmesinin engellenmesi amacıyla sandık kurullarına filigranlı olarak teslim
edilen oy zarfları ve pusulalarının sandık kurullarınca mühürlenmeden
seçmenlere verildiği, kullanılan oy zarfları ve pusulalarının Yüksek Seçim
Kurulunca gönderilen filigranlı oy pusulası ve zarfları olduğu, oy pusulası ve
zarflarının mühürlenmemesinin sandık kurulunun ihmali veya hatasından
kaynaklandığı, bu sorunun yaşandığı sandıkların bağlı olduğu bazı ilçe seçim
kurulları tarafından Kurulumuza şifahi olarak iletilmiştir.
Münferit de
olsa bazı sandık kurullarının 298 sayılı Kanunun 77. maddesinin dördüncü
fıkrasındaki görevini yapmaması, netice itibariyle yukarıda özetlenen usule
uygun olarak sandık kurullarına ulaştırılan oy pusulası ve zarf kullanılmak
suretiyle gerçekleşen oylamada, seçmene yüklenebilecek bir kusur olmamasına
rağmen Anayasal hakkını kendisinden beklenen yükümlülüklere uygun olarak
kullanan seçmenin oyunun geçerli sayılmamasının, yönetime katılma hakkının
özünü ortadan kaldıracak bir sonuç yaratacağı açıktır.
Oy kullanma
işleminin; oy güvenliğini sağlamaya yönelik ve sahte oy kullanılmasını
engellemek amacıyla getirilen kontrol mekanizmalarına uygun olarak, Yüksek
Seçim Kurulunca üretildiğinden kuşku bulunmayan oy pusulası ve zarf kullanılarak
gerçekleşmesi halinde, sandık kurulunca mühürleme işleminin yapılmaması tek
başına seçmenin oyunun geçersiz sayılması için yeterli değildir. Aksine bir
uygulama, bu hakkı korumak için getirilen ve araç niteliğinde olan usul
kurallarından sadece birinin ihlalinin, hakkın özünü ortadan kaldıracak şekilde
uygulanması sonucunu doğurur ki; bu sonuç, beklenilen amaca aykırıdır.”
denilmiştir.
Kararda
görüldüğü üzere, Yüksek Kurulumuz sandık kurullarınca mühürlenmeyen oy
pusulalarının ve zarfların geçersiz olduğu kanunun açık hükmüne ve bu konudaki
genelgesindeki düzenlemeye rağmen, daha seçim sonuçları ortaya çıkmadan, önüne
bu konu ilgili somut bir dosya gelmeden, asıl olanın seçmen iradesi ve oy
kullanma hakkı olduğunu ve hakkın özünün korunması gerektiğini belirterek
mühürsüz oy pusulalarının ve mühürsüz zarfların geçerli sayılması gerektiğini
söylemiş, şimdi ise sonuçlar birden fazla aşamadan geçerek ortaya çıktıktan
sonra, üstelikte kanuna uygun olmayan şekilde oluşturulan sandık kurullarının yaptığı işlemlerin yok
sayılması gerektiğine dair kanuni bir düzenleme de bulunmamasına rağmen, oy
sayım ve döküm işlemlerini yok sayarak, seçimin iptali ve yenilenmesi kararı
ile seçmenlerin iradesini yok saymıştır.
Seçmenlerin
sandık kurulunun oluşumuna itiraz etmeleri ve sandık kurulunun nasıl
oluşturulduğunu bilmeleri mümkün değildir. Seçmenler Anayasa gereğince
kendilerine tanınan seçme hakkını kullanarak oy vermişlerdir. Sandık kurulunun
oluşumunda bir hata varsa bunun sorumluluğu seçmenlere yüklenemez. Nitekim
yukarıda bahsi geçen 16/04/2017 tarihli kararla ilgili verilen dilekçede de;
sandık kurulundakilerin mühür vurmamalarının seçmenin kusuru olmadan
gerçekleştiği, seçmenin iradesinin tam bir şekilde sandığa yansıması için söz
konusu oy pusulalarının ve zarfların geçerli olması gerektiği
doğrultusundadır.
Çoğunluk görüşü
olarak, sayım döküm cetvelleri ve tutanaklardaki usulsüzlüklerin de bir iptal
sebebi olduğu belirtilerek gerekçeli karar oluşturulmuş ise de; yapılan
müzakereler sırasında bu durum bir iptal sebebi olarak belirlenmemiş olup, bu
nedenle de kısa karara seçimin iptal sebebi olarak sadece sandık kurullarının
kurulmasındaki usulsüzlükler derç edilmiştir. İptal sebebi olarak
belirlenmediği kısa karardan da anlaşılan bir konuda, karşı oy gerekçesi
yazmaya gerek görülmemiştir.
Yukarıda
belirtmiş olduğum gerekçelerle, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
seçiminin sandık kurullarının oluşumundaki kanuna aykırılıklar nedeniyle
iptaline ve 23/06/2019 tarihinde yenilenmesine dair 06/05/2019 gün ve 4219
sayılı karardaki Kurulumuzun çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Üye
Cengiz TOPAKTAŞ
KARAR DETAYLARI :
Follow @AlpWebSite
Bizi Takip Edin
Tweetle
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder