25 Mayıs 2019 Cumartesi

İstanbul BB Başkan seçim iptali karar-19




İSTANBUL BB BAŞKAN SEÇİMİNİN GEREKÇELİ İPTAL KARARI-19

İptal Kararına Karşı Çıkan Üyeler

Üye : YUNUS AYKIN
- K A R Ş I  O Y -
Adalet ve Kalkınma Partisi adına Genel Başkan Yardımcısı Seçim İşleri Başkanı Ali
İhsan YAVUZ tarafından Kurulumuz Başkanlığına verilen 16/04/2019, 20/04/2019 ve
22/04/2019 tarihli dilekçelerde; 31 Mart 2019 Pazar günü yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin, Anayasanın 79, 2972 sayılı Kanunun 25 ve 29. maddeleri ile 298 sayılı Kanunun 14, 110, 112 ve 130. maddeleri gereğince seçimin neticesinde müessir olaylar ve haller sebebiyle iptali ve yenilenmesinin istenilmesi üzerine, Kurulca;31 Mart 2019 tarihinde yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptaline ve  seçimin yenilenmesine, İstanbul İl Seçim Kurulu tarafından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için verilen mazbatanın iptaline, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yenileme seçiminin 23 Haziran 2019 tarihinde yapılmasına, Kanuna aykırı sandık kurulu görevlendirmelerini yapan ilçe seçim kurulu başkan ve üyeleri ile seçim müdürleri ve diğer sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulmasına oyçokluğu ile karar verilmiştir.  
Anayasanın “Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları” başlıklı 67. Maddesinin birinci fıkrasında vatandaşların, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halkoylamasının katılma hakkına sahip oldukları, ikinci fıkrasında ise, seçimlerin ve halkoylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılacağı kuralı bulunmaktadır. 
“Seçimlerin genel yönetim ve denetimi başlıklı 79. Maddesinin birinci fıkrasında, seçimlerin, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılacağı ikinci fıkrasında da, seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikayet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama görevinin Yüksek Seçim Kurulunca yerine getirileceği kuralına yer verilmiştir. 
“İl seçim kurulu ve başkanlarının şikayet üzerine verecekleri kararlarla, sair kararlarına ve tutanaklara itiraz ve olağanüstü itiraz” başlıklı 130. maddesinin üçüncü fıkrasında olağanüstü itirazın seçimin neticesine müessir haller ve olaylar sebebiyle seçimin sonucu hakkında kesin karar vermek yetkisine sahip kurullara yapılacağı, dördüncü  fıkrasında; olağanüstü itiraz dilekçesinde, ihbar ve iddia olunan olayların mahiyetinin ve talebin gerekçesinin, delillerinin gösterilmesi ve belgelerinin itiraz dilekçesine bağlanması gerektiği belirtilmektedir.
Demokrasilerde gerçekleşmiş ve sonucu alınmış bir seçimin iptal edilmesi en son başvurulacak olağanüstü ve istisnai bir tedbirdir. Bu nedenle seçimin iptali istemiyle yapılan itirazlar  hakkında karar verme yetkisine sahip kurulların, gerçekleştiği iddia olunan olayların mahiyetini, gösterilen delilleri, belgeleri ve hukuki sebepleri bir arada değerlendirmesi, seçimin düzen ve dürüstlük içinde yapılıp yapılmadığını, Anayasanın 67. maddesinde sayılan esaslara uyulup uyulmadığını irdelemesi, iddia edilen hususların seçimin sonucuna tesir edip etmediğini tespit etmesi  tüm bunları yaparken Anayasa ile teminat altına alınan seçme ve seçilme hakkının özünü zedelememesi gerekmektedir. 
Yüksek Seçim Kurulunun hem seçimlerin düzen ve dürüstlük içinde yapılmasını sağlama görevi, hem de seçimlerden sonra yapılan yolsuzluk, itiraz ve şikayetleri kesin karara bağlayarak seçim sonucunu tescil etme görevi bulunmaktadır.
Yukarıda belirtilen ilke ve esaslar gözönünde bulundurulmak suretiyle öncelikle bazı sandık kurulu başkanlarının ilçe seçim kurullarınca kamu görevlisi olmayan kişilerden belirlenmesinin 31 Mart 2019 tarihinde yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptali için tek başına, yeter sebep olup olmadığının, bilahare de bu itirazın hangi hallerde seçim sonucuna müessir görüleceğinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. 
 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 24. maddesinde; 
           “Sandık kurulları Yüksek Seçim Kurulunca tespit ve ilan edilen tarihte kurulur.
  Bu kurulların asıl ve yedek üyeleri, her seçim çevresinin yerel özellikleri gözönüne alınarak Yüksek Seçim Kurulunca tespit edilecek tarihlerde göreve başlarlar ve sayıma ilişkin evrak ve belgeler ilçe seçim kuruluna teslim edilinceye kadar aralıksız çalışmaya devam ederler…” kuralı,
           “Sandık kurulu başkanının belirlenmesi” başlıklı 22. maddesinde;
 “İlçede görev yapan tüm kamu görevlilerinin listesi, mülki idare amiri tarafından yerleşim yeri adresleri esas alınmak suretiyle ilgili ilçe seçim kurulu başkanlıklarına gönderilir. İlçe seçim kurulu başkanı, bu kamu görevlileri arasından ihtiyaç duyulan sandık kurulu başkanı sayısının iki katı kamu görevlisini ad çekme suretiyle tespit eder ve bu kişiler arasından mani hali bulunmayanları sandık kurulu başkanı olarak belirler.
 Sandık kurulu başkanının göreve gelmemesi halinde, kamu görevlileri arasından belirlenen üye, bu üyenin de bulunmaması durumunda en yaşlı üye kurula başkanlık eder…”
           “Sandık kurulu üyelikleri” başlıklı 23. maddesinin sondan ikinci fıkrasında;
 “Sandık kurulu başkan ve üyelikleri için ad çekme işlemleri, ilçe seçim kurulu huzurunda, bu kurulun başkanı tarafından yapılır”
           “Kurullarda görev alamayacak olanlar” başlıklı 26. maddesinde; 
 “İdare amirleri, zabıta amir ve memurları, Askeri Ceza Kanununun 3 üncü maddesinde yazılı askeri şahıslar, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve adaylar, bu Kanunda gösterilen kurullara seçilemezler.
 648 sayılı Siyasi Partiler Kanununa göre, siyasi partilere üye olamayacak kimseler; bu kurullarda üye, müşahit veya temsilci olarak, siyasi partiler tarafından görevlendirilemezler.” Kuralı,
“Kimlerin itiraz edebileceği” başlıklı 110. maddesinde;
“Bu kanunda gösterilen kurulların veya kurul başkanlarının kesin olmayan kararlarına karşı seçme yeterliğine sahip yurttaşlar, siyasi partiler veya bunların tüzüklerine göre kuruluş kademelerinin başkanları veya vekilleri, müşahitler, adaylar ve Cumhuriyet Senatosu üyeleri ile milletvekilleri itiraz edebilirler.” Kuralı
“Sandık kurullarına ait itiraz ve şikayet” başlıklı 119. maddesinde ise;
“Sandık kurullarının teşkiline dair, ilçe seçim kurulu veya başkanı tarafından yapılan işlemlerin düzeltilmesi için, bu işlemlerin neticesinden itibaren en geç iki gün içinde şikayet yoliyle düzeltilmesi istenebilir.
Şikayetin reddine dair olan kararlara karşı, bildirilmesinden veya tebliğinden itibaren iki gün içinde il seçim kuruluna itiraz olunur. İl seçim kurulları, iki gün içinde kesin karar verirler.
Bu şikayetin yapılmamış olması sandık kurulunun teşekkülüne karşı itiraza engel değildir.
Ancak, bu itirazın teşekkülünden itibaren iki gün içinde il seçim kuruluna yapılması şarttır.
İl seçim kurulunun vereceği karar kesindir.” Kuralı yer almaktadır.
Yukarıdaki Kanun hükümlerinden, sandık kurullarının Yüksek Seçim Kurulunca tespit ve ilan edilen tarihte kurulacağı, sandık kurulu başkanlarının Mülki amir tarafından gönderilen listede yer alan kamu görevlileri arasından ilçe seçim kurulu başkanınca ad çekme suretiyle belirleneceği, ad çekme işleminin ilçe seçim kurulu huzurunda yapılacağı, bu şekilde belirlenen sandık kurulu başkanının seçim günü göreve gelmemesi halinde kamu görevlileri arasından belirlenen üyenin, bu üyenin de bulunmaması durumunda sandık kurulunun siyasi partiler tarafından belirlenen 5 üyesinden en yaşlı olanının kurula başkanlık edeceği, sandık kurulunun teşkiline dair Kanunun 22. ve 23. maddeleri uyarınca yapılan işlemlerin 110. maddesinde sayılan itiraz hakkı olanlar tarafından şikayet ve itiraz yoluyla en geç iki gün içinde düzeltilmesinin istenebileceği, itirazın il seçim kuruluna yapılması gerektiği ve il seçim kurulunun itiraz üzerine vereceği kararın kesin olduğu anlaşılmaktadır.
Yüksek Seçim Kurulu tarafından hazırlanarak ilan edilen 31 Mart 2019 tarihinde yapılan Mahalli İdareler seçimlerinde uygulanacak seçim takvimine göre tüm Türkiye’de olduğu gibi İstanbul İlçe Seçim Kurullarında da 26/02/2019 tarihinde sandık kurullarının teşkilinin yapıldığı, şikayet ve itiraz için süreler öngörüldüğü, il seçim kurulunun itirazlar hakkında kesin olarak karar verme süresinin son günü olan 2 Mart 2019 tarihinde de kesinleştirildiği görülmektedir. 
Olağanüstü itiraz dilekçesi ve ekleri incelendiğinde itiraz eden parti tarafından İstanbul İlinde sandık kurullarının teşkili işlemlerine karşı seçim takviminde belirtilen süreler içinde şikayet ve itiraz yolunun kullanılmadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan ilçe seçim kurulu üyelikleri 298 sayılı Kanunun 19. maddesi uyarınca belirlenmekte olup, anılan maddedeki koşulları taşıması nedeniyle Adalet ve Kalkınma Partisinin İstanbul İlçe Seçim Kurullarının tamamında bir asıl ve bir yedek üyesi bulunmaktadır. Sandık kurulu başkan ve üyelikleri için ad çekme işlemlerinin, ilçe seçim kurulu huzurunda yapıldığı gözönüne alındığında itiraz eden partinin sandık kurulunun teşkilinden habersiz olduğu söylenemez. Kaldı ki kura işleminin yapılmadığı, ya da sandık kurullarında görev alan kişilerle ilgili kendilerine bilgi verilmediği iddia edilse dahi, bu işlemlerin yapılmamış olmasına karşı da süresi içinde şikayet ve itiraz yolu açık olduğundan, bu sürelerin geçirilmesinden ve seçimin sonuçlanmasından sonra seçimin iptal sebebi olarak ileri sürülemez.
Genel kabul gören anlayışa göre seçim hukuku usul hukuku olarak nitelendirilmektedir. Kısa süre içerisinde seçimlerin yapılması ve kesinleştirilmesi gerektiğinden, seçim sürecinde yapılacak işlemler ve bu işlemlere karşı yapılacak itirazlar gün ve hatta saatlerle sınırlandırılmakta, bu süreler geçtikten sonra Kanunda belirtilen istisnalar dışında kesinleştirilmiş işlemlere dayalı olarak bir sonraki aşamaya geçilmektedir. Seçmen listelerinin kesinleştirilmesi, adaylıkların kesinleştirilmesi ve sandık kurullarının teşkili bunlara örnektir. Aksi taktirde her aşamada bir önceki sürecin tartışmaya açılması, seçimin sonuçlandırılmasını imkansız hale getireceği gibi seçmenlerin seçimlere duyduğu güveni de sarsacaktır. 
İdari işlemlerin kesinliği ilkesi ve bu işlemlerdeki şekil sakatlığının hukuki sonuçlarının irdelenmesi:
Esasen kural olarak idari işlemler kesin ve yürütülmesi zorunlu işlemlerdir. Ancak Kanunun işlemin kesinleşmesi için itiraz sürecinin tüketilmesini öngördüğü durumlarda, kesinleşme için ya öngörülen sürede itiraz edilmemesi ya da yapılan itirazın yetkili merciler tarafından reddedilmesi gereklidir. İdari işlem kesinleştikten sonra kesin ve yürütülmesi zorunlu hale gelir ve hukuka uygunluk karinesinden faydalanır. Uygulanması sonucu ortaya çıkan hukuki sonuçlar da hukuken meşrudur. İşlemin uygulanması ve hukuki sonuçlarının doğmasından sonra Kanunun öngördüğü bir yol kullanılarak “şekil yönünden sakat” olduğu iddiasıyla itiraza konu edilmesi ve doğurduğu hukuki sonuçların ortadan kaldırılmasının istenilmesi durumunda sakatlığın sonuçlara esaslı şekilde etkili olup olmadığına bakmak gerekir. Şekil sakatlığının, işlemin doğurduğu hukuki sonuçlara esaslı bir etkisinin olmadığının ve bu sakatlığın idarenin kusurundan kaynaklandığının tespiti halinde işlemin uygulanmasına bağlı olarak ortaya çıkan hukuki sonuçların da korunması gerekir. Dolayısıyla her şekil sakatlığı, idari işlemin ve hukuki sonuçlarının ortadan kaldırılması sonucunu doğurmaz.
298 sayılı Kanunun 22. maddesi uyarınca ilçe seçim kurulu başkanının yaptığı sandık kurulu başkanlarını belirleme işlemi idari nitelikli işlem niteliğindedir. 
Dolayısıyla itiraz dilekçesinde; bu belirleme işleminin seçimin sonucuna esaslı bir etkide bulunduğu kanıtlanamadığı takdirde birçok işlemin uygulanması ile beliren seçim sonucunun, tek bir işlemdeki şekil sakatlığı nedeniyle ortadan kaldırılması hukuka aykırıdır.
Sandık Kurulu Başkanının kamu görevlisi olmasının seçimlerin tarafsızlık içinde yapılmasının teminatı olduğu iddiasına gelince;
 298 sayılı Kanunun “Sandık kurulu başkanının belirlenmesi” başlıklı 22. Maddesinin 13/03/2018 tarihli 7102 sayılı Kanunun 3. maddesi ile değişiklik yapılmadan önceki halinegöre, sandık kurulu başkanlarının; ilçe seçim kurulu başkanının, ilçe seçim kuruluna siyasi partiler dışından getirilen asıl üyelerle görüşerek sandığın kurulacağı seçim bölgesi içindeki veya dışındaki seçmenler arasından iyi ün sahibi olmakla tanınmış, okur-yazar kimselerden, kurula bağlı seçim bölgelerindeki sandıklardan her biri için birer kişi olmak üzere bir liste düzenleyeceği, kurulun, siyasi partilerden seçilmiş asıl üyelerinden her birinin de birer liste düzenleyerek başkanlığa vereceği, bu şekilde düzenlenen listelerde her sandık için adı önerilen başkan adayları arasında ad çekilerek belirleneceği şeklinde iken, anılan maddede değişiklik yapılarak tamamının kamu görevlileri arasından belirlenmesi öngörülmüştür. 
 Kanun koyucunun, sandık kurulu başkanının, belirleme aşamasında kamu görevlisi olmasını benimsediği, ancak maddenin devamında bu şekilde belirlenen başkanın ve memur üyenin oy verme günü göreve gelmemesi halinde siyasi partilerin bildirdiği beş üyeden en yaşlı olanın kurula başkanlık edeceğini öngörmekle de, kamu görevlisi olmasını mutlak bir koşul olarak görmediği anlaşılmaktadır. 
 Sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olmasının seçimlerin tarafsızlık içinde yapılmasının teminatı olduğu iddiasının kabulü halinde Kanunun önceki haline göre kamu görevlisi olmayan başkanların görev aldığı tüm seçimlerin bu teminattan yoksun gerçekleştirildiği ve tarafsızlık ve dürüstlük ilkesinin sadece kamu görevlilerine has bir özellik olduğu gibi bir sonuç çıkar ki, kanun koyucunun böyle bir amaç ve düşünce ile hareket ettiği düşünülemez. Bu nedenledir ki, kanun koyucunun, seçim günü işlemlerinin düzen içinde yapılması konusunda kamu görevlisi başkanın belirli bir yeterliliğe sahip olabileceği amaç ve düşüncesiyle bu değişikliği yaptığının kabulü zorunludur.
          Kamu      görevlisi      olmayan      kişilerin      sandık      kurulu      başkanı      olarak
görevlendirilmesinin seçimin sonucuna müessir olduğu iddiasına gelince;
 Kurulumuzun 28/12/2018 tarihli, 2018/1129 sayılı kararına ekliSandık Kurullarının Görev ve Yetkilerini Gösterir 138 Sayılı Genelge’nin; 
“Oy verme gününde sandık kurulunun toplanma zamanı ve hemen yapacağı işler” başlıklı 24. maddesinde; 
            “…
Sandık kurulu; and içme, sandığı yerleştirme, kapalı oy verme yerini düzenleme işini bitirdikten sonra hazır bulunanlar önünde ilçe seçim kurulu başkanlığından teslim aldığı ve filigranlı kâğıttan üretilmiş, üzeri numaralanıp mühürlenerek paketlenmiş birleşik oy pusulası paketini açıp, tümünü sayar; birleşik oy pusulalarının her birinin arkasını sandık kurulu mührü ile mühürler ve birleşik oy pusulalarının sayısı ile her birinin arkasının sandık kurulu mührüyle mühürlenmiş olduğunu tutanak defterine geçirir.
Sandık kurulu ilçe seçim kurulundan teslim alınan filigranlı kâğıttan üretilmiş ve ön yüzünün sol üst köşesinde Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu amblemi ve ilçe seçim kurulu başkanlığı mührünü taşıyan sarı renkte bastırılmış olan oy zarflarını sayar, her zarfın üzerine sandık kurulu mührünü basar ve zarfların sayısı ile her birinin ön yüzünün sandık kurulu mührüyle mühürlenmiş olduğunu tutanak defterine geçirir.
…”
                               Anılan Genelgenin sandık kurullarının görev ve yetkilerinin düzenlendiği 6.
maddesinde; 
            “…
 ç) Görev yaptığı sandığın seçmen listesinde kayıtlı olmayıp da, başka bir sandık seçmen listesinde kayıtlı olan sandık kurulu başkan ve üyelerine, bina sorumlularına, görevli olan kolluk güçlerine ve ilçe seçim kurulu tarafından sandık kurulu üyelerini görev yerlerine ulaştırmak için görevlendirilen kişilere ilçe seçim kurulundan aldıkları (seçmen oldukları ve hangi seçimde oy kullanabileceklerini gösteren) belgelere istinaden oy kullandırmak, oy kullandıkları seçmen listesinin sonuna yazmak, imzalarını almak ve belgeleri ilçe seçim kuruluna teslimetmek,
d)     Sandıktan çıkan zarfları, oy pusulalarını saymak, dökümlerini ve sonuçlarını
tutanağa geçirmek,
e)      Hesaba katılan ve geçerli sayılan oy pusulaları, sandık kurulunca düzenlenen tutanaklar, sayım ve dökümde kullanılıp alt tarafı kurulca imza edilen sayım cetvelleri, hesaba katılmayan, geçerli sayılmayan veya itiraza uğrayan oy pusulaları ve hesaba katılmayan zarflar, tutanak defteri, kurulca mühürlü ve imzalı ayrı ayrı paketler halinde kurulun mührü ile mühürlendikten sonra, başkan ve üyeler tarafından imzalanıp bir torbaya konularak, kurulun bağlı olduğu ilçe seçim kuruluna, sandık kurulu başkanı ve siyasi partili üyeler arasından ad çekme ile seçilecek en az iki üye tarafından götürülüp teslimini sağlamak (Kurulun diğer üyeleri ile müşahitler de isterlerse ve taşıtta yer varsa veya taşıt kendileri tarafından sağlanmak suretiyle katılabilirler.) (298/107-1-2),
f)       Oy verme işleri hakkında ileri sürülecek şikâyet ve itirazları incelemek ve karara
bağlamak, kararları tutanak defterine geçirerek altını imzalamak (298/71-3-4), 
g)      Sandık kurulu tutanak defteri ile gerekli diğer tutanakları düzenlemek ve altını
imzalamak,       
ğ) Oyların sayım ve dökümü ile tutanakların düzenlenmesine ilişkin iş ve işlemler ve
sandıkla ilgili kararları vermek,
h)     Sandık kurullarının kararları, oyların sayımı ve dökümü ile tutanakların düzenlenmesine ilişkin iş ve işlemleri aleyhine yapılan itirazları ilçe seçim kuruluna göndermek (298/128-3),
             ı) Bütün seçim türleri için tek tutanak defteri kullanmak,
i)        Kanunlarla ve Yüksek Seçim Kurulu genelge ve kararları ile verilen diğer görevleri yapmak (298/71-6).”   şeklinde sayılmıştır.
 “Sandık kurulu başkanının öncelikle yapacağı işler” başlıklı 7. maddesinde;  “Sandık kurulu başkanı; il ve ilçe merkezi dışında kalan köy, mahalle ve beldelerde oy verme gününden önceki Cuma günü ilçe seçim kurulu başkanından, il ve ilçe merkezlerinde ise, oy verme günü saat 05.00’te bina sorumlusu veya bina sorumlusu bulunmayan yerlerde ilçe seçim kurulu başkanından veya görevli geçici ilçe seçim kurulu başkanından aşağıda yazılı oy verme araçlarını kontrol ederek tutanakla teslim almak ve zamanında sandık yerinde bulundurmak zorundadır (298/68).
            Sandık kurulu başkanınca;
a)     Görevli olduğu sandık için ağzı mühürlü kese içine konulmuş numaralı sandık kurulu mührü ve iki adet "TERCİH" veya "EVET" yazılı mührü, 
b)     Kapalı oy verme yerleri sayısına eşit miktarda siyasi parti adaylarını ve varsa bağımsız adayları gösteren listeler (Örnek: 73, Örnek: 74, Örnek: 75),
c)      Kapalı oy verme yerine asılacak Örnek: 19 sayılı “Açıklama Levhası”,
             ç) Kapalı oy verme yerine asılacak Örnek: 20 sayılı “Uyarı Levhası”,
d)     Oy verme kabini ve oy sandığı (Ayrıca, birleştirme yapılan muhtarlık var ise o muhtarlıkların sandıklarına yapıştırılacak muhtarlığın ismi yazılı levhaları ve karışıklığa meydan vermemek için bu sandıklarda oy kullanacak seçmenlerin oyunu kullanacağı karton kabinleri),  
e)      Belediye başkanlığı (büyükşehir belediye başkanlığı dâhil), belediye meclisi üyelikleri, il genel meclisi üyelikleri seçimleri için ayrı ayrı olmak üzere, üstü il seçim kurulu tarafından numaralanıp mühürlenmiş ve sandık seçmen sayısının % 15'i kadar fazla sayıda hazırlanmış olan birleşik oy pusulası paketleri (2972/18-h),
f)      Mahalle ve köy seçimlerinde kullanılmak üzere yeteri kadar boş beyaz kâğıt, 
g)     Filigranlı kâğıttan üretilmiş ve ön yüzünün sol üst köşesinde Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu amblemi bulunan ve ilçe seçim kurulu başkanlığı mührünü taşıyan
(SARI) renkli oy zarflarına ait paketi (298/78), 
             ğ) Oy sandıklarının önüne yapıştırılacak sandık numarasını gösterir levha,
h)     Istampa, ıstampa mürekkebi, mühür mumu ve sicim ile sayfaları ilçe seçim kurulu başkanlığınca mühürlenmiş tutanak defteri, sayım cetvelleri ve tutanak kâğıtları, tükenmez kalem,
 ı) Her sayfası ilçe seçim kurulu başkanı tarafından mühürlü ve sonu onaylı olan tek imza sütunlu iki nüsha sandık kurulunca kullanılacak sandık seçmen listesi (Örnek: 2) ve ceza infaz kurumlarında kurulan sandıklar için ise ilçe seçim kurulu başkanınca her sayfası mühürlü ve sonu onaylı tutuklu ve taksirli suçlardan hükümlü seçmen listesi (Örnek: 2/A),
i)       Sahiplerine verilememiş olan seçmen bilgi kâğıtları (Örnek: 6),
j)       Sandık kurullarının görev ve yetkilerini gösterir 3 (üç) adet 138 sayılı Genelge (Genelgelerden bir adedi başkana, bir adedi kursa katılan memur üyeye verilir; bir adedi de yedek olarak torbaya konulur.),
k)     Sandık kurulu başkan ve üyelerinin, bina sorumlularının, seçimin güvenliğini sağlamakla görevli kolluk güçlerinin ve ilçe seçim kurulu tarafından sandık kurulu başkan ve üyelerini görev yerine ulaştırmak için görevlendirilmiş kişilerin hangi seçimde oy kullanma haklarının bulunduğuna dair belgeler (Örnek: 142) ve diğer gerekli araçlar (298/94),
l)       Her seçim için oy pusulasındaki siyasi parti ve bağımsız aday sayısından beş fazla  sayıda sandık sonuç tutanağı (298/105),
m)   İmza cetveli
ilçe seçim kurulundan, bina sorumlusundan veya muhafaza edildiği yerden temin edilir.
Yukarıda sayılan araç ve gereçleri teslim alan sandık kurulu başkanı, ilçe seçim kurulu başkanı tarafından daha önce kendisine adı bildirilen bina sorumlusu ile haberleşerek sandığın götürüleceği gün ve oy verme günü binada hazır bulunmasını ister (298/74).”
            “Oy verme” başlıklı 31. maddesinde;
            “A) Oy vermeden önceki işler;
Sandık kurulu önüne alınan seçmen, oyunu kullanmadan önce kimlik belgesini ve varsa seçmen bilgi kâğıdını başkana verir ve kimliğini ispat eder. 
Sandık kurulu başkanı, oy verme işlemini izlemek üzere kurul üyeleri arasında iş bölümü yaparak ayrı ayrı görevlendirir. Üyelerden biri, seçmenin oy verme işlemini takip ederek karışıklığa meydan verilmemesini ve seçmenin oyunu sandığa atmasını ve kendilerinin önünde bulunan oy pusulaları ile oy zarflarının kaybolmamasını sağlar. Diğer bir üye ise sandık seçmen listesinin imza bölümünü takip ederek sandık önüne alınan seçmenin sandık seçmen listesinden adını bulur.
B)Oy verme işlemi;
“…Başkan, kanuna uygun biçimde hazırlanmış ve mühürlenmiş oy zarfı ile birleşik oy pusulalarını, hiçbir tarafında herhangi bir işaret bulunmadığını ve arkalarının sandık kurulu mührü ile mühürlü olduğunu, kurul üyelerine, müşahitlere ve seçmene gösterdikten sonra “TERCİH” veya “EVET” mührünü seçmene vererek kapalı oy verme yerini gösterir….” denildikten sonra oyu nasıl kullanacağı hususunda seçmenin bilgilendirilmesine ilişkin görevlerine yer verilmiştir.
138 sayılı Genelgenin sandık kurulu başkanının görev ve yetkilerine ilişkin maddelerinin birlikte incelenmesinden; 
Sandık kurulu başkanının tek başına yapabileceği işlerin, sandık alanında düzenin sağlanması, sandık kurulu üyeleri arasında işbölümü yapılması ve seçmenlere nasıl oy kullanacağı hususunda bilgi verilmesi ile sınırlı, idari nitelikli işler olduğu; oy verme öncesi, oy verme süresi, sayım döküm ve tasnif aşamasındaki seçimin güvenliğine ve sonucuna müessir olabilecek tüm iş ve işlemlerin ise, yedi kişilik sandık kurulu tarafından alındığı ve birlikte tutanağa geçirildiği anlaşılmaktadır.
 Öte yandan, kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanlarının görev yaptığı sandıklarda kullanılan oyların geçersiz sayılması ve bu nedenle geçersiz sayılan oyların toplamının seçim sonucuna tesir etmesi durumunda seçimin iptal edilebilmesi için, kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanlarının her birinin, oy verme gününde yaptıkları işlemlerde yanlı davrandıkları, seçmenin iradesine etki ettikleri, Kanun ve Genelge hükümlerine aykırı işlem yaptıkları, gizli oy açık sayım ilkesine uymayan tutum ve davranışlar sergilediklerinin somut delil ve gerekçelerle kanıtlanması gerekmektedir. 
 298 sayılı Kanunun “İKİNCİ KESİM” altında yer alan ve şikayetin ‘Tarifi ve mercii’ başlıklı 116. maddesinde;
  ‘Şikayet, kütüklerin düzenlenmesi ile görevli ilçe seçim kurulu başkanlariyle, kütüklerin düzenlenmesine memur edilen sair kimselerin ve il, ilçe seçim kurullariyle sandık kurullarının veya kurullar başkanlarının bu kanunun verdiği yetkilere dayanarak yaptıkları işlemlere ve aldıkları tedbirlere ve bunlara benzer sair muamelelerine veya herhangi bir kimsenin bu kanunun koyduğu yasak hükümlerine aykırı hareketlerine karşı bu işlemlerin, tedbirlerin sair muamelelerin düzeltilmesi, veyahut kanunun koyduğu yasaklara uymayanların, bu hareketlerinin önlenmesi maksadiyle yapılan müracaatlardır. Şikayet bu kurullara veya başkanlarına veya sair görevlilere sözlü veya yazı ile 110 uncu maddede gösterilenler tarafından yapılır.’ Kuralı,
“İtirazın şekli” başlıklı 112. maddesinde; 
“İtiraz yazı ile veya sözle yapılır. Sözle yapılacak itirazlar gerekçesiyle birlikte tutanağa yazılır. İtiraz edenin adı, soyadı, açık adresi yazılarak imza ettirilir. İmza bilmeyenlere parmak bastırılır.
Kimliğini ispat edemeyenlerin, delil ve gerekçe gösteremeyenlerin itirazları incelenmez, bu sebeple incelenmediği tutanağa yazılır.
Yazılı itirazlarda da yukarıdaki şartlar aranır ve deliller itiraz dilekçesine eklenir. Gerekçesi ve delili olmayan yazılı itirazlar da incelenmez. Her iki halde de itirazın alındığına ve hangi tarihte yapıldığına dair, itiraz yapana alındı belgesi verilir. İtirazlar seçim kurulu başkanına yapılır. Seçim kurulu başkanı bulunamazsa, yazılı itiraz nöbetçi savcıya alındı belgesi ile yapılır. Savcı yapılan itirazın kaydını işleyerek hemen seçim kurulu başkanına gönderir.
Siyasi partiler, seçim başlangıcında partileri adına kimlerin itiraz edebileceklerini mühür ve imzalı bir yazı ile seçim kurullarına bildirirler. İtiraz edebileceklerin imza sirküleri parti başkanınca onaylanarak bildirilir. Parti adına itiraz edeceklerden kimlik aranmaz.
İtirazlarda, delillerin hangi resmi makamlarda bulunduğunun bildirilmesi delil yerine geçer ve bu delili seçim kurulu temin eder.
Yüksek Seçim Kuruluna yapılacak itirazların yazılı olması lazımdır.” Kuralı,
“İl seçim kurulu ve başkanlarının şikayet üzerine verecekleri kararlarla, sair kararlarına ve tutanaklara itiraz ve olağanüstü itiraz” başlıklı 130. maddesinin olağanüstü itirazı düzenleyen dördüncü  fıkrasında; 
“Bu itirazlar yazılı olarak yapılır. İtiraz dilekçesine, itiraz edenin adının, soyadının ve açık adresinin yazılması, ihbar ve iddia olunan vakıaların mahiyetinin ve gerekçesinin beyanının, delillerinin gösterilmesi ve belgelerinin bağlanması, bu belgelerin elde edilmesi mümkün değil ise, sebeplerinin ve nereden ve ne suretle temin olunabileceğinin bildirilmesi lazımdır.” Kuralı,
Aynı maddenin son fıkrasında ise;
“Bu şartları haiz olmayan dilekçeler reddolunur.” Kuralı bulunmaktadır.
112. maddede; gerekçesi belirtilmeyen ve delilleri gösterilmeyen itirazların incelenmeyeceği, 130. maddede ise, itiraz eden tarafından ihbar ve iddia olunan vakıaların mahiyetinin ve gerekçesinin beyan edilmesi, delillerin gösterilmesi ve belgelerin bağlanması, bu belgelerin elde edilmesi mümkün değil ise, sebeplerinin ve nereden ve ne suretle temin olunabileceğinin bildirilmesi gerektiği, aksi halde bu koşulu taşımayan dilekçelerin reddolunacağı belirtilmekle, “ispat yükü” itiraz edene yüklenmiştir.
Olağanüstü itiraz dilekçesinin eki belgeler arasında kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanları hakkında; oy verme günü kanunun verdiği yetkilere dayanarak yaptıkları işlemler, aldıkları tedbirler ve kanunun koyduğu yasaklara aykırı davranışları nedeniyle sözlü ya da yazılı bir başvuruda bulunulduğuna veya 112. madde uyarınca seçim kurullarına itiraz edildiğine ilişkin bir belge sunulmadığı gibi, itiraz dilekçesinde de sandık numarası ve isim belirtilmek suretiyle somut bir olayın mahiyetinden bahsedilmemiştir.
Kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanlarının oy verme günü yaptıkları işlemlerde ve aldıkları tedbirlerde 298 sayılı Kanuna ve Yüksek Seçim Kurulunca hazırlanan Genelgelere aykırı davrandıkları, şüpheli tutum ve davranış sergilediklerine ilişkin delil ve gerekçe gösterilmediğinden, kesinleşmiş sandık kurulu oluşumuna dayalı olarak yapılan itirazın reddi gerekmektedir.
  Nitekim Yüksek Seçim Kurulu, geçmiş seçimlerde benzer sebeplerle yapılan itirazlar üzerine verdiği kararlarda benzer gerekçelerle seçimlerin iptali talebini reddetmiştir.
Örneğin; Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanlığınca 29 Mart 2009 Pazar günü Yozgat İli Akdağmadeni İlçesi Oluközü Beldesinde yapılan Belediye Başkanlığı ve Belediye Meclisi Üyeliği seçimlerinde 1058 ve 1061 nolu sandıklarda görev yapan iki kişinin aynı zamanda Adalet ve Kalkınma Partisinden Oluközü Beldesi Belediye Meclis Üyesi adayı olduğundan bahisle yapılan itirazın reddine dair Akdağmadeni İlçe Seçim Kurulu kararının,sandık kurulunun 298 sayılı Kanunun 26. maddesine aykırı oluşturulduğu gerekçesiyle kaldırılmasına ve seçimlerin yenilenmesine ilişkin Yozgat İl Seçim Kurulu kararını itiraz üzerine inceleyen Yüksek Seçim Kurulu “Sandık kurullarının kuruluşuna ilişkin işlemlerin kesinleşmesinden sonra bu kuruluşa karşı yapılacak itirazlar seçimden sonra o seçimlerin iptali için bir itiraz sebebi olarak ileri sürülemez.
Bu nedenle, 29 Mart 2009 Pazar günü Yozgat İli Akdağmadeni İlçesi Oluközü Beldesinde yapılan Belediye Başkanlığı ve Belediye Meclisi Üyeliği seçimlerinin iptaline ilişkin olarak Yozgat İl Seçim Kurulunca verilen 02/04/2009 tarih ve 2009/37 sayılı kararın kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.”gerekçesiyle 29 Mart 2009 Pazar günü Yozgat İli Akdağmadeni İlçesi Oluközü Beldesinde yapılan Belediye Başkanlığı ve Belediye Meclisi Üyeliği seçimlerinin iptaline ilişkin Yozgat İl Seçim Kurulunca verilen 02/04/2009 tarih ve 2009/37 sayılı kararın kaldırılmasına karar vermiştir (03/04/2009 tarih ve 640 sayılı YSK kararı).
Yine benzer şekilde, Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selma GÜRKAN tarafından 29 Mart 2009 tarihinde Adıyaman İli Merkez İlçesi Yaylakonak Beldesi Merkez mahallesinde kurulan 2028 ve 2029 nolu sandıklarda, sandık kurulu üyesi olarak görev yapan Zeynel GALAN ve Hüseyin POLATDEMİR’in aynı zamanda belediye meclis üyeliğine aday oldukları, ancak aday olan kişiler 298 sayılı Kanunun 26. maddesine göre sandık kurulunda görev alamayacaklarından, 2028 ve 2029 nolu sandıktan çıkan oyların geçersiz sayılması ve seçimlerin yenilenmesine karar verilmesinin istenilmesi üzerine, Yüksek Seçim Kurulu tarafından “…Adıyaman 2. Merkez İlçe Seçim Kurulunun 31/03/2009 tarihli, 2009/211 sayılı kararında; 2028 ve 2029 nolu sandık kurulu tutanak defterlerinin incelenmesi sonucunda herhangi bir itirazın olmadığı anlaşıldığından itirazın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Kurulumuzca, dosyadaki belgelerin incelenmesinden, her ne kadar 298 sayılı Kanunun 26’ncı maddesi uyarınca aday olanların kurullarda yer alması mümkün değil ise de bu aykırılığın seçimin iptaline neden olabilmesi için neticeye müessir olduğunun kanıtlanması gerektiği, muterizlerin bu hususa ilişkin somut kanıt sunmadıkları anlaşıldığından ve 2028 ve 2029 nolu sandıklarda sayım ve döküm esnasında 298 sayılı Kanuna ve Yüksek Seçim Kurulu genelgelerine aykırı bir işlem yapıldığına ilişkin somut delil ve gerekçe gösterilmediğinden, Adıyaman Merkez İlçe Seçim Kurulunun 31/03/2009 tarihli, 2009/211 sayılı kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, yapılan itirazın reddine karar verilmesi gerekmiştir.”gerekçesiyle itirazın reddine karar verilmiştir(27/04/2009 tarih ve 1616 sayılı YSK kararı).
 Yüksek Seçim Kurulunca; Cumhuriyet Halk Partisi Ankara İl Başkanı Zeki ALÇIN tarafından Ankara genelinde Büyükşehir Belediyesi seçimine ilişkin oyların yeniden sayılarak ilanına karar verilmesi istemiyle yaptıkları itirazın reddine dair Ankara İl Seçim Kurulunun 2014/76 sayılı kararının iptali ile Ankara İlinde tüm sandıklar için yeniden sayım döküm işlemi yapılmasının istenilmesi üzerine verilen kararda“…Dilekçede, somut bir sandık numarası, olay ve somut bir delil gösterilmeden sandık kurulu başkanlarının yanlı tutumlarda bulundukları belirtildiğinden, sandık kurullarının oluşumunun gözden geçirilmesinde fayda bulunmaktadır…”denildikten sonra, sandık kurullarının oluşumu ve oy verme işleminin tamamlanmasından sandık sonuç tutanaklarının işlenmesine kadar olan süreçteki denetim mekanizmaları açıklanmış ve devamında “…Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, sandık başında seçimi siyasi partilerin yaptığının kabulü gerekir. Yedi kişilik sandık kurulunun beş üyesi siyasi partilerin bildirdiği isimlerden oluşmaktadır. Başka bir anlatımla, sandık kurulu başkanının, sandık kurulunun siyasi partili üyesinin huzurunda bu denli yanlı davranmaya cesaret edemeyeceği değerlendirilmektedir.
 298 sayılı Kanun’un 112. maddesinin ikinci fıkrasında delil ve gerekçe göstermeyenlerin itirazlarının incelenmeyeceği öngörülmüştür. Seçim hukukunda disiplin ön plânda tutulduğundan, itirazlarda resen araştırma prensibi geçerli kabul edilmemiş, itirazlarda delil ve gerekçe gösterilmesi veya delilin hangi resmi makamlarda bulunduğunun bildirilmesi istenilmiştir. Bir anlamda yapılacak itiraz ve şikâyetlerde ciddiyet ve sorumluluk aranmıştır. Öyle ki, anılan Kanun’da itirazlarda sadece gün belirtilmesi ile yetinilmemiş, saat (298 sayılı Kanun md. 128, 130) olarak da gösterilmesi yoluna gidilmiştir. Delil ve gerekçe gösterilmeyen itirazların da incelenmesi usulünün benimsenmiş olması halinde seçimlerin kesinleştirilmesi uzun süreye yayılabileceğinden, bu sürecin uzaması durumunda seçimi yöneten kurullara karşı güvensizlik oluşması kaçınılmaz olacaktır. İtiraz ve şikâyetlerde delil ve gerekçe gösterilmesi kanuni bir zorunluluk olduğundan, hak arama hürriyetine müdahale olarak değerlendirilmesinin yasal dayanağı bulunmamaktadır.
Bu durumda, Ankara İl Seçim Kurulunun 2014/76 sayılı kararına yapılan itirazın reddine karar vermek gerekmiştir.gerekçesiyle itiraz reddedilmiştir(09/04/2014 tarih ve 1199 sayılı YSK kararı).
Kararın Hukuki Güvenlik ilkesine aykırılığı sorunu
Anayasanın 2. maddesinde ifade edilen hukuk devletinin temel ilkelerinden birisi "belirliliktir”. Bu ilkeye göre, her türlü yasal ve idari düzenlemeler ile yargı kararlarının kişiler ve kurumlar yönünden açık,  net, anlaşılır ve ulaşılabilir olması gereklidir. "Belirlilik" ilkesi, aynı zamanda "hukuki güvenlik" ilkesi ile ilintili olup, kişilerin eylem ve işlemlerinin hukuki sonuçlarını, önceden öngörebilmesini sağlar. 
Hukuki Güvenlik ilkesi yalnızca yasama ve yürütme değil, yargı yerlerince de gözetilmesi gereken bir ilkedir.
Genel ve soyut nitelikteki Kanun hükümlerinin anlamı, çoğu zaman somut olaylara uygulandığında ortaya çıkar. Bu sebepledir ki yargı yerlerince benzer olaylarda Kanun hükmünün aynı şekilde yorumlanması ve uygulanması yargı kararlarını “öngörülebilir” kılar.  
Yargı kararlarının öngörülebilir olması maddi ve hukuki yönden benzer olan ihtilaflarda verilen kararların da benzer olması anlamına gelir.Yüksek Seçim Kurulu yıllar itibariyle “sürekli” ve “tutarlı” bir şekilde seçimlerden önce tesis edilip kesinleşen sandık kurullarının kuruluşuna ilişkin işlemlerin, seçimlerden sonra seçim iptal sebebi olarak ileri sürülemeyeceğine, bu işlemlerin seçim sonucuna müessir sayılabilmesi için sandık kurulunda görev alması mümkün olmadığı halde görev yapan kişilerin oy verme günü kanun ve genelgelere aykırı işlemler yaptığının delil ve gerekçeleriyle kanıtlanması gerektiğine ilişkin kararlar vermiştir.
Erzurum İli Pasinler İlçesi Karavelet Mahallesinde yapılan seçimlerde muhtar adayı B.Ç. nin kendisinin ve aza listesinde yer alan dört kişinin sandık kurulunda partili üye olarak görevlendirildiği, sandık kurulu başkanı veya herhangi biri tarafından sandıktan kaldırılması gerektiği yönünde uyarılmadığı iddiasıyla muhtarlık seçiminin iptal edilmesi istemiyle yapılan itirazın Pasinler İlçe Seçim Kurulunca reddedildiği, bu karara karşı Erzurum İl Seçim Kuruluna yapılan itiraz kabul edilerek 06/04/2019 tarihli, 2019/54 sayılı karar ile ihtiyar heyeti adaylarının sandık kurulunda yer alamayacağı gerekçesiyle seçimlerin yenilenmesine karar verilmiştir. 
Anılan karara itiraz edilmesi üzerine Yüksek Seçim Kurulu tarafından “Erzurum İli Pasinler İlçesi Karavelet Mahallesi 1043 nolu sandık kurulunda üye olarak görev yapan aza adaylarının seçim sonuçlarına ne şekilde etki ettiklerine dair somut tespit bulunmadığından Erzurum İl Seçim Kurulunun 06/04/2019 tarihli, 2019/54 sayılı kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.” gerekçesiyle tam kanunsuzluk nedeniyle itirazın kabulüne ve Erzurum İl Seçim Kurulunun 06/04/2019 tarihli, 2019/54 sayılı kararının kaldırılmasına karar verilmiştir (14/04/2019 tarihli, 2760 sayılı YSK kararı).
Yüksek Seçim Kurulu bu kararda 7 kişilik sandık kurulunun 5’inin seçimi kazanan muhtar adayı ve azalardan oluşmasını tek başına seçimin sonucuna müessir hal olarak kabul etmemiş, Kurulda yer alan bu kişilerin “seçim sonuçlarına ne şekilde etki ettiklerine dair somut tespit” bulunması koşulunu aramıştır.
 İyi Parti Bursa İl Başkanlığı tarafından Mustafakemalpaşa İlçesinde yapılan seçimde 1009, 1082, 1086, 1093 ve 1182 numaralı sandıklarda görevli olan sandık kurulu başkanlarının, aynı zamanda belediyede çalışan müdür ve müdür yardımcısı olmaları nedeniyle tarafsız olamayacakları öne sürülerek, bu durumun tam kanunsuzluk hali olduğu  iddiası ile yapılan itiraz üzerine; Yüksek Seçim Kurulu tarafından “Sandık kurullarının teşkiline ilişkin itirazların Yüksek Seçim Kurulunun 13/12/2018 tarih ve 2018/1105 sayılı kararı ile kabul edilen Seçim Takvimine göre 2 Mart 2019 tarihinde kesin olarak karara bağlanması nedeniyle tam kanunsuzluk iddiasına ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir (20/04/2019 tarihli, 3469 sayılı YSK kararı).
Yüksek Seçim Kurulu belediye seçimlerinde sandık kurulu başkanlarının, belediyede çalışan müdür ve müdür yardımcılarından belirlenmesinin seçimin sonucuna müessir olduğu iddiasıyla anılan sandıklarda yapılan seçimin tam kanunsuzluk hali nedeniyle iptal edilmesi yönündeki talebi; işin esasına girerek sandık kurulu başkanlarının tarafsız olup olamayacakları yönünden bir değerlendirme yaparak karar vermek yerine, kesinleşen işlemlerin seçimlerden sonra seçim iptal sebebi olarak ileri sürülemeyeceği anlamına gelen ve yıllar itibariyle verdiği kararlarla tutarlı bir şekilde “sandık kurullarının kuruluşunun 2 Mart 2019 tarihinde kesinleştiği” gerekçesiyle reddetmiştir. 
 Yargı mercilerinin istikrar kazanmış içtihatlarını değiştirdiği hallerde bu değişikliği izah eden bir kanun değişikliği yapılmış olması beklenir. Somut olaya bakıldığında 298 sayılı Kanunda “Kanuna aykırı şekilde teşkil edilen sandıklarda kullanılan oylar her koşulda geçersizdir” şeklinde bir kanun değişikliği olmadığına göre İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin iptali talebinin “öngörülebilirlik” ilkesi gereği de reddi gerekmektedir.
İlçe Seçim Kurullarının ihmal ve kusuru nedeniyle seçmenin oyunun geçersiz sayılıp sayılamayacağı sorunu:
Esasen Yüksek Seçim Kurulu zaman içinde “sürekli” ve birbiriyle “tutarlı” şekilde verdiği kararlarla bu hususa açıklık getirmiştir.
Yüksek Seçim Kurulunca verilen 01/04/1984 tarihli ve 272 sayılı kararda;
 “…Gerçekten 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 103/4. maddesi uyarınca, arkasında sandık kurulu başkanlığının mühürü bulunmayan birleşik oy pusulaları muteber değildir.  Kurulumuzun bu seçimler  dolayısıyla  kabul  ederek   bastırıp gönderdiği 138 numaralı Genelgesinin 47/3. maddesinde de aynı esas tekrarlanmıştır. Kanun koyucunun bu esası benimsemesindeki gayesinin, seçimlerde kullanılacak oy pusulasının dışarıdan temin edilip atılmasını ve böylece seçime hile karıştırılmasını önlemek olduğu kuşkusuzdur…
… Görüldüğü üzere oy pusulalarının dışarıdan temin edildiği yolunda bir iddia yoktur. Olay tamamen, bu konuda eğitilmediği anlaşılan sandık kurulunun hatasından kaynaklanmaktadır. Seçmen, kendisine sandık kurulunca verilen oy pusulalarını alarak oyunu kullanmıştır. 298 sayılı Kanunun 103/4. maddesi gayesine uygun olarak yorumlandığında, bu sandıkta kullanılan bahse konu seçimlere ait oy pusulalarının geçersiz sayılması, olayımız bakımından, seçmenin iradesini ve hakkı şekle mahkûm edecek sonuçlara götürür. Açıklanan hukuki ve maddi olgular nedeniyle itiraz kabul edilmesi ve 35 No.lu bahse konu sandıktaki sonuçların da nazara alınarak seçim sonuçlarının belirlenmesine karar verilmelidir…” denilmiştir.
Keza Yüksek Seçim Kurulu tarafından gönderildiğinde şüphe bulunmayan hallerde, sandık kurullarının hata veya ihmali sonucu mühürlenmeyen oy zarfı ve oy pusulası ile kullandırılan oyların geçerli kabul edilmesi gerektiğine ilişkin Yüksek Seçim Kurulunun 16/04/2017 tarihli ve 2017/560 sayılı kararının, Kanun ve Genelge hükümlerine açıkça aykırı olduğundan bahisle 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan halkoylamasının olağanüstü itiraz yoluyla iptal edilmesi istemiyle yapılan başvuru üzerine verdiği 19/04/2017 tarih ve 573 sayılı kararı ile yıllar itibariyle verdiği kararlarla uyumlu şekilde;
“…Münferit de olsa bazı sandık kurullarının 298 sayılı Kanunun 77. maddesinin dördüncü fıkrasındaki görevini yapmaması, netice itibariyle yukarıda özetlenen usule uygun olarak sandık kurullarına ulaştırılan oy pusulası ve zarf kullanılmak suretiyle gerçekleşen oylamada, seçmene yüklenebilecek bir kusur olmamasına rağmen Anayasal hakkını kendisinden beklenen yükümlülüklere uygun olarak kullanan seçmenin oyunun geçerli sayılmamasının, yönetime katılma hakkının özünü ortadan kaldıracak bir sonuç yaratacağı açıktır. 
Oy kullanma işleminin; seçim güvenliğini sağlamaya yönelik ve sahte oy kullanılmasını engellemek amacıyla getirilen kontrol mekanizmalarına uygun olarak, Yüksek Seçim Kurulunca üretildiğinden kuşku bulunmayan oy pusulası ve zarf kullanılarak gerçekleşmesi halinde, sandık kurulunca mühürleme işleminin yapılmaması tek başına seçmenin oyunun geçersiz sayılması için yeterli değildir. Aksine bir uygulama, bu hakkı korumak için getirilen ve araç niteliğinde olan usul kurallarından sadece birinin ihlalinin, hakkın özünü ortadan kaldıracak şekilde uygulanması sonucunu doğurur ki; bu sonuç, beklenilen amaca aykırıdır. 
Bu nedenledir ki, Yüksek Seçim Kurulunca geçmiş yıllarda istikrarlı olarak, Yüksek Kurul tarafından gönderildiğinde şüphe bulunmayan hallerde, sandık kurullarının hata veya ihmali sonucu mühürlenmeyen oy zarfı ve oy pusulası ile seçmene kullandırılan oyların geçerli olduğu kabul edilmiştir. 
Sandık seçmen listesinde yazılı herkesin oy kullanma hakkı bulunmaktadır. Anayasanın 67 ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 No.lu Protokolün 3. maddesi serbest seçim hakkı bakımından birlikte değerlendirildiğinde, sandık kurullarının hata veya ihmali sonucu mühürlenmeyen oy zarfı ve oy pusulası ile kullandırılan oyların geçerli kabul edilmesi anılan Kanun ve Genelge hükümlerinin amacına aykırılık oluşturmamaktadır” gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir.
 Kaldı ki 298 sayılı Kanunun 101. maddesinde “Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan oy pusulaları geçerli değildir.” kuralı olmasına karşın, anılan Kanunun hiçbir maddesinde “Kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanının görev yaptığı sandıklarda kullanılan oylar geçersizdir” şeklinde bir kural yoktur. Ayrıca sandık kurulu başkanının belirlenmesi işlemi şikayet ve itiraz yoluyla denetlenebilen bir işlemdir.
 Bu itibarla, kamu görevlisi olmayan kişilerin görev yaptıkları sandıklarda, 5 üyesi siyasi partiler tarafından belirlenen 7 kişiden oluşan sandık kurullarınca, oy verme günü işlemleri Kanun ve Genelgelere uygun şekilde yapılmış, seçmen özgür iradesi ile oyunu kullanmış, gizli oy açık sayım ilkesine uyulmuş, sayım döküm ve tasnif işlemleri adaylar, müşahitler ve vatandaşların huzurunda şeffaf ve dürüst şekilde yapılmış, sandık sonuç tutanağı düzenlenmiş ve bu tutanaklar ilçe birleştirme tutanaklarına girilmiş, Ak Partili üyenin de görev yaptığı bu sandıklarda sayılan hususların yerine getirilmediğine ilişkin her hangi bir şikayet ve itirazda bulunulmamış ise, seçmene yüklenebilecek bir kusur olmamasına rağmen, ilçe seçim kurulu başkanının kusur ve ihmaliyle sandık kurulu başkanının kanuna aykırı belirlenmiş olması nedeniyle Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle teminat altına alınan seçme hakkının özünü ortadan kaldıracak şekilde o sandıklarda kullanılan oyların geçersiz sayılması hukuken mümkün olmadığından olağanüstü itirazın bu sebeple de reddi gerekmektedir.
          Suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin kısım yönünden:
                         Öncelikle 31 Mart 2019 tarihinde yapılan Mahalli idareler seçimlerinde İstanbul
İlindeki 31.186 sandıkta görev yapan sandık kurulu başkanının 754’ünün Kamu görevlisi olmayan kişilerden belirlenmesi Kanun hükmüne aykırı olmakla birlikte, yukarıda açıkladığım gerekçelerle bu aykırılık seçim sonucuna müessir değildir. 
 Kurulumuzca verilen 23/04/2019 tarihli ara kararına gelen cevapların değerlendirilmesinden; 754 kişiden 532’sinin özel okullarda öğretmenlik yaptığı, Mülki amirler tarafından yerleşim yeri adresi esasına göre bildirilen sayının yeterli olmaması, ilk belirlemeden sonra mazeret bildirenler nedeniyle meydana gelen boşalmaların seçim takvimi gereği hızlıca doldurulması zorunluluğunun bulunması ve personelin 2018 yılında yapılan Kanun değişikliğini içselleştirmemiş olması gibi nedenlerle İstanbul İlindeki 76 ilçe seçim kurulundan 65’inde benzer hatanın yapıldığı anlaşılmaktadır. 
 İdari işlemlere karşı açılan iptal davalarında işlemin kanuna aykırı bulunarak iptal edildiği her durumda işlemi tesis eden kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunulmamaktadır. 
 Kaldı ki;  298 sayılı Kanun hükümlerine göre seçim suçlarına ilişkin soruşturmalar genel hükümlere göre doğrudan Cumhuriyet savcılarınca yapılmaktadır. 
               Bu gerekçelerle kararın, suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin kısmına katılmıyorum.
 Kısa kararda yer verilmeyen ancak, gerekçeli kararda seçimin iptal sebebi olarak gösterilen hususlara gelince:
Usul yönünden:
Yüksek Seçim Kurulunun 6 Mayıs 2019 tarihinde yapılan toplantısında itiraz eden Adalet ve Kalkınma Partisinin seçimin iptali için ileri sürdüğü sebeplerden sandık kurulu başkanlarının 298 sayılı Kanunun 22. maddesine aykırı olarak belirlendiği ve bu durumun da seçim sonuçlarına müessir olduğu iddiası dışındaki sebepler kabul edilmemiştir. Toplantı dağılmadan hazırlanıp anında açıklanan kısa kararda, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin, sandık kurullarının Kanuna aykırı oluşturulduğu ve bunun da seçim sonuçlarına müessir olduğu gerekçesiyle iptal edildiği ilan edilmiştir.
Kısa karar hüküm niteliğinde olup, gerekçeli kararın hükümle uyumlu olması gerekir. Gerekçeli karar, açıklanan hükmün gerekçelerinin gösterilmesinden ibaret olup, gerekçeli kararda hükmün dayandığı sebepten farklı sebeplere dayanılması, ilan edilen hükmün hem muhalif kalan üyeler hem de ilgililer tarafından denetlenmesini zorlaştırır.
Hal böyle olmasına karşın, gerekçeli kararda, sayım döküm cetvellerine ilişkin eksiklikler ile kısıtlı seçmenlerin oy kullanması, ölü, tutuklu ve hükümlü seçmenlerin yerine oy kullanılması, seçimin sonucuna müessir olmamakla birlikte usulsüzlük olarak değerlendirilip, seçimin iptal edilmesine ilişkin gerekçeler arasında yer verildiği görülmekle, gerekçeli kararın yazılmasından sonra muttali olduğum bu hususlara ilişkin de görüş belirtmek gerekmiştir. 
           18 sandıkta sayım döküm cetveli bulunmadığı hususu hakkında:
 Sayım döküm cetveli bulunmayan 18 sandık ile ilgili kesin olan tek maddi gerçeklik bu cetvellerin ilçe seçim kuruluna teslim edilmediğidir. 18 sandıkta hiç cetvel düzenlenmediğinin kesin olarak ileri sürülebilmesi için ya sandık kurulu üyeleri çağrılarak beyanlarının alınmış olması veya sandık kurulu üyeleri müşahit ve hazır bulunan vatandaşlar tarafından cetvel düzenlenmediği için yapılmış olan itirazların tutanağa geçirilmesi suretiyle tespit edilmiş olması, ya da ilçe seçim kuruluna bu sebeple itiraz edilmiş olması gerekir. 
 Sayım döküm cetveli tutulmadan parti ve adayların aldıkları oyların sağlıklı tespiti yapılamayacağından İstanbul gibi metropol bir şehirde yapılan bir seçimde bu durumun ihmal edilmiş olması hayatın olağan akışına uygun değildir. Üstelik bu tür eksiklikler ilk defa İstanbul seçimlerinde karşılaşılan bir durum değildir. Sayım döküm sırasında tutulan cetvellerin sandık mahallinde unutulması veya genellikle de yeterli sayıda sandık sonuç tutanağı düzenlenmediği için müşahitler tarafından tutanak yerine sayım döküm cetvelinin alınması nedeniyle bu eksikliğin meydana geldiği seçim yönetimi tarafından bilinen bir gerçektir.
 298 sayılı Kanunun “DÖRDÜNCÜ KESİM” “Oyların sayımı ve dökümü” başlığı altında yer alan ve 95. maddeden başlayıp 106. maddeye kadar devam eden, 11 madde bir arada değerlendirildiğinde; anılan maddeler uyarınca yapılan tüm işlemlerin 105. maddede düzenlenen Sandık Sonuç Tutanağının elde edilmesine ilişkin hazırlık işlemleri olduğu görülmektedir. Bir sandıkta yapılan seçimin sonucunu gösteren nihai belge Sandık Sonuç Tutanağıdır. Sandığın bulunduğu bina ve yapıda herkesin görebileceği yere asılan, o seçim bölgesinde seçime katılan siyasi partilerin ve bağımsız adayların müşahitlerine ve talep etmeleri halinde sandık kurulunun partili üyelerine verilen ve Kanunun 108. maddesi uyarınca ilçe seçim kurullarınca birleştirme tutanaklarına işlenen tutanak, Sandık Sonuç Tutanağıdır. 
 Sayım döküm cetveli ise, siyasi partiler veya adaylar tarafından, aldıkları oyların sandık sonuç tutanağına eksik geçirildiği, hiç geçirilmediği veya kaydırma yapıldığı iddiasıyla itiraz edilmesi halinde başvurulacak belge niteliğindedir. Bu sebeplerle itiraz edilmesi durumunda, sayım döküm cetvelleri esas alınarak gerekli düzeltmeler yapılmaktadır. Sayım döküm cetvelleri ile sandık sonuç tutanaklarının uyumlu olması durumunda imza veya mühür noksanlığı önem arz etmemektedir.  
 Sayım döküm cetvellerinin mevcut olmadığı durumlarda ise, itiraz edilen seçim kurullarınca kimi zaman oy torbaları açılarak geçerli geçersiz değerlendirmesi yapılmaksızın partilerin veya adayların aldıkları geçerli oylar sayılmakta, sandık sonuç tutanağından farklı bir sonuç çıkması durumunda denetim tutanağı düzenlenmekte ve bu tutanak sandık sonuç tutanağı yerine geçmektedir. Kimi zaman da sayım döküm cetveli mevcut olmasa bile sandık sonuç tutanağının oybirliği ile imzalandığı hallerde, sayım döküm cetvelini düzenleyecek olan kurul ile sandık sonuç tutanağını düzenleyen kurulun aynı olması nedeniyle sandık sonuç tutanağına itibar edilerek yeniden sayım yapılmaksızın itirazlar reddedilmektedir. 
Nitekim, Yüksek Seçim Kurulunca; Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığına ilişkin 4040, 4078, 4280, 4302, 4320, 4332, 4344, 4358 ve 4359 no’lu sandıkların cetvellerinin torbalarda bulunmaması nedeniyle torbaların açılarak oyların yeniden sayılması istemi üzerine Seyhan 4. İlçe Seçim Kurulunca  “…4078, 4280, 4302, 4320, 4332, 4344, 4358 ve 4369 sayılı sandıklara ait cetveller bulunamamış ise de, itiraz eden parti yetkililerinin de imzalarının yer aldığı Örnek: 54/1 sayılı tutanaklarda herhangi bir itirazın yer almadığı, bunun yanında itiraz edenlerce bu tutanak verilerinin yanlış olduğu, kendilerine verilen sandık tutanakları ile çeliştiği yönünde somut bir iddia ve kanıt getirilmediğinden bu tutanaklardaki oyların esas alınmasında bir usulsüzlük görülmemiş ve bu yöne ilişkin itirazların da reddine karar verilmek gerekmiştir.” şeklindeki kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Adana İl Seçim Kurulu kararı yerinde bulunarak muterizlerin tüm taleplerinin reddine karar vermiştir (20/04/2009 tarih ve 2009/1378 sayılı YSK kararı).  
 Sayım döküm cetvelinin yokluğu sandık sonuç tutanağına itiraz edilmediği sürece önem arz etmemekte, itiraz edildiği durumlarda ise gerektiğinde oy torbası açılmak suretiyle bu eksiklik kısa sürede giderilerek sandık sonuç tutanağı denetlenebilmektedir. 
Nitekim, Maltepe 1. İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı tarafından Kurulumuz Başkanlığına gönderilen 02/04/2019 tarihli, E. 232343 sayılı yazıda; 31 Mart 2019 Pazar günü yapılan Mahalli İdareler Seçiminde Maltepe İlçesine ait 1. ve 2. İlçe Seçim Kurullarının mahalle muhtarlığı ve ihtiyar heyeti üyeleri sandık tutanakları incelendiğinde, bir kısım sandık kurulunda ihtiyar heyeti adayları için sayım, döküm cetveli tutulmadığından sandık kurulu sonuç tutanağının ihtiyar heyeti üyeleri kısmının tamamen boş olduğu belirtilerek, ilgili sandıklar için ne tür işlem yapılacağı hususunda görüş istenilmesi üzerine “Kurulumuzca yapılan değerlendirme neticesinde; ihtiyar heyeti adayları için sayım döküm cetveli tutmayan sandık kurulu üyelerini çağırıp tamamlatılması gerektiğine karar verilmesi gerekmiştir.” gerekçesiyle bu eksikliğin sandık kurulu üyeleri çağrılıp tamamlatılması gerektiğine karar verilmiştir (02/04/2019 tarih ve 1725 sayılı YSK Kararı)
  90 adet sandıkta sayım döküm cetvellerinde sandık kurulu üyelerinin imzasının bulunmadığı hususuna gelince:
 Söz konusu 90 sandığın sandık sonuç tutanakları ile sayım döküm cetvellerinin karşılaştırılması sonucunda, 86 sandıkta partilerin ve bağımsız adayların aldıkları oy sayılarının sayım döküm cetvellerindeki oy sayıları ile aynı olduğu, sadece 4 sandığın birinde yalnızca AkParti’nin oylarının 1 oy fazla (Bağcılar 4002 nolu sandık), iki sandıkta 2 oy fazla (Fatih 1119 numaralı sandık ve Adalar 1029 numaralı sandık),bir sandıkta da 4 oy fazla (Bağcılar 1069 numaralı sandık) yazıldığı, diğer partilerin ve bağımsız adayların oy sayılarının ise sayım döküm cetvellerindeki sayılarla aynı olduğu görülmektedir. Bu tespite göre, anılan sandıklarda sayım döküm cetvellerinin tutulduğu, oyların tespitinin yapıldığı ve sandık sonuç tutanaklarına geçirildiği, ancak aynı zaman diliminde bir arada bulunan ve sandık sonuç tutanağını itiraz şerhi koymaksızın imzalayarak hep birlikte sandık sonucunu teyit ve doğruluğunu taahhüt eden sandık kurulu üyelerinin, sayım döküm cetvellerini imzalamayı ihmal ettiği anlaşılmaktadır.  
 Gerekçeli kararda “…Sayım döküm cetvellerindeki bu eksiklik tek başına seçim sonucuna müessir olmamakla birlikte, sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı biçimde belirlenmesi ile birlikte değerlendirilmiştir” denilmektedir.
 298 sayılı Kanunun130. maddesinde olağanüstü itirazlar “seçimin neticesine müessir olaylar ve haller sebebiyle yapılan itirazlar” olarak tanımlanmaktadır. Bu itibarla, sayım döküm cetvellerindeki bu eksiklik tek başına seçim sonucuna müessir değil ise bu sebebe dayalı yapılan itirazın olağanüstü itiraz kapsamında incelenemeyeceği gerekçesiyle reddedilmesi;  bu sebebe dayalı itirazın, sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı biçimde belirlenmesi ile birlikte değerlendirilebilmesi için ise, anılan eksikliklerin tamamının ya da ekseriyetinin sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı biçimde belirlendiği sandıklarda meydana geldiğinin ortaya konulması zorunludur.
 Oysa, başkanının kanuna aykırı belirlendiği tespit edilen 754 sandığın sadece 2 tanesinde (Beşiktaş 1034, 1241 numaralı sandıklar) sayım döküm cetvellerinde eksiklik bulunmaktadır. Bu iki sandıkta, sayım döküm cetveli düzenlenmekle birlikte sandık kurulu üyelerince imzalanmadığı görülmektedir. 
Ölen seçmenin yerine 6 kişinin,tutuklu ve hükümlülerin yerine de 99 kişinin oy kullandığı iddiasına gelince:
 Kurulumuzca verilen 23/04/2019 tarihli ara kararı uyarınca yapılan araştırma sonuçlarının incelenmesinden; sandık seçmen listesinde yer alan; 6 ölen seçmen yerine, 41 ceza infaz ve tutukevinde bulunan tutuklu ve taksirli suçlardan hükümlü seçmen yerine, 58 ceza infaz kurumunda bulunan hükümlü seçmen yerine toplamda 105 seçmen yerine oy kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu oyların her biri farklı yerlerdeki 105 ayrı sandıkta kullanıldığı görülmektedir. Bu durum olağan olmamakla birlikte, sandık başına oy vermek için gelen seçmenin oyunu kullandıktan sonra seçmen listesinde adının karşısına imzasının alınması sırasında imzanın bir alt veya bir üst satıra sehven atılmış olmasından kaynaklanması kuvvetle muhtemeldir. Diğer bir husus, oy kullandığı işaretlenen ölü, hükümlü, tutuklu seçmenler ile kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanları eşleşmesi yapıldığında 754 sandığın sadece 3 tanesinde tutuklu, hükümlü ve ölü seçmen yerine toplamda her birinde 1 oy olmak üzere 3 oy kullanılmış görüldüğü anlaşılmıştır (Başakşehir 2306, Beşiktaş 1239 ve Fatih 3205 numaralı sandıklar).
İstanbul İlindeki oy kullanan seçmen sayısının 8.865.072 olduğu göz önüne alındığında seksenbeşbindebir oranına tekabül eden ve seçim sonucuna tesir etmeyen bu sayıdan hareketle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimlerinde usulsüzlük yapıldığını söylemek mümkün değildir.
601 Kısıtlı Seçmenin Oy Kullandığı İddiasına gelince:
 298 sayılı Kanunun 8. maddesinde kısıtlı olanların seçmen olamayacakları, anılan Kanunun 33. maddesinde ise, kısıtlı olan seçmenlerin seçmen kütüğünden çıkartılacağı düzenlenmiş, yine Yüksek Seçim Kurulunun 28/12/2018 tarihli, 2018/1134 sayılı karar eki 140/I sayılı Güncelleştirme Genelgesi uyarınca da 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 405 ve 406. maddelerindeki sebeplerle haklarında kısıtlama kararı kesinleşenlere ait bilgilerin, Adalet Bakanlığından alınarak, bu kişilerin kayıtlarının dondurulacağı ve bu şekilde oluşan muhtarlık bölgesi askı listelerinin güncelleştirilmek amacıyla askıya çıkarılacağı düzenlenmiş, askı süresi içerisinde de kısıtlı olduğu bilgisi ilgili mahkemelerden ulaşan kısıtlıların seçmen kayıtları dondurulmuştur.
 Askıya çıkan muhtarlık bölgesi askı listeleri itiraz sürelerinin bitmesi ve itiraz üzerine verilen kararların kütüğe işlenmesinden sonra elde edilen kütükten sandık bölgesi askı listeleri oluşturulmuştur.
 Sandık bölgesi askı listelerinin dökümleri alınmadan önce Güncelleştirme Genelgesinin 14. maddesi uyarınca da 23 Mart 2019 Cumartesi günü,  Adalet Bakanlığından alınan bilgilere göre kısıtlı olan seçmenler (4721 sayılı Kanunun 405 ve 406. maddelerine göre), hakkında Seçmen Kütüğü Genel Müdürlüğünce sandık seçmen listelerine “oy kullanamaz” şerhi düşülmüştür.
 Haklarında kısıtlama kararı kesinleşenlere ait bilgilerin, kararı veren mahkemelerce UYAP sistemine girilmemesi nedeniyle Adalet Bakanlığınca gönderilen listelerde ismi yer almayanların sandık seçmen listesinde oy kullanabilir durumda görülmeleri nedeniyle seçim kurullarına yüklenebilecek bir kusur yoktur. 
 Kaldı ki, kısıtlı olanların oy kullandıklarının seçimden sonra tespit edilmesi ve oy kullanan kısıtlı seçmen sayısının seçim sonucuna tesir etmesi halinde bu husus Yüksek Seçim Kurulunca her zaman dikkate alınmaktadır.
İstanbul İlinin toplam seçmen sayısının 10.560.963 olduğu gözönüne alındığında 601 kısıtlı seçmenin oy kullanmış olmasının seçimin iptalini gerektirecek bir usulsüzlük olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. 
Gerçekleştiği iddia edilen olaylar ve ileri sürülen hukuki sebepler, itiraz dilekçesi ve ekleri ile Kurulumuzca verilen ara kararı uyarınca toplanan bilgi ve belgelere göre seçimin sonucuna müessir olmadığından, itirazın reddi gerektiği görüşüyle aksi yönde verilen karara katılmıyorum.






Bizi Takip Edin

Share

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder