İSTANBUL BB BAŞKAN SEÇİMİNİN GEREKÇELİ İPTAL KARARI-19
İptal Kararına Karşı Çıkan Üyeler
Üye : YUNUS AYKIN
- K A R Ş I
O Y -
Adalet ve Kalkınma Partisi adına Genel Başkan Yardımcısı
Seçim İşleri Başkanı Ali
İhsan YAVUZ tarafından Kurulumuz
Başkanlığına verilen 16/04/2019, 20/04/2019 ve
22/04/2019 tarihli dilekçelerde; 31 Mart
2019 Pazar günü yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin,
Anayasanın 79, 2972 sayılı Kanunun 25 ve 29. maddeleri ile 298 sayılı Kanunun
14, 110, 112 ve 130. maddeleri gereğince seçimin neticesinde müessir olaylar ve
haller sebebiyle iptali ve yenilenmesinin istenilmesi üzerine, Kurulca;31 Mart
2019 tarihinde yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin
iptaline ve seçimin yenilenmesine,
İstanbul İl Seçim Kurulu tarafından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
için verilen mazbatanın iptaline, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
yenileme seçiminin 23 Haziran 2019 tarihinde yapılmasına, Kanuna aykırı sandık
kurulu görevlendirmelerini yapan ilçe seçim kurulu başkan ve üyeleri ile seçim
müdürleri ve diğer sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulmasına oyçokluğu
ile karar verilmiştir.
Anayasanın “Seçme,
seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları” başlıklı 67. Maddesinin birinci
fıkrasında vatandaşların, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak seçme,
seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette
bulunma ve halkoylamasının katılma hakkına sahip oldukları, ikinci fıkrasında
ise, seçimlerin ve halkoylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık
sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılacağı
kuralı bulunmaktadır.
“Seçimlerin genel
yönetim ve denetimi başlıklı 79. Maddesinin birinci fıkrasında, seçimlerin,
yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılacağı ikinci
fıkrasında da, seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde
yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim
süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları,
şikayet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama görevinin Yüksek Seçim
Kurulunca yerine getirileceği kuralına yer verilmiştir.
“İl seçim kurulu ve
başkanlarının şikayet üzerine verecekleri kararlarla, sair kararlarına ve
tutanaklara itiraz ve olağanüstü itiraz” başlıklı 130. maddesinin üçüncü
fıkrasında olağanüstü itirazın seçimin neticesine müessir haller ve olaylar
sebebiyle seçimin sonucu hakkında kesin karar vermek yetkisine sahip kurullara
yapılacağı, dördüncü fıkrasında;
olağanüstü itiraz dilekçesinde, ihbar ve iddia olunan olayların mahiyetinin ve
talebin gerekçesinin, delillerinin gösterilmesi ve belgelerinin itiraz
dilekçesine bağlanması gerektiği belirtilmektedir.
Demokrasilerde
gerçekleşmiş ve sonucu alınmış bir seçimin iptal edilmesi en son başvurulacak
olağanüstü ve istisnai bir tedbirdir. Bu nedenle seçimin iptali istemiyle
yapılan itirazlar hakkında karar verme
yetkisine sahip kurulların, gerçekleştiği iddia olunan olayların mahiyetini,
gösterilen delilleri, belgeleri ve hukuki sebepleri bir arada değerlendirmesi,
seçimin düzen ve dürüstlük içinde yapılıp yapılmadığını, Anayasanın 67.
maddesinde sayılan esaslara uyulup uyulmadığını irdelemesi, iddia edilen
hususların seçimin sonucuna tesir edip etmediğini tespit etmesi tüm bunları yaparken Anayasa ile teminat
altına alınan seçme ve seçilme hakkının özünü zedelememesi gerekmektedir.
Yüksek Seçim Kurulunun
hem seçimlerin düzen ve dürüstlük içinde yapılmasını sağlama görevi, hem de
seçimlerden sonra yapılan yolsuzluk, itiraz ve şikayetleri kesin karara
bağlayarak seçim sonucunu tescil etme görevi bulunmaktadır.
Yukarıda belirtilen
ilke ve esaslar gözönünde bulundurulmak suretiyle öncelikle bazı sandık kurulu
başkanlarının ilçe seçim kurullarınca kamu görevlisi olmayan kişilerden
belirlenmesinin 31 Mart 2019 tarihinde yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı seçiminin iptali için tek başına, yeter sebep olup olmadığının,
bilahare de bu itirazın hangi hallerde seçim sonucuna müessir görüleceğinin
açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
298
sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 24.
maddesinde;
“Sandık
kurulları Yüksek Seçim Kurulunca tespit ve ilan edilen tarihte kurulur.
Bu
kurulların asıl ve yedek üyeleri, her seçim çevresinin yerel özellikleri
gözönüne alınarak Yüksek Seçim Kurulunca tespit edilecek tarihlerde göreve
başlarlar ve sayıma ilişkin evrak ve belgeler ilçe seçim kuruluna teslim
edilinceye kadar aralıksız çalışmaya devam ederler…” kuralı,
“Sandık
kurulu başkanının belirlenmesi” başlıklı 22. maddesinde;
“İlçede görev yapan tüm kamu görevlilerinin
listesi, mülki idare amiri tarafından yerleşim yeri adresleri esas alınmak
suretiyle ilgili ilçe seçim kurulu başkanlıklarına gönderilir. İlçe seçim
kurulu başkanı, bu kamu görevlileri arasından ihtiyaç duyulan sandık kurulu
başkanı sayısının iki katı kamu görevlisini ad çekme suretiyle tespit eder ve
bu kişiler arasından mani hali bulunmayanları sandık kurulu başkanı olarak
belirler.
Sandık kurulu başkanının göreve gelmemesi
halinde, kamu görevlileri arasından belirlenen üye, bu üyenin de bulunmaması
durumunda en yaşlı üye kurula başkanlık eder…”
“Sandık
kurulu üyelikleri” başlıklı 23. maddesinin sondan ikinci fıkrasında;
“Sandık kurulu başkan ve üyelikleri için ad
çekme işlemleri, ilçe seçim kurulu huzurunda, bu kurulun başkanı tarafından
yapılır”
“Kurullarda
görev alamayacak olanlar” başlıklı 26. maddesinde;
“İdare amirleri, zabıta amir ve memurları,
Askeri Ceza Kanununun 3 üncü maddesinde yazılı askeri şahıslar, Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyeleri ve adaylar, bu Kanunda gösterilen kurullara
seçilemezler.
648
sayılı Siyasi Partiler Kanununa göre, siyasi partilere üye olamayacak kimseler;
bu kurullarda üye, müşahit veya temsilci olarak, siyasi partiler tarafından
görevlendirilemezler.” Kuralı,
“Kimlerin itiraz edebileceği” başlıklı
110. maddesinde;
“Bu kanunda gösterilen
kurulların veya kurul başkanlarının kesin olmayan kararlarına karşı seçme
yeterliğine sahip yurttaşlar, siyasi partiler veya bunların tüzüklerine göre
kuruluş kademelerinin başkanları veya vekilleri, müşahitler, adaylar ve
Cumhuriyet Senatosu üyeleri ile milletvekilleri itiraz edebilirler.” Kuralı
“Sandık kurullarına ait itiraz ve şikayet”
başlıklı 119. maddesinde ise;
“Sandık kurullarının
teşkiline dair, ilçe seçim kurulu veya başkanı tarafından yapılan işlemlerin
düzeltilmesi için, bu işlemlerin neticesinden itibaren en geç iki gün içinde
şikayet yoliyle düzeltilmesi istenebilir.
Şikayetin reddine dair
olan kararlara karşı, bildirilmesinden veya tebliğinden itibaren iki gün içinde
il seçim kuruluna itiraz olunur. İl seçim kurulları, iki gün içinde kesin karar
verirler.
Bu şikayetin yapılmamış
olması sandık kurulunun teşekkülüne karşı itiraza engel değildir.
Ancak, bu itirazın
teşekkülünden itibaren iki gün içinde il seçim kuruluna yapılması şarttır.
İl seçim
kurulunun vereceği karar kesindir.” Kuralı yer almaktadır.
Yukarıdaki Kanun
hükümlerinden, sandık kurullarının Yüksek Seçim Kurulunca tespit ve ilan edilen
tarihte kurulacağı, sandık kurulu başkanlarının Mülki amir tarafından
gönderilen listede yer alan kamu görevlileri arasından ilçe seçim kurulu
başkanınca ad çekme suretiyle belirleneceği, ad çekme işleminin ilçe seçim
kurulu huzurunda yapılacağı, bu şekilde belirlenen sandık kurulu başkanının
seçim günü göreve gelmemesi halinde kamu görevlileri arasından belirlenen üyenin,
bu üyenin de bulunmaması durumunda sandık kurulunun siyasi partiler tarafından
belirlenen 5 üyesinden en yaşlı olanının kurula başkanlık edeceği, sandık
kurulunun teşkiline dair Kanunun 22. ve 23. maddeleri uyarınca yapılan
işlemlerin 110. maddesinde sayılan itiraz hakkı olanlar tarafından şikayet ve
itiraz yoluyla en geç iki gün içinde düzeltilmesinin istenebileceği, itirazın
il seçim kuruluna yapılması gerektiği ve il seçim kurulunun itiraz üzerine
vereceği kararın kesin olduğu anlaşılmaktadır.
Yüksek Seçim Kurulu
tarafından hazırlanarak ilan edilen 31 Mart 2019 tarihinde yapılan Mahalli
İdareler seçimlerinde uygulanacak seçim takvimine göre tüm Türkiye’de olduğu
gibi İstanbul İlçe Seçim Kurullarında da 26/02/2019 tarihinde sandık
kurullarının teşkilinin yapıldığı, şikayet ve itiraz için süreler öngörüldüğü,
il seçim kurulunun itirazlar hakkında kesin olarak karar verme süresinin son
günü olan 2 Mart 2019 tarihinde de kesinleştirildiği görülmektedir.
Olağanüstü itiraz
dilekçesi ve ekleri incelendiğinde itiraz eden parti tarafından İstanbul İlinde
sandık kurullarının teşkili işlemlerine karşı seçim takviminde belirtilen
süreler içinde şikayet ve itiraz yolunun kullanılmadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan ilçe seçim
kurulu üyelikleri 298 sayılı Kanunun 19. maddesi uyarınca belirlenmekte olup,
anılan maddedeki koşulları taşıması nedeniyle Adalet ve Kalkınma Partisinin
İstanbul İlçe Seçim Kurullarının tamamında bir asıl ve bir yedek üyesi
bulunmaktadır. Sandık kurulu başkan ve üyelikleri için ad çekme işlemlerinin,
ilçe seçim kurulu huzurunda yapıldığı gözönüne alındığında itiraz eden partinin
sandık kurulunun teşkilinden habersiz olduğu söylenemez. Kaldı ki kura
işleminin yapılmadığı, ya da sandık kurullarında görev alan kişilerle ilgili
kendilerine bilgi verilmediği iddia edilse dahi, bu işlemlerin yapılmamış
olmasına karşı da süresi içinde şikayet ve itiraz yolu açık olduğundan, bu
sürelerin geçirilmesinden ve seçimin sonuçlanmasından sonra seçimin iptal
sebebi olarak ileri sürülemez.
Genel kabul gören anlayışa
göre seçim hukuku usul hukuku olarak nitelendirilmektedir. Kısa süre içerisinde
seçimlerin yapılması ve kesinleştirilmesi gerektiğinden, seçim sürecinde
yapılacak işlemler ve bu işlemlere karşı yapılacak itirazlar gün ve hatta
saatlerle sınırlandırılmakta, bu süreler geçtikten sonra Kanunda belirtilen
istisnalar dışında kesinleştirilmiş işlemlere dayalı olarak bir sonraki aşamaya
geçilmektedir. Seçmen listelerinin kesinleştirilmesi, adaylıkların
kesinleştirilmesi ve sandık kurullarının teşkili bunlara örnektir. Aksi
taktirde her aşamada bir önceki sürecin tartışmaya açılması, seçimin
sonuçlandırılmasını imkansız hale getireceği gibi seçmenlerin seçimlere duyduğu
güveni de sarsacaktır.
İdari işlemlerin kesinliği ilkesi ve bu işlemlerdeki şekil sakatlığının
hukuki sonuçlarının irdelenmesi:
Esasen kural olarak
idari işlemler kesin ve yürütülmesi zorunlu işlemlerdir. Ancak Kanunun işlemin
kesinleşmesi için itiraz sürecinin tüketilmesini öngördüğü durumlarda,
kesinleşme için ya öngörülen sürede itiraz edilmemesi ya da yapılan itirazın
yetkili merciler tarafından reddedilmesi gereklidir. İdari işlem kesinleştikten
sonra kesin ve yürütülmesi zorunlu hale gelir ve hukuka uygunluk karinesinden
faydalanır. Uygulanması sonucu ortaya çıkan hukuki sonuçlar da hukuken
meşrudur. İşlemin uygulanması ve hukuki sonuçlarının doğmasından sonra Kanunun
öngördüğü bir yol kullanılarak “şekil yönünden sakat” olduğu iddiasıyla itiraza
konu edilmesi ve doğurduğu hukuki sonuçların ortadan kaldırılmasının
istenilmesi durumunda sakatlığın sonuçlara esaslı şekilde etkili olup
olmadığına bakmak gerekir. Şekil sakatlığının, işlemin doğurduğu hukuki
sonuçlara esaslı bir etkisinin olmadığının ve bu sakatlığın idarenin kusurundan
kaynaklandığının tespiti halinde işlemin uygulanmasına bağlı olarak ortaya
çıkan hukuki sonuçların da korunması gerekir. Dolayısıyla her şekil sakatlığı,
idari işlemin ve hukuki sonuçlarının ortadan kaldırılması sonucunu doğurmaz.
298 sayılı Kanunun 22.
maddesi uyarınca ilçe seçim kurulu başkanının yaptığı sandık kurulu
başkanlarını belirleme işlemi idari nitelikli işlem niteliğindedir.
Dolayısıyla itiraz
dilekçesinde; bu belirleme işleminin seçimin sonucuna esaslı bir etkide
bulunduğu kanıtlanamadığı takdirde birçok işlemin uygulanması ile beliren seçim
sonucunun, tek bir işlemdeki şekil sakatlığı nedeniyle ortadan kaldırılması
hukuka aykırıdır.
Sandık Kurulu Başkanının kamu görevlisi olmasının seçimlerin tarafsızlık
içinde yapılmasının teminatı olduğu
iddiasına gelince;
298
sayılı Kanunun “Sandık kurulu başkanının belirlenmesi” başlıklı 22. Maddesinin
13/03/2018 tarihli 7102 sayılı Kanunun 3. maddesi ile değişiklik yapılmadan
önceki halinegöre, sandık kurulu başkanlarının; ilçe seçim kurulu başkanının,
ilçe seçim kuruluna siyasi partiler dışından getirilen asıl üyelerle görüşerek
sandığın kurulacağı seçim bölgesi içindeki veya dışındaki seçmenler arasından
iyi ün sahibi olmakla tanınmış, okur-yazar kimselerden, kurula bağlı seçim
bölgelerindeki sandıklardan her biri için birer kişi olmak üzere bir liste
düzenleyeceği, kurulun, siyasi partilerden seçilmiş asıl üyelerinden her
birinin de birer liste düzenleyerek başkanlığa vereceği, bu şekilde düzenlenen
listelerde her sandık için adı önerilen başkan adayları arasında ad çekilerek
belirleneceği şeklinde iken, anılan maddede değişiklik yapılarak tamamının kamu
görevlileri arasından belirlenmesi öngörülmüştür.
Kanun koyucunun, sandık kurulu başkanının,
belirleme aşamasında kamu görevlisi olmasını benimsediği, ancak maddenin devamında
bu şekilde belirlenen başkanın ve memur üyenin oy verme günü göreve gelmemesi
halinde siyasi partilerin bildirdiği beş üyeden en yaşlı olanın kurula
başkanlık edeceğini öngörmekle de, kamu görevlisi olmasını mutlak bir koşul
olarak görmediği anlaşılmaktadır.
Sandık kurulu başkanının kamu görevlisi
olmasının seçimlerin tarafsızlık içinde yapılmasının teminatı olduğu iddiasının
kabulü halinde Kanunun önceki haline göre kamu görevlisi olmayan başkanların
görev aldığı tüm seçimlerin bu teminattan yoksun gerçekleştirildiği ve
tarafsızlık ve dürüstlük ilkesinin sadece kamu görevlilerine has bir özellik
olduğu gibi bir sonuç çıkar ki, kanun koyucunun böyle bir amaç ve düşünce ile
hareket ettiği düşünülemez. Bu nedenledir ki, kanun koyucunun, seçim günü
işlemlerinin düzen içinde yapılması konusunda kamu görevlisi başkanın belirli
bir yeterliliğe sahip olabileceği amaç ve düşüncesiyle bu değişikliği
yaptığının kabulü zorunludur.
Kamu görevlisi olmayan
kişilerin sandık kurulu başkanı olarak
görevlendirilmesinin
seçimin sonucuna müessir olduğu iddiasına gelince;
Kurulumuzun 28/12/2018 tarihli, 2018/1129
sayılı kararına ekliSandık Kurullarının Görev ve Yetkilerini Gösterir 138
Sayılı Genelge’nin;
“Oy verme gününde
sandık kurulunun toplanma zamanı ve hemen yapacağı işler” başlıklı 24.
maddesinde;
“…
Sandık kurulu; and
içme, sandığı yerleştirme, kapalı oy verme yerini düzenleme işini bitirdikten
sonra hazır bulunanlar önünde ilçe seçim kurulu başkanlığından teslim aldığı ve
filigranlı kâğıttan üretilmiş, üzeri numaralanıp mühürlenerek paketlenmiş
birleşik oy pusulası paketini açıp, tümünü sayar; birleşik oy pusulalarının her
birinin arkasını sandık kurulu mührü ile mühürler ve birleşik oy pusulalarının
sayısı ile her birinin arkasının sandık kurulu mührüyle mühürlenmiş olduğunu
tutanak defterine geçirir.
Sandık kurulu ilçe
seçim kurulundan teslim alınan filigranlı kâğıttan üretilmiş ve ön yüzünün sol
üst köşesinde Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu amblemi ve ilçe seçim
kurulu başkanlığı mührünü taşıyan sarı renkte bastırılmış olan oy zarflarını
sayar, her zarfın üzerine sandık kurulu mührünü basar ve zarfların sayısı ile
her birinin ön yüzünün sandık kurulu mührüyle mühürlenmiş olduğunu tutanak
defterine geçirir.
…”
Anılan
Genelgenin sandık kurullarının görev ve yetkilerinin düzenlendiği 6.
maddesinde;
“…
ç) Görev yaptığı sandığın seçmen
listesinde kayıtlı olmayıp da, başka bir sandık seçmen listesinde kayıtlı olan
sandık kurulu başkan ve üyelerine, bina sorumlularına, görevli olan kolluk
güçlerine ve ilçe seçim kurulu tarafından sandık kurulu üyelerini görev
yerlerine ulaştırmak için görevlendirilen kişilere ilçe seçim kurulundan
aldıkları (seçmen oldukları ve hangi seçimde oy kullanabileceklerini gösteren)
belgelere istinaden oy kullandırmak, oy kullandıkları seçmen listesinin sonuna
yazmak, imzalarını almak ve belgeleri ilçe seçim kuruluna teslimetmek,
d) Sandıktan
çıkan zarfları, oy pusulalarını saymak, dökümlerini ve sonuçlarını
tutanağa geçirmek,
e) Hesaba
katılan ve geçerli sayılan oy pusulaları, sandık kurulunca düzenlenen
tutanaklar, sayım ve dökümde kullanılıp alt tarafı kurulca imza edilen sayım
cetvelleri, hesaba katılmayan, geçerli sayılmayan veya itiraza uğrayan oy
pusulaları ve hesaba katılmayan zarflar, tutanak defteri, kurulca mühürlü ve
imzalı ayrı ayrı paketler halinde kurulun mührü ile mühürlendikten sonra,
başkan ve üyeler tarafından imzalanıp bir torbaya konularak, kurulun bağlı
olduğu ilçe seçim kuruluna, sandık kurulu başkanı ve siyasi partili üyeler
arasından ad çekme ile seçilecek en az iki üye tarafından götürülüp teslimini
sağlamak (Kurulun diğer üyeleri ile müşahitler de isterlerse ve taşıtta yer
varsa veya taşıt kendileri tarafından sağlanmak suretiyle katılabilirler.)
(298/107-1-2),
f) Oy
verme işleri hakkında ileri sürülecek şikâyet ve itirazları incelemek ve karara
bağlamak, kararları tutanak defterine
geçirerek altını imzalamak (298/71-3-4),
g) Sandık
kurulu tutanak defteri ile gerekli diğer tutanakları düzenlemek ve altını
imzalamak,
ğ) Oyların sayım
ve dökümü ile tutanakların düzenlenmesine ilişkin iş ve işlemler ve
sandıkla ilgili kararları vermek,
h) Sandık
kurullarının kararları, oyların sayımı ve dökümü ile tutanakların
düzenlenmesine ilişkin iş ve işlemleri aleyhine yapılan itirazları ilçe seçim
kuruluna göndermek (298/128-3),
ı)
Bütün seçim türleri için tek tutanak defteri kullanmak,
i)
Kanunlarla ve Yüksek Seçim Kurulu genelge ve
kararları ile verilen diğer görevleri yapmak (298/71-6).” şeklinde sayılmıştır.
“Sandık kurulu başkanının öncelikle yapacağı
işler” başlıklı 7. maddesinde; “Sandık
kurulu başkanı; il ve ilçe merkezi dışında kalan köy, mahalle ve beldelerde oy
verme gününden önceki Cuma günü ilçe seçim kurulu başkanından, il ve ilçe
merkezlerinde ise, oy verme günü saat 05.00’te bina sorumlusu veya bina
sorumlusu bulunmayan yerlerde ilçe seçim kurulu başkanından veya görevli geçici
ilçe seçim kurulu başkanından aşağıda yazılı oy verme araçlarını kontrol ederek
tutanakla teslim almak ve zamanında sandık yerinde bulundurmak zorundadır
(298/68).
Sandık
kurulu başkanınca;
a) Görevli
olduğu sandık için ağzı mühürlü kese içine konulmuş numaralı sandık kurulu
mührü ve iki adet "TERCİH" veya "EVET" yazılı mührü,
b) Kapalı
oy verme yerleri sayısına eşit miktarda siyasi parti adaylarını ve varsa
bağımsız adayları gösteren listeler (Örnek: 73, Örnek: 74, Örnek: 75),
c) Kapalı
oy verme yerine asılacak Örnek: 19 sayılı “Açıklama Levhası”,
ç)
Kapalı oy verme yerine asılacak Örnek: 20 sayılı “Uyarı Levhası”,
d) Oy
verme kabini ve oy sandığı (Ayrıca, birleştirme yapılan muhtarlık var ise o
muhtarlıkların sandıklarına yapıştırılacak muhtarlığın ismi yazılı levhaları ve
karışıklığa meydan vermemek için bu sandıklarda oy kullanacak seçmenlerin oyunu
kullanacağı karton kabinleri),
e) Belediye
başkanlığı (büyükşehir belediye başkanlığı dâhil), belediye meclisi üyelikleri,
il genel meclisi üyelikleri seçimleri için ayrı ayrı olmak üzere, üstü il seçim
kurulu tarafından numaralanıp mühürlenmiş ve sandık seçmen sayısının % 15'i
kadar fazla sayıda hazırlanmış olan birleşik oy pusulası paketleri (2972/18-h),
f) Mahalle
ve köy seçimlerinde kullanılmak üzere yeteri kadar boş beyaz kâğıt,
g) Filigranlı
kâğıttan üretilmiş ve ön yüzünün sol üst köşesinde Türkiye Cumhuriyeti Yüksek
Seçim Kurulu amblemi bulunan ve ilçe seçim kurulu başkanlığı mührünü taşıyan
(SARI) renkli oy zarflarına ait paketi
(298/78),
ğ) Oy sandıklarının önüne
yapıştırılacak sandık numarasını gösterir levha,
h) Istampa,
ıstampa mürekkebi, mühür mumu ve sicim ile sayfaları ilçe seçim kurulu
başkanlığınca mühürlenmiş tutanak defteri, sayım cetvelleri ve tutanak
kâğıtları, tükenmez kalem,
ı) Her sayfası ilçe seçim kurulu başkanı
tarafından mühürlü ve sonu onaylı olan tek
imza sütunlu iki nüsha sandık kurulunca kullanılacak sandık
seçmen listesi (Örnek: 2) ve ceza infaz kurumlarında kurulan sandıklar için ise
ilçe seçim kurulu başkanınca her sayfası mühürlü ve sonu onaylı tutuklu ve
taksirli suçlardan hükümlü seçmen listesi (Örnek: 2/A),
i) Sahiplerine
verilememiş olan seçmen bilgi kâğıtları (Örnek: 6),
j) Sandık
kurullarının görev ve yetkilerini gösterir 3 (üç) adet 138 sayılı Genelge
(Genelgelerden bir adedi başkana, bir adedi kursa katılan memur üyeye verilir;
bir adedi de yedek olarak torbaya konulur.),
k) Sandık
kurulu başkan ve üyelerinin, bina sorumlularının, seçimin güvenliğini
sağlamakla görevli kolluk güçlerinin ve ilçe seçim kurulu tarafından sandık
kurulu başkan ve üyelerini görev yerine ulaştırmak için görevlendirilmiş kişilerin
hangi seçimde oy kullanma haklarının bulunduğuna dair belgeler (Örnek: 142) ve
diğer gerekli araçlar (298/94),
l) Her
seçim için oy pusulasındaki siyasi parti ve bağımsız aday sayısından beş
fazla sayıda sandık sonuç tutanağı
(298/105),
m) İmza
cetveli
ilçe seçim kurulundan,
bina sorumlusundan veya muhafaza edildiği yerden temin edilir.
Yukarıda sayılan araç ve gereçleri teslim alan sandık kurulu
başkanı, ilçe seçim kurulu başkanı tarafından daha önce kendisine adı
bildirilen bina sorumlusu ile haberleşerek sandığın götürüleceği gün ve oy
verme günü binada hazır bulunmasını ister (298/74).”
“Oy verme” başlıklı 31. maddesinde;
“A)
Oy vermeden önceki işler;
Sandık kurulu önüne
alınan seçmen, oyunu kullanmadan önce kimlik belgesini ve varsa seçmen bilgi
kâğıdını başkana verir ve kimliğini ispat eder.
Sandık kurulu başkanı,
oy verme işlemini izlemek üzere kurul üyeleri arasında iş bölümü yaparak ayrı
ayrı görevlendirir. Üyelerden biri, seçmenin oy verme işlemini takip ederek
karışıklığa meydan verilmemesini ve seçmenin oyunu sandığa atmasını ve
kendilerinin önünde bulunan oy pusulaları ile oy zarflarının kaybolmamasını
sağlar. Diğer bir üye ise sandık seçmen listesinin imza bölümünü takip ederek
sandık önüne alınan seçmenin sandık seçmen listesinden adını bulur.
B)Oy verme işlemi;
“…Başkan, kanuna uygun
biçimde hazırlanmış ve mühürlenmiş oy zarfı ile birleşik oy pusulalarını,
hiçbir tarafında herhangi bir işaret bulunmadığını ve arkalarının sandık kurulu
mührü ile mühürlü olduğunu, kurul üyelerine, müşahitlere ve seçmene
gösterdikten sonra “TERCİH” veya “EVET” mührünü seçmene vererek kapalı oy verme
yerini gösterir….” denildikten sonra oyu nasıl kullanacağı hususunda seçmenin
bilgilendirilmesine ilişkin görevlerine yer verilmiştir.
138 sayılı Genelgenin
sandık kurulu başkanının görev ve yetkilerine ilişkin maddelerinin birlikte
incelenmesinden;
Sandık kurulu
başkanının tek başına yapabileceği işlerin, sandık alanında düzenin sağlanması,
sandık kurulu üyeleri arasında işbölümü yapılması ve seçmenlere nasıl oy
kullanacağı hususunda bilgi verilmesi ile sınırlı, idari nitelikli işler
olduğu; oy verme öncesi, oy verme süresi, sayım döküm ve tasnif aşamasındaki seçimin
güvenliğine ve sonucuna müessir olabilecek tüm iş ve işlemlerin ise, yedi
kişilik sandık kurulu tarafından alındığı ve birlikte tutanağa geçirildiği
anlaşılmaktadır.
Öte
yandan, kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanlarının görev yaptığı sandıklarda
kullanılan oyların geçersiz sayılması ve bu nedenle geçersiz sayılan oyların
toplamının seçim sonucuna tesir etmesi durumunda seçimin iptal edilebilmesi
için, kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanlarının her birinin, oy verme
gününde yaptıkları işlemlerde yanlı davrandıkları, seçmenin iradesine etki
ettikleri, Kanun ve Genelge hükümlerine aykırı işlem yaptıkları, gizli oy açık
sayım ilkesine uymayan tutum ve davranışlar sergilediklerinin somut delil ve
gerekçelerle kanıtlanması gerekmektedir.
298
sayılı Kanunun “İKİNCİ KESİM” altında yer alan ve şikayetin ‘Tarifi ve mercii’
başlıklı 116. maddesinde;
‘Şikayet, kütüklerin düzenlenmesi ile görevli ilçe seçim kurulu
başkanlariyle, kütüklerin düzenlenmesine memur edilen sair kimselerin ve il, ilçe
seçim kurullariyle sandık kurullarının veya kurullar başkanlarının bu kanunun
verdiği yetkilere dayanarak yaptıkları işlemlere ve aldıkları tedbirlere ve
bunlara benzer sair muamelelerine veya herhangi bir kimsenin bu kanunun koyduğu
yasak hükümlerine aykırı hareketlerine karşı bu işlemlerin, tedbirlerin sair
muamelelerin düzeltilmesi, veyahut kanunun koyduğu yasaklara uymayanların, bu
hareketlerinin önlenmesi maksadiyle yapılan müracaatlardır. Şikayet bu
kurullara veya başkanlarına veya sair görevlilere sözlü veya yazı ile 110 uncu
maddede gösterilenler tarafından yapılır.’ Kuralı,
“İtirazın şekli” başlıklı 112.
maddesinde;
“İtiraz yazı ile veya
sözle yapılır. Sözle yapılacak itirazlar gerekçesiyle birlikte tutanağa
yazılır. İtiraz edenin adı, soyadı, açık adresi yazılarak imza ettirilir. İmza
bilmeyenlere parmak bastırılır.
Kimliğini ispat
edemeyenlerin, delil ve gerekçe gösteremeyenlerin itirazları incelenmez, bu
sebeple incelenmediği tutanağa yazılır.
Yazılı itirazlarda da
yukarıdaki şartlar aranır ve deliller itiraz dilekçesine eklenir. Gerekçesi ve
delili olmayan yazılı itirazlar da incelenmez. Her iki halde de itirazın
alındığına ve hangi tarihte yapıldığına dair, itiraz yapana alındı belgesi
verilir. İtirazlar seçim kurulu başkanına yapılır. Seçim kurulu başkanı
bulunamazsa, yazılı itiraz nöbetçi savcıya alındı belgesi ile yapılır. Savcı
yapılan itirazın kaydını işleyerek hemen seçim kurulu başkanına gönderir.
Siyasi partiler, seçim
başlangıcında partileri adına kimlerin itiraz edebileceklerini mühür ve imzalı
bir yazı ile seçim kurullarına bildirirler. İtiraz edebileceklerin imza
sirküleri parti başkanınca onaylanarak bildirilir. Parti adına itiraz
edeceklerden kimlik aranmaz.
İtirazlarda, delillerin
hangi resmi makamlarda bulunduğunun bildirilmesi delil yerine geçer ve bu
delili seçim kurulu temin eder.
Yüksek Seçim Kuruluna yapılacak
itirazların yazılı olması lazımdır.” Kuralı,
“İl seçim kurulu ve
başkanlarının şikayet üzerine verecekleri kararlarla, sair kararlarına ve
tutanaklara itiraz ve olağanüstü itiraz” başlıklı 130. maddesinin olağanüstü
itirazı düzenleyen dördüncü
fıkrasında;
“Bu itirazlar yazılı
olarak yapılır. İtiraz dilekçesine, itiraz edenin adının, soyadının ve açık
adresinin yazılması, ihbar ve iddia olunan vakıaların mahiyetinin ve
gerekçesinin beyanının, delillerinin gösterilmesi ve belgelerinin bağlanması,
bu belgelerin elde edilmesi mümkün değil ise, sebeplerinin ve nereden ve ne
suretle temin olunabileceğinin bildirilmesi lazımdır.” Kuralı,
Aynı maddenin son fıkrasında ise;
“Bu şartları
haiz olmayan dilekçeler reddolunur.” Kuralı bulunmaktadır.
112. maddede; gerekçesi
belirtilmeyen ve delilleri gösterilmeyen itirazların incelenmeyeceği, 130.
maddede ise, itiraz eden tarafından ihbar ve iddia olunan vakıaların
mahiyetinin ve gerekçesinin beyan edilmesi, delillerin gösterilmesi ve
belgelerin bağlanması, bu belgelerin elde edilmesi mümkün değil ise,
sebeplerinin ve nereden ve ne suretle temin olunabileceğinin bildirilmesi
gerektiği, aksi halde bu koşulu taşımayan dilekçelerin reddolunacağı
belirtilmekle, “ispat yükü” itiraz edene yüklenmiştir.
Olağanüstü itiraz
dilekçesinin eki belgeler arasında kamu görevlisi olmayan sandık kurulu
başkanları hakkında; oy verme günü kanunun verdiği yetkilere dayanarak
yaptıkları işlemler, aldıkları tedbirler ve kanunun koyduğu yasaklara aykırı
davranışları nedeniyle sözlü ya da yazılı bir başvuruda bulunulduğuna veya 112.
madde uyarınca seçim kurullarına itiraz edildiğine ilişkin bir belge
sunulmadığı gibi, itiraz dilekçesinde de sandık numarası ve isim belirtilmek
suretiyle somut bir olayın mahiyetinden bahsedilmemiştir.
Kamu görevlisi olmayan
sandık kurulu başkanlarının oy verme günü yaptıkları işlemlerde ve aldıkları
tedbirlerde 298 sayılı Kanuna ve Yüksek Seçim Kurulunca hazırlanan Genelgelere
aykırı davrandıkları, şüpheli tutum ve davranış sergilediklerine ilişkin delil
ve gerekçe gösterilmediğinden, kesinleşmiş sandık kurulu oluşumuna dayalı
olarak yapılan itirazın reddi gerekmektedir.
Nitekim Yüksek Seçim Kurulu, geçmiş seçimlerde benzer sebeplerle yapılan
itirazlar üzerine verdiği kararlarda benzer gerekçelerle seçimlerin iptali
talebini reddetmiştir.
Örneğin; Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanlığınca 29 Mart 2009 Pazar günü Yozgat İli
Akdağmadeni İlçesi Oluközü Beldesinde yapılan Belediye Başkanlığı ve Belediye
Meclisi Üyeliği seçimlerinde 1058 ve 1061 nolu sandıklarda görev yapan iki
kişinin aynı zamanda Adalet ve Kalkınma Partisinden Oluközü Beldesi Belediye
Meclis Üyesi adayı olduğundan bahisle yapılan itirazın reddine dair Akdağmadeni
İlçe Seçim Kurulu kararının,sandık kurulunun 298 sayılı Kanunun 26. maddesine
aykırı oluşturulduğu gerekçesiyle kaldırılmasına ve seçimlerin yenilenmesine
ilişkin Yozgat İl Seçim Kurulu kararını itiraz üzerine inceleyen Yüksek Seçim
Kurulu “Sandık kurullarının kuruluşuna ilişkin işlemlerin kesinleşmesinden
sonra bu kuruluşa karşı yapılacak itirazlar seçimden sonra o seçimlerin iptali
için bir itiraz sebebi olarak ileri sürülemez.
Bu
nedenle, 29 Mart 2009 Pazar günü Yozgat İli Akdağmadeni İlçesi Oluközü
Beldesinde yapılan Belediye Başkanlığı ve Belediye Meclisi Üyeliği seçimlerinin
iptaline ilişkin olarak Yozgat İl Seçim Kurulunca verilen 02/04/2009 tarih ve
2009/37 sayılı kararın kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.”gerekçesiyle 29 Mart 2009 Pazar günü
Yozgat İli Akdağmadeni İlçesi Oluközü Beldesinde yapılan Belediye Başkanlığı ve
Belediye Meclisi Üyeliği seçimlerinin iptaline ilişkin Yozgat İl Seçim
Kurulunca verilen 02/04/2009 tarih ve 2009/37 sayılı kararın kaldırılmasına
karar vermiştir (03/04/2009 tarih ve 640
sayılı YSK kararı).
Yine benzer şekilde,
Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selma GÜRKAN tarafından 29 Mart 2009
tarihinde Adıyaman İli Merkez İlçesi Yaylakonak Beldesi Merkez mahallesinde
kurulan 2028 ve 2029 nolu sandıklarda, sandık kurulu üyesi olarak görev yapan
Zeynel GALAN ve Hüseyin POLATDEMİR’in aynı zamanda belediye meclis üyeliğine
aday oldukları, ancak aday olan kişiler 298 sayılı Kanunun 26. maddesine göre
sandık kurulunda görev alamayacaklarından, 2028 ve 2029 nolu sandıktan çıkan
oyların geçersiz sayılması ve seçimlerin yenilenmesine karar verilmesinin
istenilmesi üzerine, Yüksek Seçim Kurulu tarafından “…Adıyaman 2. Merkez İlçe Seçim
Kurulunun 31/03/2009 tarihli, 2009/211 sayılı kararında; 2028 ve 2029 nolu
sandık kurulu tutanak defterlerinin incelenmesi sonucunda herhangi bir itirazın
olmadığı anlaşıldığından itirazın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Kurulumuzca,
dosyadaki belgelerin incelenmesinden, her ne kadar 298 sayılı Kanunun 26’ncı
maddesi uyarınca aday olanların kurullarda yer alması mümkün değil ise de bu
aykırılığın seçimin iptaline neden olabilmesi için neticeye müessir olduğunun
kanıtlanması gerektiği, muterizlerin bu hususa ilişkin somut kanıt sunmadıkları
anlaşıldığından ve 2028 ve 2029 nolu sandıklarda sayım ve döküm esnasında 298
sayılı Kanuna ve Yüksek Seçim Kurulu genelgelerine aykırı bir işlem yapıldığına
ilişkin somut delil ve gerekçe gösterilmediğinden, Adıyaman Merkez İlçe Seçim
Kurulunun 31/03/2009 tarihli, 2009/211 sayılı kararı usul ve yasaya uygun
olduğundan, yapılan itirazın reddine karar verilmesi gerekmiştir.”gerekçesiyle
itirazın reddine karar verilmiştir(27/04/2009
tarih ve 1616 sayılı YSK kararı).
Yüksek Seçim Kurulunca; Cumhuriyet Halk
Partisi Ankara İl Başkanı Zeki ALÇIN tarafından Ankara genelinde Büyükşehir
Belediyesi seçimine ilişkin oyların yeniden sayılarak ilanına karar verilmesi
istemiyle yaptıkları itirazın reddine dair Ankara İl Seçim Kurulunun 2014/76
sayılı kararının iptali ile Ankara İlinde tüm sandıklar için yeniden sayım
döküm işlemi yapılmasının istenilmesi üzerine verilen kararda“…Dilekçede,
somut bir sandık numarası, olay ve somut bir delil gösterilmeden sandık kurulu
başkanlarının yanlı tutumlarda bulundukları belirtildiğinden, sandık
kurullarının oluşumunun gözden geçirilmesinde fayda bulunmaktadır…”denildikten
sonra, sandık kurullarının oluşumu ve oy verme işleminin tamamlanmasından
sandık sonuç tutanaklarının işlenmesine kadar olan süreçteki denetim
mekanizmaları açıklanmış ve devamında “…Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı
üzere, sandık başında seçimi siyasi partilerin yaptığının kabulü gerekir. Yedi
kişilik sandık kurulunun beş üyesi siyasi partilerin bildirdiği isimlerden
oluşmaktadır. Başka bir anlatımla, sandık kurulu başkanının, sandık kurulunun
siyasi partili üyesinin huzurunda bu denli yanlı davranmaya cesaret edemeyeceği
değerlendirilmektedir.
298 sayılı Kanun’un 112. maddesinin ikinci fıkrasında
delil ve gerekçe göstermeyenlerin itirazlarının incelenmeyeceği öngörülmüştür.
Seçim hukukunda disiplin ön plânda tutulduğundan, itirazlarda resen araştırma
prensibi geçerli kabul edilmemiş, itirazlarda delil ve gerekçe gösterilmesi
veya delilin hangi resmi makamlarda bulunduğunun bildirilmesi istenilmiştir.
Bir anlamda yapılacak itiraz ve şikâyetlerde ciddiyet ve sorumluluk aranmıştır.
Öyle ki, anılan Kanun’da itirazlarda sadece gün belirtilmesi ile yetinilmemiş,
saat (298 sayılı Kanun md. 128, 130) olarak da gösterilmesi yoluna gidilmiştir.
Delil ve gerekçe gösterilmeyen itirazların da incelenmesi usulünün benimsenmiş
olması halinde seçimlerin kesinleştirilmesi uzun süreye yayılabileceğinden, bu
sürecin uzaması durumunda seçimi yöneten kurullara karşı güvensizlik oluşması
kaçınılmaz olacaktır. İtiraz ve şikâyetlerde delil ve gerekçe gösterilmesi
kanuni bir zorunluluk olduğundan, hak arama hürriyetine müdahale olarak
değerlendirilmesinin yasal dayanağı bulunmamaktadır.
Bu
durumda, Ankara İl Seçim Kurulunun 2014/76 sayılı kararına yapılan itirazın
reddine karar vermek gerekmiştir.gerekçesiyle
itiraz reddedilmiştir(09/04/2014 tarih
ve 1199 sayılı YSK kararı).
Kararın
Hukuki Güvenlik ilkesine aykırılığı sorunu
Anayasanın 2.
maddesinde ifade edilen hukuk devletinin temel ilkelerinden birisi
"belirliliktir”. Bu ilkeye göre, her türlü yasal ve idari düzenlemeler ile
yargı kararlarının kişiler ve kurumlar yönünden açık, net, anlaşılır ve ulaşılabilir olması gereklidir.
"Belirlilik" ilkesi, aynı zamanda "hukuki güvenlik" ilkesi
ile ilintili olup, kişilerin eylem ve işlemlerinin hukuki sonuçlarını, önceden
öngörebilmesini sağlar.
Hukuki Güvenlik ilkesi
yalnızca yasama ve yürütme değil, yargı yerlerince de gözetilmesi gereken bir
ilkedir.
Genel ve soyut
nitelikteki Kanun hükümlerinin anlamı, çoğu zaman somut olaylara uygulandığında
ortaya çıkar. Bu sebepledir ki yargı yerlerince benzer olaylarda Kanun hükmünün
aynı şekilde yorumlanması ve uygulanması yargı kararlarını “öngörülebilir”
kılar.
Yargı kararlarının
öngörülebilir olması maddi ve hukuki yönden benzer olan ihtilaflarda verilen
kararların da benzer olması anlamına gelir.Yüksek Seçim Kurulu yıllar
itibariyle “sürekli” ve “tutarlı” bir şekilde seçimlerden önce tesis edilip
kesinleşen sandık kurullarının kuruluşuna ilişkin işlemlerin, seçimlerden sonra
seçim iptal sebebi olarak ileri sürülemeyeceğine, bu işlemlerin seçim sonucuna
müessir sayılabilmesi için sandık kurulunda görev alması mümkün olmadığı halde
görev yapan kişilerin oy verme günü kanun ve genelgelere aykırı işlemler
yaptığının delil ve gerekçeleriyle kanıtlanması gerektiğine ilişkin kararlar
vermiştir.
Erzurum İli Pasinler
İlçesi Karavelet Mahallesinde yapılan seçimlerde muhtar adayı B.Ç. nin kendisinin
ve aza listesinde yer alan dört kişinin sandık kurulunda partili üye olarak
görevlendirildiği, sandık kurulu başkanı veya herhangi biri tarafından
sandıktan kaldırılması gerektiği yönünde uyarılmadığı iddiasıyla muhtarlık
seçiminin iptal edilmesi istemiyle yapılan itirazın Pasinler İlçe Seçim
Kurulunca reddedildiği, bu karara karşı Erzurum İl Seçim Kuruluna yapılan
itiraz kabul edilerek 06/04/2019 tarihli, 2019/54 sayılı karar ile ihtiyar
heyeti adaylarının sandık kurulunda yer alamayacağı gerekçesiyle seçimlerin
yenilenmesine karar verilmiştir.
Anılan karara
itiraz edilmesi üzerine Yüksek Seçim Kurulu tarafından “Erzurum İli Pasinler İlçesi
Karavelet Mahallesi 1043 nolu sandık kurulunda üye olarak görev yapan aza
adaylarının seçim sonuçlarına ne şekilde etki ettiklerine dair somut tespit
bulunmadığından Erzurum İl Seçim Kurulunun 06/04/2019 tarihli, 2019/54 sayılı
kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.” gerekçesiyle tam
kanunsuzluk nedeniyle itirazın kabulüne ve
Erzurum İl Seçim Kurulunun 06/04/2019 tarihli, 2019/54 sayılı kararının kaldırılmasına karar verilmiştir (14/04/2019
tarihli, 2760 sayılı YSK kararı).
Yüksek Seçim Kurulu bu
kararda 7 kişilik sandık kurulunun 5’inin seçimi kazanan muhtar adayı ve
azalardan oluşmasını tek başına seçimin sonucuna müessir hal olarak kabul
etmemiş, Kurulda yer alan bu kişilerin “seçim sonuçlarına ne şekilde etki
ettiklerine dair somut tespit” bulunması koşulunu aramıştır.
İyi Parti Bursa İl Başkanlığı
tarafından Mustafakemalpaşa İlçesinde yapılan seçimde 1009, 1082, 1086, 1093 ve
1182 numaralı sandıklarda görevli olan sandık kurulu başkanlarının, aynı
zamanda belediyede çalışan müdür ve müdür yardımcısı olmaları nedeniyle
tarafsız olamayacakları öne sürülerek, bu durumun tam kanunsuzluk hali olduğu iddiası ile yapılan itiraz üzerine; Yüksek
Seçim Kurulu tarafından “Sandık kurullarının teşkiline ilişkin
itirazların Yüksek Seçim Kurulunun 13/12/2018 tarih ve 2018/1105 sayılı kararı
ile kabul edilen Seçim Takvimine göre 2 Mart 2019 tarihinde kesin olarak karara
bağlanması nedeniyle tam kanunsuzluk iddiasına ilişkin talebin reddine,”
karar verilmiştir (20/04/2019 tarihli, 3469 sayılı YSK kararı).
Yüksek Seçim Kurulu
belediye seçimlerinde sandık kurulu başkanlarının, belediyede çalışan müdür ve
müdür yardımcılarından belirlenmesinin seçimin sonucuna müessir olduğu
iddiasıyla anılan sandıklarda yapılan seçimin tam kanunsuzluk hali nedeniyle
iptal edilmesi yönündeki talebi; işin esasına girerek sandık kurulu
başkanlarının tarafsız olup olamayacakları yönünden bir değerlendirme yaparak
karar vermek yerine, kesinleşen işlemlerin seçimlerden sonra seçim iptal sebebi
olarak ileri sürülemeyeceği anlamına gelen ve yıllar itibariyle verdiği
kararlarla tutarlı bir şekilde “sandık kurullarının kuruluşunun 2 Mart 2019
tarihinde kesinleştiği” gerekçesiyle reddetmiştir.
Yargı mercilerinin istikrar kazanmış
içtihatlarını değiştirdiği hallerde bu değişikliği izah eden bir kanun
değişikliği yapılmış olması beklenir. Somut olaya bakıldığında 298 sayılı
Kanunda “Kanuna aykırı şekilde teşkil edilen sandıklarda kullanılan oylar her
koşulda geçersizdir” şeklinde bir kanun değişikliği olmadığına göre İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin iptali talebinin “öngörülebilirlik”
ilkesi gereği de reddi gerekmektedir.
İlçe Seçim Kurullarının ihmal ve kusuru nedeniyle seçmenin oyunun
geçersiz sayılıp sayılamayacağı sorunu:
Esasen Yüksek Seçim
Kurulu zaman içinde “sürekli” ve birbiriyle “tutarlı” şekilde verdiği
kararlarla bu hususa açıklık getirmiştir.
Yüksek Seçim Kurulunca verilen 01/04/1984
tarihli ve 272 sayılı kararda;
“…Gerçekten 298 sayılı Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 103/4. maddesi uyarınca,
arkasında sandık kurulu başkanlığının mühürü bulunmayan birleşik oy pusulaları
muteber değildir. Kurulumuzun bu
seçimler dolayısıyla kabul
ederek bastırıp gönderdiği 138
numaralı Genelgesinin 47/3. maddesinde de aynı esas tekrarlanmıştır. Kanun
koyucunun bu esası benimsemesindeki gayesinin, seçimlerde kullanılacak oy
pusulasının dışarıdan temin edilip atılmasını ve böylece seçime hile
karıştırılmasını önlemek olduğu kuşkusuzdur…
…
Görüldüğü üzere oy pusulalarının dışarıdan temin edildiği yolunda bir iddia
yoktur. Olay tamamen, bu konuda eğitilmediği anlaşılan sandık kurulunun
hatasından kaynaklanmaktadır. Seçmen, kendisine sandık kurulunca verilen oy
pusulalarını alarak oyunu kullanmıştır. 298 sayılı Kanunun 103/4. maddesi
gayesine uygun olarak yorumlandığında, bu sandıkta kullanılan bahse konu
seçimlere ait oy pusulalarının geçersiz sayılması, olayımız bakımından,
seçmenin iradesini ve hakkı şekle mahkûm edecek sonuçlara götürür. Açıklanan
hukuki ve maddi olgular nedeniyle itiraz kabul edilmesi ve 35 No.lu bahse konu
sandıktaki sonuçların da nazara alınarak seçim sonuçlarının belirlenmesine
karar verilmelidir…” denilmiştir.
Keza Yüksek Seçim
Kurulu tarafından gönderildiğinde şüphe bulunmayan hallerde, sandık
kurullarının hata veya ihmali sonucu mühürlenmeyen oy zarfı ve oy pusulası ile
kullandırılan oyların geçerli kabul edilmesi gerektiğine ilişkin Yüksek Seçim
Kurulunun 16/04/2017 tarihli ve 2017/560 sayılı kararının, Kanun ve Genelge
hükümlerine açıkça aykırı olduğundan bahisle 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan
halkoylamasının olağanüstü itiraz yoluyla iptal edilmesi istemiyle yapılan
başvuru üzerine verdiği 19/04/2017 tarih ve 573 sayılı kararı ile yıllar
itibariyle verdiği kararlarla uyumlu şekilde;
“…Münferit
de olsa bazı sandık kurullarının 298 sayılı Kanunun 77. maddesinin dördüncü
fıkrasındaki görevini yapmaması, netice itibariyle yukarıda özetlenen usule
uygun olarak sandık kurullarına ulaştırılan oy pusulası ve zarf kullanılmak
suretiyle gerçekleşen oylamada, seçmene yüklenebilecek bir kusur olmamasına
rağmen Anayasal hakkını kendisinden beklenen yükümlülüklere uygun olarak
kullanan seçmenin oyunun geçerli sayılmamasının, yönetime katılma hakkının
özünü ortadan kaldıracak bir sonuç yaratacağı açıktır.
Oy
kullanma işleminin; seçim güvenliğini sağlamaya yönelik ve sahte oy
kullanılmasını engellemek amacıyla getirilen kontrol mekanizmalarına uygun
olarak, Yüksek Seçim Kurulunca üretildiğinden kuşku bulunmayan oy pusulası ve
zarf kullanılarak gerçekleşmesi halinde, sandık kurulunca mühürleme işleminin
yapılmaması tek başına seçmenin oyunun geçersiz sayılması için yeterli
değildir. Aksine bir uygulama, bu hakkı korumak için getirilen ve araç
niteliğinde olan usul kurallarından sadece birinin ihlalinin, hakkın özünü
ortadan kaldıracak şekilde uygulanması sonucunu doğurur ki; bu sonuç, beklenilen
amaca aykırıdır.
Bu
nedenledir ki, Yüksek Seçim Kurulunca geçmiş yıllarda istikrarlı olarak, Yüksek
Kurul tarafından gönderildiğinde şüphe bulunmayan hallerde, sandık kurullarının
hata veya ihmali sonucu mühürlenmeyen oy zarfı ve oy pusulası ile seçmene
kullandırılan oyların geçerli olduğu kabul edilmiştir.
…
Sandık
seçmen listesinde yazılı herkesin oy kullanma hakkı bulunmaktadır. Anayasanın
67 ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 No.lu Protokolün 3. maddesi
serbest seçim hakkı bakımından birlikte değerlendirildiğinde, sandık
kurullarının hata veya ihmali sonucu mühürlenmeyen oy zarfı ve oy pusulası ile
kullandırılan oyların geçerli kabul edilmesi anılan Kanun ve Genelge
hükümlerinin amacına aykırılık oluşturmamaktadır” gerekçesiyle itirazın
reddine karar vermiştir.
Kaldı ki 298 sayılı Kanunun 101. maddesinde
“Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan oy pusulaları geçerli değildir.”
kuralı olmasına karşın, anılan Kanunun hiçbir maddesinde “Kamu görevlisi
olmayan sandık kurulu başkanının görev yaptığı sandıklarda kullanılan oylar
geçersizdir” şeklinde bir kural yoktur. Ayrıca sandık kurulu başkanının
belirlenmesi işlemi şikayet ve itiraz yoluyla denetlenebilen bir işlemdir.
Bu
itibarla, kamu görevlisi olmayan kişilerin görev yaptıkları sandıklarda, 5
üyesi siyasi partiler tarafından belirlenen 7 kişiden oluşan sandık
kurullarınca, oy verme günü işlemleri Kanun ve Genelgelere uygun şekilde
yapılmış, seçmen özgür iradesi ile oyunu kullanmış, gizli oy açık sayım
ilkesine uyulmuş, sayım döküm ve tasnif işlemleri adaylar, müşahitler ve
vatandaşların huzurunda şeffaf ve dürüst şekilde yapılmış, sandık sonuç
tutanağı düzenlenmiş ve bu tutanaklar ilçe birleştirme tutanaklarına girilmiş,
Ak Partili üyenin de görev yaptığı bu sandıklarda sayılan hususların yerine
getirilmediğine ilişkin her hangi bir şikayet ve itirazda bulunulmamış ise,
seçmene yüklenebilecek bir kusur olmamasına rağmen, ilçe seçim kurulu
başkanının kusur ve ihmaliyle sandık kurulu başkanının kanuna aykırı
belirlenmiş olması nedeniyle Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle teminat
altına alınan seçme hakkının özünü ortadan kaldıracak şekilde o sandıklarda
kullanılan oyların geçersiz sayılması hukuken mümkün olmadığından olağanüstü
itirazın bu sebeple de reddi gerekmektedir.
Suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin kısım
yönünden:
Öncelikle
31 Mart 2019 tarihinde yapılan Mahalli idareler seçimlerinde İstanbul
İlindeki 31.186 sandıkta görev yapan
sandık kurulu başkanının 754’ünün Kamu görevlisi olmayan kişilerden
belirlenmesi Kanun hükmüne aykırı olmakla birlikte, yukarıda açıkladığım
gerekçelerle bu aykırılık seçim sonucuna müessir değildir.
Kurulumuzca verilen 23/04/2019 tarihli ara
kararına gelen cevapların değerlendirilmesinden; 754 kişiden 532’sinin özel
okullarda öğretmenlik yaptığı, Mülki amirler tarafından yerleşim yeri adresi
esasına göre bildirilen sayının yeterli olmaması, ilk belirlemeden sonra mazeret
bildirenler nedeniyle meydana gelen boşalmaların seçim takvimi gereği hızlıca
doldurulması zorunluluğunun bulunması ve personelin 2018 yılında yapılan Kanun
değişikliğini içselleştirmemiş olması gibi nedenlerle İstanbul İlindeki 76 ilçe
seçim kurulundan 65’inde benzer hatanın yapıldığı anlaşılmaktadır.
İdari işlemlere karşı açılan iptal davalarında
işlemin kanuna aykırı bulunarak iptal edildiği her durumda işlemi tesis eden
kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunulmamaktadır.
Kaldı ki;
298 sayılı Kanun hükümlerine göre seçim suçlarına ilişkin soruşturmalar
genel hükümlere göre doğrudan Cumhuriyet savcılarınca yapılmaktadır.
Bu
gerekçelerle kararın, suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin kısmına
katılmıyorum.
Kısa kararda yer verilmeyen ancak, gerekçeli
kararda seçimin iptal sebebi olarak gösterilen
hususlara gelince:
Usul
yönünden:
Yüksek Seçim Kurulunun
6 Mayıs 2019 tarihinde yapılan toplantısında itiraz eden Adalet ve Kalkınma
Partisinin seçimin iptali için ileri sürdüğü sebeplerden sandık kurulu
başkanlarının 298 sayılı Kanunun 22. maddesine aykırı olarak belirlendiği ve bu
durumun da seçim sonuçlarına müessir olduğu iddiası dışındaki sebepler kabul
edilmemiştir. Toplantı dağılmadan hazırlanıp anında açıklanan kısa kararda,
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin, sandık kurullarının Kanuna
aykırı oluşturulduğu ve bunun da seçim sonuçlarına müessir olduğu gerekçesiyle
iptal edildiği ilan edilmiştir.
Kısa karar hüküm
niteliğinde olup, gerekçeli kararın hükümle uyumlu olması gerekir. Gerekçeli
karar, açıklanan hükmün gerekçelerinin gösterilmesinden ibaret olup, gerekçeli
kararda hükmün dayandığı sebepten farklı sebeplere dayanılması, ilan edilen
hükmün hem muhalif kalan üyeler hem de ilgililer tarafından denetlenmesini zorlaştırır.
Hal böyle olmasına
karşın, gerekçeli kararda, sayım döküm cetvellerine ilişkin eksiklikler ile
kısıtlı seçmenlerin oy kullanması, ölü, tutuklu ve hükümlü seçmenlerin yerine
oy kullanılması, seçimin sonucuna müessir olmamakla birlikte usulsüzlük olarak
değerlendirilip, seçimin iptal edilmesine ilişkin gerekçeler arasında yer
verildiği görülmekle, gerekçeli kararın yazılmasından sonra muttali olduğum bu
hususlara ilişkin de görüş belirtmek gerekmiştir.
18 sandıkta
sayım döküm cetveli bulunmadığı hususu hakkında:
Sayım döküm cetveli bulunmayan 18 sandık ile
ilgili kesin olan tek maddi gerçeklik bu cetvellerin ilçe seçim kuruluna teslim
edilmediğidir. 18 sandıkta hiç cetvel düzenlenmediğinin kesin olarak ileri
sürülebilmesi için ya sandık kurulu üyeleri çağrılarak beyanlarının alınmış
olması veya sandık kurulu üyeleri müşahit ve hazır bulunan vatandaşlar
tarafından cetvel düzenlenmediği için yapılmış olan itirazların tutanağa
geçirilmesi suretiyle tespit edilmiş olması, ya da ilçe seçim kuruluna bu
sebeple itiraz edilmiş olması gerekir.
Sayım döküm cetveli tutulmadan parti ve
adayların aldıkları oyların sağlıklı tespiti yapılamayacağından İstanbul gibi
metropol bir şehirde yapılan bir seçimde bu durumun ihmal edilmiş olması
hayatın olağan akışına uygun değildir. Üstelik bu tür eksiklikler ilk defa
İstanbul seçimlerinde karşılaşılan bir durum değildir. Sayım döküm sırasında
tutulan cetvellerin sandık mahallinde unutulması veya genellikle de yeterli
sayıda sandık sonuç tutanağı düzenlenmediği için müşahitler tarafından tutanak
yerine sayım döküm cetvelinin alınması nedeniyle bu eksikliğin meydana geldiği
seçim yönetimi tarafından bilinen bir gerçektir.
298
sayılı Kanunun “DÖRDÜNCÜ KESİM” “Oyların sayımı ve dökümü” başlığı altında yer
alan ve 95. maddeden başlayıp 106. maddeye kadar devam eden, 11 madde bir arada
değerlendirildiğinde; anılan maddeler uyarınca yapılan tüm işlemlerin 105.
maddede düzenlenen Sandık Sonuç Tutanağının elde edilmesine ilişkin hazırlık
işlemleri olduğu görülmektedir. Bir sandıkta yapılan seçimin sonucunu gösteren
nihai belge Sandık Sonuç Tutanağıdır. Sandığın bulunduğu bina ve yapıda
herkesin görebileceği yere asılan, o seçim bölgesinde seçime katılan siyasi
partilerin ve bağımsız adayların müşahitlerine ve talep etmeleri halinde sandık
kurulunun partili üyelerine verilen ve Kanunun 108. maddesi uyarınca ilçe seçim
kurullarınca birleştirme tutanaklarına işlenen tutanak, Sandık Sonuç
Tutanağıdır.
Sayım döküm cetveli ise, siyasi partiler veya
adaylar tarafından, aldıkları oyların sandık sonuç tutanağına eksik
geçirildiği, hiç geçirilmediği veya kaydırma yapıldığı iddiasıyla itiraz
edilmesi halinde başvurulacak belge niteliğindedir. Bu sebeplerle itiraz
edilmesi durumunda, sayım döküm cetvelleri esas alınarak gerekli düzeltmeler
yapılmaktadır. Sayım döküm cetvelleri ile sandık sonuç tutanaklarının uyumlu
olması durumunda imza veya mühür noksanlığı önem arz etmemektedir.
Sayım döküm cetvellerinin mevcut olmadığı
durumlarda ise, itiraz edilen seçim kurullarınca kimi zaman oy torbaları
açılarak geçerli geçersiz değerlendirmesi yapılmaksızın partilerin veya
adayların aldıkları geçerli oylar sayılmakta, sandık sonuç tutanağından farklı
bir sonuç çıkması durumunda denetim tutanağı düzenlenmekte ve bu tutanak sandık
sonuç tutanağı yerine geçmektedir. Kimi zaman da sayım döküm cetveli mevcut
olmasa bile sandık sonuç tutanağının oybirliği ile imzalandığı hallerde, sayım
döküm cetvelini düzenleyecek olan kurul ile sandık sonuç tutanağını düzenleyen
kurulun aynı olması nedeniyle sandık sonuç tutanağına itibar edilerek yeniden
sayım yapılmaksızın itirazlar reddedilmektedir.
Nitekim, Yüksek
Seçim Kurulunca; Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığına ilişkin 4040, 4078,
4280, 4302, 4320, 4332, 4344, 4358 ve 4359 no’lu sandıkların cetvellerinin
torbalarda bulunmaması nedeniyle torbaların açılarak oyların yeniden sayılması
istemi üzerine Seyhan 4. İlçe Seçim Kurulunca
“…4078, 4280, 4302, 4320, 4332, 4344, 4358 ve 4369 sayılı sandıklara ait
cetveller bulunamamış ise de, itiraz eden parti yetkililerinin de imzalarının
yer aldığı Örnek: 54/1 sayılı tutanaklarda herhangi bir itirazın yer almadığı,
bunun yanında itiraz edenlerce bu tutanak verilerinin yanlış olduğu,
kendilerine verilen sandık tutanakları ile çeliştiği yönünde somut bir iddia ve
kanıt getirilmediğinden bu tutanaklardaki oyların esas alınmasında bir
usulsüzlük görülmemiş ve bu yöne ilişkin itirazların da reddine karar verilmek
gerekmiştir.” şeklindeki kararına karşı yapılan itirazın reddine
ilişkin Adana İl Seçim Kurulu kararı yerinde bulunarak muterizlerin tüm
taleplerinin reddine karar vermiştir (20/04/2009
tarih ve 2009/1378 sayılı YSK kararı).
Sayım döküm cetvelinin yokluğu sandık sonuç
tutanağına itiraz edilmediği sürece önem arz etmemekte, itiraz edildiği
durumlarda ise gerektiğinde oy torbası açılmak suretiyle bu eksiklik kısa
sürede giderilerek sandık sonuç tutanağı denetlenebilmektedir.
Nitekim, Maltepe 1.
İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı tarafından Kurulumuz Başkanlığına gönderilen
02/04/2019 tarihli, E. 232343 sayılı yazıda; 31 Mart 2019 Pazar günü yapılan
Mahalli İdareler Seçiminde Maltepe İlçesine ait 1. ve 2. İlçe Seçim
Kurullarının mahalle muhtarlığı ve ihtiyar heyeti üyeleri sandık tutanakları
incelendiğinde, bir kısım sandık kurulunda ihtiyar heyeti adayları için sayım,
döküm cetveli tutulmadığından sandık kurulu sonuç tutanağının ihtiyar heyeti
üyeleri kısmının tamamen boş olduğu belirtilerek, ilgili sandıklar için ne tür
işlem yapılacağı hususunda görüş istenilmesi üzerine “Kurulumuzca yapılan
değerlendirme neticesinde; ihtiyar heyeti adayları için sayım döküm cetveli
tutmayan sandık kurulu üyelerini çağırıp tamamlatılması gerektiğine karar
verilmesi gerekmiştir.” gerekçesiyle bu eksikliğin sandık kurulu
üyeleri çağrılıp tamamlatılması gerektiğine karar verilmiştir (02/04/2019 tarih ve 1725 sayılı YSK
Kararı).
90 adet sandıkta sayım döküm cetvellerinde sandık
kurulu üyelerinin imzasının bulunmadığı
hususuna gelince:
Söz
konusu 90 sandığın sandık sonuç tutanakları ile sayım döküm cetvellerinin
karşılaştırılması sonucunda, 86 sandıkta partilerin ve bağımsız adayların
aldıkları oy sayılarının sayım döküm cetvellerindeki oy sayıları ile aynı
olduğu, sadece 4 sandığın birinde yalnızca AkParti’nin oylarının 1 oy fazla
(Bağcılar 4002 nolu sandık), iki sandıkta 2 oy fazla (Fatih 1119 numaralı
sandık ve Adalar 1029 numaralı sandık),bir sandıkta da 4 oy fazla (Bağcılar
1069 numaralı sandık) yazıldığı, diğer partilerin ve bağımsız adayların oy
sayılarının ise sayım döküm cetvellerindeki sayılarla aynı olduğu
görülmektedir. Bu tespite göre, anılan sandıklarda sayım döküm cetvellerinin
tutulduğu, oyların tespitinin yapıldığı ve sandık sonuç tutanaklarına
geçirildiği, ancak aynı zaman diliminde bir arada bulunan ve sandık sonuç
tutanağını itiraz şerhi koymaksızın imzalayarak hep birlikte sandık sonucunu
teyit ve doğruluğunu taahhüt eden sandık kurulu üyelerinin, sayım döküm
cetvellerini imzalamayı ihmal ettiği anlaşılmaktadır.
Gerekçeli kararda “…Sayım döküm
cetvellerindeki bu eksiklik tek başına seçim sonucuna müessir olmamakla
birlikte, sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı biçimde belirlenmesi ile
birlikte değerlendirilmiştir” denilmektedir.
298
sayılı Kanunun130. maddesinde olağanüstü itirazlar “seçimin neticesine müessir
olaylar ve haller sebebiyle yapılan itirazlar” olarak tanımlanmaktadır. Bu
itibarla, sayım döküm cetvellerindeki bu eksiklik tek başına seçim sonucuna
müessir değil ise bu sebebe dayalı yapılan itirazın olağanüstü itiraz
kapsamında incelenemeyeceği gerekçesiyle reddedilmesi; bu sebebe dayalı itirazın, sandık kurulu
başkanlarının kanuna aykırı biçimde belirlenmesi ile birlikte
değerlendirilebilmesi için ise, anılan eksikliklerin tamamının ya da
ekseriyetinin sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı biçimde belirlendiği
sandıklarda meydana geldiğinin ortaya konulması zorunludur.
Oysa, başkanının kanuna aykırı belirlendiği
tespit edilen 754 sandığın sadece 2 tanesinde (Beşiktaş 1034, 1241 numaralı
sandıklar) sayım döküm cetvellerinde eksiklik bulunmaktadır. Bu iki sandıkta,
sayım döküm cetveli düzenlenmekle birlikte sandık kurulu üyelerince
imzalanmadığı görülmektedir.
Ölen seçmenin yerine 6 kişinin,tutuklu ve hükümlülerin yerine de 99
kişinin oy kullandığı iddiasına gelince:
Kurulumuzca verilen 23/04/2019 tarihli ara
kararı uyarınca yapılan araştırma sonuçlarının incelenmesinden; sandık seçmen
listesinde yer alan; 6 ölen seçmen yerine, 41 ceza infaz ve tutukevinde bulunan
tutuklu ve taksirli suçlardan hükümlü seçmen yerine, 58 ceza infaz kurumunda
bulunan hükümlü seçmen yerine toplamda 105 seçmen yerine oy kullanıldığı
anlaşılmaktadır. Bu oyların her biri farklı yerlerdeki 105 ayrı sandıkta
kullanıldığı görülmektedir. Bu durum olağan olmamakla birlikte, sandık başına
oy vermek için gelen seçmenin oyunu kullandıktan sonra seçmen listesinde adının
karşısına imzasının alınması sırasında imzanın bir alt veya bir üst satıra
sehven atılmış olmasından kaynaklanması kuvvetle muhtemeldir. Diğer bir husus,
oy kullandığı işaretlenen ölü, hükümlü, tutuklu seçmenler ile kamu görevlisi
olmayan sandık kurulu başkanları eşleşmesi yapıldığında 754 sandığın sadece 3
tanesinde tutuklu, hükümlü ve ölü seçmen yerine toplamda her birinde 1 oy olmak
üzere 3 oy kullanılmış görüldüğü anlaşılmıştır (Başakşehir 2306, Beşiktaş 1239
ve Fatih 3205 numaralı sandıklar).
İstanbul İlindeki oy
kullanan seçmen sayısının 8.865.072 olduğu göz önüne alındığında
seksenbeşbindebir oranına tekabül eden ve seçim sonucuna tesir etmeyen bu
sayıdan hareketle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimlerinde
usulsüzlük yapıldığını söylemek mümkün değildir.
601 Kısıtlı
Seçmenin Oy Kullandığı İddiasına gelince:
298
sayılı Kanunun 8. maddesinde kısıtlı olanların seçmen olamayacakları, anılan
Kanunun 33. maddesinde ise, kısıtlı olan seçmenlerin seçmen kütüğünden
çıkartılacağı düzenlenmiş, yine Yüksek Seçim Kurulunun 28/12/2018 tarihli,
2018/1134 sayılı karar eki 140/I sayılı Güncelleştirme Genelgesi uyarınca da
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 405 ve 406. maddelerindeki sebeplerle
haklarında kısıtlama kararı kesinleşenlere ait bilgilerin, Adalet Bakanlığından
alınarak, bu kişilerin kayıtlarının dondurulacağı ve bu şekilde oluşan
muhtarlık bölgesi askı listelerinin güncelleştirilmek amacıyla askıya
çıkarılacağı düzenlenmiş, askı süresi içerisinde de kısıtlı olduğu bilgisi
ilgili mahkemelerden ulaşan kısıtlıların seçmen kayıtları dondurulmuştur.
Askıya çıkan muhtarlık bölgesi askı listeleri
itiraz sürelerinin bitmesi ve itiraz üzerine verilen kararların kütüğe
işlenmesinden sonra elde edilen kütükten sandık bölgesi askı listeleri
oluşturulmuştur.
Sandık bölgesi askı listelerinin dökümleri
alınmadan önce Güncelleştirme Genelgesinin 14. maddesi uyarınca da 23 Mart 2019
Cumartesi günü, Adalet Bakanlığından
alınan bilgilere göre kısıtlı olan seçmenler (4721 sayılı Kanunun 405 ve 406.
maddelerine göre), hakkında Seçmen Kütüğü Genel Müdürlüğünce sandık seçmen
listelerine “oy kullanamaz” şerhi düşülmüştür.
Haklarında kısıtlama kararı kesinleşenlere ait
bilgilerin, kararı veren mahkemelerce UYAP sistemine girilmemesi nedeniyle
Adalet Bakanlığınca gönderilen listelerde ismi yer almayanların sandık seçmen
listesinde oy kullanabilir durumda görülmeleri nedeniyle seçim kurullarına
yüklenebilecek bir kusur yoktur.
Kaldı ki, kısıtlı olanların oy
kullandıklarının seçimden sonra tespit edilmesi ve oy kullanan kısıtlı seçmen
sayısının seçim sonucuna tesir etmesi halinde bu husus Yüksek Seçim Kurulunca
her zaman dikkate alınmaktadır.
İstanbul İlinin toplam
seçmen sayısının 10.560.963 olduğu gözönüne alındığında 601 kısıtlı seçmenin oy
kullanmış olmasının seçimin iptalini gerektirecek bir usulsüzlük olarak
değerlendirilmesi mümkün değildir.
Gerçekleştiği iddia edilen olaylar ve ileri sürülen hukuki
sebepler, itiraz dilekçesi ve ekleri ile Kurulumuzca verilen ara kararı
uyarınca toplanan bilgi ve belgelere göre seçimin sonucuna müessir olmadığından,
itirazın reddi gerektiği görüşüyle aksi yönde verilen karara katılmıyorum.
KARAR DETAYLARI :
Follow @AlpWebSite
Bizi Takip Edin
Tweetle
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder