Kuva-i Milliye (Ulusal Güçler) Dönemi : (Bölüm - 2)
Atatürk'ün 19.Mayıs.1919 tarihinde Samsun'a çıkışından başlayan ve Anadolu'ya hareketi ile devam eden, kongreler, ön çalışmalar, ordu müfettişliği zamanı, geri çağrılması, idam fermanı, sivil yaşama geçişi, tarihi belge niteliğini taşılan telgraf teatileri, ortu kumandanları ile vilayet mutasarraflarının durumları, görüşleri, payitahtın ne pahasına olursa olsun yeni bir devlet kuruluşunu engelleme çalışmaları, meclisin toplanma aşamasına kadar geçen dönem.
ERZURUMLULARIN YARDIMLARI
Efendiler, askerlikten ayrıldıktan
sonra, bütün Erzurum halkının ve Vilayat-ı İarkiye Mühafaa-i Hukuk-ı Milliye
Cemiyeti'nin Erzurum şubesinin bana karşı pek açık olarak gösterdikleri güven
ve yakınlığın bende bıraktığı unutulmaz hâtırayı burada açıkça belirtmeyi görev
sayarım.
Cemiyetin Erzurum şubesinden aldığım
10 Temmuz 1919 tarihli yazıda Cemiyetin başına geçerek Yönetim Kurulu
Başkanlığını kabul etmemi teklif ediyorlar ve birlikte çalışmak üzere
seçtikleri beş kişinin adlarını bildiriyorlardı.
Bu beş kişi, Raif Efendi, emekli
Binbaşı Süleyman Bey, emekli Binbaşı Kâzım Bey, Albayrak gazetesi müdürü Necati
Bey, Dursun Beyzâde Cevat Bey idi. Sözünü ettiğim yazıda Rauf Bey' in de
Yönetim Kurulu İkinci Başkanlığı'na seçildiği bildiriliyordu.
Bu tarihlerde,
Erzurum İubesi Yönetim Kurulu Başkanı Raif Efendi, üyeler Hacı Hafız Efendi,
Süleyman Bey, Maksut Bey, Mes'ut Bey, Necati Bey, Ahmet Bey, Kâzım Bey ve
sekreter Cevat Bey idi.
Erzurum şubesi, İstanbul'daki Genel
Merkez Başkanlığı'na ulaştırmaya çalıştıkları bir telgrafla Genel Merkez adına
karar verme ve söz söyleme yetkisinin bana verildiğinin telgrafla
bildirilmesinide rica ettiler.
Bundan başka, bizim Erzurum
Kongresi'ne katılmamızı kolaylaştırmak için, Kongre Erzurum temsilcisi olarak
seçilmiş bulunan emekli Binbaşı Kâzım ve Dursun Beyzade Cevat Beyler
temsilcilikten istifa ettiler.
ERZURUM KONGRESİ
Efendiler, yüksek malûmunuz olduğu
üzere, Erzurum Kongresi 1919 yılı Temmuz'unun 23'üncü günü, pek gösterişsiz bir
okul salonunda toplandı. İlk günü, beni başkanlığa seçtiler. Kongre üyelerini,
durum ve bir dereceye kadar da tutulan yol hakkında aydınlatınak için yaptığım
konuşmada :
Tarihin ve olayların zoru ile,
doğrudan doğruya içine düştüğümüz kanlı ve kara tehlikeleri göstermeyecek ve
bundan irkilmeyecek hiçbir vatanseverin tasavvur edilemeyeceğine işaret ettim.
Ateşkes Anlaşması hükümlerine aykırı olarak yapılan saldırı ve işgallerden
bahsettim.
Tarihin, bir milletin varlığını ve
hakkını hiçbir zaman inkâr edemeyeceğini, bu itibarla vatanımız, milletimiz
aleyhinde verilen hükümlerin ergeç iflâsa mahkûm olduğunu söyledim.
Vatan ve milletin kutsal varhklarını
kurtarmak ve korumak hususunda son sözü söyleyecek ve bunun gereğini yerine
getirecek gücün, bütün vatanda bir elektrik ağı haline gelmiş olan míllî akımın
kahramanlık ruhu olduğunu ifade ettim.
Maneviyatın kuvvetlendirilmesine
yardımcı olmak üzere de, yeryüzündeki bilinen bütün milletlerin milli
gayelerine ulaşmak için içinde bulunduğumuz tarihteki mücadeleleri ile ilgili
mevcut bazı bilgileri özetledim.
Ve milletin mukadderatına hâkim bir
milli iradenin, ancak Anadolu'dan doğabileceğini belirttim. Milli iradeye
dayanan bir Millet Meclisi'nin meydana getirilmesini ve gücünü milli iradeden
alacak bir hükûmetin kurulmasını, kongre çalışmalarının ilk hedefi olarak
gösterdim.
ERZURUM KONGRE'SİNİN BİLDİRİSİ VE
KARARLARI
Efendiler, Erzurum Kongresi 14 gün
sürdü. Çalışmalarının sonucu, tespit ettiği tüzük ve bu tüzükteki hükümleri
ilân eden bildiri maddelerinden ibarettir.
Bu tüzük ve bildiri metni, zaman ve
ortamın gerektirdiği bazı önemsiz ve ikinci derecede düşünce ve görüşler
atlanarak incelenirse, birtakım köklü ve geniş çaplı ilkeler ve kararlara
varmış oluruz.
Müsaade buyurursanız, bu ilkelerin
ve kararların bence, daha o zaman, nelerden ibaret olduğuna işaret edeyim
:
1
- Milli sınırlar içinde bulunan
vatan parçaları bir bütündür. Birbirinden ayrılamaz ( Bildiri, madde
6; Tüzük madde 3'ün açıklaması :
Tüzük ve bildiri'nin 1'inci maddeleri lütfen okunup incelensin...)
2
- Her türlü yabancı işgal ve
müdahalesine karşı ve Osmanlı Hükümeti'nin dağılması halinde, millet topyekûn
kendisini savunacak ve direnecektir. ( Tüzük madde 2 ve 3; Bildiri, madde 3
)
3
- İstanbul Hükümeti vatanı koruma ve
istiklâli elde etme gücünü gösteremediği takdirde, bu gayeyi gerçekleştirmek
için geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükûmet üyeleri millî kongrece
seçilecektir. Kongre toplanmamışsa bu seçimi Heyet-i Temsiliye yapacaktır.
(Tüzük,madde 4; Bildiri, madde 4)
4
- Kuva-yı Milliye'yi tek kuvvet
olarak tanımak ve millî iradeyi hâkim kılmak esastır (Bildiri, madde 3).
5
- Hristiyan azınlıklara siyasî
hâkimiyet ve sosyal dengemizi bozacak imtiyazlar verilemez ( Bildiri, madde 4
).
6
- Manda ve Himaye kabul olunamaz
(Bildiri, madde 7).
7
- Millî Meclis'in derhal
toplanmasını ve hükûmetin yaptığı işlerin meclis tarafından kontrol edilmesini
sağlamak için çalışılacaktır.(Bildiri, madde 8).
Bu ilkeler ve bu kararlar çeşitli
şekillerde yorumlanmışsa da, gerçek niteliklerini hiç değiştirmeden uygulanma
imkânı bulabilmişlerdir.
Efendiler, biz Kongre'de özetlediğim
bu kararları ve bu ilkeleri ortaya koymaya çalışırken, Sadrazam Ferit Paşa da
basında birtakım demeçler yayınlıyordu. Bu demeçlere, Sadrazamın milli jurnalı
dense yeridir. 23 Temmuz 1919 tarihli basın, dünyaya şunu ilan ediyordu :
"Anadolu'da karışıklık çıktı.
Kanun-ı Esasî'ye aykırı olarak Meclis-i Meb'usan adı altında toplantılar
yapılıyor. Bu hareketin askerî ve sivil memurlar tarafından önlenmesi
gerekir."
Buna karşı gereken tedbirler alındı
ve Meclis-i Meb'usan'ın toplantıya çağrılması istendi.
Ağustos'un yedinci günü, Kongre,
toplantısına son verirken üyelerine :
"Önemli kararlar alındığını,
bütün dünyaya milletimizin varlık ve birliğinin gösterildiğini" söyledim
ve "tarih, bu kongremizi ender görülen büyük bir eser olarak
kaydedecektir" dedim.
Sözlerimde isabetsizlik olmadığını
zaman ve olayların ispatlamış olduğuna inanıyorum, Efendiler.
Erzurum Kongresi, tüzüğü gereğince
bir Hey'et-i Temsiliye seçmişti.
Dernekler Kanunu'na göre, dilekçe
yerine geçmek üzere, Erzurum Valiliği'ne verilen 24 Ağustos 1919 tarihli
yazıda, Heyet-i Temsiliye üyelerinin adları ve kimlikleri şu şekilde
gösterilmiştir :
Mustafa Kemal Eski 3' üncü Ordu
Müfettişi, askerlikten ayrılmış
Rauf Bey Eski Bahriye Nâzırı.
Raif Efendi Eski Erzurum
Milletvekili.
İzzet Bey Eski Trabzon
Milletvekili.
Servet Bey Eski Trabzon
Milletvekili.
İeyh Fevzi Efendi Erzincan'da Nakşî
İeyhi.
Bekir Sami Bey Eski Beyrut
Valisi
Sadullah Efendi Eski Bitlis
Milletvekili.
Hacı Musa Bey Mutki Aşiret
Bey'i
Efendiler, sırası gelmişken arz
edeyim ki, bu kimseler hiçbir vakit bir araya gelip birlikte çalışmış
değillerdir. Bunlardan İzzet, Servet ve Hacı Musa Bey'ler ile Sadullah Efendi
hiç gelmemişlerdir. Raif ve İeyh Fevzi Efendiler Sivas Kongresi'ne katılmışlar
fakat ondan sonra biri Erzurum'a öteki
Erzincan'a dönerek bir daha Hey'et-i
Temsiliye'de bulunmamışlardır. Rauf Bey ve Sivas Kongresi'nde aramıza katılan
Bekir Sami Bey İstanbul'da Meclis-i Meb'usan'a gidinceye kadar, bizimle
birlikte bulunmuşlardır.
ERZURUM KONGRESİ'NDE GÖRÜLEN
KARASIZLIKLAR
Efendiler, hâtıra olarak küçük bir
noktaya da işaret etmek isterim. Benim bu Erzurum Kongresi'ne üye olarak girip
girmemekliğim, üzerinde düşünülmeye değer bulunduğu gibi, Kongre'ye katıldıktan
sonra da başkan olup olmamaklığım konusunda kararsızlık gösterenler olmuştur.
Bu kararsızlığı gösterenlerden bir kısmının düşüncelerini iyi niyet ve içtenliklerine vermek mümkün ise de, diğer bazı kimselerin bu hususta tamamen samimiyetten uzak, aksine mel'unca bir maksadın peşine düştüklerine daha o zaman şüphem kalmamıştı.
Söz gelişi, düşman casusu olup her nasılsa Trabzon ilinde bir yerden kendisini kongreye temsilci seçtirerek gelen Ömer Fevzi Bey ve arkadaşları gibi. Bu zatın hainliği, sonradan Trabzon'da ve oradan kaçtıktan sonra da İstanbul'daki faaliyet ve hareketleri ile sabit olmuştur.
Bu kararsızlığı gösterenlerden bir kısmının düşüncelerini iyi niyet ve içtenliklerine vermek mümkün ise de, diğer bazı kimselerin bu hususta tamamen samimiyetten uzak, aksine mel'unca bir maksadın peşine düştüklerine daha o zaman şüphem kalmamıştı.
Söz gelişi, düşman casusu olup her nasılsa Trabzon ilinde bir yerden kendisini kongreye temsilci seçtirerek gelen Ömer Fevzi Bey ve arkadaşları gibi. Bu zatın hainliği, sonradan Trabzon'da ve oradan kaçtıktan sonra da İstanbul'daki faaliyet ve hareketleri ile sabit olmuştur.
Kongrenin bitiminden iki üç gün önce
başka bir tartışma da söz konusu olmaya başlamıştı. Bazı yakın arkadaşlarım
benim Hey et-i Temsiliye'ye girerek açıkça faaliyet göstermemi sakıncalı
buluyorlardı. Görüşleri şu noktalarda özetlenebilir :
Millî teşebbüs ve faaliyetlerin bütün anlamıyla milletten doğduğunu, gerçekten millî olduğunu göstermek lâzımdır. Bu takdirde, yapılacak teşebbüsler daha güçlü olur ve kimsenin kötü yorumuna ve özellikle yabancıların olumsuz düşüncelerine fırsat vermez.
Fakat tanınmış ve hele İstanbul Hükûmeti'ne Hilafet ve Saltanat makamına karşı asi duruma düşmüş, hücumların hedef noktası haline gelmiş olan benim gibi bir adamın bütün bu millî teşebbüslerin başında bulunduğu görülürse, faaliyetin millî gayelere dayanmaktan çok, şahsî emellerin gerçekleştirilmesi maksadına dayandığı inancı uyanır. Bu bakımdan Hey'et-i Temsiliye'yi illerin ve müstakil sancakların seçeceği kimseler oluşturmalıdır. Ancak, bu şekilde millî bir güç gösterilebilir.
Millî teşebbüs ve faaliyetlerin bütün anlamıyla milletten doğduğunu, gerçekten millî olduğunu göstermek lâzımdır. Bu takdirde, yapılacak teşebbüsler daha güçlü olur ve kimsenin kötü yorumuna ve özellikle yabancıların olumsuz düşüncelerine fırsat vermez.
Fakat tanınmış ve hele İstanbul Hükûmeti'ne Hilafet ve Saltanat makamına karşı asi duruma düşmüş, hücumların hedef noktası haline gelmiş olan benim gibi bir adamın bütün bu millî teşebbüslerin başında bulunduğu görülürse, faaliyetin millî gayelere dayanmaktan çok, şahsî emellerin gerçekleştirilmesi maksadına dayandığı inancı uyanır. Bu bakımdan Hey'et-i Temsiliye'yi illerin ve müstakil sancakların seçeceği kimseler oluşturmalıdır. Ancak, bu şekilde millî bir güç gösterilebilir.
Bu görüşlerin ne dereceye kadar
yerinde olup olmadığını araştıracak değilim. Yalnız benim de bu görüşlere karşı
olan düşüncelerimi ve bunları dayandırdığım noktalardan bazılarını sayayım :
Özellikle, ben mutlaka kongreye katılmalı ve onu idare etmeliydim.
Çünkü, zaman geçirmeksizin milli iradenin faaliyete geçirilmesini ve milletin doğrudan doğruya fiilî ve silâhlı olarak tedbirler almaya başlamasını sağlamak zaruretine inanıyordum. Bu esaslı noktaları, takdir ve tespit ettirebilmek için, kongrede aydınlatmak, yol göstermek ve bizzat idare etmek suretiyle çalışmamı zarurî görüyordum. Nitekim öyle oldu. Erzurum Kongresi'nin daha önce açıkladığım ilke ve kararlarını, herhangi bir temsilciler hey'etinin uygulama alanına sokturabileceğime henüz güvencim olmadığını itiraf ederim.
Çünkü, zaman geçirmeksizin milli iradenin faaliyete geçirilmesini ve milletin doğrudan doğruya fiilî ve silâhlı olarak tedbirler almaya başlamasını sağlamak zaruretine inanıyordum. Bu esaslı noktaları, takdir ve tespit ettirebilmek için, kongrede aydınlatmak, yol göstermek ve bizzat idare etmek suretiyle çalışmamı zarurî görüyordum. Nitekim öyle oldu. Erzurum Kongresi'nin daha önce açıkladığım ilke ve kararlarını, herhangi bir temsilciler hey'etinin uygulama alanına sokturabileceğime henüz güvencim olmadığını itiraf ederim.
Nitekim zaman ve olaylar beni
doğrulamıştır. Bundan başka, daha Amasya'da iken karar verilip de bütün millete
her türlü vasıta ile tebliğ ettirdiğim Sivas Genel Kongresi'nin toplanmasını
sağlamak, bütün milleti ve memleketi yalnız bir hey'etle temsil etmek, ayrıca
yalnız Doğu illerini değil, vatanın her köşesini aynı dikkat ve duyarlıkla
savunma ve kurtarma çarelerini bulmaya çalışmak hususlarını herhangi bir
heyetin gerçekleştirebileceğine inanmadığımı açıkça ifade etmek zorundayım.
Çünkü, bende böyle bir kanaat var olsaydı, benim işbaşına geçtiğim güne kadar
teşebbüs ve faaliyette bulunanların çalışmalarının sonuçlarını bekler ve istifa
etmemek yolunu tutardım.
Hükûmet'e, Padişah ve Halife'ye karşı isyan gereğini duymazdım. Aksine, ben de bazı iki yüzlü ve iki taraflı oynayanlar gibi görünüşte pek şatafatlı ve gösterişli olan, o günün Ordu Müfettişliği görevini ve Padişah Hazretleri'nin Yaveri sıfatını taşımakta devam ederdim.
Gerçi, benim açıkça ortaya atılmamda ve bütün millî ve askerî hareketlerin başına geçmemde elbette sakınca vardı. Ancak, o sakınca, başarısızlık halinde herkesten önce ve herkesten çok benim, en büyük ceza ve azaba uğratılmamdan başka bir şey olabilecek miydi? Oysa, bütün vatanın ve koskaca bir milletin ölüm kalım dâvâsı söz konusu olurken vatanseverim diyenlerin kendi sonlarını düşüncelerinin yeri varmıydı ?
Hükûmet'e, Padişah ve Halife'ye karşı isyan gereğini duymazdım. Aksine, ben de bazı iki yüzlü ve iki taraflı oynayanlar gibi görünüşte pek şatafatlı ve gösterişli olan, o günün Ordu Müfettişliği görevini ve Padişah Hazretleri'nin Yaveri sıfatını taşımakta devam ederdim.
Gerçi, benim açıkça ortaya atılmamda ve bütün millî ve askerî hareketlerin başına geçmemde elbette sakınca vardı. Ancak, o sakınca, başarısızlık halinde herkesten önce ve herkesten çok benim, en büyük ceza ve azaba uğratılmamdan başka bir şey olabilecek miydi? Oysa, bütün vatanın ve koskaca bir milletin ölüm kalım dâvâsı söz konusu olurken vatanseverim diyenlerin kendi sonlarını düşüncelerinin yeri varmıydı ?
Efendiler, ben, bazı arkadaşlarca
ileri sürülen düşünce ve kuruntulara uymuş olsaydım, iki bakımdan büyük sakıncalar
ortaya çıkacaktı.Birincisi; düşüncelerimde, kararlarımda ve bütün kişiliğimde
yetersizlik ve güçsüzlük olduğunu itiraf etmek ki, bu husus, benim, vicdanımın
emrine uyarak yüklendiğim görev bakımından düzeltilmesi imkânsız bir yanılma
olurdu.
Efendiler, tarih, itiraz edilemez
bir şekilde ispatlamıştır ki, büyük dâvâlarda başarı için sarsılmaz bir
kabiliyet ve kudrete sahip bir önderin varlığı şarttır. Bütün devlet
adamlarının ümitsizlik ve beceriksizlik içinde bütün milletin başsız olarak
karanlıklar içinde kaldığı bir sırada, her vatanseverim diyen binbir çeşit
insanın, binbir hareket ve görüş tarzı ortaya attığı ve her şeyin allak bullak
olduğu bir dönemde, danışmalar yolu ile, birçok hatırlı ve nüfuzlu kimselere
bel bağlama gereğine inanmakla, güvenli ve kararlı bir şekilde ve özellikle
sür'atle yol almak ve en sonunda çok çetin olan hedefe ulaşmak mümkün müdür?
Tarihte, bu tarzda başarıya ulaşmış bir toplum gösterebilir mi?
İkincisi Efendiler; millet, memleket, siyaset ve ordu yönetimi ile hiçbir ilgi ve ilişkileri bulunmamış, bu alanda başarıları görülmemiş ve denenmemiş olan gelişigüzel kimselerden, söz gelişi Erzincanlı bir Nakşî İeyhi ve Mutki'li bir aşiret reisi gibi zavallılardan da kurulması ihtimalden uzak olmayan herhangi bir temsilciler hey'etine, söz konusu durum ve görev emanet edilebilir miydi? Edildiği takdirde, memleket ve milleti kurtaracağız dediğimiz zaman, milleti ve kendimizi aldatmış olmak gibi bir yanılgıya düşmeyecek miydik?
İkincisi Efendiler; millet, memleket, siyaset ve ordu yönetimi ile hiçbir ilgi ve ilişkileri bulunmamış, bu alanda başarıları görülmemiş ve denenmemiş olan gelişigüzel kimselerden, söz gelişi Erzincanlı bir Nakşî İeyhi ve Mutki'li bir aşiret reisi gibi zavallılardan da kurulması ihtimalden uzak olmayan herhangi bir temsilciler hey'etine, söz konusu durum ve görev emanet edilebilir miydi? Edildiği takdirde, memleket ve milleti kurtaracağız dediğimiz zaman, milleti ve kendimizi aldatmış olmak gibi bir yanılgıya düşmeyecek miydik?
Bu nitelikteki bir hey'ete perde
arkasından yardım edilebileceği söz konusu olsa bile, bu tarz güvenli bir yol
sayılabilir miydi?
Bu söylediklerimin, o günlerde
değilse bile, artık bugün bütün dünyaca inkâr edilemeyecek gerçekler olarak
kabul edildiğine asla şüphe yoktur. Bununla birlikte, ben burada bu
söylediklerimi geçmiş günlere ait bazı hâtıra ve belgeler ile bir kere daha belirtmeyi,
gelecek nesillerin siyasî ve sosyal ahlâk terbiyesi açısından bir görev
sayarım.
Bu dakikaya kadar olduğu gibi bundan
sonra da üzerinde duracağım olaylar dolayısıyla, bu husus, kendiliğinden
aydınlığa kavuşacaktır.
Efendiler, Erzurum Kongresi'nin
bitiminde, Ferit Paşa'dan sonra Harbiye Nezareti'ne yeni geldiği anlaşılan bir
Nazım Paşa imzasıyla, 15' inci Kolordu Komutanlığı'na 30 Temmuz 1919 tarihli
şöyle bir emir geldi.
Mustafa Kemal Paşa ile Refet Bey'in
hükûmetin kararlarına aykırı faaliyet ve hareketlerinden dolayı hemen
yakalanarak İstanbul'a gönderilmeleri Bâbıâlî'ce uygun görülüp o bölgedeki
memurlara emirler verildiğinden, Kolordu'ca gereken yardımda bulunulması ve
sonucundan bilgi verilmesi rica olunur.
Bu emre Kolordu Komutanlığı
tarafından lâyık olduğu şekilde cevap verildi. Bu cevabı öteki komutanlara da
verdirerek dikkatlerini çektirdim.
Kongre bildirisi, memleket içinde
her yere ve yabancı devlet temsilcilerine çeşitli vasıtalarla gönderildi. Tüzük
de komutanlara ve öteki güvenilir makamlara kısım kısım şifre ile verilerek,
oralarda basılmasının ve çoğaltılıp dağıtılmasının sağlanmasına çalışıldı. Bu
durum tabiatıyla günlerce devam etti. Bu münasebetle Sivas'ta 3' üncü Kolordu
Komutanı Salâhattin Bey 'den aldığım 22 Ağustos 1919 tarihli bir telgrafta :
"Tüzüğün ikinci ve dördüncü maddelerinin yayınlanmasını sakıncalı bulduğu,
bir kere daha incelenmesi gereği" bildiriliyordu.
İkinci madde Topyekûn savunma ve
direnme esasının kabul edildiği
Dördüncü madde Geçici bir idare
kurulabileceği hususundaki maddelerdir.
KARAKOL CEMİYETİ
Biz Erzurum'da kongre kararlarının
her tarafça anlaşılmasını ve topyekûn uygulanmasını sağlayıcı tedbirleri almaya
çalışırken, bize Karakol Cemiyetinin Teşkilât-ı Umumiye Nizamnamesi , ve
Karakol Cemiyetinin Vezaif-i Umumiye Talimatnamesi diye basılı bir takım
kâğıtların, bütün orduya, komutan,subay, herkese dağıtıldığı bildirildi.
Bu yönetmeliği okuyan bana en yakın
komutanlar bile, bu teşebbüsün benden geldiğini sanarak, birçok şüphe ve
kararsızlıklara düşmüşler. Benim bir yandan kongrelerle açıkça ortak millî
faaliyetlerde bulunurken, bir yandan da esrarengiz ve korkunç bir komite
kurmaya çalıştığım zannına kapılmışlar. Gerçi, bu örgütün ve teşebbüslerin
elebaşıları İstanbul'da bulunuyorlarmış; fakat, teşebbüslerini benim ad ve
hesabıma yapmakta imişler.
Karakol Cemiyeti'nin genel kuruluş
tüzüğü'ne göre, genel merkez üyeleri, sayıları, toplantı yer ve toplanış
şekilleri, seçim usulleri ve görevlendirilmeleri kesinlikle gizli tutulur.
Bir de, en ufak bir sırrı açığa
vuran, Karakol Cemiyeti'ne bir tehlike getiren, hattâ tehlikeye yol açabilecek
bir şüphe uyandıran kimseler derhal idam edilir.
Genel Görev Yönetmeliği'nde de bir
"millî ordu'dan" söz ediliyor ve "bu ordunun başkomutanı, büyük
kurmay hey'eti, ordu, kolordu ve tümen komutanları ile kurmayları seçilmiş ve
tayin edilmiş olup gizli tutulur. Bunlar görevlerini gizli olarak
yaparlar" açıklaması okunur.
Efendiler, derhal komutanları
uyararak, bu tüzük ve yönetmelik hükümlerini asla uygulamamaları gerektiğini ve
bu teşebbüsün kaynağını araştırmakta olduğumu bildirdim.
Sivas'a varışımdan sonra, oraya
gelen Kara Vasıf Bey 'den anladım ki, bu işi yapan kendisi ve bazı arkadaşları
imiş.
Herhalde, bu hareket tarzı doğru
değildi. Herkesi idam ile tehdit ederek bilinmeyen bir merkezin, bilinmeyen bir
başkomutanın, bilinmeyen birtakım komutanların emirlerine uymak mecburiyetinde
bırakmaya kalkışmak çok tehlikeliydi. Gerçekten de, bütün ordu mensuplarında
biribirlerine karşı bir güvensizlik ve korku başladı. Söz gelişi,herhangi bir
kolordu komutanının, benim komuta etmekte olduğum kolordunun acaba bilinmeyen
gizli komutanı kimdir? Bu gizli komutan ne vakit ve nasıl komutayı ele alacak
ve bana ne gibi bir işlem uygulayacak gibi haklı birtakım kuruntulara kapılması
ihtimalden uzak değildi.
Sivas'ta Kara Vasıf Bey'e bu gizli
merkezin, gizli başkomutanın ve gizli büyük kurmay hey'etinin kimler olduğunu
sorduğum zaman, hepsi siz ve arkadaşlarınızdır, karşılığını vermişti. Bu beni
büsbütün şaşırtmıştı. Böyle bir karşılık elbette akla yatkın olamazdı. Çünkü,
bana asla böyle bir örgütlenmeden kimse söz etmiş ve iznimi de almış
değildi.
Bu derneğin, sonradan, özellikle
İstanbul'da yine aynı adla faaliyetini sürdürmeye çalıştığı anlaşıldıktan
sonra, kuruluşunda ve bununla ilgili olarak bize vermek zorunda kaldıkları
bilgilerde samimiyet bulunabileceği iddia edilemez.
AVRUPA'DAN BİRşEY BAşARAMADAN DÖNEN
FERİT PAşA'YA ÇEKTİĞİM TELGRAF
İstanbul Hükûmetini millî
teşebbüsleri engellemekten vazgeçirmek, başarıda sağlayacağı çabukluk ve
kolaylık bakımından önemli idi. Bu düşünce ile ve Ferit Paşa 'nın, tabiatıyla
hiç bir şey basaramadan, adeta hakarete uğramış bir durumda İstanbul'a
dönüşünden yararlanarak, kendisine 16 Ağustos 1919 tarihinde bir şifreli
telgraf yazdım. Bu telgrafta başlıca şu cümleler vardır :
Mösyö Clemenceau (Klemanso)'nun, siz
Sadrazam Hazretleri'nin yüksek şahsiyetlerine olan ayrıntılı cevabını, ben
âcizleri son günlerde okuyunca İstanbul'a nasıl acı ve üzüntüler içinde dönmüş
olduğunuzu takdir ediyorum. Vatanımızı paylaşma ve yok etme duşüncesini bu
kadar açık ve haysiyet kırıcı bir şekilde ortaya koyan bu ifade karşısında
titremeyecek duygulu bir insan düşünemiyorum. Tanrı'ya binlerce şükredelim ki,
milletimiz, ruhundaki kahramanlık azmiyle, tarih boyunca sürüp gelen hayat ve
varlığını, hiçbir zaman ne kaderin akışına ne de böyle cellâtça hükümlere
kurban etmeyecektir.
İimdi pek eminim ki, siz Sadrazam
Hazretleri'nin yüksek şahsiyetleri,bugünkü genel durumu, devlet ve milletin
gerçek çıkarlarını üç ay önceki gözlerle görmüyorlar.
Dokuz aydan beri iş başına gelen
hükûmetlerin hep biribirinden daha çok yıpranması ve sonunda da ne yazık ki,
artık iş göremez bir duruma düşmesi, milletin yüksek haysiyeti karşısında
doğrusu pek üzücü oluyor. İurası bir gerçektir ki, vatan ve milletin
mukadderatı adına içeride ve dışanda sesini duyurmak ve söz sahibi olabilmek,
mutlaka millî iradeye dayanmayı şart kılar.
Hayat hakkı ve bağımsızlını için
çalışan milletin amacındaki bu asalet ve ciddiyete karşılık, İstanbul Hükûmeti,
düşmanca davranmak yolunu tutuyor. Bu davranış tarzı, elbette büyük bir üzüntü
doğuruyor. Milleti, İstanbul Hükümeti'ne karşı istenmeyen hareketlere
sürükleyebilecek niteliktedir. Çok açık olarak arz edeyim ki, millet her türlü
iradesini kullanabilecek güçtedir. Teşebbüslerinin önüne geçebilecek hiçbir
kuvvet yoktur.
İstanbul Hükûmeti'nin olumsuz
teşebbüsleri hiçbir yerde hiçbir kimse tarafından uygulanamayacaktır. Millet,
çizdiği program çerçevesinde pek kesin ve açık adımlarla hedefine doğru
yürümektedir. İstanbul Hükûmeti'nin şimdiye kadar süregelen engelleyici
teşebbüslerinin hiçbir yerde hiçbir etki yapamamakta olmasıyla, gerçek durumun
takdir buyurulmuş olacağına şüphe edilemez.
İngilizlerin gösterdikleri yolda bir
kurtuluş çaresi aramak da boşunadır ve sonucu bir hiçtir. Bununla birlikte,
İngilizler de en sonunda kuvvetin millette olduğunu takdir ederek, hiçbir
dayanağı olmayan ve millet adına hiçbir taahhütte bulunamayan, bulunsa bile
milletçe kabul edilemeyecek olan bir hükumetle sonuç alınabilecek bir işe
girişmenin mümkün olamayacağına inanmışlardır
.........
Bütün dilekler şu noktada birleşmiştir
ki, hükûmet meşru olan milli akımı engellemeye çalışmaktan vazgeçerek, Kuva-yı
Milliye'ye dayansın ve bütün teşebbüslerinde kendine millî gayeyi rehber
edinsin.
Bunun için de millî varlığı ve millî
iradeyi temsil edecek olan Meclis-i Meb'usan'ın en kısa zamanda toplanmasını
sağlasın!.......
SİVAS KONGRESİ HAZIRLIKLARI
Efendiler, Sivas'ta toplanmasını
sağlamaya çalıştığımız kongreye her taraftan temsilci seçtirmek ve onların
Sivas'a gelmelerini sağlamak üzere, daha Amasya'da iken başlamış olan çalışma
ve yazışmalar devam ediyordu. Bütün komutanlar ve birçok vatansever her yerde
olağanüstü bir çaba harcıyorlardı.Ne var ki, yine her tarafta olumsuz ve
aleyhte propagandalar ve özellikle İstanbul Hükûmeti'nin engelleyici tedbirleri
işi güçleştiriyordu.
Bazı yerlerden hem temsilci
seçmiyorlar hem de maneviyat kıracak ve herkesi ümitsizliğe düşürecek cevaplar
veriyorlardı. Örnek olarak,20' nci Kolordu Komutanı adına Kurmay Başkanı Ömer
Halis Bey'in İstanbul'dan gelen bilgileri içine alan 9 Ağustos 1919 tarihli
şifresinde, şu maddeler dikkate değer görüldü :
1- İstanbul temsilci göndermiyor.
Oradaki işleri uygun bulmakla birlikte, cür'etli bir duruma girmeyi de
istemiyor.
2 - İstanbul'dan temsilci göndermek
imkânsızdır. Gönderilmek istenen kimseler, orada verimli, başarılı iş
göreceklerine emin olmadıklarından dolayı, boşuna masraf etmemek ve yolculuk
sıkıntılarına katlanmamak için hareket etmiyorlar. (Bilindiği üzere, bazı
kimseleri özel birer mektupla da davet etmiştik. )
Biz, her yerden temsilci seçtirmek
ve göndertmekte karşılaşılan güçlükleri yenmeye çalışırken, öte yandan
kongrenin toplanması için en güvenli bir yer olarak seçtiğimiz Sivas'ta da bir
telâş ve heyecan başladı.
Efendiler, burada, sırası gelmişken
arz edeyim ki, ben Sivas'ı gerçekten de her bakımdan güvenli bir yer saymış
olmakla birlikte, daha Amasya'da iken Siıvas'a gelen bütün yollar üzerinde
uzaktan ve yakından her türlü askerî tedbir ve tertipleri aldırmayı da
ihtiyatlı olmanın gereği saymıştım.
SİVAS VALİSİNİN ENDİşELERİ
Sivas'ın heyecanı şöyle öğrenildi.
20 Ağustos günü öğleyin, Sivas Valisi Reşit Paşa tarafından telgraf başına
davet olunduğum zaman, Paşa'nın uzun bir telgrafı veriliyordu. O telgraf şudur
:
Erzurum'da Mustafa Kemal Paşa
Hazretleri'ne
Önce, rahatsız ettiğim için beni
bağışlamanızı diler ve zâtı devletlerinin sağlığını sorarım. Neden rahatsız
ettiğimi aşağıda arz ediyor ve açıklıyorum efendim. Görünüşte, Fransızlara ait
kuruluşları teslim almak, gerçekte buraların durumu konusunda incelemelerde
bulunmak üzere, Cizvit papazlarıyla birlikte İstanbul'dan önceki gün Sivas'a
gelerek valilik makamını ziyaret eden Fransız subaylarının ziyaretlerini iade
için dün sabah yanlarına gitmiştim.
Ziyaret ve görüşmenin sonunda orada hazır bulunan Fransız binbaşılarından Jandarma Müfettişi Mösyö Brunot(Brüno) biraz özel görüşmek isteğinde bulunarak bendenizi başka bir odaya aldı. Söylediği sözleri olduğu gibi aktarıyorum :
Ziyaret ve görüşmenin sonunda orada hazır bulunan Fransız binbaşılarından Jandarma Müfettişi Mösyö Brunot(Brüno) biraz özel görüşmek isteğinde bulunarak bendenizi başka bir odaya aldı. Söylediği sözleri olduğu gibi aktarıyorum :
Mustafa Kemal Paşa ile Kongre
Hey'etinin Sivas'a gelerek burada da bir kongre yapacaklarını işittim. Bunu
İstanbul'dan gelen Fransız subayları söylediler. Sizinle bu kadar samimi
görüşüp şahsınıza karşı pek çok saygı duyarken bu konuyu benden saklamanıza çok
üzüldüm, dedi. Bendeniz de gereken cevabı vererek kendisini inandırmaya
çalıştımsa da son söz olarak :
"Eğer Mustafa Kemal Paşa Sivas'a gelir ve burada kongre yapmaya kalkışırlarsa, beş on gün içinde buraları, işgal etme kararının verildiğini kesin olarak biliyorum. İnanmazsanız, gerçekleştiğinde görürsünüz. O zaman vatanınızın felâketini hazırlayanlar arasına siz de girmiş olursunuz sözlerini söyledi. Dahiliye Nezareti'nden aldığım şifreli telgraf da başka şekilde yazılmış olmakla birlikte aynı kanaati verecek nitelikte idi. Yeni gelen Fransız subaylarından biri de dün kolordu komutanı ile uzun uzadıya görüşerek, kongre hakkında komutan beyefendi'nin düşüncesini anlamaya çalıştığı gibi, bu sabah da Mösyö Brunot bendenize gelerek saat 15.00'te öteki Fransız subaylarıyla birlikte kongre hakkında görüşüleceğini, ancak kendisinin aradaki samimiyet dolayısiyle daha önce ayrıca görüşmek istediğini bildirdi. Bir süre konuşulduktan sonra sonuç olarak şunu da ekledi :
"Ben dünden beri bu mesele üzerinde çok düşündüm.Sonunda şuna karar verdim ki, eğer Mustafa Kemal Paşa ile Kongre Hey'eti, Sivas Kongresi'nde İtilâf Devletleri aleyhine kışkırtmalarda bulunmazlar ve onlar hakkında saldırgan bir dil kullanmazlarsa, kongrenin toplanmasında hiçbir sakınca yoktur.
Bizzat ben General Franchetd'Esperey (Franşe Despere)'ye yazar, Mustafa Kemal Paşa hakkındaki tutuklama emrini geri aldırır ve kongrenin toplanmasına engel olunmaması için Dahiliye Nezareti'nden size emir verdiririm.
Ancak, şu şartla ki, siz de benden hiçbir şeyi saklamayacaksınız ve samimî dostluğumuzdan dolayı birbirimize karşı daima açık bir dil kullanacağız. Yalnız, kongrenin toplanma tarihini öğrenmek gerekir" dedi. Bendeniz de kendisine bu konuda bir şey bilmediğimi, öğrendiğimde kendisine bildireceğimi ve aradaki dostluğa dayanarak hiçbir şeyi saklamayacağımı söyledim.
"Eğer Mustafa Kemal Paşa Sivas'a gelir ve burada kongre yapmaya kalkışırlarsa, beş on gün içinde buraları, işgal etme kararının verildiğini kesin olarak biliyorum. İnanmazsanız, gerçekleştiğinde görürsünüz. O zaman vatanınızın felâketini hazırlayanlar arasına siz de girmiş olursunuz sözlerini söyledi. Dahiliye Nezareti'nden aldığım şifreli telgraf da başka şekilde yazılmış olmakla birlikte aynı kanaati verecek nitelikte idi. Yeni gelen Fransız subaylarından biri de dün kolordu komutanı ile uzun uzadıya görüşerek, kongre hakkında komutan beyefendi'nin düşüncesini anlamaya çalıştığı gibi, bu sabah da Mösyö Brunot bendenize gelerek saat 15.00'te öteki Fransız subaylarıyla birlikte kongre hakkında görüşüleceğini, ancak kendisinin aradaki samimiyet dolayısiyle daha önce ayrıca görüşmek istediğini bildirdi. Bir süre konuşulduktan sonra sonuç olarak şunu da ekledi :
"Ben dünden beri bu mesele üzerinde çok düşündüm.Sonunda şuna karar verdim ki, eğer Mustafa Kemal Paşa ile Kongre Hey'eti, Sivas Kongresi'nde İtilâf Devletleri aleyhine kışkırtmalarda bulunmazlar ve onlar hakkında saldırgan bir dil kullanmazlarsa, kongrenin toplanmasında hiçbir sakınca yoktur.
Bizzat ben General Franchetd'Esperey (Franşe Despere)'ye yazar, Mustafa Kemal Paşa hakkındaki tutuklama emrini geri aldırır ve kongrenin toplanmasına engel olunmaması için Dahiliye Nezareti'nden size emir verdiririm.
Ancak, şu şartla ki, siz de benden hiçbir şeyi saklamayacaksınız ve samimî dostluğumuzdan dolayı birbirimize karşı daima açık bir dil kullanacağız. Yalnız, kongrenin toplanma tarihini öğrenmek gerekir" dedi. Bendeniz de kendisine bu konuda bir şey bilmediğimi, öğrendiğimde kendisine bildireceğimi ve aradaki dostluğa dayanarak hiçbir şeyi saklamayacağımı söyledim.
Binbaşının işgal konusunda dünkü
kesin ifadesine rağmen bugünkü yumuşaklığının sebebini, bütün incelikleri gören
yüksek dikkatinize arz etmeyi görev bilir ve bu hususta sözü uzatmayı gereksiz
sayarım.
Öyle anlaşılıyor ki, bunların düşüncesi, kongreyi Sivas'ta toplatmaya razı görünerek sayın kongre üyeleri ile sizi burada toplamak ve el altından hazırlıklarda bulunarak bütün arkadaşları ele geçirmekten ve işgal mes'elesini de bir oldu bitti haline getirmekten ibarettir.
Dün akşam Dahiliye Nezareti'nden aldığım şifreli telgraf da, başka şekilde yazılmış olmakla birlikte, nitelik bakımından hemen hemen aynı idi. İşte bendeniz her gerçeği gizli tutulmak istirhamı ile efendimize arz ediyorum. Bundan sonra tutulacak yolun tayini size düşer.
Entrikalı bir tehlikenin bu kadar yakın ve âdeta elle tutulacak derecede görünürde olduğunu bilip dururken, durumdan zâtıâlîlerini haberdar etmemeyi ve dolayısıyla Sivas'ta kongre toplanmasından vazgeçilmesini arz etmemeyi vicdanıma sığdıramadım. İşte bunun için zâtıdevletlerinden ve orada bulunan diğer sayın arkadaşlardan pek çok rica ederim ki,ikinci bir kongrenin toplanmasına mutlak bir ihtiyaç yoksa vazgeçilsin.
Varsa,dört yandan işgali pek kolay olan Sivas'ın toplantı merkezi olmasından vazgeçilerek,işgal ihtimali pek uzak olan Erzurum'da veyahut uygun görülürse,Erzincan'da toplanması çarelerinin araştırılmasını,memleketin selameti adına istirham ederim.Kolordu komutanı Salahattin Beyefendi de bu husustaki düşüncelerini ayrıca Kazım Paşa Hazretleri vasıtasıyla size yazacaklardır.İimdi yanımda bulunan eski Sivas milletvekili Rasim Bey de,eski Erzurum Milletvekili Hoca Raif Efendi Hazretleri 'ne bu husustaki bilgi ve görüşlerini bildiren bir telgraf çekecektir.
Elbette, okuduktan sonra, Hoca Raif Efendi Hazretleri' nin Ilıca'dan dönüşünde kendilerine yollamak lûtfunda bulunursunuz. İşte efendim durum bu merkezdedir. Herkesçe bilinen vatanseverliğinize karşı fazla rahatsızlık vermekten çekinir, cevabınızda vereceğiniz emrinizi beklerim efendim. İşte Rasim Bey'in telgrafı.
Öyle anlaşılıyor ki, bunların düşüncesi, kongreyi Sivas'ta toplatmaya razı görünerek sayın kongre üyeleri ile sizi burada toplamak ve el altından hazırlıklarda bulunarak bütün arkadaşları ele geçirmekten ve işgal mes'elesini de bir oldu bitti haline getirmekten ibarettir.
Dün akşam Dahiliye Nezareti'nden aldığım şifreli telgraf da, başka şekilde yazılmış olmakla birlikte, nitelik bakımından hemen hemen aynı idi. İşte bendeniz her gerçeği gizli tutulmak istirhamı ile efendimize arz ediyorum. Bundan sonra tutulacak yolun tayini size düşer.
Entrikalı bir tehlikenin bu kadar yakın ve âdeta elle tutulacak derecede görünürde olduğunu bilip dururken, durumdan zâtıâlîlerini haberdar etmemeyi ve dolayısıyla Sivas'ta kongre toplanmasından vazgeçilmesini arz etmemeyi vicdanıma sığdıramadım. İşte bunun için zâtıdevletlerinden ve orada bulunan diğer sayın arkadaşlardan pek çok rica ederim ki,ikinci bir kongrenin toplanmasına mutlak bir ihtiyaç yoksa vazgeçilsin.
Varsa,dört yandan işgali pek kolay olan Sivas'ın toplantı merkezi olmasından vazgeçilerek,işgal ihtimali pek uzak olan Erzurum'da veyahut uygun görülürse,Erzincan'da toplanması çarelerinin araştırılmasını,memleketin selameti adına istirham ederim.Kolordu komutanı Salahattin Beyefendi de bu husustaki düşüncelerini ayrıca Kazım Paşa Hazretleri vasıtasıyla size yazacaklardır.İimdi yanımda bulunan eski Sivas milletvekili Rasim Bey de,eski Erzurum Milletvekili Hoca Raif Efendi Hazretleri 'ne bu husustaki bilgi ve görüşlerini bildiren bir telgraf çekecektir.
Elbette, okuduktan sonra, Hoca Raif Efendi Hazretleri' nin Ilıca'dan dönüşünde kendilerine yollamak lûtfunda bulunursunuz. İşte efendim durum bu merkezdedir. Herkesçe bilinen vatanseverliğinize karşı fazla rahatsızlık vermekten çekinir, cevabınızda vereceğiniz emrinizi beklerim efendim. İşte Rasim Bey'in telgrafı.
Reşit
Bu telgrafa orada verdiğim cevabı
olduğu gibi arz edeceğim. Ertesi gün Heyet-i Temsiliye adına da aynı nitelikte
uzun bir telgrafla vali yatıştırılmaya ve inandırılmaya çalışıldı. Ayrıca Kadı
Hasbi Efendi'ye de dolaylı olarak bir telgraf çekildi. Kolordu Komutanı'na da
gerektiği gibi yazıldı. Rasim Bey'e de endişeye kapılmaması için kendim
yazdım.
Sivas Valisi Reşit Paşa
Hazretleri'ne
20/8/1919 Saat : 13.00
Verdiğiniz bilgilere ve yüksek
düşüncelerinize özellikle teşekkürümü arz ederim. Mösyö Brunot ve
arkadaşlarının bir gözdağı vermek için söyledikleri sözleri tamamiyle blöf
olarak saydım. Sivas Kongresi'nin toplanması yeni bir mesele değildir; aylarca
öncesinden dünyaca bilinen bir teşebbüstür.
Gariptir ki, İstanbul da bulunan yetkili Fransız siyaset adamlarının da bana gönderdikleri haberler, Anadolu'da millet tarafından girişilmekte olan teşebbüslerin pek haklı ve meşru olduğu, milletimizin istekleri kendilerine ve açıkça bildirildiği takdirde, bunları memnunlukla kabul ile gereğini yerine getireceklerine dair şimdiden yazılı güvence vermeye hazır oldukları şeklindedir.
Mösyö Brunot'nun ikinci görüşmede ağız değiştirmesi ve yumuşaması, beni kazanma maksadına dayanabilir. Binbaşı Brunot'nun dediği gibi Sivas'ın Fransız'lar tarafından beş gün içinde işgali o kadar kolay bir şey değildir. Zâtıdevletinizin hatırında olsa gerekir ki, İngilizler bu konudaki tehditlerinde daha ileri giderek Batum'daki askerlerinin Samsun'a çıkarılmasına karar verdiler. Hatta sözde beni yıldırmak için, bir tabur bile çıkardılar.
Fakat, bu teşebbüse karşı, milletin sarsılmaz bir azim, iman ve ateşle karşı koyacağı gerçeği kendilerince anlaşıldıktan sonra, hem kararlarından vazgeçmeye hem de Samsun'a çıkarmış oldukları askerleriyle birlikte orada bulunan taburu da alıp götürmeye mecbur olmuşlardır. Sivas Kongresi'nde ele alınacak hususlar da Erzurum Kongresi bildirisi'ndeki maddelerden kolaylıkla anlaşılacağına göre,İtilaf devletleri aleyhine kışkırtmalarda bulunmak gibi maksatlar asla söz konusu değildir.
Burada şunu da arz edeyim ki, bendeniz ne Fransızların ve ne de herhangi bir yabancı devletin yardımına tenezzül eden şahsiyetlerden değilim, Benim için en büyük korunma yeri ve yardım kaynağı milletimin bağrıdır. Kongrenin gereği, zaman ve toplanma yeri hakkında söz sahibi olmak, bendenizin şahsî hükmünün pek üstünde bir söz sahibi olan millet kararına bağlı bir durumdur.
Yalnız, tahmin buyurulduğu gibi, Fransızların, kongre üyelerinin Sivas'ta toplanmasına taraftar görünerek, sonradan onları ele geçirme imkânını bulabilmesi bizce pek uzak kuruntulardandır. Bütün bu arz ettiklerimi Mösyö Brunot'ya aynen söylemenizde hiçbir sakınca görmüyorum.
Bu münasebetle Mösyö Brunot ve arkadaşlarına, milletimizi savunmak için, Erzurum Kongresi Bildirisi ile, bütün dünyaya olduğu gibi kendilerinin İstanbul'daki siyasî temsilcilerine de duyurmuş olduğu temel kararları uygulamakta hiçbir şekilde kararsızlığa düşmesine imkan bulunmadığı bildirilmiş olur.
Mösyö Brunot bilmelidir ki, Fransızların Sivas'ı işgale karar vermeleri, kendilerine pek pahalıya mal olabilecek yeni kuvvetlerle ve çok paralarla yeni bir harbe karar vermelerine bağlıdır. Böyle bir kararın, Jandarma Binbaşısı Mösyö Brunot ve arkadaşları arasında söz konusu edilse bile, Fransız milletince kabul edilebileceğine ihtimal verilemez.
Gariptir ki, İstanbul da bulunan yetkili Fransız siyaset adamlarının da bana gönderdikleri haberler, Anadolu'da millet tarafından girişilmekte olan teşebbüslerin pek haklı ve meşru olduğu, milletimizin istekleri kendilerine ve açıkça bildirildiği takdirde, bunları memnunlukla kabul ile gereğini yerine getireceklerine dair şimdiden yazılı güvence vermeye hazır oldukları şeklindedir.
Mösyö Brunot'nun ikinci görüşmede ağız değiştirmesi ve yumuşaması, beni kazanma maksadına dayanabilir. Binbaşı Brunot'nun dediği gibi Sivas'ın Fransız'lar tarafından beş gün içinde işgali o kadar kolay bir şey değildir. Zâtıdevletinizin hatırında olsa gerekir ki, İngilizler bu konudaki tehditlerinde daha ileri giderek Batum'daki askerlerinin Samsun'a çıkarılmasına karar verdiler. Hatta sözde beni yıldırmak için, bir tabur bile çıkardılar.
Fakat, bu teşebbüse karşı, milletin sarsılmaz bir azim, iman ve ateşle karşı koyacağı gerçeği kendilerince anlaşıldıktan sonra, hem kararlarından vazgeçmeye hem de Samsun'a çıkarmış oldukları askerleriyle birlikte orada bulunan taburu da alıp götürmeye mecbur olmuşlardır. Sivas Kongresi'nde ele alınacak hususlar da Erzurum Kongresi bildirisi'ndeki maddelerden kolaylıkla anlaşılacağına göre,İtilaf devletleri aleyhine kışkırtmalarda bulunmak gibi maksatlar asla söz konusu değildir.
Burada şunu da arz edeyim ki, bendeniz ne Fransızların ve ne de herhangi bir yabancı devletin yardımına tenezzül eden şahsiyetlerden değilim, Benim için en büyük korunma yeri ve yardım kaynağı milletimin bağrıdır. Kongrenin gereği, zaman ve toplanma yeri hakkında söz sahibi olmak, bendenizin şahsî hükmünün pek üstünde bir söz sahibi olan millet kararına bağlı bir durumdur.
Yalnız, tahmin buyurulduğu gibi, Fransızların, kongre üyelerinin Sivas'ta toplanmasına taraftar görünerek, sonradan onları ele geçirme imkânını bulabilmesi bizce pek uzak kuruntulardandır. Bütün bu arz ettiklerimi Mösyö Brunot'ya aynen söylemenizde hiçbir sakınca görmüyorum.
Bu münasebetle Mösyö Brunot ve arkadaşlarına, milletimizi savunmak için, Erzurum Kongresi Bildirisi ile, bütün dünyaya olduğu gibi kendilerinin İstanbul'daki siyasî temsilcilerine de duyurmuş olduğu temel kararları uygulamakta hiçbir şekilde kararsızlığa düşmesine imkan bulunmadığı bildirilmiş olur.
Mösyö Brunot bilmelidir ki, Fransızların Sivas'ı işgale karar vermeleri, kendilerine pek pahalıya mal olabilecek yeni kuvvetlerle ve çok paralarla yeni bir harbe karar vermelerine bağlıdır. Böyle bir kararın, Jandarma Binbaşısı Mösyö Brunot ve arkadaşları arasında söz konusu edilse bile, Fransız milletince kabul edilebileceğine ihtimal verilemez.
Milletvekili Rasim Bey' in, Raif
Efendi Hazretleri ne olan telgrafını okudum. Korkmanın yeri olmadığının
kendisine bildirilmesini rica ederim.
Gerek bendenize vermiş bulunduğunuz
bilgi ve düşünceleri gerek Rasim Bey'in telgrafını Hey'et-i
Temsiliye'ye olduğu gibi takdim
edeceğim yalnız, Sivas Kongresi hakkındaki kesin karar ancak Hey'et-i
Temsiliye'nin görüşmeleri sonunda belli olacaktır.
Alınacak karar, yüksek şahsiyetinize elbette arz olunacaktır.Yalnız, bugün için istirhamım, Brunot'nun tehditlerinin halk arasında yayılıp maneviyatın bozulmasına engel olunmasıdır. Samimî saygılarımın kabulünü ve Sâlahattin ve Refet Beyefendi'lere selâmımın bildirilmesini istirham ederim. Muhterem Paşa Hazretleri.
Alınacak karar, yüksek şahsiyetinize elbette arz olunacaktır.Yalnız, bugün için istirhamım, Brunot'nun tehditlerinin halk arasında yayılıp maneviyatın bozulmasına engel olunmasıdır. Samimî saygılarımın kabulünü ve Sâlahattin ve Refet Beyefendi'lere selâmımın bildirilmesini istirham ederim. Muhterem Paşa Hazretleri.
Mustafa Kemal
(Verilen Cevap Üzerine Reşit
Paşa'dan Alınan İkinci Telgraftır)
Bendeniz anlayabildiğim kadarını
Efendimize arz etmekle vicdani görevimi yerine getirmiş oluyorum. İstanbul'daki
Fransız ordu ve siyaset adamlarının görüşlerini ve zâtıdevletlerine karşı vermiş
oldukları sözlerin ne dereceye kadar güvenilebilir olduğunu kestirememekte
haklıyım. İüphe götürmez olan vatanseverliğiniz açısından vatanın kurtuluşu söz
konusu olduğuna göre, iyice düşünerek tutulması gerekli yolun belirlenmesi
Efendimize ve yüksek kongre hey'etinin orada bulunan sayın üyelerine düşer.
Emirlerinizi yerine getireceğimizi arz ile derin saygılarımı sunarım, efendim.
Emirlerinizi yerine getireceğimizi arz ile derin saygılarımı sunarım, efendim.
Reşit
Efendiler, Diyarbakır ve Bitlis
dolaylarındaki halkı aydınlatmak maksadıyla, oralarda ordu komutanı olarak bulunduğum
sıralarda, bir kısmını şahsen tanıdığım birtakım ileri gelenlere özel mektuplar
yazdım.Van, Bayezıt ve yakınlarında bulunan bazı aşiret beyleri ile de ilişki
ve bağlantılar kurdum.
ERZURUMDAN AYRILMA GEREĞİ
Nihayet, Efendiler, Ağustos içinde,
her yerden bir takım temsilcilerin Sivas'a doğru yola çıktıkları ve kısmen
Sivas'a gelmeye başladıkları anlaşıldı. Sivas'a gelen temsilciler tarafından
bizim Sivas'a ne zaman hareket edeceğimiz sorulmaya başlandı.
Artık, Erzurum'dan ayrılmak
gerekiyordu. Fakat, şimdiye kadar verdiğim bilgilerden anlaşılmıştır ki, Sivas
Kongresi, Doğu ve Batı illeri ile Trakya'nın yani bütün bir memleketin
birliğini sağlamak gayesini güdüyordu. Bu sebeple kongrede Doğu illerinin de temsilcileri
bulunmak gerekirdi.
Bu illerden Sivas Kongresi için temsilciler seçtirmeye kalkışmak ise, uygulanması bakımından değeri olmayan bir düşünceydi. Erzurum Kongresi'ni yapan temsilcilerin, Sivas'a gönderilmesine kalkışmanın da mümkün olamayacağı anlaşılıyordu. Zaten Vilâyât-ı İarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adına, kendi illerinden yetki almış olan bu temsilcilerin daha genel bir gayeye yönelen yetkileri de yoktu.
Bu bakımdan Erzurum Kongresi'nin, Sivas Kongresi'ne Doğu'daki seçim bölgeleri adına,bir temsilci hey'et gönderme yetkisini alamayacağı da belliydi.
Bu illerden Sivas Kongresi için temsilciler seçtirmeye kalkışmak ise, uygulanması bakımından değeri olmayan bir düşünceydi. Erzurum Kongresi'ni yapan temsilcilerin, Sivas'a gönderilmesine kalkışmanın da mümkün olamayacağı anlaşılıyordu. Zaten Vilâyât-ı İarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adına, kendi illerinden yetki almış olan bu temsilcilerin daha genel bir gayeye yönelen yetkileri de yoktu.
Bu bakımdan Erzurum Kongresi'nin, Sivas Kongresi'ne Doğu'daki seçim bölgeleri adına,bir temsilci hey'et gönderme yetkisini alamayacağı da belliydi.
Yeniden temsilci seçtirmeye
kalkışmak pratik bakımdan ne kadar geçersiz idiyse, birtakım teorik fikir
çerçevesi içinde sıkışıp kalmak da o kadar geçersiz idi.
En basit ve çıkar yol, Vilâyât-ı
İarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Temsil Hey'eti'ni Sivas'a götürüp kongreye
katmaktan ibarettir.
Üyelerden Mutki aşiret reisinin
Mutki dağlarından çıkmaktan korktuğunu bilirdim. Siirt milletvekili Sadullah
Bey de ortada yok.
Servet ve İzzet Bey'ler kongre biter
bitmez birer mazeretle Trabzon'a gitmiş bulunuyorlar.
Erzurum'da Rauf Bey ve Raif Efendi
var.Raif Efendi de özür diliyor.
Yolumuz üzerinde, Erzincan'da İeyh
Fevzi Efendi'yi bulabileceğiz.
Servet ve İzzet Bey'leri davet ettim,
gelmediler. Raif Efendi've bizimle birlikte gelmesi için rica ettik, kabul
etti.
Nihayet, Hey'et-i Temsiliye üyeleri
olarak Erzurum'dan üç kişi, Erzincan'dan bir kişi ve Sivas'ta bulduğum Bekir
Sami Bey ile beş kişi olduk. Sivas kongresi'ne katılan temsilcilerin
ellerindeki kartları inceleme gereği duyulduğu, zaman, ben, orada şöyle bir
belge hazırladım ve altına Hey'eti Temsiliye'nin mührünü bastım.
"Hey'et-i Temsiliye'den :
Mustafa Kemal Paşa
Rauf Bey
Ulemadan Raif Efendi
İeyh Fevzi Efendi
Bekir Sami Bey
Yukarıda adları yazılı şahıslar,
Doğu Anadolu adına Sivas Kongresi'nde bulunmak üzere Erzurum Kongresi'nce
görevlendirilmiştir. ( Mühür)
Efendiler, Erzurum'dan ayrıldığımız
tarih 29 Ağustos 1919'dur.
SİVAS YOLUNDA
Amasya'dan Erzurum'a gelirken,
Sivas'ta küçük bir hikâyeye konu olan olay hatırlarınızdadır. Gariptir ki,
Erzurum'dan Sivas'a giderken de buna benzer küçük bir durumla karşılaştık.
Erzincan'dan batıya hareket
ettiğimiz günün sabahı, Erzincan Boğazı'nın girişine gelir gelmez, bazı
Jandarma erlerinin ve subaylarının heyecanlı ve telâşlı bir şekilde
otomobillerimizi durdurduklarını gördük.
Durumu açıkladılar : "Dersim
Kürtleri 'boğazı tutmuşlardır. Tehlike var. Geçilemez."
Bir subay, merkeze kuvvet
gönderilmesini yazmış. O kuvvet gelince tertibat alacak, hücum edecek ve
eşkiyayı püskürterek yolu açacakmış.
Pek iyi ama, bu eşkiyanın kuvveti
nedir? Neresini nasıl tutmus? Ne kadar kuvvet ve ne vakit gelecek?
Bu sorunlar çözülünceye kadar, geri
Erzincan'a dönmek ve kimbilir nice günler beklemek gerekir. Bizim ise, işimiz
pek aceleydi. Ben Erzurum ile Sivas arasındaki yolu belli bir zamanda katedip
kararlaştırılan günde Sivas'ta bulunamazsak, şurada veya burada şu veya bu sebeple
korkup kaldığım, Sivas'ta ve başka yerlerde duyulursa, panik başlayabilir,
işler altüst olabilirdi.
O halde karar? Tehlikeyi göze alıp
yola devam etmek. Başka çaremiz de yoktu. Yalnız ufak bir tedbir almayı uygun
buldum.
Hafif makinalı tüfeklerle
silâhlanmış olan fedâkâr arkadaşlarımızdan birkaçını - şimdi bir alay komutanı
olan Osman Bey ki Tufan Bey adıyla tanınmıştır. Bunların başında idi - bir
otomobille kendi otomobilimizin önüne geçirdik. Sağdan soldan gelecek uzak
mesafedeki ateşlere aldırış etmeyerek, otomobiller, şose üzerinde sür'atle
ilerlemeye devam edecekler.
Vurulan, ölen olursa, onlarla meşgul olunmayacak... Tam şose üzerinde ve yakınında, şoseyi kapamış olan eşkıyaya rastlanırsa, hepimiz otomobillerden atlayacağız ve bunlara hücum ederek yolu açacağız. Kalanlar tekrar kullanılabilir durumdaki otomobillere binerek ve sür'atle uzaklaşarak yola devam edecekler... İşte verilen emir de buydu. . .
Vurulan, ölen olursa, onlarla meşgul olunmayacak... Tam şose üzerinde ve yakınında, şoseyi kapamış olan eşkıyaya rastlanırsa, hepimiz otomobillerden atlayacağız ve bunlara hücum ederek yolu açacağız. Kalanlar tekrar kullanılabilir durumdaki otomobillere binerek ve sür'atle uzaklaşarak yola devam edecekler... İşte verilen emir de buydu. . .
Bu tedbiri ve bu arzdaki hareketi
yerinde ve emniyetli görmeyenler bulunabilir. Gerçi bu tarihlerde Elâzığ Valisi
Ali Galip Bey'in Dersim'de dolaştığı, bazı propadganda ve tertiplere giriştiği
bilinmekte idiyse de, açıklayayım ki, ben, önce, boğazın gerçekten tutulmuş
olduğuna inanmadım.
Bunu İstanbul Hükûmeti'ne hizmet edeceklerini tahmin ettiğim bazı kimseler tarafından, sırf beni geri dönmeye mecbur etmek için kurulmuş bir plân olarak kabul ettim. İkincisi, eğer Dersim Kürtleri boğazı tutmuşlarsa, bunların alabilecekleri tertibatın, uzak tepelerden yola ateş etmekten ibaret kalması bence çok muhtemeldi.
Bunu İstanbul Hükûmeti'ne hizmet edeceklerini tahmin ettiğim bazı kimseler tarafından, sırf beni geri dönmeye mecbur etmek için kurulmuş bir plân olarak kabul ettim. İkincisi, eğer Dersim Kürtleri boğazı tutmuşlarsa, bunların alabilecekleri tertibatın, uzak tepelerden yola ateş etmekten ibaret kalması bence çok muhtemeldi.
Özet olarak, yürüdük, boğazı geçtik
ve 2 Eylül 1919 günü Sivas'a vardık. Halkın, şehrin çok uzaklarından başlayan
büyük ve parlak gösterileriyle karşılandık.
3' üncü Kolordu Komutanı olan
Salâhattin Bey, Sivas'ta bulunuyordu. Vali Paşa ile birlikte, kongreye gelen
temsilcilerin yerleştirilmesinde, Hey'et-i Temsiliye için lise binasının ve
kongrenin yapılacağı salonun hazırlanmasında, ayrıca her türlü tedbirin alınmasında,
bir konukseverlik örneği verecek şekilde mükemmel çalışmışlardır.
Refet Bey orada değildi. Nerede
bulunduğunu da kimse bilmiyordu. 7 Temmuz 1919 tarihli genelgemiz uyarınca,
kendi bölgesi olan 3' üncü Kolordu bölgesinden ayrılmaması gerekir ve özellikle
tam Sivas'ta kongre yapılacağı günlerde, orada bulunması uygun düşerdi.
Haberleşme sonunda kendisinin Ankara'da olduğu anlaşıldı. Ankara'da Kolordu
Komutanı Ali Fuat Paşa'ya "derhal ve mutlaka Sivas'a gönderilmesini"
emrettim. 7 Eylül'de geldi ve Hey'et-i Temsiliye üyesi olarak tarafımdan Kongre
Hey'eti'ne takdim edildi.
Efendiler, bizden önce gelmiş olan
temsilciler, gelişimizi beklerken, aralarında toplantılar yapmışlar ve hazırlık
olarak bazı tasarılar kaleme almışlar.
Bizim gelişimizden sonra da bazı
özel toplantılar ve görüşmeler yapılmış. Bu defa bazı kararlar da verilmiş.
Müsaade ederseniz, çok karakteristik olduğu için bu noktayı açıklayayım :
SİVAS KONGRESİ AÇILIYOR
Sivas Kongresi, 1919 Eylülünün
4'üncü Perşembe günü saat 14.00 te açıldı. Öğleden önce temsilciler arasında
bulunan ve öteden beri şahsen tanıdığım Husrev Sami Bey yanıma gelerek şöyle
bir haber getirdi : Rauf Bey ve diğer bazı kimseler Bekir Sami Bey'in evinde
özel bir toplantı yapmışlar ve beni başkan yapmamaya karar vermişler.
Arkadaşların, özellikle Rauf Bey'in böyle bir davranış içine girmesine asla
ihtimal vermedim.
Husrev Sami Bey'e itiraf edeyim ki, biraz ciddi olarak, böyle anlamsız sözleri bana getirmemesi uyarısında bulundum. Verdiği haberin aslı olmak imkân ve ihtimali bulunmadığını, arkadaşlar arasında, yanlış anlaşılmalara yol açabilecek sözler sarfedilmesinin doğru olmadığını da ekledim.
Husrev Sami Bey'e itiraf edeyim ki, biraz ciddi olarak, böyle anlamsız sözleri bana getirmemesi uyarısında bulundum. Verdiği haberin aslı olmak imkân ve ihtimali bulunmadığını, arkadaşlar arasında, yanlış anlaşılmalara yol açabilecek sözler sarfedilmesinin doğru olmadığını da ekledim.
Efendiler, ben bu kongrede başkanlık
meselesine önem vermiyordum. Başkanlığa, belki yaşlı bir zatın getirilmesinin
uygun olacağını düşünüyordum. Bu maksatla, bazı arkadaşların da düşüncelerini
yolladım. Bu arada, kongre salonuna girmeden önce koridorda Rauf Bey'e
rasladım.
Kimi başkan yapalım? dedim. Rauf Bey, âdeta heyecanlı bir sesle, zaten söylemeye hazırlanmış olduğu o anda halinden anlaşılan bir tavırla ve keskin bir dille : Sen başkan olmamalısın. dedi. Derhal Husrev Sami Bey'in verdiği haberin doğruluğuna inandım ve doğrusu üzüldüm. Gerçi, Erzurum Kongresi'nde de benim başkanlığımı sakıncalı görenler vardı.
Fakat onların nasıl kimseler olduklarını belirtmiştim. Bu defa en yakın arkadaşlarımın aynı zihniyeti açığa vurmaları beni düşündürdü. Rauf Bey'e :Anladım, Bekir Sami Bey'in evinde aldığınız kararı bana bildiriyorsun dedim ve cevabını beklemeden yanından uzaklaşarak kongre salonuna girdim.
Kimi başkan yapalım? dedim. Rauf Bey, âdeta heyecanlı bir sesle, zaten söylemeye hazırlanmış olduğu o anda halinden anlaşılan bir tavırla ve keskin bir dille : Sen başkan olmamalısın. dedi. Derhal Husrev Sami Bey'in verdiği haberin doğruluğuna inandım ve doğrusu üzüldüm. Gerçi, Erzurum Kongresi'nde de benim başkanlığımı sakıncalı görenler vardı.
Fakat onların nasıl kimseler olduklarını belirtmiştim. Bu defa en yakın arkadaşlarımın aynı zihniyeti açığa vurmaları beni düşündürdü. Rauf Bey'e :Anladım, Bekir Sami Bey'in evinde aldığınız kararı bana bildiriyorsun dedim ve cevabını beklemeden yanından uzaklaşarak kongre salonuna girdim.
Kongrenin açılmasından sonra ilk söz
alan bir yüksek zatın kongre zaptına aynen geçmiş olan şu konuşmasını dinledik
:
-
Efendim, şimdi tabiî başkanlık
meselesi söz konusu olacak. Bendeniz başkanlığın birer gün veyahut birer hafta
devam etmek üzere sıra ile yapılmasını ve üyelerin veya temsil edilen il ve
sancak adlarının baş harfleri esas alınarak alfabe sırasına uyulmasını teklif
ediyorum.
Efendiler, garip bir tesadüftür ki,
bu teklif sahibinin temsil ettiği ilin adı elif (A) ile başladığı gibi, kendi
adının ilk harfi de (A) ile başlıyordu. Ben davet sahibi sıfatıyla bir konuşma
yaparak kongreyi açtıktan sonra, geçici olarak başkanlık makamında bulunuyordum.
-
Buna neden gerek duyuluyor, efendim?
diye sordum.
Teklif sahibi : Bu şekilde işin
içine şahsiyat karışmamış olacağı gibi, eşitlik ilkesine uyulduğu için dışarıya
karşı da olumlu bir etki yapmış olur dedi.
Efendiler, ben, vatanın, teklif sahibi
ile birlikte bütün milletin ve hepimizin bir felâket çıkmazında bulunduğumuzu
gözönüne getirerek, kurtuluş çaresi olduğuna inandığım teşebbüsleri, sonsuz
güçlük ve engellere rağmen, maddî, manevî bütün varlığımla bir sonuca
ulaştırmaya çalışırken, benim en yakın arkadaşlarım daha dün İstanbul'dan
gelmiş ve tabiî olarak işin içyüzünü bilmeyen, saygı duyduğum yaşlı bir zatın
diliyle, bana şahsiyattan söz ediyorlar.
Bu teklifi oya koydum. Çoğunlukla
reddettiler. Başkan seçimini gizli oyla yaptırdım. Üç olumsuz oya karşı, beni
başkan seçtiler.
SİVAS KONGRESİNİN UĞRAşTIĞI İşLER
Sivas Kongresi'nin gündemini,
Erzurum Kongresi'nin tüzük ve bildiri metinleri ile, bizden önce Sivas'a gelmiş
olan yirmi beş kadar üyenin hazırladığı bir muhtıra oluşturacaktı.
İlk açılış günü olan 4 Eylül ile,
beşinci, altıncı günler yani üç gün, İttihatçı olmadığımızı ispat için yemin
etmek gerektiğinden, yemin formülü hazırlamakla, Padişah'a sunulacak bir yazı
yazmakla, kongrenin açılışı dolayısıyla gelen telgraflara cevap vermekle ve
özellikle, kongre siyasetle uğraşaçak mı uğraşmayacak mı konusunun tartışması
ile geçti. İçinde bulunulan mücadele ve yapılan işler siyasetten başka bir şey
değilken, bu son konuyu tartışmak, hayretle karşılanacak bir durum değil
midir?
En sonunda, Kongrenin dördüncü günü
asıl maksada geldik ve aynı günde, Erzurum Kongresi
Tüzüğü'nün metnini görüşerek hemen
bir sonuca bağladık. Çünkü, Erzurum Kongresi'nin Tüzüğü'nde yapılması gereken
değişiklikleri zaten hazırlamış ve gereken kimseleri de aydınlatmış
bulunuyorduk.
Bununla birlikte, yapılan
değişiklikler sonradan bazı itirazlara, anlaşmazlıklara, birçok yazışma ve
tartışmalara yol açtığı için, değiştirilen noktaların önemli olanlarına işaret
edeceğim :
1- Derneğin adı İarki Anadolu
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti idi. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
oldu.
2
- Hey'et-i Temsiliye, bütün Doğu
Anadolu'yu temsil eder yerine Hey'et-i Temsiliye bütün vatanı temsil eder
dendi. Mevcut üyelere altı kişi daha eklendi.
3
-Her türlü işgal ve müdahaleyi
Rumluk ve Ermenilik kurma gayesine bağlı sayacağımızdan, topyekün savunma ve
direnme ilkesi kabul edilmiştir yerine her türlü işgal ve müdahalenin özellikle
Rumluk ve Ermenilik kurma gayesine yönelmiş faaliyetin reddi konularında
topyekûn savunma ve direnme ilkesi kabul edilmiştir denildi.
Bu iki cümlede anlam bakımından
elbette büyük fark vardır. Birincisinde İtilâf Devletlerine karşı düşmanca tavır
alma ve direnmeden söz edilmiyor. İkincisinde bu husus açıklık kazanıyor.
4
- Tüzüğün dördüncü maddesinde yer
alan konu oldukça tartışmalı geçti. Madde şuydu :
Osmanlı Hükûmeti'nin yabancı
devletlerin baskısı karşısında, buraları (yani Doğu illerini) bırakmak ve
ilgilenmemek zorunda kaldığı anlaşılırsa, alınacak idarî, siyasî, askerî
tedbirlerin tayin ve tespiti yani geçici bir vekalet kurma konusu.
Sivas Kongresi Tüzüğü'nün bu
maddesindeki buraları yerine yurdumuzun her hangi bir parçasını bırakmak ve
ilgilenmemek şeklinde daha geniş ve genel bir kayıt kondu.
AMERİKAN MANDASI İÇİN PROPAGANDALAR
AMERİKAN MANDASI İÇİN
PROPAGANDALAR
Bundan sonra, 8 Eylül toplantısında
sözünü ettiğim muhtıra ele alındı. Bu muhtırada başlıca Amerikan mandası
üzerinde duruluyordu.
O günlerde, İstanbul'dan gelen bazı
kimseler Amerikalı Mistez Brown (Bravn) adında bir gazeteciyi de Sivas'a
getirmişlerdi.
Bu konu üzerinde kongrede geçen
görüşmelere yer vermeden önce,yüksek hey'etinizi yeterince aydınlatabilmek
için, bazı, ön bilgiler arz edeyim. Bu bilgiler, Erzurum'dan beri başlayan bazı
haberleşmelerden daha iyi anlaşılacağı için, onları olduğu gibi sunacağım :
Güvenlikle ilgili ve çok ivedi
Amasya, 25/26.7.1919
Erzurum'da 3' üncü Ordu Müfettişliği
Kurmay Başkaılığı'na
1-Mustafa Kemal Paşa'ya özel : Bu
gün 25 Temmuz 1919 akşamı Bekir Sami Beyefendi
Amasya'ya geldiler. Kendileri ile
uzunca bir süre görüşmek şerefine eriştim. Mustafa Kemal Paşa'ya ve Rauf
Beyefendi'ye saygılarını sunarlar. Kendisi aşağıdaki düşüncelerini arz
etmekliğimi rica etmiştir.
2 - Bağımsızlık, elbette istenir ve
tercih edilir. Ancak, tam bağımsızlık istediğimiz takdirde, vatanın birçok
parçalara ayrılacağı kesin ve şüphesizdir. İu halde, iki üç ili içine almaktan
ibaret olacak bağımsızlığa, vatanımızın bütünlüğünü garanti altına alacak
yabancı bir devletin himayesi (mandaterlik) elbette tercih edilir. Osmanlı
ülkesinin tamamını içine alan meşruluğumuz ve dışarıdaki temsil hakkımız
eskiden olduğu gibi devam etmek şartıyla, belirli süre için Amerika mandasını
istemeyi milletimiz için en yararlı bir çözüm şekli olarak kabul ediyorum.
Bu konuda Amerika temsilcisiyle görüştüm. Birkaç kişinin değil,bütün bir milletin sesini Amerika'ya duyurmak
Bu konuda Amerika temsilcisiyle görüştüm. Birkaç kişinin değil,bütün bir milletin sesini Amerika'ya duyurmak
gerektiğini söyledi ve aşağıdaki
şartlar çerçevesinde Wilson'a, Senato'ya ve Amerikan Kongresi'ne başvurulmasını
teklif etti :
a)
Adil bir hükumetin kurulması,
b)
Öğretim ve eğitimin yayılması ve
genelleştirilmesi,
c)
Din ve mezhep hürriyetinin
sağlanması,
d)
Gizli anlaşmaların kaldırılması
e)
Bütün Osmanlı ülkesini sınırları
içine alacak şekilde, Amerikan Hükûmeti'nin bizi kumandası altına almayı kabul
etmesi.
3
- Bundan başka kongremizin seçeceği
bir hey'eti, Amerika'ya bir zırhlı ile göndermeyi de temsilci üzerine
almıştır.
4
- Bekir Sami Bey, daha bir iki gün
buralarda kalacağından, her türlü emir ve talimatın benim aracılığımla
gönderilmesini, özellikle Sivas Kongresi'nin ne zaman toplanacağının ve
kendilerinin o güne kadar nerede beklemesinin uygun olacağının bildirilmesini
istirham eylemekte olduğu.
5' inci Kafkas Tümeni Komutan Vekili
Arif
İifre İvedi ve kişiye özel
Erzurum
Amasya'da 5' inci Tümen
Komutanlığına
1- İimdi Amasya'da bulunan eski Vali
Bekir Sami Beyefendi'ye özel : Zâtıâlîlerinin telgrafından çok yararlandık,
Toplanmış bulunan Vilâyat-ı İarkiye Kongresi hemen her tarafta kendi
memleketleri halkınca etkili,hatırı sayılır ve söz sahibi olarak tanınmış
kimselerden kurulmuş yetkili bir hey'et durumundadır.
Bu kongrede, şimdiye kadar yapılan görüşmelerde, devlet ve milletin istiklâlinin bölünmezliği ısrarla savunulmaktadır. Bu bakımdan, bizce de daha şartları ve niteliği belirsiz olan bir Amerika mandaterliğinden kongrede doğrudan doğruya söz edilmesi pek sakıncalı olacağından, zâtıâlîlerinin İstanbul'da temasta bulunduğu kimselerle yaptığı görüşmelere dayanarak aşağıdaki noktaların açıklanmasını ve bizleri hemen aydınlatmanızı özellikle rica ederiz.
Bundan önce de doğrudan doğruya İstanbul'dan gelen bu konudaki bilgiler şüpheli görüldüğünden, aynı esaslar çerçevesinde açıklama istendiği gibi, 21 Temmuz 1919 tarihinde Sivas'ta Refet Bey vasıtasıyla İstanbul'dan alınan bilgilerde de yine şüpheli noktalar bulunduğundan, oradan da şartlar hakkında kestirmeden açıklama istenmiştir.
Bu kongrede, şimdiye kadar yapılan görüşmelerde, devlet ve milletin istiklâlinin bölünmezliği ısrarla savunulmaktadır. Bu bakımdan, bizce de daha şartları ve niteliği belirsiz olan bir Amerika mandaterliğinden kongrede doğrudan doğruya söz edilmesi pek sakıncalı olacağından, zâtıâlîlerinin İstanbul'da temasta bulunduğu kimselerle yaptığı görüşmelere dayanarak aşağıdaki noktaların açıklanmasını ve bizleri hemen aydınlatmanızı özellikle rica ederiz.
Bundan önce de doğrudan doğruya İstanbul'dan gelen bu konudaki bilgiler şüpheli görüldüğünden, aynı esaslar çerçevesinde açıklama istendiği gibi, 21 Temmuz 1919 tarihinde Sivas'ta Refet Bey vasıtasıyla İstanbul'dan alınan bilgilerde de yine şüpheli noktalar bulunduğundan, oradan da şartlar hakkında kestirmeden açıklama istenmiştir.
a)
Tam bağımsızlık istendiği takdirde,
vatanın birçok parçalara ayrılacağı kesin ve şüphesizdir, buyuruluyor. Bu
görüşün kaynağı nedir?
b)
Vatanın bütünlüğünden maksat,
memleketin bütünlüğü mü, yoksa hakimiyet hakları mıdır?
c)
Osmanlı ülkesinin tamamını içine alan
meşruluğumuz ve dışarıdaki temsil edilme hakkımız eskiden olduğu gibi devam
etmek şartiyle mandaterlik istemeyi en yararlı bir çözüm olarak kabul
buyuruyorsunuz, Ancak, temsilcinin ileri sürdüğünü bildirdiğiniz maddeler ile
bu şekil biribiri ile çelişmiş görünüyor.Çünkü, meşruluğumuz eskiden olduğu
gibi devam ettiği takdirde, hükûmet, yasama gücünün güvenine sahip ve
denetimine tâbî bir hey'etten ibaret olur ki, artık bu hey'etin kuruluşunda
Amerika'nın müdahalesi ve etkisi olamaz.
Bu durumda ya meşruluk devam edecektir ve Amerika'dan âdil bir hükümetin kurulmasını istemeye gerek yoktur. Yahut da, istendiğine göre, meşruluğun devamı sözden ibaret kalır.
Bu durumda ya meşruluk devam edecektir ve Amerika'dan âdil bir hükümetin kurulmasını istemeye gerek yoktur. Yahut da, istendiğine göre, meşruluğun devamı sözden ibaret kalır.
d)
Öğretim ve eğitimin yayılmasından ve
genelleştirilmesinden maksat nedir? İlk anda hatırımıza gelen, memleketin her
tarafında Amerikan okullarının açılmasıdır. Çünkü daha şimdiden yalnız Sivas'ta
yirmi beş kadar okul açmışlardır ki, yalnız bir tanesinde bin beş yüz kadar
Ermeni öğrenci vardır. Bu durum karşısında Osmanlı ve İslâm ve öğretim ve
eğitiminin yayılması ve genelleştirilmesi ile bu teşebbüs nasıl
bağdaştırılacaktır.
e)
Din ve mezhep hürriyetinin
sağlanması maddesi de önemlidir. Patrikhanelerin imtiyazları devam ederken
bunun farklı yanı ve anlamı nedir?
f)
Temsilcinin beşinci madde olarak
sözünü ettiği bütün Osmanlı ülkesinin sınırları ne demektir? Yani savaştan
önceki sınırlarımız mıdır? Eğer bu deyim içinde Suriye ve Irak da varsa,
Anadolu halkı Arabistan adına mandaterlik isteğine hak ve yetkisi olabilir
mi?
g)
Bugünkü hükûmetin politikası nedir?
Tevfik Paşa neden Londra'ya gitti? Amerikalılar gibi İngilizlerin de ayrıca bir
mandaterlik politikası güttükleri anlaşılıyor. Aralarındaki fark nedir? Hükümet
Amerikan mandası için ne düşünüyor? Yani buna eğilimli mi, yoksa isteksiz mi?
Amerikalılar neden Ermenistan mandaterliğini bıraktılar? Amerikalılar mandayı
almaya ne dereceye kadar yatkın ve isteklidirler?
2 - Sivas Kongresi'nin toplanması,
Erzurum Kongresi'nin sonucuna bağlıdır. Bununla ayrıca uğraşılmaktadır.. Yüksek
şahsiyetlerinin bunu beklemek üzere ya Tokat'ta yahut Amasya'da bulunmaları
uygundur. Saygılarımızı sunarız.
Mustafa Kemal
Güvenlikle ilgili Amasya,
30.7.1919
İvedi
3' üncü Ordu Müfettişliği Kurmay
Başkanlığı'na
1-Mustafa Kemal Paşa'ya özel; Bekir
Sami Bey'den alınan cevap aşağıda arz olunur :
a)
Tam bağımsızlık istendiği takdirde,
vatanın birçok bölgeye ayrılacağı ve birkaç mandaya tabi tutulacağımız Dörtler
Komisyonu'nca kararlaştırılmıştır.Bu bakımdan ve buna engel olmak için,
Amerikan temsilcisi, bir manda istemenin en uygun olacağını söylemiştir.
b)
Yalnız hakimiyet hakları söz
konusudur; yurt bütünlüğümüzün korunması temel ilkedir.
c)
Amerika'dan herhangi şekilde bir
hükumet istemeyeceğiz. Amerika'ya adil bir hükumet kuracağımız konusunda
güvence vereceğiz. Anayasamızın hükümleri yürürlükte kalmak, Hanedan'ın her
türlü hüküm sürme haklarına dokunulmamak ve korunmak, eskiden olduğu gibi
dışarıda temsilcilerimiz bulunmak şartıyla,Amerikan Hükûmeti'nin mutluluğumuza
ve gelişmemize yardımcı olmasını isteyeceğiz. İsteyeceğimiz manda şekli
budur.
d)
Öğretim ve eğitimin yayılmasından ve
genelleştirilmesinden maksat Amerikan okullarının köylerimize kadar girmesine
izin vermek değil, millî ve islâmî öğretim ve eğitimi yaymaya ve
genelleştirmeye çalışacağımız konusunda kendilerine söz vermekle birlikte
yardımlarını istemektir. Mandaterliği Amerikan misyonerlerine değil Amerikan
Hükümeti'ne vermek istiyoruz.
e)
Din ve mezhep hürriyeti esasen dinî
ve islâmî ilkelerimizin gereğidir;Amerikan kamuoyu bu gerçeği bilmediği için,
kendilerine bu konuda güvence vermek istiyoruz. Temsilcinin sözünü ettiği
sınırlar savaştan önceki sınırlarımızdır.Suriye ve diğer memleketler üzerinde
bizim mandaterlik isteğine yetkimiz olup olmaması kongrece çözülecek bir
sorundur. Esasen Suriye ve Irak'ta Amerikan hey'etleri halk oyuna başvurdular.
Suriye ve Filistin'de bağımsız bir Arap hükûmeti kurulmasını istemekle
birlikte, Amerikan mandasını ötekilerden daha üstün tuttuklarını gösterdiler.
f)
Bugünkü hükûmet daha yeni
kurulduğundan politikası belli değildir. Ancak, daha önceki hükûmetlerin
siyasetleri güçsüzlük ve İtilâf kuvvetlerinin her emrine boyun eğmekti. Tevfik
Paşa, Londra'ya gitmeyerek Ferit Paşa ile geri dönmüştür.Amerika, Ermenistan
hükûmeti belli olmadan yalnız oralarda dolaşan heyetlerinin verdiği raporlara
göre, büyük bir Ermenistan'ın kurulmasına maddî olarak imkân bulunmadığı
görüşündedir. Manda konusundaki aynntılı bir rapor posta ile gönderilmek
üzeredir.
g)
İimdilik tarafınızdan yapılacak
tebligatı beklemek üzere Tokat'ta bulunacağım. Amasya ve Tokat ile ilçelerde
gerekli tebliğlerde bulunmakta ve bunların iyi sonuçlar vereceğini ümit
etmekteyim. Hepinize saygılarımı sunarım, efendim.
5' inci Tümen Komutanı
Arif
şifre Erzurum, 1.8.1919
Kişiye özel
Amasya'da 5' inci Tümen
Komutanlığı'na
Bu telgrafın hemen Bekir Sami
Beyefendi'ye ıılaştırılması ve cevabının acele olarak alınması rica
olunur.
Bekir Sami Beyefendi'ye Özel:
İlgi : 3.7.1919.
Amerikan mandası hakkındaki son
açıklamalarınızı öğrendik. Bu şartlara göre aslında korkulacak bir şey olmamak
lâzım. Bununla birlikte daha bir nokta hakkındaki yüksek görüşlerinizi de almak
istiyoruz. Lehimizde bu kadar elverişli şartlar ileri sürülmesine yatkın
bulunacak olan Amerikan Hükumeti, böyle bir mandaterliği kabul etmesine yani
buna katlanmasına karşılık,Amerika adına ne gibi yarar ve çıkarlar sağlamış
olacaktır? Bununla kendi hesaplarına elde edecekleri sonuç nedir? Bu konudaki
yüksek düşünce ve bilgilerinizle de bizi aydınlatmanızı acele bekleriz,
efendim.
Mustafa Kemal
Amasya, 3.8.l919
3' cü Ordu Müfettişliği Kurmay
Başkanlığı'na
Bekir Sami Bey'den alınan cevap
aşağıda arz olunur :
Mustafa Kemal Paşa'ya Özel :
Amerikalılarla şimdiye kadar yapılan görüşmeler tabiatıyla hep özel bir şekilde
olmuş ve sırf bir varsayımdan ibaret kalmış olduğu için, mandaterliklerin her
iki tarafa yükleyeceği şartlar üzerinde durulmamıştır. Mümkünse, hazırlıklara
başlanarak Sivas Kongresi'nin bir an önce açılması gereğini özet olarak arz
ederim.
Kurmay Yarbay Arif
Mustafa Kemal Paşa
Hazretleri'ne
Saygıdeğer Efendim,
Memleketin siyasî durumu en son
kertesine geldi. Kendimize bir yön çizebilmek için, Türk milletinin zarını atıp
olumlu bir durum alma zamanı ise geçmek üzere bulunuyor.
Dış durum İstanbul'da şöyle
görünüyor :
Fransa,İtalya, İngiltere,
Türkiye'nin mandaterlik meselesini Amerikan Senatosu'na resmen teklif etmiş
olmakla birlikte, Senato'nun bu teklifi kabul etmemesi için bütün güçlerini
kullanıyorlar. Taksimden pay kaçırmak elbette işlerine gelmiyor.
Suriye'de aradığını bulamayan
Fransa, zararını Türkiye'den kapatmak istiyor. İtalya namuslu bir emperyalist
olduğundan, savaşa ancak Anadolu'nun bölüşülmesinde pay almak için girdiğini
açıktan açığa söylüyor. İngiltere'nin oyunu biraz daha incedir.
İngiltere, Türk'ün birliğini,
çağdaşlaşmasını, gerçek bir bağımsızlık kazanmasını, gelecekte bile istemiyor.
Yeni imkân ve görüşlerle ;tamamen çağdaş ve kuvvetli bir Müslüman - Türk
hükûmeti başında hilâfet de olursa, İngiltere'nin elindeki müslüman esirleri
için kötü bir örnek olur. İngiltere Türkiye'yi bütünü ile ele geçirebilse,
kafasını kolunu koparır, birkaç yılda sadık bir sömürge durumuna sokar. Buna,
memleketimizde en başta ve özellikle dinî sınıflar çoktan taraftardırlar.
Fakat bunu Fransa ile dövüşmeden
yapabilmek mümkün olamayacağından taraftar olamaz. Fakat, Türkiye'yi bütün
olarak korumak gereği duyulursa, yani bölüşmenin büyük askerî fedakârlıklarla
yapılabileceğini anlarsa Lâtinleri sokmamak için Amerikan görüşünü tutar ve
destekler.Nitekim İngiliz siyasetçileri arasında zaten bu görüşe eğilimli
olanlar vardır. Morisson (Morison) gibi ünlü kimseler Amerika'nın Türkiye'de
manda kurmasmı istiyorlar.
Başka bir çözüm yolu da, Türkiye'yi
Trakya'dan, İzmir'den, Adana'dan, belki de Trabzon'dan ve hele İstanbul'dan
yoksun bıraktıktan sonra, eski Kapitülasyonları ve boğulmaya mahkûm iç
sınırlarıyla başbaşa bırakmak.
Biz İstanbulda, kendimiz için, bütün
eski ve yeni Türkiye sınırlarını içine almak üzere geçici bir Amerikan
mandasını Kehven-i şerolarak görüyoruz. Dayandığımız noktalar şunlardır :
1- Aramızda, hangi şartlar altında
olursa olsun, Hristiyan azınlıklar kalacaktır. Bunlar hem Osmanlı vatandaşı
olma haklarından yararlanacaklar hem de dışarıda bir Avrupa devletine dayanarak
karışıklık çıkaracaklar, sürekli olarak müdahaleye yol açacaklar ve zaten
göstermelikten ibaret olan bağımsızlığımızdan azınlıklar adına her yıl bir
parça daha kaybedeceğiz.
Güçlü bir hükûmet ve çağdaş bir
idare kurulabilmesi için, patrikhanenin siyasî imtiyazla, azınlıkların kuvvetli
devletler vasıtasıyla yaptıkları sürekli tehditler ortadan kalkmalıdır. Küçük
ve zayıf bir Türkiye bunu başaramayacaktır.
2
- Biribirini yok eden, çıkar
sağlama, hırsızlık, macera ve şöhret için yaşayanların hırsını doyuran bu
hükûmet anlayışı yerine, milletin refah ve kalkınmasını sağlayabilecek, halkı
ve köyleri, sağlığı ve zihniyeti ile çağdaş bir halk durumuna getirebilecek bir
hükûmet anlayış ve uygulamasına ihtiyacımız var.Bunun için gerekli olan paraya
uzmanlığa ve kudrete sahip değiliz. Siyasî dış borçlar, siyasî esareti
artırıyor. Taraf tutma, cahillik ve çok konuşmaktan başka olumlu bir sonuç
veren yeni bir hayat yaratamıyoruz.
Bugünkü hükûmet, adamlarını takdir
etmese bile, halkı ve halk hükûmeti kurulmasını yararlı gören Filipin gibi
vahşî bir memleketi, bugün kendi kendini idareye muktedir çağdaş bir makine
haline koyan Amerika, bu konuda çok işimize geliyor. On beş yirmi yıl sıkıntı
çektikten sonra yeni bir Türkiye'yi, her ferdi öğrenimi ve zihniyetiyle gerçek
bağımsızlığı kafasında ve cebinde taşıyan bir Türkiye'yi, ancak yeni dünyanın
kabiliyeti yaratabilir.
3
- Yabancı devletlerin Türkiye
üzerindeki rekabetlerini ve kuvvetlerini memleketimizden uzaklaştırabilecek bir
yardımcıya ihtiyacımız var. Bunu ancak Avrupa dışında ve Avrupa'dan daha güçlü
bir elde bulabiliriz.
4
- Bugünkü oldu bittileri ortadan
kaldırmak ve davamızı sür'atle dünyaya karşı savunabilmek için, gerekli güce
sahip bir devletin yardımını istemek lâzımdır. Yayılma siyaseti güden
Avrupa'nın başvurduğu binbir yol ve alçakça siyasetine karşı böyle bir vekil
olarak Amerika'yı kendimize kazanarak ortaya atabilirsek, Doğu Meselesi'ni de
Türk Meselesi'ni de gelecek için kendimiz çözümlemiş olacağız.
Bu sebeplerden dolayı, bir an önce
istememiz gereken Amerikan mandası da, elbette sakıncasız değildir.
Haysiyetimizden epeyce fedakârlık etmek mecburiyetinde bulunuyoruz. Yalnız,
bazılarının düşündüğü gibi, Amerika'nın resmî sıfatında dinî eğilim ve taraf tutma
yoktur. Hristiyanlara para verecek misyoner kadın Amerika'sı, Amerika'nın
yönetim mekanizmasında bir yer tutmaz. Amerika'nın yönetim mekanizması dinsiz
ve milliyetsizdir. O, türlü cins ve mezhepten insanları çok uyumlu ve kaynaşmış
olarak bir arada tutmanın yolunu biliyor.
Amerika, Doğu'da mandaterlik yapmak
Avrupa'da başına dert açmak niyetinde değildir. Fakat onların onur meselesi
yaptıklan şey, yöntemleri ve idealleri ile Avrupa'dan daha üstün bir milet
olmak iddiasıdır. Bir millet içtenlikle Amerikan milletine başvurursa,
Avrupa'ya, girdikleri memleket ve milletin yararına nasıl bir idare
kurduklarını göstermek isterler.
Amerikan
resmî mahfillerinin önemli şahsiyetleri arasında epey lehimize bir hava oluştu.
İstanbul'a Ermeni dostu olarak gelen birçok hatırı sayılı Amerikalı, Türk dostu
ve Türk propagandacısı olarak döndüler.
Bu akımı temsil eden resmî ve gayrî
resmî Amerikan görüşünün altında yatan gizli düşünce şudur : Türkiye'yi
parçalamamak, eski sınırları içinde bir bütün halinde olduğu gibi korumak
şartıyla genel ve tek bir mandaya bağlamak. Suriye, Amerikan Komisyonu orada
iken, genel bir kongre toplayarak Amerika'yı istemiştir. Suriye'nin bu isteği
Amerika'da çok iyi karşılanmıştır.
Amerika, bizim topraklarımız
üzerinde Ermenistan kurmaya niyetli görünmüyor. Eğer mandayı alırlarsa, bütün
milletleri eşit şartlar altında bir memleket evdâdı olarak kabul edip
alacaklarını önemli çevrelerden haber aldım.
Ne var ki, Avrupa, mutlaka bir
Ermenistan meselesi ortaya çıkarmak - özellikle İngiltere - Ermenilere tavizler
vermek istiyor. Amerikan kamuoyunda zulüm görmüş Ermeniler adına bir oyun
oynamaya çalışıyor. Avrupa korkusu bizim fikir adamlarını düşündürüyor. Reşat
Hikmet Bey gibi, Câmi Bey gibi,hattâ millî birliğe şekil veren diplomatlarımızın,
Ermeni meselesi için bir çözüm yolu tavsiyeleri var. Resmen size
yazılıyor.
Çok tehlikeli anlar geçiriyoruz.
Anadolu'daki mücadeleyi dikkat ve sevgiyle izleyen bir Amerika var. Hükûmet ve
İngilizler, bunun Hristiyanları öldürmek,İttihatçılar getirmek için yapılan bir
hareket olduğu düşüncesini Amerika'ya elbirliği ile benimsetmeye
çalışıyorlar.
Her an bu Millî Mücadele'yi
durdurmak için kuvvet gönderilmesi tasarlanıyor; bunun için İngilizleri
kandırmaya çalışıyorlar. Millî Mücadele sür'atle ve olumlu isteklerle kendini
ortaya koyarsa ve Hristiyan düşmanlığı gibi bir rengi de olmazsa Amerika'da
hemen destek bulacağını yine çok önemli çevreler garanti ediyorlar.
Sivas Kongresi toplanıncaya kadar,
Amerikan komisyonunu alıkoymaya çalışıyoruz. Hattâ, kongreye Amerikalı bir
gazeteci göndermeyi de belki başarabileceğiz.
İşte bütün bunlar karşısında,
dâvâmızda bize yardımcı olabilmesi için, bu fırsat dakikalarını kaybetmeden,
bölüşülme ve çözülme korkusu karşısında, kendimizi Amerika'ya başvurmaya mecbur
görüyoruz Vasıf Bey kardeşimizle bu hususta birleştiğimiz noktaları kendisi de
ayrıca yazacaktır.
Türkiye'yi azim ve irade sahibi
geniş görüşlü bir iki kişi belki kurtarabilir. Macera ve boğuşma devri artık
geçmiştir.Gelecek için kalkınma ve birlik savaşı açmaya mecburuz. Sınırlarında
bu kadar çok evladı ölen zavallı memleketimizin düşünce ve medeniyet savaşında
kaç tane şehidi var.Biz Türkiye'nin hayırlı evlâtlarından, yarının kurucuları
olmalarını istiyoruz. Sizin, Rauf Bey kardeşimizle birlikte, temelleri bile
çöken zavallı memleketimiz için uzakları görerek düşünüp çalışmanızı
bekliyoruz.
Saygılarımı gönderir, başarınıza dua
ederim. Millî dâvâda canıyla başıyla çalışanlar arasında, sade bir Türk
askerinin alçak gönüllülüğü ile, sizinle birlikte olduğumu ifade ederim.
10.8.1919
Halide Edip
Afyonkarahisar 13.8.1969
15' inci Kolordu Komutanlığı'na
Mustafa Kemal Paşa'ya özel :
İstanbul'daki çeşitli partilerin birleşerek Amerika hey'etine verilmek üzere
aldıkları kararlar aşağıda arz olunur :
1- Ermenistan için Türkiye'nin doğu
sınırları üzerinde Ermenilerin işine yarayacak bir toprak parçası vermeye Doğu
illerindeki Türklerin ve orada iş başında bulunan büyüklerin, bu bölgenin
gelecekteki refahını ve serbestçe gelişmesini düşünerek razı olabilecekleri
görüşünde olduklarını, yalnız bu görüşlerini, oradaki Kürtlerle işbirliği
yapmış olmaları ve Kürtlerin de Ermenilere toprak verme düşüncelerine
kesinlikle karşı bulunmaları dolayısıyla açığa vurmak istemediklerini ve hattâ
açığa vursalar bile, oradaki Türk çoğunluğunun, aşağıdaki şartların yerine
getirileceği konusunda kendilerine güvence verilmedikçe bu düşüncede Kürtlerden
ayrılmayacaklarını zannettiklerini tespit etmiştir.
İöyle ki Birincisi,Türk ve Kürt çoğunluğunun ve aralarındaki diğer azınlıkların yaşadıkları toprakların bütünlüğü; ikincisi, Türk bağımsızlığının tam olarak tanınması ve fiilen garanti edilmesi; üçüncüsü, Türkiye'nin çağdaş medeniyete ulaşabilmesi için serbestçe gelişmesine engel olan kayıtların kaldırılmasıyla Wilson prensiplerinde vadedildiği üzere, bağımsızlıklarından ve haklarından en güvenli bir şekilde yararlanmasına imkân verilmesi; dördüncüsü, bu hususlarda ve Türklerin gelişmelerinin çabuklaştırılmasında Amerika'nın bize yardımcı olacağını, Cemiyet-i Akvam 'a karşı üstlenmesi.
İöyle ki Birincisi,Türk ve Kürt çoğunluğunun ve aralarındaki diğer azınlıkların yaşadıkları toprakların bütünlüğü; ikincisi, Türk bağımsızlığının tam olarak tanınması ve fiilen garanti edilmesi; üçüncüsü, Türkiye'nin çağdaş medeniyete ulaşabilmesi için serbestçe gelişmesine engel olan kayıtların kaldırılmasıyla Wilson prensiplerinde vadedildiği üzere, bağımsızlıklarından ve haklarından en güvenli bir şekilde yararlanmasına imkân verilmesi; dördüncüsü, bu hususlarda ve Türklerin gelişmelerinin çabuklaştırılmasında Amerika'nın bize yardımcı olacağını, Cemiyet-i Akvam 'a karşı üstlenmesi.
2
- Boşaltılacak topraklardan çıkarılacak
olan Türk ve Kürtlerin gönderildikleri yeni topraklarda derhal
yerleştirilmeleri ve bu topraklardan hemen yararlanmalarını sağlamak için
Amerika'nın yardım etmesi.
3
- O çevrede ve özellikle Erzincan ve
Sivas arasında yoğun olarak bulunan Ermeniler'in yine Ermenistan sınırları
içine gönderilmelerinin sağlanması.
4
- Ermenistan adına ve hesabına gerçekleşmesini
muhtemel gördüğümüz toprak verme durumu, bağımsız bir Ermenistan adına değil,
ancak büyük ve medenî bir devletin mandası altında gelişecek çağdaş bir devlet
adına olacaktır. Çünkü,bugünkü Ermenistan'a toprak bırakmak, Türkiye'nin başına
ikinci bir Makedonya derdi açmak demek olduğu gibi, Kafkasya için de bir gaile
çıkarmak demektir.
5
- Bütün bunlar tartışılabilir bir
"teklif" niteliğindedir. Ancak, bunların kesin bir şekil alabilmesi,
memleketteki hey'etlerle temas kurmaya bağlı ise oraya Amerikan hey'etinden
birinin gönderilmesi şarttır.
6
- Ve en son olarak konunun kanunî ve
meşru bir şekle sokulması için Osmanlı Millî Meclisi'ne götürülmesi
tabiîdir.
12'nci Kolordu Komutanı
Salâhattin
İifre Erzurum, 21.8.1919
Kişiye özel
12' nci Kolordu Komutanlığı'na
20' nci Kolordu Komutanlığı'na
(Yalnız 12'nci Kolordu). İlgi :
13.8.1919.
İstanbul'da çeşitli partilerin
Amerikan Komisyonu'na verilmek üzere aldıkları kararlar, burada
Hey'et-i Temsiliye'mizce son derece
üzüntü ve esefle karşılandı. Çünkü, birinci maddede
Ermenistan'a Doğu illerimizden
toprak verilmesi söz konusu olmaktadır.
Oysa, ezici çoğunluğu Türk ve Kürt olan bu illerden bir karış toprağın bile Ermeniler hesabına yazılmasının, bugün için uygulamada mümkün olamayacağı şöyle dursun, unsurlar arasındaki nefret ve öcalma duygusunun dehşet ve şiddeti, Osmanlı Ermenilerinin dönmeleri halinde bile iller içinde yoğun olarak yerleştirilmelerini tehlikeli göstermektedir.
Bu bakımdan, suçlu olmayan Osmanlı Ermenilerine gösterilecek en büyük kolaylık, adaletli ve eşit şartlar altında vatanlarına dönmelerini kabulden başka bir şey olamayacaktır. Üçüncü maddede, Erzurum ve Sivas arasında yoğun bir Ermeni topluluğu bulunduğu hayali,bilgisizlik ve vukufsuzluktan başka birşey değildir :
Harpten önce bile, buralarda oturanların büyük çokluğu Türk, birazı Zaza denilen Kürtlerden ve pek azı da Ermenilerden ibaretti. Bugün artık varlığından söz edilecek sayıda Ermeni yoktur.
O halde, bu gibi
Oysa, ezici çoğunluğu Türk ve Kürt olan bu illerden bir karış toprağın bile Ermeniler hesabına yazılmasının, bugün için uygulamada mümkün olamayacağı şöyle dursun, unsurlar arasındaki nefret ve öcalma duygusunun dehşet ve şiddeti, Osmanlı Ermenilerinin dönmeleri halinde bile iller içinde yoğun olarak yerleştirilmelerini tehlikeli göstermektedir.
Bu bakımdan, suçlu olmayan Osmanlı Ermenilerine gösterilecek en büyük kolaylık, adaletli ve eşit şartlar altında vatanlarına dönmelerini kabulden başka bir şey olamayacaktır. Üçüncü maddede, Erzurum ve Sivas arasında yoğun bir Ermeni topluluğu bulunduğu hayali,bilgisizlik ve vukufsuzluktan başka birşey değildir :
Harpten önce bile, buralarda oturanların büyük çokluğu Türk, birazı Zaza denilen Kürtlerden ve pek azı da Ermenilerden ibaretti. Bugün artık varlığından söz edilecek sayıda Ermeni yoktur.
O halde, bu gibi
dernekler yetkilerini bilmeli ve bir
iş yapmak isterlerse, hiç olmazsa Harbiye ve Hariciye Nezaretleri'nin barış
hazırlıkları dolayısıyla yaptıkları resmî istatistik ve grafiklere olsun
başvurmak zahmetinden kaçınmamalıdırlar. Bu telgrafın aynen İstanbul'a
gönderilmesini rica ederiz.
Mustafa Kemal
Güvenlikle ilgili
Ankara,14.8.1919
3' üncü Ordu Müfettişliği Kurmay
Başkanlığı'na
1- Mustafa Kemal Paşa'ya (özel) :
İstanbul'a gönderilmek üzere yazmış olduğunuz son cevaplarınız, yerine
ulaştırılmış ve buna cevap olarak basılı bir raporla, Ahmet Rıza Bey, Ahmet
İzzet, Cevat, Çürüksulu Mahmut Paşalar, Reşat Hikmet, Câmi, Reşit Sadi Beyler,
Esat Paşalar gibi pek çok şahsiyetin düşüncelerine uygun olan Kara Vasıf'ın
yani Cengiz'in ve Halide Edip Hanım'ın görüşlerinin yer aldığı uzun mektuplar
geldi.
Bunlar sıra ile özetlenerek arz edileceği gibi, asılları da Sivas'a gönderilecektir. Bunların hepsinde bir yardıma ihtiyaç duyulduğu ve bu yardımın Amerika tarafından yapılmasının en az zararlı yol olarak kabul ve uygun bulunduğu şeklinde bir gerekçe ileri sürülmektedir.
Basılı rapor, Câmi, Rauf, Ahmet, Reşit Hikmet, Reşit Sadi Bey'ler ile Halide Hanım, Kara Vasıf, Esat Paşa, bütün parti ve derneklerin düşünceleri yoklandıktan sonra büyük çoğunluğun görüşüne göre düzenlenmiştir. Vakit varmış. Kongrede bir an önce iş görmek,Amerikalılar gitmeden tebligat yapılmak gerekirmiş. Amerikalıları oyalayarak hareketleri geciktirilmeye çalışılıyormuş. Kongre hemen kesin bir karar verebilir mi? sorusuyla Amerikalılar bu düşünceyi benimsediklerini hissettiriyorlarmış. Kongrenin toplanmasını çabuklaştırmanız rica olunur.
Bunlar sıra ile özetlenerek arz edileceği gibi, asılları da Sivas'a gönderilecektir. Bunların hepsinde bir yardıma ihtiyaç duyulduğu ve bu yardımın Amerika tarafından yapılmasının en az zararlı yol olarak kabul ve uygun bulunduğu şeklinde bir gerekçe ileri sürülmektedir.
Basılı rapor, Câmi, Rauf, Ahmet, Reşit Hikmet, Reşit Sadi Bey'ler ile Halide Hanım, Kara Vasıf, Esat Paşa, bütün parti ve derneklerin düşünceleri yoklandıktan sonra büyük çoğunluğun görüşüne göre düzenlenmiştir. Vakit varmış. Kongrede bir an önce iş görmek,Amerikalılar gitmeden tebligat yapılmak gerekirmiş. Amerikalıları oyalayarak hareketleri geciktirilmeye çalışılıyormuş. Kongre hemen kesin bir karar verebilir mi? sorusuyla Amerikalılar bu düşünceyi benimsediklerini hissettiriyorlarmış. Kongrenin toplanmasını çabuklaştırmanız rica olunur.
20' nci Kolordu Komutanı
Ali Fuat
Bu telgrafta sözü edilen uzun
mektuplar günlerce telleri işgal eden şifrelerle verildi. Birbirine ekli olan o
şifrelerden biri de şuydu :
Güvenlikle ilgili
Kişiye özel Ankara,17.8.1919
3'üncü Ordu Müfettişliği Kurmay
Başkanı Kâzım Beyefendi'ye
Mustafa Kemal Paşa
Hazretleri'ne(özel):16.7.1919tarih ve 880 sayılı şifrenin dokuzuncu maddesinin
ekidir :
Kara Vasıf'ın 10 numaralı madde
hakkında ek olarak verdiği bilgi :
1- Bir yardım şeklinde Amerika'ya
taraftar olursak ve bunu Doğu İlleri Kongresi, Millî Kongre, bir istek gibi
telgrafla hükûmetimize bildirirse, Wilson'un Amerikan Kongresi'ne karşı güzel
bir dayanak noktası olacaktır. İstanbul'da pek çok aydın bu görüşten yanadır ve
böyle bir şey hazırlıyorlar.
Eğer Anadolu da yaparsa yararlı olur diyorlar. Böyle olursa, Amerika'nın mandasından yararlanarak öteki alçak düşmanları memleketimizden çıkarmak ve sonra yalnızca Amerikalılarla karşılaşmak mümkün olur ve uğraşmak da kolay olur.
Bir de Amerikalılar bizişiddetle suçluyorlar. Yani hükûmeti aşağılayıp milletimizi de horluyorlar. Temsilcilerine İstanbul'dan çıkışını, Paris'e gidişini, muhtıraları.... sonra diyorlar ki, Avrupa'nın yapmaya cesaret edemediğini siz kabul ediyorsunuz. Söz gelişi,Avrupa büyük bir Ermenistan kurulmasını düşünmüyor. Sizin sadrazam, Toros'tan sınır veriyor, Ermenistan istiyor.
Oysa, şimdiye kadar Amerikan komisyonlarından hiçbirisi bile, buna olabilir demedi. Bütün raporlara göre, Anadolu'da, Türkiye'de bir Ermenistan kurmak şöyle dursun, muhtar ve bölgesel idareler bile oluşturmak mümkün değildir. Nüfusları yok, toprakları yok. Bu yönetim müthiş bir askerî kuvvete dayandırılmazsa olmaz. Ermenilerde bu kuvvet olamaz, Amerika bu lûtfu yapamaz.
Öteki devletler de buna tahammül edemez. Meğer ki, oraları zaptetsinler ve barış yapsınlar, Bu da mümkün değil, Rekabet bunu engeller.İşte İstanbul'un haberleri. Orada iyice düşünülsün : Epeyce zaman vardır. Amerikan Kongresi hemen hemen Wilson'u dinlemek üzeredir.
Eğer Anadolu da yaparsa yararlı olur diyorlar. Böyle olursa, Amerika'nın mandasından yararlanarak öteki alçak düşmanları memleketimizden çıkarmak ve sonra yalnızca Amerikalılarla karşılaşmak mümkün olur ve uğraşmak da kolay olur.
Bir de Amerikalılar bizişiddetle suçluyorlar. Yani hükûmeti aşağılayıp milletimizi de horluyorlar. Temsilcilerine İstanbul'dan çıkışını, Paris'e gidişini, muhtıraları.... sonra diyorlar ki, Avrupa'nın yapmaya cesaret edemediğini siz kabul ediyorsunuz. Söz gelişi,Avrupa büyük bir Ermenistan kurulmasını düşünmüyor. Sizin sadrazam, Toros'tan sınır veriyor, Ermenistan istiyor.
Oysa, şimdiye kadar Amerikan komisyonlarından hiçbirisi bile, buna olabilir demedi. Bütün raporlara göre, Anadolu'da, Türkiye'de bir Ermenistan kurmak şöyle dursun, muhtar ve bölgesel idareler bile oluşturmak mümkün değildir. Nüfusları yok, toprakları yok. Bu yönetim müthiş bir askerî kuvvete dayandırılmazsa olmaz. Ermenilerde bu kuvvet olamaz, Amerika bu lûtfu yapamaz.
Öteki devletler de buna tahammül edemez. Meğer ki, oraları zaptetsinler ve barış yapsınlar, Bu da mümkün değil, Rekabet bunu engeller.İşte İstanbul'un haberleri. Orada iyice düşünülsün : Epeyce zaman vardır. Amerikan Kongresi hemen hemen Wilson'u dinlemek üzeredir.
2 - İstanbul'da büyük çapta temaslar
var. Onun için Mustafa Kemal Paşa genel bir emir verir mi? Yoksa İstanbul'un
karar ve çalışmalarını benimser mi? Bu çalışmaların amacı, milletin birliği,
vatanın bütünlüğü, istiklâl ve hâkimiyetin elde edilmesi! Eğer Mustafa Kemal
Paşa buraya genel bir emir vermezse ve kendisi hemen oradan Amerikalılar,
İngilizler ve diğer yabancılarla temasa geçmezse, tabiî burada faaliyet devam
edecektir. Belki; ters bir sonuç ortaya çıkabilir. Buna dikkati çekerim.
Bu rolü, siyaseti çok daha iyi yürüten bir Mustafa Kemal Paşa'nın mücadelesine ve kuvvetine dayanmak ise , onun sözleri, demeçleri, tavır ve hareketleriyle tutum ve söz olarak yalanlanmış.
Bu rolü, siyaseti çok daha iyi yürüten bir Mustafa Kemal Paşa'nın mücadelesine ve kuvvetine dayanmak ise , onun sözleri, demeçleri, tavır ve hareketleriyle tutum ve söz olarak yalanlanmış.
3-Çolak Hüseyin Salâhattin iki yüzlü
davranışını sürdürüyor. Sadık Bey'in en gözde bendelerinden olan bu şahsın bir
mevki sahibi olmaması için ne yapılacağı düşünülüyor. 20' nci Kolordu Komutanı
Ali Fuat
Kara Vasıf Bey'e bildirilmek üzere
verilen cevap şuydu :
İifre Erzurum, 19.8.1918
Kişiye özel ve ivedi
20' nci Kolordu Komutanı Ali Fuat
Paşa Hazretleri'ne
İlgi
:17.8.1919
1- Sözü
edilen Amerikan mandasının nasıl bir yardım sağlayacağının dikkatli bir
incelemeden geçirilmesi ve millî gayemiz açısından bir yararı olup olmayacağının
da hesaplanması pek önemlidir. İstanbul'da çalışan grubun gayesi milletin
birliği, vatanın bütünlüğü, istiklâl ve hâkimiyetin elde edilmesi noktasında
toplanmış gösterildiğine göre, Amerikan mandasını kabul durumunda bu gaye
korunmuş olabilir mi?
2
- Millî isteklere bağlı kalmayan ve
onlara uygun düşmeyen kararlar, hiçbir zaman milletçe kabul edilemeyeceğinden,
milletimizin ve vatanımızın alınyazısını tayinde, millî vicdana tercüman
olmaktan ibaret bulunan görevimizi tam olarak yerine getirebilmek için, millî
isteğin odaklaşarak tek bir hedefe yönelmesini beklemeden hiç bir meselede
yetkili görünmemiz doğru değildir.
Bundan dolayıdır ki,tarafımızdan yabancılarla olan temas ve ilişkilerin, kongrenin kararlarına uyularak millet adına yapılmasını tercih etmekteyiz. Tanrı'ya şükür, yurdumuzdaki millî akımın pek çok gelişmekte, kökleşmekte ve güçlenmekte oluşu, bizleri sürekli olarak bu noktaya doğru çekiyor ve davet ediyor.
Bundan dolayıdır ki,tarafımızdan yabancılarla olan temas ve ilişkilerin, kongrenin kararlarına uyularak millet adına yapılmasını tercih etmekteyiz. Tanrı'ya şükür, yurdumuzdaki millî akımın pek çok gelişmekte, kökleşmekte ve güçlenmekte oluşu, bizleri sürekli olarak bu noktaya doğru çekiyor ve davet ediyor.
3
- İurası da gözönünde tutulmalıdır
ki, memleket ve milletin alınyazısı üzerinde Amerika veya herhangi bir devletle
anlaşmaya yetkili olabilecek bir hükûmet, ancak millî hâkimiyet ilkesini kabul
ve milli bir meclis'in varlığını benimseyerek ona dayanmayı gerekli sayan bir
hükûmettir. Bu takdirde, İstanbul Hükümeti'ni oluşturacak şahısların da mutlaka
bu vasıfları taşıması gerekir.
Burada bizce
olduğu gibi oradaki çalışmalarınız da bu amacın sağlanmasına yönelmelidir.
4
- Yakında kongre kararlarını
öğreneceksiniz. Gözlerinizden öperiz.
Mustafa
Kemal
Bi küçük
bilgi daha vereyim. Sivas'a gelmiş olan gazeteci Mister Brown(Brovn) ile bizzat
görüşmeyi uygun gördüm. Karşısındakini kolaylıkla anlayan çok zeki bir
genç.
Bundan
sonra, 8 Eylül toplantısında sözünü ettiğim muhtıra ele alındı. Bu muhtırada
başlıca Amerikan mandası üzerinde duruluyordu.
O günlerde,
İstanbul'dan gelen bazı kimseler Amerikalı Mistez Brown (Bravn) adında bir
gazeteciyi de Sivas'a getirmişlerdi.
Bu konu
üzerinde kongrede geçen görüşmelere yer vermeden önce,yüksek hey'etinizi
yeterince aydınlatabilmek için, bazı, ön bilgiler arz edeyim. Bu bilgiler,
Erzurum'dan beri başlayan bazı haberleşmelerden daha iyi anlaşılacağı için,
onları olduğu gibi sunacağım :
Güvenlikle
ilgili ve çok ivedi Amasya, 25/26.7.1919
Erzurum'da
3' üncü Ordu Müfettişliği Kurmay Başkaılığı'na
1-Mustafa
Kemal Paşa'ya özel : Bu gün 25 Temmuz 1919 akşamı Bekir Sami Beyefendi
Amasya'ya
geldiler. Kendileri ile uzunca bir süre görüşmek şerefine eriştim. Mustafa
Kemal Paşa'ya ve Rauf Beyefendi'ye saygılarını sunarlar. Kendisi aşağıdaki
düşüncelerini arz etmekliğimi rica etmiştir.
2 -
Bağımsızlık, elbette istenir ve tercih edilir. Ancak, tam bağımsızlık
istediğimiz takdirde, vatanın birçok parçalara ayrılacağı kesin ve şüphesizdir.
İu halde, iki üç ili içine almaktan ibaret olacak bağımsızlığa, vatanımızın
bütünlüğünü garanti altına alacak yabancı bir devletin himayesi (mandaterlik)
elbette tercih edilir.
Osmanlı ülkesinin tamamını içine alan meşruluğumuz ve dışarıdaki temsil hakkımız eskiden olduğu gibi devam etmek şartıyla, belirli süre için Amerika mandasını istemeyi milletimiz için en yararlı bir çözüm şekli olarak kabul ediyorum. Bu konuda Amerika temsilcisiyle görüştüm.
Birkaç kişinin değil,bütün bir milletin sesini Amerika'ya duyurmak gerektiğini söyledi ve aşağıdaki şartlar çerçevesinde Wilson'a, Senato'ya ve Amerikan Kongresi'ne başvurulmasını teklif etti :
Osmanlı ülkesinin tamamını içine alan meşruluğumuz ve dışarıdaki temsil hakkımız eskiden olduğu gibi devam etmek şartıyla, belirli süre için Amerika mandasını istemeyi milletimiz için en yararlı bir çözüm şekli olarak kabul ediyorum. Bu konuda Amerika temsilcisiyle görüştüm.
Birkaç kişinin değil,bütün bir milletin sesini Amerika'ya duyurmak gerektiğini söyledi ve aşağıdaki şartlar çerçevesinde Wilson'a, Senato'ya ve Amerikan Kongresi'ne başvurulmasını teklif etti :
a)
Adil bir hükumetin kurulması,
b)
Öğretim ve eğitimin yayılması ve
genelleştirilmesi,
c)
Din ve mezhep hürriyetinin sağlanması,
d)
Gizli anlaşmaların kaldırılması
e)
Bütün Osmanlı ülkesini sınırları
içine alacak şekilde, Amerikan Hükûmeti'nin bizi kumandası altına almayı kabul
etmesi.
3
- Bundan başka kongremizin seçeceği
bir hey'eti, Amerika'ya bir zırhlı ile göndermeyi de temsilci üzerine
almıştır.
4
- Bekir Sami Bey, daha bir iki gün
buralarda kalacağından, her türlü emir ve talimatın benim aracılığımla
gönderilmesini, özellikle Sivas Kongresi'nin ne zaman toplanacağının ve
kendilerinin o güne kadar nerede beklemesinin uygun olacağının bildirilmesini
istirham eylemekte olduğu.
5' inci
Kafkas Tümeni Komutan Vekili Arif
İifre İvedi
ve kişiye özel Erzurum
Amasya'da 5'
inci Tümen Komutanlığına
1- İimdi
Amasya'da bulunan eski Vali Bekir Sami Beyefendi'ye özel : Zâtıâlîlerinin
telgrafından çok yararlandık, Toplanmış bulunan Vilâyat-ı İarkiye Kongresi
hemen her tarafta kendi memleketleri halkınca etkili,hatırı sayılır ve söz sahibi
olarak tanınmış kimselerden kurulmuş yetkili bir hey'et durumundadır.
Bu kongrede, şimdiye kadar yapılan görüşmelerde, devlet ve milletin istiklâlinin bölünmezliği ısrarla savunulmaktadır. Bu bakımdan, bizce de daha şartları ve niteliği belirsiz olan bir Amerika mandaterliğinden kongrede doğrudan doğruya söz edilmesi pek sakıncalı olacağından, zâtıâlîlerinin İstanbul'da temasta bulunduğu kimselerle yaptığı görüşmelere dayanarak aşağıdaki noktaların açıklanmasını ve bizleri hemen aydınlatmanızı özellikle rica ederiz.
Bundan önce de doğrudan doğruya İstanbul'dan gelen bu konudaki bilgiler şüpheli görüldüğünden, aynı esaslar çerçevesinde açıklama istendiği gibi, 21 Temmuz 1919 tarihinde Sivas'ta Refet Bey vasıtasıyla İstanbul'dan alınan bilgilerde de yine şüpheli noktalar bulunduğundan, oradan da şartlar hakkında kestirmeden açıklama istenmiştir.
Bu kongrede, şimdiye kadar yapılan görüşmelerde, devlet ve milletin istiklâlinin bölünmezliği ısrarla savunulmaktadır. Bu bakımdan, bizce de daha şartları ve niteliği belirsiz olan bir Amerika mandaterliğinden kongrede doğrudan doğruya söz edilmesi pek sakıncalı olacağından, zâtıâlîlerinin İstanbul'da temasta bulunduğu kimselerle yaptığı görüşmelere dayanarak aşağıdaki noktaların açıklanmasını ve bizleri hemen aydınlatmanızı özellikle rica ederiz.
Bundan önce de doğrudan doğruya İstanbul'dan gelen bu konudaki bilgiler şüpheli görüldüğünden, aynı esaslar çerçevesinde açıklama istendiği gibi, 21 Temmuz 1919 tarihinde Sivas'ta Refet Bey vasıtasıyla İstanbul'dan alınan bilgilerde de yine şüpheli noktalar bulunduğundan, oradan da şartlar hakkında kestirmeden açıklama istenmiştir.
a)
Tam bağımsızlık istendiği takdirde,
vatanın birçok parçalara ayrılacağı kesin ve şüphesizdir, buyuruluyor. Bu
görüşün kaynağı nedir?
b)
Vatanın bütünlüğünden maksat,
memleketin bütünlüğü mü, yoksa hakimiyet hakları mıdır?
c)
Osmanlı ülkesinin tamamını içine
alan meşruluğumuz ve dışarıdaki temsil edilme hakkımız eskiden olduğu gibi
devam etmek şartiyle mandaterlik istemeyi en yararlı bir çözüm olarak kabul
buyuruyorsunuz,
Ancak, temsilcinin ileri sürdüğünü bildirdiğiniz maddeler ile bu şekil biribiri ile çelişmiş görünüyor.Çünkü, meşruluğumuz eskiden olduğu gibi devam ettiği takdirde, hükûmet, yasama gücünün güvenine sahip ve denetimine tâbî bir hey'etten ibaret olur ki, artık bu hey'etin kuruluşunda Amerika'nın müdahalesi ve etkisi olamaz. Bu durumda ya meşruluk devam edecektir ve Amerika'dan âdil bir hükümetin kurulmasını istemeye gerek yoktur. Yahut da, istendiğine göre, meşruluğun devamı sözden ibaret kalır.
Ancak, temsilcinin ileri sürdüğünü bildirdiğiniz maddeler ile bu şekil biribiri ile çelişmiş görünüyor.Çünkü, meşruluğumuz eskiden olduğu gibi devam ettiği takdirde, hükûmet, yasama gücünün güvenine sahip ve denetimine tâbî bir hey'etten ibaret olur ki, artık bu hey'etin kuruluşunda Amerika'nın müdahalesi ve etkisi olamaz. Bu durumda ya meşruluk devam edecektir ve Amerika'dan âdil bir hükümetin kurulmasını istemeye gerek yoktur. Yahut da, istendiğine göre, meşruluğun devamı sözden ibaret kalır.
d)
Öğretim ve eğitimin yayılmasından ve
genelleştirilmesinden maksat nedir? İlk anda hatırımıza gelen, memleketin her
tarafında Amerikan okullarının açılmasıdır. Çünkü daha şimdiden yalnız Sivas'ta
yirmi beş kadar okul açmışlardır ki, yalnız bir tanesinde bin beş yüz kadar
Ermeni öğrenci vardır. Bu durum karşısında Osmanlı ve İslâm ve öğretim ve
eğitiminin yayılması ve genelleştirilmesi ile bu teşebbüs nasıl
bağdaştırılacaktır.
e)
Din ve mezhep hürriyetinin
sağlanması maddesi de önemlidir. Patrikhanelerin imtiyazları devam ederken
bunun farklı yanı ve anlamı nedir?
f)
Temsilcinin beşinci madde olarak
sözünü ettiği bütün Osmanlı ülkesinin sınırları ne demektir? Yani savaştan
önceki sınırlarımız mıdır? Eğer bu deyim içinde Suriye ve Irak da varsa,
Anadolu halkı Arabistan adına mandaterlik isteğine hak ve yetkisi olabilir
mi?
g)
Bugünkü hükûmetin politikası nedir?
Tevfik Paşa neden Londra'ya gitti? Amerikalılar gibi İngilizlerin de ayrıca bir
mandaterlik politikası güttükleri anlaşılıyor. Aralarındaki fark nedir? Hükümet
Amerikan mandası için ne düşünüyor? Yani buna eğilimli mi, yoksa isteksiz mi?
Amerikalılar neden Ermenistan mandaterliğini bıraktılar? Amerikalılar mandayı
almaya ne dereceye kadar yatkın ve isteklidirler?
2 - Sivas
Kongresi'nin toplanması, Erzurum Kongresi'nin sonucuna bağlıdır. Bununla ayrıca
uğraşılmaktadır.. Yüksek şahsiyetlerinin bunu beklemek üzere ya Tokat'ta yahut
Amasya'da bulunmaları uygundur. Saygılarımızı sunarız.
Mustafa
Kemal
Güvenlikle
ilgili Amasya, 30.7.1919
İvedi
3' üncü Ordu
Müfettişliği Kurmay Başkanlığı'na
1-Mustafa
Kemal Paşa'ya özel; Bekir Sami Bey'den alınan cevap aşağıda arz olunur :
a)
Tam bağımsızlık istendiği takdirde,
vatanın birçok bölgeye ayrılacağı ve birkaç mandaya tabi tutulacağımız Dörtler
Komisyonu'nca kararlaştırılmıştır.Bu bakımdan ve buna engel olmak için, Amerikan
temsilcisi, bir manda istemenin en uygun olacağını söylemiştir.
b)
Yalnız hakimiyet hakları söz
konusudur; yurt bütünlüğümüzün korunması temel ilkedir.
c)
Amerika'dan herhangi şekilde bir
hükumet istemeyeceğiz. Amerika'ya adil bir hükumet kuracağımız konusunda
güvence vereceğiz. Anayasamızın hükümleri yürürlükte kalmak, Hanedan'ın her
türlü hüküm sürme haklarına dokunulmamak ve korunmak, eskiden olduğu gibi
dışarıda temsilcilerimiz bulunmak şartıyla,Amerikan Hükûmeti'nin mutluluğumuza
ve gelişmemize yardımcı olmasını isteyeceğiz. İsteyeceğimiz manda şekli
budur.
d)
Öğretim ve eğitimin yayılmasından ve
genelleştirilmesinden maksat Amerikan okullarının köylerimize kadar girmesine
izin vermek değil, millî ve islâmî öğretim ve eğitimi yaymaya ve genelleştirmeye
çalışacağımız konusunda kendilerine söz vermekle birlikte yardımlarını
istemektir. Mandaterliği Amerikan misyonerlerine değil Amerikan Hükümeti'ne
vermek istiyoruz.
e)
Din ve mezhep hürriyeti esasen dinî
ve islâmî ilkelerimizin gereğidir;Amerikan kamuoyu bu gerçeği bilmediği için,
kendilerine bu konuda güvence vermek istiyoruz. Temsilcinin sözünü ettiği
sınırlar savaştan önceki sınırlarımızdır.Suriye ve diğer memleketler üzerinde
bizim mandaterlik isteğine yetkimiz olup olmaması kongrece çözülecek bir
sorundur.
Esasen Suriye ve Irak'ta Amerikan hey'etleri halk oyuna başvurdular. Suriye ve Filistin'de bağımsız bir Arap hükûmeti kurulmasını istemekle birlikte, Amerikan mandasını ötekilerden daha üstün tuttuklarını gösterdiler.
Esasen Suriye ve Irak'ta Amerikan hey'etleri halk oyuna başvurdular. Suriye ve Filistin'de bağımsız bir Arap hükûmeti kurulmasını istemekle birlikte, Amerikan mandasını ötekilerden daha üstün tuttuklarını gösterdiler.
f)
Bugünkü hükûmet daha yeni
kurulduğundan politikası belli değildir. Ancak, daha önceki hükûmetlerin
siyasetleri güçsüzlük ve İtilâf kuvvetlerinin her emrine boyun eğmekti. Tevfik
Paşa, Londra'ya gitmeyerek Ferit Paşa ile geri dönmüştür.Amerika, Ermenistan hükûmeti
belli olmadan yalnız oralarda dolaşan heyetlerinin verdiği raporlara göre,
büyük bir Ermenistan'ın kurulmasına maddî olarak imkân bulunmadığı
görüşündedir. Manda konusundaki aynntılı bir rapor posta ile gönderilmek
üzeredir.
g)
İimdilik tarafınızdan yapılacak
tebligatı beklemek üzere Tokat'ta bulunacağım. Amasya ve Tokat ile ilçelerde
gerekli tebliğlerde bulunmakta ve bunların iyi sonuçlar vereceğini ümit
etmekteyim. Hepinize saygılarımı sunarım, efendim.
5' inci
Tümen Komutanı
Arif
şifre
Erzurum, 1.8.1919
Kişiye
özel
Amasya'da 5'
inci Tümen Komutanlığı'na
Bu telgrafın
hemen Bekir Sami Beyefendi'ye ıılaştırılması ve cevabının acele olarak alınması
rica olunur.
Bekir Sami
Beyefendi'ye Özel:
İlgi :
3.7.1919.
Amerikan
mandası hakkındaki son açıklamalarınızı öğrendik. Bu şartlara göre aslında
korkulacak bir şey olmamak lâzım. Bununla birlikte daha bir nokta hakkındaki
yüksek görüşlerinizi de almak istiyoruz. Lehimizde bu kadar elverişli şartlar
ileri sürülmesine yatkın bulunacak olan Amerikan Hükumeti, böyle bir
mandaterliği kabul etmesine yani buna katlanmasına karşılık,Amerika adına ne
gibi yarar ve çıkarlar sağlamış olacaktır? Bununla kendi hesaplarına elde
edecekleri sonuç nedir? Bu konudaki yüksek düşünce ve bilgilerinizle de bizi
aydınlatmanızı acele bekleriz, efendim.
Mustafa
Kemal
Amasya,
3.8.l919
3' cü Ordu
Müfettişliği Kurmay Başkanlığı'na
Bekir Sami
Bey'den alınan cevap aşağıda arz olunur :
Mustafa
Kemal Paşa'ya Özel : Amerikalılarla şimdiye kadar yapılan görüşmeler tabiatıyla
hep özel bir şekilde olmuş ve sırf bir varsayımdan ibaret kalmış olduğu için,
mandaterliklerin her iki tarafa yükleyeceği şartlar üzerinde durulmamıştır.
Mümkünse, hazırlıklara başlanarak Sivas Kongresi'nin bir an önce açılması
gereğini özet olarak arz ederim.
Kurmay
Yarbay Arif
Mustafa
Kemal Paşa Hazretleri'ne
Saygıdeğer
Efendim,
Memleketin
siyasî durumu en son kertesine geldi. Kendimize bir yön çizebilmek için, Türk
milletinin zarını atıp olumlu bir durum alma zamanı ise geçmek üzere
bulunuyor.
Dış durum
İstanbul'da şöyle görünüyor :
Fransa,İtalya,
İngiltere, Türkiye'nin mandaterlik meselesini Amerikan Senatosu'na resmen
teklif etmiş olmakla birlikte, Senato'nun bu teklifi kabul etmemesi için bütün
güçlerini kullanıyorlar. Taksimden pay kaçırmak elbette işlerine gelmiyor.
Suriye'de
aradığını bulamayan Fransa, zararını Türkiye'den kapatmak istiyor. İtalya
namuslu bir emperyalist olduğundan, savaşa ancak Anadolu'nun bölüşülmesinde pay
almak için girdiğini açıktan açığa söylüyor. İngiltere'nin oyunu biraz daha
incedir.
İngiltere,
Türk'ün birliğini, çağdaşlaşmasını, gerçek bir bağımsızlık kazanmasını,
gelecekte bile istemiyor. Yeni imkân ve görüşlerle ;tamamen çağdaş ve kuvvetli
bir Müslüman - Türk hükûmeti başında hilâfet de olursa, İngiltere'nin elindeki
müslüman esirleri için kötü bir örnek olur. İngiltere Türkiye'yi bütünü ile ele
geçirebilse, kafasını kolunu koparır, birkaç yılda sadık bir sömürge durumuna
sokar. Buna, memleketimizde en başta ve özellikle dinî sınıflar çoktan
taraftardırlar.
Fakat bunu
Fransa ile dövüşmeden yapabilmek mümkün olamayacağından taraftar olamaz. Fakat,
Türkiye'yi bütün olarak korumak gereği duyulursa, yani bölüşmenin büyük askerî
fedakârlıklarla yapılabileceğini anlarsa Lâtinleri sokmamak için Amerikan
görüşünü tutar ve destekler.Nitekim İngiliz siyasetçileri arasında zaten bu
görüşe eğilimli olanlar vardır. Morisson (Morison) gibi ünlü kimseler
Amerika'nın Türkiye'de manda kurmasmı istiyorlar.
Başka bir çözüm
yolu da, Türkiye'yi Trakya'dan, İzmir'den, Adana'dan, belki de Trabzon'dan ve
hele İstanbul'dan yoksun bıraktıktan sonra, eski Kapitülasyonları ve boğulmaya
mahkûm iç sınırlarıyla başbaşa bırakmak.
Biz
İstanbulda, kendimiz için, bütün eski ve yeni Türkiye sınırlarını içine almak
üzere geçici bir Amerikan mandasını Kehven-i şerolarak görüyoruz. Dayandığımız
noktalar şunlardır :
1- Aramızda,
hangi şartlar altında olursa olsun, Hristiyan azınlıklar kalacaktır. Bunlar hem
Osmanlı vatandaşı olma haklarından yararlanacaklar hem de dışarıda bir Avrupa
devletine dayanarak karışıklık çıkaracaklar, sürekli olarak müdahaleye yol
açacaklar ve zaten göstermelikten ibaret olan bağımsızlığımızdan azınlıklar
adına her yıl bir parça daha kaybedeceğiz.
Güçlü bir
hükûmet ve çağdaş bir idare kurulabilmesi için, patrikhanenin siyasî imtiyazla,
azınlıkların kuvvetli devletler vasıtasıyla yaptıkları sürekli tehditler
ortadan kalkmalıdır. Küçük ve zayıf bir Türkiye bunu başaramayacaktır.
2
- Biribirini yok eden, çıkar
sağlama, hırsızlık, macera ve şöhret için yaşayanların hırsını doyuran bu
hükûmet anlayışı yerine, milletin refah ve kalkınmasını sağlayabilecek, halkı
ve köyleri, sağlığı ve zihniyeti ile çağdaş bir halk durumuna getirebilecek bir
hükûmet anlayış ve uygulamasına ihtiyacımız var.Bunun için gerekli olan paraya
uzmanlığa ve kudrete sahip değiliz. Siyasî dış borçlar, siyasî esareti artırıyor.
Taraf tutma, cahillik ve çok konuşmaktan başka olumlu bir sonuç veren yeni bir
hayat yaratamıyoruz.
Bugünkü
hükûmet, adamlarını takdir etmese bile, halkı ve halk hükûmeti kurulmasını
yararlı gören Filipin gibi vahşî bir memleketi, bugün kendi kendini idareye
muktedir çağdaş bir makine haline koyan Amerika, bu konuda çok işimize geliyor.
On beş yirmi yıl sıkıntı çektikten sonra yeni bir Türkiye'yi, her ferdi
öğrenimi ve zihniyetiyle gerçek bağımsızlığı kafasında ve cebinde taşıyan bir
Türkiye'yi, ancak yeni dünyanın kabiliyeti yaratabilir.
3
- Yabancı devletlerin Türkiye
üzerindeki rekabetlerini ve kuvvetlerini memleketimizden uzaklaştırabilecek bir
yardımcıya ihtiyacımız var. Bunu ancak Avrupa dışında ve Avrupa'dan daha güçlü
bir elde bulabiliriz.
4
- Bugünkü oldu bittileri ortadan
kaldırmak ve davamızı sür'atle dünyaya karşı savunabilmek için, gerekli güce
sahip bir devletin yardımını istemek lâzımdır. Yayılma siyaseti güden
Avrupa'nın başvurduğu binbir yol ve alçakça siyasetine karşı böyle bir vekil
olarak Amerika'yı kendimize kazanarak ortaya atabilirsek, Doğu Meselesi'ni de
Türk Meselesi'ni de gelecek için kendimiz çözümlemiş olacağız.
Bu
sebeplerden dolayı, bir an önce istememiz gereken Amerikan mandası da, elbette
sakıncasız değildir. Haysiyetimizden epeyce fedakârlık etmek mecburiyetinde
bulunuyoruz. Yalnız, bazılarının düşündüğü gibi, Amerika'nın resmî sıfatında
dinî eğilim ve taraf tutma yoktur. Hristiyanlara para verecek misyoner kadın
Amerika'sı, Amerika'nın yönetim mekanizmasında bir yer tutmaz. Amerika'nın yönetim
mekanizması dinsiz ve milliyetsizdir. O, türlü cins ve mezhepten insanları çok
uyumlu ve kaynaşmış olarak bir arada tutmanın yolunu biliyor.
Amerika,
Doğu'da mandaterlik yapmak Avrupa'da başına dert açmak niyetinde değildir.
Fakat onların onur meselesi yaptıklan şey, yöntemleri ve idealleri ile
Avrupa'dan daha üstün bir milet olmak iddiasıdır. Bir millet içtenlikle
Amerikan milletine başvurursa, Avrupa'ya, girdikleri memleket ve milletin
yararına nasıl bir idare kurduklarını göstermek isterler.
Amerikan
resmî mahfillerinin önemli şahsiyetleri arasında epey lehimize bir hava oluştu.
İstanbul'a Ermeni dostu olarak gelen birçok hatırı sayılı Amerikalı, Türk dostu
ve Türk propagandacısı olarak döndüler.
Bu akımı
temsil eden resmî ve gayrî resmî Amerikan görüşünün altında yatan gizli düşünce
şudur : Türkiye'yi parçalamamak, eski sınırları içinde bir bütün halinde olduğu
gibi korumak şartıyla genel ve tek bir mandaya bağlamak. Suriye, Amerikan
Komisyonu orada iken, genel bir kongre toplayarak Amerika'yı istemiştir.
Suriye'nin bu isteği Amerika'da çok iyi karşılanmıştır.
Amerika,
bizim topraklarımız üzerinde Ermenistan kurmaya niyetli görünmüyor. Eğer
mandayı alırlarsa, bütün milletleri eşit şartlar altında bir memleket evdâdı
olarak kabul edip alacaklarını önemli çevrelerden haber aldım.
Ne var ki,
Avrupa, mutlaka bir Ermenistan meselesi ortaya çıkarmak - özellikle İngiltere -
Ermenilere tavizler vermek istiyor. Amerikan kamuoyunda zulüm görmüş Ermeniler
adına bir oyun oynamaya çalışıyor. Avrupa korkusu bizim fikir adamlarını
düşündürüyor. Reşat Hikmet Bey gibi, Câmi Bey gibi,hattâ millî birliğe şekil
veren diplomatlarımızın, Ermeni meselesi için bir çözüm yolu tavsiyeleri var.
Resmen size yazılıyor.
Çok
tehlikeli anlar geçiriyoruz. Anadolu'daki mücadeleyi dikkat ve sevgiyle izleyen
bir Amerika var. Hükûmet ve İngilizler, bunun Hristiyanları
öldürmek,İttihatçılar getirmek için yapılan bir hareket olduğu düşüncesini
Amerika'ya elbirliği ile benimsetmeye çalışıyorlar.
Her an bu
Millî Mücadele'yi durdurmak için kuvvet gönderilmesi tasarlanıyor; bunun için
İngilizleri kandırmaya çalışıyorlar. Millî Mücadele sür'atle ve olumlu
isteklerle kendini ortaya koyarsa ve Hristiyan düşmanlığı gibi bir rengi de
olmazsa Amerika'da hemen destek bulacağını yine çok önemli çevreler garanti
ediyorlar.
Sivas
Kongresi toplanıncaya kadar, Amerikan komisyonunu alıkoymaya çalışıyoruz.
Hattâ, kongreye Amerikalı bir gazeteci göndermeyi de belki
başarabileceğiz.
İşte bütün
bunlar karşısında, dâvâmızda bize yardımcı olabilmesi için, bu fırsat
dakikalarını kaybetmeden, bölüşülme ve çözülme korkusu karşısında, kendimizi
Amerika'ya başvurmaya mecbur görüyoruz Vasıf Bey kardeşimizle bu hususta
birleştiğimiz noktaları kendisi de ayrıca yazacaktır.
Türkiye'yi
azim ve irade sahibi geniş görüşlü bir iki kişi belki kurtarabilir. Macera ve
boğuşma devri artık geçmiştir.Gelecek için kalkınma ve birlik savaşı açmaya
mecburuz. Sınırlarında bu kadar çok evladı ölen zavallı memleketimizin düşünce
ve medeniyet savaşında kaç tane şehidi var.
Biz Türkiye'nin hayırlı evlâtlarından, yarının kurucuları olmalarını istiyoruz. Sizin, Rauf Bey kardeşimizle birlikte, temelleri bile çöken zavallı memleketimiz için uzakları görerek düşünüp çalışmanızı bekliyoruz.
Biz Türkiye'nin hayırlı evlâtlarından, yarının kurucuları olmalarını istiyoruz. Sizin, Rauf Bey kardeşimizle birlikte, temelleri bile çöken zavallı memleketimiz için uzakları görerek düşünüp çalışmanızı bekliyoruz.
Saygılarımı
gönderir, başarınıza dua ederim. Millî dâvâda canıyla başıyla çalışanlar
arasında, sade bir Türk askerinin alçak gönüllülüğü ile, sizinle birlikte
olduğumu ifade ederim. 10.8.1919
Halide
Edip
Afyonkarahisar
13.8.1969
15' inci
Kolordu Komutanlığı'na
Mustafa
Kemal Paşa'ya özel : İstanbul'daki çeşitli partilerin birleşerek Amerika
hey'etine verilmek üzere aldıkları kararlar aşağıda arz olunur :
1-
Ermenistan için Türkiye'nin doğu sınırları üzerinde Ermenilerin işine yarayacak
bir toprak parçası vermeye Doğu illerindeki Türklerin ve orada iş başında
bulunan büyüklerin, bu bölgenin gelecekteki refahını ve serbestçe gelişmesini
düşünerek razı olabilecekleri görüşünde olduklarını, yalnız bu görüşlerini,
oradaki Kürtlerle işbirliği yapmış olmaları ve Kürtlerin de Ermenilere toprak
verme düşüncelerine kesinlikle karşı bulunmaları dolayısıyla açığa vurmak
istemediklerini ve hattâ açığa vursalar bile, oradaki Türk çoğunluğunun,
aşağıdaki şartların yerine getirileceği konusunda kendilerine güvence
verilmedikçe bu düşüncede Kürtlerden ayrılmayacaklarını zannettiklerini tespit
etmiştir.
İöyle ki Birincisi,Türk ve Kürt çoğunluğunun ve aralarındaki diğer azınlıkların yaşadıkları toprakların bütünlüğü; ikincisi, Türk bağımsızlığının tam olarak tanınması ve fiilen garanti edilmesi; üçüncüsü, Türkiye'nin çağdaş medeniyete ulaşabilmesi için serbestçe gelişmesine engel olan kayıtların kaldırılmasıyla Wilson prensiplerinde vadedildiği üzere, bağımsızlıklarından ve haklarından en güvenli bir şekilde yararlanmasına imkân verilmesi; dördüncüsü, bu hususlarda ve Türklerin gelişmelerinin çabuklaştırılmasında Amerika'nın bize yardımcı olacağını, Cemiyet-i Akvam 'a karşı üstlenmesi.
İöyle ki Birincisi,Türk ve Kürt çoğunluğunun ve aralarındaki diğer azınlıkların yaşadıkları toprakların bütünlüğü; ikincisi, Türk bağımsızlığının tam olarak tanınması ve fiilen garanti edilmesi; üçüncüsü, Türkiye'nin çağdaş medeniyete ulaşabilmesi için serbestçe gelişmesine engel olan kayıtların kaldırılmasıyla Wilson prensiplerinde vadedildiği üzere, bağımsızlıklarından ve haklarından en güvenli bir şekilde yararlanmasına imkân verilmesi; dördüncüsü, bu hususlarda ve Türklerin gelişmelerinin çabuklaştırılmasında Amerika'nın bize yardımcı olacağını, Cemiyet-i Akvam 'a karşı üstlenmesi.
2
- Boşaltılacak topraklardan çıkarılacak
olan Türk ve Kürtlerin gönderildikleri yeni topraklarda derhal
yerleştirilmeleri ve bu topraklardan hemen yararlanmalarını sağlamak için
Amerika'nın yardım etmesi.
3
- O çevrede ve özellikle Erzincan ve
Sivas arasında yoğun olarak bulunan Ermeniler'in yine Ermenistan sınırları
içine gönderilmelerinin sağlanması.
4
- Ermenistan adına ve hesabına
gerçekleşmesini muhtemel gördüğümüz toprak verme durumu, bağımsız bir
Ermenistan adına değil, ancak büyük ve medenî bir devletin mandası altında
gelişecek çağdaş bir devlet adına olacaktır. Çünkü,bugünkü Ermenistan'a toprak
bırakmak, Türkiye'nin başına ikinci bir Makedonya derdi açmak demek olduğu
gibi, Kafkasya için de bir gaile çıkarmak demektir.
5
- Bütün bunlar tartışılabilir bir
"teklif" niteliğindedir. Ancak, bunların kesin bir şekil alabilmesi,
memleketteki hey'etlerle temas kurmaya bağlı ise oraya Amerikan hey'etinden
birinin gönderilmesi şarttır.
6
- Ve en son olarak konunun kanunî ve
meşru bir şekle sokulması için Osmanlı Millî Meclisi'ne götürülmesi
tabiîdir.
12'nci
Kolordu Komutanı
Salâhattin
İifre
Erzurum, 21.8.1919
Kişiye
özel
12' nci
Kolordu Komutanlığı'na
20' nci
Kolordu Komutanlığı'na
(Yalnız
12'nci Kolordu). İlgi : 13.8.1919.
İstanbul'da
çeşitli partilerin Amerikan Komisyonu'na verilmek üzere aldıkları kararlar,
burada
Hey'et-i
Temsiliye'mizce son derece üzüntü ve esefle karşılandı. Çünkü, birinci maddede
Ermenistan'a
Doğu illerimizden toprak verilmesi söz konusu olmaktadır. Oysa, ezici çoğunluğu
Türk ve Kürt olan bu illerden bir karış toprağın bile Ermeniler hesabına
yazılmasının, bugün için uygulamada mümkün olamayacağı şöyle dursun, unsurlar
arasındaki nefret ve öcalma duygusunun dehşet ve şiddeti, Osmanlı Ermenilerinin
dönmeleri halinde bile iller içinde yoğun olarak yerleştirilmelerini tehlikeli
göstermektedir.
Bu bakımdan, suçlu olmayan Osmanlı Ermenilerine gösterilecek en büyük kolaylık, adaletli ve eşit şartlar altında vatanlarına dönmelerini kabulden başka bir şey olamayacaktır. Üçüncü maddede, Erzurum ve Sivas arasında yoğun bir Ermeni topluluğu bulunduğu hayali,bilgisizlik ve vukufsuzluktan başka birşey değildir : Harpten önce bile, buralarda oturanların büyük çokluğu Türk, birazı Zaza denilen Kürtlerden ve pek azı da Ermenilerden ibaretti.
Bugün artık varlığından söz edilecek sayıda Ermeni yoktur. O halde, bu gibi
Bu bakımdan, suçlu olmayan Osmanlı Ermenilerine gösterilecek en büyük kolaylık, adaletli ve eşit şartlar altında vatanlarına dönmelerini kabulden başka bir şey olamayacaktır. Üçüncü maddede, Erzurum ve Sivas arasında yoğun bir Ermeni topluluğu bulunduğu hayali,bilgisizlik ve vukufsuzluktan başka birşey değildir : Harpten önce bile, buralarda oturanların büyük çokluğu Türk, birazı Zaza denilen Kürtlerden ve pek azı da Ermenilerden ibaretti.
Bugün artık varlığından söz edilecek sayıda Ermeni yoktur. O halde, bu gibi
dernekler
yetkilerini bilmeli ve bir iş yapmak isterlerse, hiç olmazsa Harbiye ve
Hariciye Nezaretleri'nin barış hazırlıkları dolayısıyla yaptıkları resmî
istatistik ve grafiklere olsun başvurmak zahmetinden kaçınmamalıdırlar. Bu
telgrafın aynen İstanbul'a gönderilmesini rica ederiz.
Mustafa
Kemal
Güvenlikle
ilgili Ankara,14.8.1919
3' üncü Ordu
Müfettişliği Kurmay Başkanlığı'na
1- Mustafa
Kemal Paşa'ya (özel) : İstanbul'a gönderilmek üzere yazmış olduğunuz son
cevaplarınız, yerine ulaştırılmış ve buna cevap olarak basılı bir raporla,
Ahmet Rıza Bey, Ahmet İzzet, Cevat, Çürüksulu Mahmut Paşalar, Reşat Hikmet,
Câmi, Reşit Sadi Beyler, Esat Paşalar gibi pek çok şahsiyetin düşüncelerine
uygun olan Kara Vasıf'ın yani Cengiz'in ve Halide Edip Hanım'ın görüşlerinin
yer aldığı uzun mektuplar geldi.
Bunlar sıra ile özetlenerek arz edileceği gibi, asılları da Sivas'a gönderilecektir. Bunların hepsinde bir yardıma ihtiyaç duyulduğu ve bu yardımın Amerika tarafından yapılmasının en az zararlı yol olarak kabul ve uygun bulunduğu şeklinde bir gerekçe ileri sürülmektedir.
Basılı rapor, Câmi, Rauf, Ahmet, Reşit Hikmet, Reşit Sadi Bey'ler ile Halide Hanım, Kara Vasıf, Esat Paşa, bütün parti ve derneklerin düşünceleri yoklandıktan sonra büyük çoğunluğun görüşüne göre düzenlenmiştir. Vakit varmış.
Kongrede bir an önce iş görmek,Amerikalılar gitmeden tebligat yapılmak gerekirmiş. Amerikalıları oyalayarak hareketleri geciktirilmeye çalışılıyormuş. Kongre hemen kesin bir karar verebilir mi? sorusuyla Amerikalılar bu düşünceyi benimsediklerini hissettiriyorlarmış. Kongrenin toplanmasını çabuklaştırmanız rica olunur.
Bunlar sıra ile özetlenerek arz edileceği gibi, asılları da Sivas'a gönderilecektir. Bunların hepsinde bir yardıma ihtiyaç duyulduğu ve bu yardımın Amerika tarafından yapılmasının en az zararlı yol olarak kabul ve uygun bulunduğu şeklinde bir gerekçe ileri sürülmektedir.
Basılı rapor, Câmi, Rauf, Ahmet, Reşit Hikmet, Reşit Sadi Bey'ler ile Halide Hanım, Kara Vasıf, Esat Paşa, bütün parti ve derneklerin düşünceleri yoklandıktan sonra büyük çoğunluğun görüşüne göre düzenlenmiştir. Vakit varmış.
Kongrede bir an önce iş görmek,Amerikalılar gitmeden tebligat yapılmak gerekirmiş. Amerikalıları oyalayarak hareketleri geciktirilmeye çalışılıyormuş. Kongre hemen kesin bir karar verebilir mi? sorusuyla Amerikalılar bu düşünceyi benimsediklerini hissettiriyorlarmış. Kongrenin toplanmasını çabuklaştırmanız rica olunur.
20' nci
Kolordu Komutanı
Ali
Fuat
Bu telgrafta
sözü edilen uzun mektuplar günlerce telleri işgal eden şifrelerle verildi.
Birbirine ekli olan o şifrelerden biri de şuydu :
Güvenlikle
ilgili
Kişiye özel
Ankara,17.8.1919
3'üncü Ordu
Müfettişliği Kurmay Başkanı Kâzım Beyefendi'ye
Mustafa
Kemal Paşa Hazretleri'ne(özel):16.7.1919tarih ve 880 sayılı şifrenin dokuzuncu
maddesinin ekidir :
Kara
Vasıf'ın 10 numaralı madde hakkında ek olarak verdiği bilgi :
1- Bir
yardım şeklinde Amerika'ya taraftar olursak ve bunu Doğu İlleri Kongresi, Millî
Kongre, bir istek gibi telgrafla hükûmetimize bildirirse, Wilson'un Amerikan
Kongresi'ne karşı güzel bir dayanak noktası olacaktır. İstanbul'da pek çok
aydın bu görüşten yanadır ve böyle bir şey hazırlıyorlar.
Eğer Anadolu da yaparsa yararlı olur diyorlar. Böyle olursa, Amerika'nın mandasından yararlanarak öteki alçak düşmanları memleketimizden çıkarmak ve sonra yalnızca Amerikalılarla karşılaşmak mümkün olur ve uğraşmak da kolay olur. Bir de Amerikalılar bizi şiddetle suçluyorlar.
Yani hükûmeti aşağılayıp milletimizi de horluyorlar. Temsilcilerine İstanbul'dan çıkışını, Paris'e gidişini, muhtıraları.... sonra diyorlar ki, Avrupa'nın yapmaya cesaret edemediğini siz kabul ediyorsunuz. Söz gelişi,Avrupa büyük bir Ermenistan kurulmasını düşünmüyor. Sizin sadrazam, Toros'tan sınır veriyor, Ermenistan istiyor.
Oysa, şimdiye kadar Amerikan komisyonlarından hiçbirisi bile, buna olabilir demedi. Bütün raporlara göre, Anadolu'da, Türkiye'de bir Ermenistan kurmak şöyle dursun, muhtar ve bölgesel idareler bile oluşturmak mümkün değildir.
Nüfusları yok, toprakları yok. Bu yönetim müthiş bir askerî kuvvete dayandırılmazsa olmaz. Ermenilerde bu kuvvet olamaz, Amerika bu lûtfu yapamaz. Öteki devletler de buna tahammül edemez. Meğer ki, oraları zaptetsinler ve barış yapsınlar, Bu da mümkün değil, Rekabet bunu engeller.İşte İstanbul'un haberleri. Orada iyice düşünülsün : Epeyce zaman vardır. Amerikan Kongresi hemen hemen Wilson'u dinlemek üzeredir.
Eğer Anadolu da yaparsa yararlı olur diyorlar. Böyle olursa, Amerika'nın mandasından yararlanarak öteki alçak düşmanları memleketimizden çıkarmak ve sonra yalnızca Amerikalılarla karşılaşmak mümkün olur ve uğraşmak da kolay olur. Bir de Amerikalılar bizi şiddetle suçluyorlar.
Yani hükûmeti aşağılayıp milletimizi de horluyorlar. Temsilcilerine İstanbul'dan çıkışını, Paris'e gidişini, muhtıraları.... sonra diyorlar ki, Avrupa'nın yapmaya cesaret edemediğini siz kabul ediyorsunuz. Söz gelişi,Avrupa büyük bir Ermenistan kurulmasını düşünmüyor. Sizin sadrazam, Toros'tan sınır veriyor, Ermenistan istiyor.
Oysa, şimdiye kadar Amerikan komisyonlarından hiçbirisi bile, buna olabilir demedi. Bütün raporlara göre, Anadolu'da, Türkiye'de bir Ermenistan kurmak şöyle dursun, muhtar ve bölgesel idareler bile oluşturmak mümkün değildir.
Nüfusları yok, toprakları yok. Bu yönetim müthiş bir askerî kuvvete dayandırılmazsa olmaz. Ermenilerde bu kuvvet olamaz, Amerika bu lûtfu yapamaz. Öteki devletler de buna tahammül edemez. Meğer ki, oraları zaptetsinler ve barış yapsınlar, Bu da mümkün değil, Rekabet bunu engeller.İşte İstanbul'un haberleri. Orada iyice düşünülsün : Epeyce zaman vardır. Amerikan Kongresi hemen hemen Wilson'u dinlemek üzeredir.
2 -
İstanbul'da büyük çapta temaslar var. Onun için Mustafa Kemal Paşa genel bir
emir verir mi? Yoksa İstanbul'un karar ve çalışmalarını benimser mi? Bu
çalışmaların amacı, milletin birliği, vatanın bütünlüğü, istiklâl ve
hâkimiyetin elde edilmesi!
Eğer Mustafa Kemal Paşa buraya genel bir emir vermezse ve kendisi hemen oradan Amerikalılar, İngilizler ve diğer yabancılarla temasa geçmezse, tabiî burada faaliyet devam edecektir. Belki; ters bir sonuç ortaya çıkabilir. Buna dikkati çekerim. Bu rolü, siyaseti çok daha iyi yürüten bir Mustafa Kemal Paşa'nın mücadelesine ve kuvvetine dayanmak ise , onun sözleri, demeçleri, tavır ve hareketleriyle tutum ve söz olarak yalanlanmış.
Eğer Mustafa Kemal Paşa buraya genel bir emir vermezse ve kendisi hemen oradan Amerikalılar, İngilizler ve diğer yabancılarla temasa geçmezse, tabiî burada faaliyet devam edecektir. Belki; ters bir sonuç ortaya çıkabilir. Buna dikkati çekerim. Bu rolü, siyaseti çok daha iyi yürüten bir Mustafa Kemal Paşa'nın mücadelesine ve kuvvetine dayanmak ise , onun sözleri, demeçleri, tavır ve hareketleriyle tutum ve söz olarak yalanlanmış.
3-Çolak
Hüseyin Salâhattin iki yüzlü davranışını sürdürüyor. Sadık Bey'in en gözde
bendelerinden olan bu şahsın bir mevki sahibi olmaması için ne yapılacağı
düşünülüyor.
20' nci
Kolordu Komutanı
Ali
Fuat
Kara Vasıf
Bey'e bildirilmek üzere verilen cevap şuydu :
İifre
Erzurum, 19.8.1918
Kişiye özel
ve ivedi
20' nci
Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa Hazretleri'ne
İlgi
:17.8.1919
1- Sözü
edilen Amerikan mandasının nasıl bir yardım sağlayacağının dikkatli bir
incelemeden geçirilmesi ve millî gayemiz açısından bir yararı olup
olmayacağının da hesaplanması pek önemlidir. İstanbul'da çalışan grubun gayesi
milletin birliği, vatanın bütünlüğü, istiklâl ve hâkimiyetin elde edilmesi
noktasında toplanmış gösterildiğine göre, Amerikan mandasını kabul durumunda bu
gaye korunmuş olabilir mi?
2
- Millî isteklere bağlı kalmayan ve
onlara uygun düşmeyen kararlar, hiçbir zaman milletçe kabul edilemeyeceğinden,
milletimizin ve vatanımızın alınyazısını tayinde, millî vicdana tercüman
olmaktan ibaret bulunan görevimizi tam olarak yerine getirebilmek için, millî
isteğin odaklaşarak tek bir hedefe yönelmesini beklemeden hiç bir meselede
yetkili görünmemiz doğru değildir.
Bundan dolayıdır ki,tarafımızdan yabancılarla olan temas ve ilişkilerin, kongrenin kararlarına uyularak millet adına yapılmasını tercih etmekteyiz. Tanrı'ya şükür, yurdumuzdaki millî akımın pek çok gelişmekte, kökleşmekte ve güçlenmekte oluşu, bizleri sürekli olarak bu noktaya doğru çekiyor ve davet ediyor.
Bundan dolayıdır ki,tarafımızdan yabancılarla olan temas ve ilişkilerin, kongrenin kararlarına uyularak millet adına yapılmasını tercih etmekteyiz. Tanrı'ya şükür, yurdumuzdaki millî akımın pek çok gelişmekte, kökleşmekte ve güçlenmekte oluşu, bizleri sürekli olarak bu noktaya doğru çekiyor ve davet ediyor.
3
- İurası da gözönünde tutulmalıdır
ki, memleket ve milletin alınyazısı üzerinde Amerika veya herhangi bir devletle
anlaşmaya yetkili olabilecek bir hükûmet, ancak millî hâkimiyet ilkesini kabul
ve milli bir meclis'in varlığını benimseyerek ona dayanmayı gerekli sayan bir
hükûmettir. Bu takdirde, İstanbul Hükümeti'ni oluşturacak şahısların da mutlaka
bu vasıfları taşıması gerekir.
Burada bizce
olduğu gibi oradaki çalışmalarınız da bu amacın sağlanmasına yönelmelidir.
4
- Yakında kongre kararlarını
öğreneceksiniz. Gözlerinizden öperiz.
Mustafa
Kemal
Bi küçük
bilgi daha vereyim. Sivas'a gelmiş olan gazeteci Mister Brown(Brovn) ile bizzat
görüşmeyi uygun gördüm. Karşısındakini kolaylıkla anlayan çok zeki bir genç.
BÖLÜMLER - LİNKLER
1. Kuva-i Milliye (Ulusal Güçler) Dönemi :
Atatürk'ün 19.Mayıs.1919 tarihinde Samsun'a çıkışından başlayan ve Anadolu'ya hareketi ile devam eden, kongreler, ön çalışmalar, ordu müfettişliği zamanı, geri çağrılması, idam fermanı, sivil yaşama geçişi, tarihi belge niteliğini taşılan telgraf teatileri, ortu kumandanları ile vilayet mutasarraflarının durumları, görüşleri, payitahtın ne pahasına olursa olsun yeni bir devlet kuruluşunu engelleme çalışmaları, meclisin toplanma aşamasına kadar geçen dönem.
Bölümleri :
1.Bölüm : Ata'mızın Samsun'a çıkışından itibaren, Kavak, Havza üzerinden Amasya, ardından Tokat üzerinden Sivas ve kongre için hazırlıklar. Sayfaya Git
2.Bölüm : Erzurum Kogresi hazırlıkları ve yapılması, arkasından önemli kararların alınacağı Sivas Kongresi. 1 ve 2 nci Bölümler Atamızın en tehlikeli günleridir, görevinden ayrılmış, her an yakalanma durumu, valiler ve askeri komutanların bazıları tereddüt içinde ve telgraflar-Mektuplar... Sayfaya Git
3.Bölüm : Sivas kogresi karşıtları, manda yönetimi tartışmaları, Ali Galip diye birisi ve telgraflar. Nutuk okunmaya devam edildikçe, özellikle TCDD da benim bulunduğum görev olduğu için değinmek isterim: Posta İdaresinin Telgraf sistemleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasında en önemli yeri işgal eden bu sistem aynen demiryollarında da mevcuttu ve sistemin devamlı faal durumda olması, Telgraf hatlarından alın, makina ve enerji kaynaklarına bakan teknik elemanları ile telgraf makina operatörlerine kadar tüm personelin gece-gündüz, bayram-tatil demeden fedakarlıkla görev başında bulunmasına bağlıdır. Sayfaya Git
4.Bölüm : İstanbul ile tamamen iplerin kopması, İst. hükümet değişiklikleri, Konya eski valisinin ihaneti ve telgraflar...Sayfaya Git
5.Bölüm : Milli teşkilak genişliyor, halk tarafından benimseniyor, Atamızın önemli paşalarla bizzat veya tlegrafla görüşmesi.Sayfaya Git
6.Bölüm : Yeni seçilen milletvekillerine verilen direktif, İst.Meclis-i mebusanın İst. dışında toplanması gerektiği, mevcut hükümetin resmen işgal kuvvetleri emrine girmesi ve telgraflar...Sayfaya Git
7.Bölüm : Sivas'dan Ankara'ya hareket, Bayburt'ta yalancı peygamber, Genç subaylara cephe alan Dahiliye Nazırı, Ankara'ya gelen yeni milletvekilleri, Misak-ı milli hazırlıkları ve telgraflar...
Sayfaya Git
8.Bölüm : Anadolu'daki yabancı subayların tutuklanma girişimi, İst. hükümetinin düşürülmesi gerektiği, Atamızın millete yayınladığı bildiri, Büyük Millet Meclisinin toplanması, Ankara Hükümetinin kurulma çalışmaları.Sayfaya Git
M.Kemal Paşa Samsun'da Bandırma Vapurundan inmiş, sandalda.
2. Türkiye Büyük millet Meclisi Dönemi :
23.Nisan.1920 Tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin resmen açılışı yapıldıktan sonra, ülke yönetim sistemi için yapılan çalışmalar, kanunlar, istiklal savaşlarının galibiyetle sonuçlanması, anlaşmalar ve Cumhuriyetin kurulma aşamalarına kadar geçen dönem.
Bölümleri :
1.Bölüm : Atamızın TBMM başkanlığına seçilmesi ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
2.Bölüm : Çerkez Etem olayları ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
3.Bölüm : Hilafet konusu, Londra konferansı ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
4.Bölüm : Anadolu'da çıkan isyanlar, Merkez Ordusu kurulması ve diğerleri İçindekilerde.
Sayfaya Git
5.Bölüm : Saltanatın kaldırılması kararı, Vahdettin'in kaçırılması ve diğerleri İçindekilerde.
Sayfaya Git
6.Bölüm : Lozan -Mondros, İsmet Paşa ile bazı paşaların anlaşmazlığı ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
TBMM nin açılış töreni
3. Cumhuriyet Dönemi :
29.Ekim.1923 Taürihinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin resmen ilan edilmesinin ardından, Nutuk söylevinin mecliste okunduğu tarih olan 15.Ekim.1927 e kadar geçen dönemde yapılan köklü çalışmalar, alınan kararlar, çıkartılan kanunlar ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin geri dönülmez biçimde dünyaya duyurulması ile tanınması.
Bölümleri :
1.Bölüm : Atamızın C.Başkanı seçilmesi, Halifelik yorumları ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
2.Bölüm : Kazım Karabekir olayı, Rauf Bey ve Cumhuriyet ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
Ana Sayfaya Git
1. Kuva-i Milliye (Ulusal Güçler) Dönemi :
Atatürk'ün 19.Mayıs.1919 tarihinde Samsun'a çıkışından başlayan ve Anadolu'ya hareketi ile devam eden, kongreler, ön çalışmalar, ordu müfettişliği zamanı, geri çağrılması, idam fermanı, sivil yaşama geçişi, tarihi belge niteliğini taşılan telgraf teatileri, ortu kumandanları ile vilayet mutasarraflarının durumları, görüşleri, payitahtın ne pahasına olursa olsun yeni bir devlet kuruluşunu engelleme çalışmaları, meclisin toplanma aşamasına kadar geçen dönem.
Bölümleri :
1.Bölüm : Ata'mızın Samsun'a çıkışından itibaren, Kavak, Havza üzerinden Amasya, ardından Tokat üzerinden Sivas ve kongre için hazırlıklar. Sayfaya Git
2.Bölüm : Erzurum Kogresi hazırlıkları ve yapılması, arkasından önemli kararların alınacağı Sivas Kongresi. 1 ve 2 nci Bölümler Atamızın en tehlikeli günleridir, görevinden ayrılmış, her an yakalanma durumu, valiler ve askeri komutanların bazıları tereddüt içinde ve telgraflar-Mektuplar... Sayfaya Git
3.Bölüm : Sivas kogresi karşıtları, manda yönetimi tartışmaları, Ali Galip diye birisi ve telgraflar. Nutuk okunmaya devam edildikçe, özellikle TCDD da benim bulunduğum görev olduğu için değinmek isterim: Posta İdaresinin Telgraf sistemleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasında en önemli yeri işgal eden bu sistem aynen demiryollarında da mevcuttu ve sistemin devamlı faal durumda olması, Telgraf hatlarından alın, makina ve enerji kaynaklarına bakan teknik elemanları ile telgraf makina operatörlerine kadar tüm personelin gece-gündüz, bayram-tatil demeden fedakarlıkla görev başında bulunmasına bağlıdır. Sayfaya Git
4.Bölüm : İstanbul ile tamamen iplerin kopması, İst. hükümet değişiklikleri, Konya eski valisinin ihaneti ve telgraflar...Sayfaya Git
5.Bölüm : Milli teşkilak genişliyor, halk tarafından benimseniyor, Atamızın önemli paşalarla bizzat veya tlegrafla görüşmesi.Sayfaya Git
6.Bölüm : Yeni seçilen milletvekillerine verilen direktif, İst.Meclis-i mebusanın İst. dışında toplanması gerektiği, mevcut hükümetin resmen işgal kuvvetleri emrine girmesi ve telgraflar...Sayfaya Git
7.Bölüm : Sivas'dan Ankara'ya hareket, Bayburt'ta yalancı peygamber, Genç subaylara cephe alan Dahiliye Nazırı, Ankara'ya gelen yeni milletvekilleri, Misak-ı milli hazırlıkları ve telgraflar...
Sayfaya Git
8.Bölüm : Anadolu'daki yabancı subayların tutuklanma girişimi, İst. hükümetinin düşürülmesi gerektiği, Atamızın millete yayınladığı bildiri, Büyük Millet Meclisinin toplanması, Ankara Hükümetinin kurulma çalışmaları.Sayfaya Git
M.Kemal Paşa Samsun'da Bandırma Vapurundan inmiş, sandalda.
2. Türkiye Büyük millet Meclisi Dönemi :
23.Nisan.1920 Tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin resmen açılışı yapıldıktan sonra, ülke yönetim sistemi için yapılan çalışmalar, kanunlar, istiklal savaşlarının galibiyetle sonuçlanması, anlaşmalar ve Cumhuriyetin kurulma aşamalarına kadar geçen dönem.
Bölümleri :
1.Bölüm : Atamızın TBMM başkanlığına seçilmesi ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
2.Bölüm : Çerkez Etem olayları ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
3.Bölüm : Hilafet konusu, Londra konferansı ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
4.Bölüm : Anadolu'da çıkan isyanlar, Merkez Ordusu kurulması ve diğerleri İçindekilerde.
Sayfaya Git
5.Bölüm : Saltanatın kaldırılması kararı, Vahdettin'in kaçırılması ve diğerleri İçindekilerde.
Sayfaya Git
6.Bölüm : Lozan -Mondros, İsmet Paşa ile bazı paşaların anlaşmazlığı ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
TBMM nin açılış töreni
3. Cumhuriyet Dönemi :
29.Ekim.1923 Taürihinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin resmen ilan edilmesinin ardından, Nutuk söylevinin mecliste okunduğu tarih olan 15.Ekim.1927 e kadar geçen dönemde yapılan köklü çalışmalar, alınan kararlar, çıkartılan kanunlar ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin geri dönülmez biçimde dünyaya duyurulması ile tanınması.
Bölümleri :
1.Bölüm : Atamızın C.Başkanı seçilmesi, Halifelik yorumları ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
2.Bölüm : Kazım Karabekir olayı, Rauf Bey ve Cumhuriyet ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
Ana Sayfaya Git
Follow @AlpWebSite
Bizi Takip Edin
Tweetle
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder