Kuva-i Milliye (Ulusal Güçler) Dönemi :(Bölüm - 8)
Atatürk'ün 19.Mayıs.1919 tarihinde Samsun'a çıkışından başlayan ve Anadolu'ya hareketi ile devam eden, kongreler, ön çalışmalar, ordu müfettişliği zamanı, geri çağrılması, idam fermanı, sivil yaşama geçişi, tarihi belge niteliğini taşılan telgraf teatileri, ortu kumandanları ile vilayet mutasarraflarının durumları, görüşleri, payitahtın ne pahasına olursa olsun yeni bir devlet kuruluşunu engelleme çalışmaları, meclisin toplanma aşamasına kadar geçen dönem.
ANADOLU'DA BULUNAN YABANCI SUBAYLARIN TUTUKLANMASI KARARI
Efendiler, yabancıların İstanbul'da saldırılarını artırarak
nâzır veya milletvekillerinden bazılarını tutuklamaları ihtimaline karşı,
Anadolu'da bulunan yabancı subaylann tutuklanmalarına karar verdim. Bu kararımı
ve buna göre tedbirler alınması gereğini, 22 Ocak 1920 tarihinde, Ankara,
Konya, Sıvas ve Erzurum'daki kolordu komutanlarına "kişiye özel"
olarak şifre ile emrettim (Belge : 226).
Efendiler, milletvekillerine yazdığım telgrafa, Vasıf, Rauf
, Bekir Sami Beyler 'in ortak imzasıyla cevap geldi. Bu cevapta : Meclis resmi
olarak çalışmalara başlayınca, söz konusu mesele dolayısıyla kabine
çekilecektir. O zamana kadar durumun emniyeti bakımından kabinenin işbaşında
kalması gerekir. Siz, bir teşebbüste bulunmayınız ve müdahale etmeyiniz.
Emirlerinizi bize bildiriniz. Görüşlerinizin her makam önünde gereği gibi
savunulacağına güveniniz denilmekteydi (Belge : 227).
Ben, ne Hükûmet'e ne de Meclis'e bir, şey yazmamaya karar vermiş
ve işi artık sayın milletvekili arkadaşlarımıza bırakmıştım (Belge : 228).
Efendiler, İstanbul'daki şahısların hareketlerini hangi
tavsiyelere göre ayarladıklarını belirtebilmek için şu kısa bilgiyi arz edeyim
:
Filân siyasî temsilci, çok namuslu ve doğru sözlü ve Türk
dostuymuş muş. Bu zat, çok içten ve dokunaklı bir dille demi ki "eğer
Harbiye Nâzırı ile C e v a t P a ş a çekilmeseydiler, Harbiye Nezareti işgal
edilecekti: Kuva-yı Milliye'nın gösterdiği suskunluk ve kararlı tutum, bazılarını
çıldırtıyor. Fakat acele etmeyin, ezilirsiniz. Bana güvenin. Hakaret varsa
yapanlar utansın. Belki daha başka delilikler olacaktır. Fakat siz sakın
delilik etmeyin."
İstanbul'daki şahıslar, abiz bu sözlerin samimiyetle
söylendiğinden şüphe etmiyoruz diyorlardı (Belge : 229).
MECLİS-İ MEBUSAN'IN BAşKANI SEÇİLMEM SAKINCALI GÖZÜKÜYOR
Efendiler, milletvekilleri, İstanbul'da toplandıktan bir
hafta sonra, Başkanlık Divanı ve dolayısıyla
Meclis Başkanlığı seçimi ile ilgili görüşmelere
başlamışlar. Bir yerde işaret etmiştim ki, ben Meclis Başkanı seçilmeyi, bazı
yararlarından dolayı lüzumlu bir tedbir saymış ve gereken kimselere bu konudaki
düşüncelerimi de bildirmiştim.
İşte arz ettiğim gibi, bu konu üzerinde görüşülmeye başlandığı günlerde, 28 Ocak 1920 ve 1 İubat 1920 tarihlerinde, R a u f B e y tarafından göderilen yazılarda birtakım görüşlerden sonra, "biz pek büyük bir sakınca doğuracak olan bu konuyu ileri sürmekten vazgeçiyoruz" denmekte (Belge : 230) ve "...özel gizli bir toplantıda yeniden söz konusu edildi. İ e r e f B e y seçilmenizin yararlarını anlattı. . .
Seçim sırasında oyların dağılacağı yeniden kesin olarak hissedildiğinden, sizin, milletin başında, Millî Meclis'in koruyııcusu olarak kalmayı zaten tercih buyurduğunuz tarafımızdan söylendi. Yüksek şahsiyetiniz hakkında alkışları içten gösterilerin yapıldığı görüldü. Genel toplantıda, Reşat Hikmet Bey Meclis Başkanı, Hüseyin Kâzım Bey birinci ve Hoca Abdülaziz Mecdi Efendi ikinci başkan vekili seçildiler" haberi verilmekteydi.
İşte arz ettiğim gibi, bu konu üzerinde görüşülmeye başlandığı günlerde, 28 Ocak 1920 ve 1 İubat 1920 tarihlerinde, R a u f B e y tarafından göderilen yazılarda birtakım görüşlerden sonra, "biz pek büyük bir sakınca doğuracak olan bu konuyu ileri sürmekten vazgeçiyoruz" denmekte (Belge : 230) ve "...özel gizli bir toplantıda yeniden söz konusu edildi. İ e r e f B e y seçilmenizin yararlarını anlattı. . .
Seçim sırasında oyların dağılacağı yeniden kesin olarak hissedildiğinden, sizin, milletin başında, Millî Meclis'in koruyııcusu olarak kalmayı zaten tercih buyurduğunuz tarafımızdan söylendi. Yüksek şahsiyetiniz hakkında alkışları içten gösterilerin yapıldığı görüldü. Genel toplantıda, Reşat Hikmet Bey Meclis Başkanı, Hüseyin Kâzım Bey birinci ve Hoca Abdülaziz Mecdi Efendi ikinci başkan vekili seçildiler" haberi verilmekteydi.
Efendiler, benim başkanlığımı ortaya atan demek ki, yalnız
İeref Bey oluyor. Gizli olarak yapıldığı bildirilen toplantıda, öteki şahıslar
tarafından benim başkanlığa seçilmemin ne maksatla söz konusu edildiği, üstü
kapalı olarak bile söylenmiyor. Önce, ciddî gerekçelere dayanarak benim
başkanlığımı ileri sürmeliydiler. Ondan sonra da oyların dağılıp
dağılmayacağını incelemeliydiler. Yalnız, İ e r e f B e y 'in konuşması üzerine
oyların hangi tarafa kayacağı konusunda bir karara varmakta isabet
olmayabilirdi.
Efendiler, Rauf Bey 'in başkanlık konusundaki açıklamasına
verdiğim cevapta demiştim ki : "İleri sürülen sakıncalar, daha önce
etraflıca düşünülen şeylerdir. Benim başkanlığımı gerektiren sebepler bellidir.
Bunlar, Kuva-yı Milliye'nin millet tarafından kabul edildiğini göstermek,
Meclis dağıtıldığı takdirde başkanlıkla ilgili görevleri güven içinde
yapabilmek, millî varlığımızla bağdaştırılamaz bir barı$ teklifi karşısında
milletçe bir ayaklanma, Meclis'in başkanı sıfatıyla, milletin maddî ve manevî
güçlerini savunma durumuna geçirme düşünceleridir.
SözIerinizden, savunma ile ilgili olan bu durumların, bugün İstanbul çevresince önemli sayılmadığı anlaşılıyor. Eğer, görüşlerdeki isahetsizlikten dolayı vatan ve milletin savunulmasında bugün için ve yarın aksaklıklar ortaya çıkarsa, sorumluluk bu yanlışlığı yapanlara düşer. Bunlann benim şahsî isteklerimle ilgili olmadığını temine gerek yoktur."
SözIerinizden, savunma ile ilgili olan bu durumların, bugün İstanbul çevresince önemli sayılmadığı anlaşılıyor. Eğer, görüşlerdeki isahetsizlikten dolayı vatan ve milletin savunulmasında bugün için ve yarın aksaklıklar ortaya çıkarsa, sorumluluk bu yanlışlığı yapanlara düşer. Bunlann benim şahsî isteklerimle ilgili olmadığını temine gerek yoktur."
Efendiler, Harbiye Nâzırı'nın ve Genelkurmay Başkanı'nın
zorla düşürüldüğünü biliyoruz. Meclis Başkanlığı'na seçilen merhum Reşat Hikmet
Bey 'in, bir uydurma sebeple yabancılar tarafından tutuklandığını haber
almıştık. İstanbul'da bulunan Hey'et-i Temsiliye üyelerinin tutuklanmalarının
düşünüldüğü, Rauf Bey'in 28 Ocak 1920 tarihli yazısında bildiriliyordu. Bu
durumlardan, Kuva-yı Milliye aleyhtarlığının, Meclis'in dağıtılma ihtimalinin
ve dolayısıyla milletçe savunmaya geçme zamanının daha da yaklaştığn meydanda
idi. Fakat bu gerçeği sezebilen azdı.
Efendiler, Reşat Hikmet Bey 'in kurtarılması için de
Ankara'dan çalışmak gerekiyordu (Belge : 231
).
Rauf Bey'in, Meclis'in durumunu anlatan 27 Ocak 1920
tarihli şifreli telgrafında endişe verici bazı cümleler vardı. Söz geiişi,
kabine başlangıçta çekilmeyi düşünmüş, fakat çekilmemiştir. Meclis,in bugünkü
durumu, bu işi çözüme bağlamaya elverişli değildir,
Buradaki milletvekilleri, milletin Maraş bölgesi ile ilgili olarak gönderdiği telgrafları, genel kurulda okumak cesaretini bile gösteremiyorlar. İtilaf Devletleri'nden filânın falanın isteklerine uygun olarak davranmamızı tavsiye ediyorlar. Toplanacak yerimiz yoktur (Belge : 232, 233) gibi.
Buradaki milletvekilleri, milletin Maraş bölgesi ile ilgili olarak gönderdiği telgrafları, genel kurulda okumak cesaretini bile gösteremiyorlar. İtilaf Devletleri'nden filânın falanın isteklerine uygun olarak davranmamızı tavsiye ediyorlar. Toplanacak yerimiz yoktur (Belge : 232, 233) gibi.
Rauf Bey'e, 7 İubat 1920'de gönderdiğimiz bir yazıda, şu
düşüncelerimizi bildirdik : Milletvekilleri, İstanbul'daki iç ve dış etkilere
kapılarak, barışa yönelme gayesini ihmal edip, kölelik, mevkî kapma hırsı,
kıskançlık, kuruntu v.b. sebeplerle anlaşmazlığa düşmüşlerdir.
Arkadaşlanmız, çok sayıda milletvekilini içine alan bir çoğunluk saağlayabilmek mek için, kendi düşünce ve inançlarından sürekli olarak fedakârlık yapmışlar ve uysal olmak sevdasıyla, hükûmet ve bilinen çevreler üzerindeki etkilerini büsbütün kaybetmişlerdir. Uyumsuzluk yaratmamak kaygısıyla bu davranışa devam edilecek olursa, millî dâvâya aykırı emellere ve türlü türlü ihtiraslara âlet olunmaktan, millî meseleler aleyhinde kararlar alınmasına engeI olunamamaktan korkulur. Bu duruma karşı alınacak tedbir şudur :
Azınlıkta olsalar bile, ilkelerimize her bakımdan bağlı arkadaşlardan kurulu bir grupla yetinmek. . . Bunun sakıncası uysallıktan azdır. Hükûmeti mutlaka düşürmek ve kesin mücadele durumuna geçmek gerekir (Belge : 234).
Arkadaşlanmız, çok sayıda milletvekilini içine alan bir çoğunluk saağlayabilmek mek için, kendi düşünce ve inançlarından sürekli olarak fedakârlık yapmışlar ve uysal olmak sevdasıyla, hükûmet ve bilinen çevreler üzerindeki etkilerini büsbütün kaybetmişlerdir. Uyumsuzluk yaratmamak kaygısıyla bu davranışa devam edilecek olursa, millî dâvâya aykırı emellere ve türlü türlü ihtiraslara âlet olunmaktan, millî meseleler aleyhinde kararlar alınmasına engeI olunamamaktan korkulur. Bu duruma karşı alınacak tedbir şudur :
Azınlıkta olsalar bile, ilkelerimize her bakımdan bağlı arkadaşlardan kurulu bir grupla yetinmek. . . Bunun sakıncası uysallıktan azdır. Hükûmeti mutlaka düşürmek ve kesin mücadele durumuna geçmek gerekir (Belge : 234).
HÜKÜMETİ
MUTLAKA DÜşÜRMEK VE KESİN MÜCADELE DURUMUNA GEÇME GEREĞİ
Efendiler, Ali Rıza Paşa Kabinesi ekilmemiş, Meclis de bir
problem çıkarmaktan sakınarak, onu düşürmek yoluna gidememiş ve bazı üyeleri
değiştirilmiş olan Ali Rıza Paşa Kabinesi'ne güven oyu vermiştir.
Ali Rıza Paşa Kabinesi'nin Meclis huzurunda okuduğu hükûmet
programını bilmem hatırlar mısınız? Bu programda :
Sadrazam Paşa, yaptığı en önemli görevi sözlerine başlangıç
olarak alıyor; İstanbul Hükumeti ile Anadolu arasında haberleşmenin kesilmesine
kadar varan anlaşmazlığın giderilmesini başardığını, bundan böyle millî
iradenin yüce Meclis'te tecellî edeceğini, artık meşrutiyet ilkelerine tam
olarak uyulabilmesi için bir engel tasavvur etmediğini söylüyordu.
Efendiler, bu sözlerle, Hey'et-i Temsiliye'nin millî irade
adına hareket etmesine ve meşrutiyet ilkelerine uygun hareketlere engel
olmasına artık yer olmadığı gibi bir anlam sezdirilmek isteniyor.
Daha dün Millî Meclis'in, İstanbul da toplandığı bir sırada, millı iradeye de milletlerarası kurallara da aykırı olarak, bizzat kendilerinin ve kendileriyle birlikte Meclis'in ve milletin ne kadar ağır bir saldırıya uğradığını açıklama gereği duymayan sadrazam, halâ Hey et-i Temsiliye yi jurnal etmekle durumunu kurtarmaya çalışıyor ve bizim sayın milletvekili arkadaşlarımız da, bu sözleri büyük bir sessizlikle dinleyebiliyorlar.
Daha dün Millî Meclis'in, İstanbul da toplandığı bir sırada, millı iradeye de milletlerarası kurallara da aykırı olarak, bizzat kendilerinin ve kendileriyle birlikte Meclis'in ve milletin ne kadar ağır bir saldırıya uğradığını açıklama gereği duymayan sadrazam, halâ Hey et-i Temsiliye yi jurnal etmekle durumunu kurtarmaya çalışıyor ve bizim sayın milletvekili arkadaşlarımız da, bu sözleri büyük bir sessizlikle dinleyebiliyorlar.
Hükûmet, siyasî zümrelere karşı tarafsızlıktan
ayrılmadığını ve ayrılmayacağını bir kere daha belirttikten sonra, bugüne kadar
elde ettiği başarıların derecesinin takdirini Meclis'e bırakıyor.
Sadrazam, devlet idaresinin düzeltilmeye muhtaç olduğunu
söyleyerek Osmanlı Devleti'nin, her yabancı devlet baskısı karşısında kaldıkça
başvurduğu eski politikasını yeniden canlandırarak, dünyaya yeni düzeltmeler
yapılacağı sözünü veriyor :
"Yabancıların imtiyazlarını genişleteceğiz. Azınlıkların haklarını korumak için nisbî temsil yönetimini uygulayacağız. Adalet, maliye, bayındırlık ve güvenlik işlerinde ve hattâ sivil yönetimde yabancılara yeteri kadar kontrol yetkisi vereceğiz" diyerek düşündükleri düzeltmelerin esaslarını sayıyor.
"Yabancıların imtiyazlarını genişleteceğiz. Azınlıkların haklarını korumak için nisbî temsil yönetimini uygulayacağız. Adalet, maliye, bayındırlık ve güvenlik işlerinde ve hattâ sivil yönetimde yabancılara yeteri kadar kontrol yetkisi vereceğiz" diyerek düşündükleri düzeltmelerin esaslarını sayıyor.
Sadrazam Paşa, dışişlerinden bahsederken de "Ateşkes
Anlaşması hükümlerinden ayrılmamak, hükûmetçe gerekli görülmektedir"
taahhüdünde dünde bulunurken, "İzmir'in işgalinden dolayı meydana gelen
kaynaşma ma ve karışıklığa son verecek olan, ancak barıştır" demekle
yetiniyor; kararlılık ve ileri görüşlülüğün güçlükleri yeneceğine tam bir
inancı bulunduğunu söyleyerek, programını bitiriyor (Belge : 235).
ALİ RIZA PAşA VE KABİNESİ'NİN İÇ YÜZÜ
Efendiler, Meclis-i Meb'usanca kabul edilen bu programı
tahlil ve yorumdan geçirerek burada vakit kaybetmeyi gereksiz sayarım.
Yalnız Efendiler, Sadrazam Ali Rıza Paşa'nın ve kabinesinin
içyüzünü ve utanmazlığını gösteren bir belgeyi aynen bilginiz sunmama
müsaadenizi rica edeceğim :
Çok ivedi İstanbul,14.2.1920
Valiliklere ve Müstakil Sancaklara
Son olarak Meclis-i Meb'usan'da okunan ve büyi.ik bir
çoklukla kabul edilerek hükûmete güvenoyu verilmesini sağlayan programın önemli
noktalanndan birinde belirtildiği üzere, her tûrlû milli d,vâların tek tecellî
yeri olan Meclis Genel Kurulu, Allah'a şükür artık toplanıp çalışmaya
başladığına göre, meşrutiyet ilkelerinin her türlü engel ve etkilerden uzak
olarak yürürlük kazanması gereken memleketimizde, bu Meclis'ten başka yerde,
millî irade adına konuşmaya ve istekler ileri sürmeye artık sebep ve imkân
kalmadığından, hükûmet işlerine müdahale şeklindeki her türlü faaliyet ve
hareketlerin cezalandınlacağı duyurulur. ( Sadrazam Ali Rıza)
Efendiler, böyle bir genelgeye ne gerek vardı? Hey'et-i Temsiliye'yi millet gözünde küçük düşürmekte, onun cezalandırılabileceğinden bahsetmekte ne yarar vardı? Eğer Hey'et-i Temsiliye zaman zaman hükûmetin dikkatini çekmeyi gerekli görüyor idiyse, bu hareketinin ne kadar temiz ve yüksek düşüncelere dayandığından ve ne derece vatanla ilgili zaruretler yüzünden yapıldığından hâlâ $üphe edilebilir miydi? Hey'et-i Temsiliye'yi, dolayısıyla milletin birlik ve dayanışmasını yok etmeyi asıl hedef olarak kabul eden hükûmet, Aydın, Adana, Maraş, Urfa Antep cephelerinde sürüp gitmekte olan çarpışmalardan ise, asla duygulanmış görünmüyordu. Yabancı devletlerin, doğrudan doğruya kendi kabinelerine yapmış olduğu baskıdan üzüntü duymuyordu.
İunu da açık olarak belirtmeliyim ki, her türlü millî davanın belirdiği tek yer olmak gereken Milli Meclis'in, Sadrazam Paşa'nın Tanrı'ya şükrederek söylediği gibi, çalışmalara başladığı da ne yazık ki daha görülmüyordu.
Efendiler, böyle bir genelgeye ne gerek vardı? Hey'et-i Temsiliye'yi millet gözünde küçük düşürmekte, onun cezalandırılabileceğinden bahsetmekte ne yarar vardı? Eğer Hey'et-i Temsiliye zaman zaman hükûmetin dikkatini çekmeyi gerekli görüyor idiyse, bu hareketinin ne kadar temiz ve yüksek düşüncelere dayandığından ve ne derece vatanla ilgili zaruretler yüzünden yapıldığından hâlâ $üphe edilebilir miydi? Hey'et-i Temsiliye'yi, dolayısıyla milletin birlik ve dayanışmasını yok etmeyi asıl hedef olarak kabul eden hükûmet, Aydın, Adana, Maraş, Urfa Antep cephelerinde sürüp gitmekte olan çarpışmalardan ise, asla duygulanmış görünmüyordu. Yabancı devletlerin, doğrudan doğruya kendi kabinelerine yapmış olduğu baskıdan üzüntü duymuyordu.
İunu da açık olarak belirtmeliyim ki, her türlü millî davanın belirdiği tek yer olmak gereken Milli Meclis'in, Sadrazam Paşa'nın Tanrı'ya şükrederek söylediği gibi, çalışmalara başladığı da ne yazık ki daha görülmüyordu.
Efendiler, Sadrazam'ın bu genelgesi üzerine biz de şu
genelge ile milletin dikkatini çekmeyi gerekli bulduk.
Genelge 17.2.1920
Milll iradenin kanun3 olarak varlığını gösterdiği yer olan
Meclis-i Meb'usan'ı açarak millî hakimiyeti ispatlayabilen Cemiyetimizin, en
önemli ve başlıca görevlerinden biri de, milli dâvâya uygun ilkeler
çerçevesinde bir banş yapılıncaya kadar, milli birliği korumaktır.
Cemiyetimizin, her güçlüğe göği.is bererek, vatanı ve mill? varlıı koruma
yolundaki kurtancı çalışmalanna, millî gaye gerçekleştirilinceye kadar, daha
büyük bir azim ve iman ile devamı şarttır.
Bu bakımdan, milletin yaşama ve varlığını devam ettirme temeline dayanan millî teşkilâtın, vatanın her köşesinde, geniş çapta ve yaygın bir biçimde kökleşmesine, eskisi gibi devam edilmesini bütün merkez ve idare hey'etlerinden bir kere daha önemle rica ederiz.
Bu bakımdan, milletin yaşama ve varlığını devam ettirme temeline dayanan millî teşkilâtın, vatanın her köşesinde, geniş çapta ve yaygın bir biçimde kökleşmesine, eskisi gibi devam edilmesini bütün merkez ve idare hey'etlerinden bir kere daha önemle rica ederiz.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Hey'et-i Temsiliyesi adına
Mustafa Kemal
ALDATICI SÖZ VERMELER, AĞIR İTİRAFLAR
Efendiler, İstanbul'dan gönderilen 19 İubat 1920 tarihli
yazıda, "İngiliz Dışişleri Bakanlığı'ndan İstanbul'daki siyasi
temsilciliğine gelen ve siyasî temsilcilik tarafından da resmen hükûmete
yapılan sözlü tebligatta, padişahlık başkentinin Osmanlı Devleti'nde
bırakıldığı bildirilmiş; fakat bununla birlikte, Ermeni katliamının
durdurulması ve Yunanlılarla bütün İtilâf Devletleri'nin kuvvetlerine karşı
olan tutumumuzun değiştirilmesi istenmiş; aksi takdirde, barış şartlarının
değiştirilmesinin muhtemel bulunduğu da ayrıca ifade edilmiştir" denilmekte
ve bazı hususlar, özellikle "şikâyete yol açacak en küçük olaylara bile
meydan bırakılmaması" tavsiye edilmekteydi.
Efendiler, bu sözlü vaadin arkasındaki anlam ve maksat ne
olabilirdi? Yunanlıların, Fransızların ve daha başkalarının işgali altında bulunan
vatan topraklarından başka, İstanbul'un da alınması kararlaştırılmıştı. Ancak,
ileri sürülen şarta uyulursa, İstanbul'u almaktan vazgeçeriz mi, denilmek
isteniyordu? Yoksa, Yunanlıların, Fransızların, İtalyanların işgalleri zaten
geçicidir, İtilâf Devletleri, yalnız İstanbul'u alacaktı, fakat teklif
ettikleri şarta uyarsak, onu da bırakacaklardır, anlamı mı çıkarılıyordu?
Veyahut da Efendiler, İtilâf Devletleri Kuva-yı Milliye'nin
rşgal bölgelerinde, işgal kuwetlerine karşı kurduğu cepheleri bozdurmaya ve
açtığı savaşları, giriştiği hareketleri durdurmaya, İstanbul Hükûmeti'nin
gücünün yetmeyeceğini çok iyi anladıklarından, Yunanlılar da dahil olmak üzere,
İtilâf Devletlerine karşı ·yapılan saldırının önlenememiş ve aslı olmayan
Ermeni katliamına son verilmemiş olduğu bahanesiyle İstanbul'u da mı işgal
etmek niyetindeydiler?
Daha sonraki olaylar, bu son tahminin doğru olduğunu
göstermiştir tir, sanırım. Ne var ki, İstanbul Hükûmeti'nin İngiliz
temsilciliğinin teklifinden böyle bir anlam çıkarmaya yanaşmamış, aksine ümide
kapılmış olduğu görülüyordu.
Efendiler, yapılmış olan teklifin ne derece yersiz olduğu
hususunda bir fikir verebilmek için, biz de o günlerle ilgili bazı durumları
hatırlayalım. İüphe edilmemek gerekirdi ki, Ermeni katliamı konusundaki sözler,
gerçeğe uygun değildi.
Aksine, güney bölgelerinde, yabancı kuwetler tarafından silâhlandırılan Ermeniler, gördükleri koruyuculuktan cür'et alarak bulundukları yerlerdeki Müslümanlara saldırmakta idiler. İntikam düşüncesiyle her tarafta insafsız bir şekilde öldürme ve yok etme siyaseti gütmekte idiler. Maraş'taki feci olay bu yüzden çıkmıştı.
Yabancı kuvvetleri ile birleşen Ermeniler, top ve makineli tüfeklerle Maraş gibi eski bir Müslüman şehrini yerle bir etmişlerdi. Binlerce çaresiz ve suçsuz ana ve çocukları işkenceyle öldürmüşlerdi. Tarihte bir benzeri görülmemiş olan bu vahşeti yapan Ermenilerdi. Müslümanlar yalnız namuslarını ve canlarını korumak için karşı koymuş ve kendilerini savunmuşlardı.
Yirmi gün süren Maraş katliamında, Müslümanlarla birlikte şehirde kalan Amerikalıların, bu olay hakkııvda İstanbul'daki temsilcilerine çektikleri telgraf, bu faciayı yaratanları, yalanlanamayacak bir şekilde ortaya koymakta idi.
Aksine, güney bölgelerinde, yabancı kuwetler tarafından silâhlandırılan Ermeniler, gördükleri koruyuculuktan cür'et alarak bulundukları yerlerdeki Müslümanlara saldırmakta idiler. İntikam düşüncesiyle her tarafta insafsız bir şekilde öldürme ve yok etme siyaseti gütmekte idiler. Maraş'taki feci olay bu yüzden çıkmıştı.
Yabancı kuvvetleri ile birleşen Ermeniler, top ve makineli tüfeklerle Maraş gibi eski bir Müslüman şehrini yerle bir etmişlerdi. Binlerce çaresiz ve suçsuz ana ve çocukları işkenceyle öldürmüşlerdi. Tarihte bir benzeri görülmemiş olan bu vahşeti yapan Ermenilerdi. Müslümanlar yalnız namuslarını ve canlarını korumak için karşı koymuş ve kendilerini savunmuşlardı.
Yirmi gün süren Maraş katliamında, Müslümanlarla birlikte şehirde kalan Amerikalıların, bu olay hakkııvda İstanbul'daki temsilcilerine çektikleri telgraf, bu faciayı yaratanları, yalanlanamayacak bir şekilde ortaya koymakta idi.
Adana ili içindeki Müslümanlar, tepeden tırnağa kadar
silâhlandırılmış olan Ermenilerin süngülerinin baskısı altında her dakika
öldürülmek mek tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyorlardı. Canlarının ve
bağımsızlıklarının korunmasından başka bir şey istemeyen Müslümanlara karşı
uygulanan bu zulüm ve yok etme politikası, medenî insanlığın dikkatini çekecek
ve onları insafa getirecek nitelikte iken, aksinin yapıldığını iddia ederek
ondan vazgeçilmesini isteme gibi bir teklif nasıl ciddî olarak kabul
edilebilirdi?
İzmir ve Aydın dolaylarında durum buna benzer ve belki daha
da acıklı değil miydi? Yunanlılar, her gün kuvvet ve vasıtalarını artırıyor ve
; taarruz hazırlıklarını tamamlıyorlardı. Bir yandan da oraya buraya
saldırmaktan geri durmuyorlardı.
O günlerde İzmir'e yeniden bir piyade alayı ile tam teçhizatlı bir süvari alayı ve yirmi dört adet yük otomobiliyle çok sayıda nakliye arabası, altı tane top ve birçok savaş malzemesi çıkarıldığı, cephelere bol miktarda cephane gönderilmekte olduğu anlaşılmıştı. Gerçek şu idi ki, milletimiz, sebepsiz olarak hiçbir yerde hiçbir yabancıya saldırmış değildi.
O günlerde İzmir'e yeniden bir piyade alayı ile tam teçhizatlı bir süvari alayı ve yirmi dört adet yük otomobiliyle çok sayıda nakliye arabası, altı tane top ve birçok savaş malzemesi çıkarıldığı, cephelere bol miktarda cephane gönderilmekte olduğu anlaşılmıştı. Gerçek şu idi ki, milletimiz, sebepsiz olarak hiçbir yerde hiçbir yabancıya saldırmış değildi.
Bu durum karşısında, Efeıldiler, vatanımızın işgal edilmiş
yerlerinden düşmanların çekildiklerini görmeden veya hiç olmazsa
çekileceklerine tam bir güven duymadan, aldatıcı sözlere gereğinden fazla değer
vermek akıl kârı mıydı?
Memleket kaderinin tek dayanak noktası olarak kalmış bulunan Kuva-yı Milliye'yi dağıtma gayesi güden bu gibi teklif ve teşebbüsleri anlamakta güçlük var mıydı? Geleceğin şüphe ve belirsizliği uğruna, millî dâvâdan hemen vazgeçmek doğru olur muydu? Yalnız İstanbul'un değil, Boğazlar'ın, İzmir'in, Adana bölgesinin, kısacası millî sınırlarımız içindeki bütün vatan topraklat-ının egemenliğimiz altında kalması millî gayemiz değil miydi?
Bu duruma göre, yalnız İstanbul'un, Osmanlı Devleti'ne bırakılacağı vaadi karşısında, Osmanlı Devleti'nin sadrazamı Ali Rıza Paşa memnun olsa da, Türk milletinin memnun olacağı ve bununla yetinerek susup oturmayı tercih edeceği nasıl düşünülebilirdi? Vahdettin'in sadrazamı, Kuva-yı Milliye'yi dağıtmayı hedef alan bütün bu teşebbüslerin tarihî sorumluluğunu düşünmek istemiyor muydu?
Memleket kaderinin tek dayanak noktası olarak kalmış bulunan Kuva-yı Milliye'yi dağıtma gayesi güden bu gibi teklif ve teşebbüsleri anlamakta güçlük var mıydı? Geleceğin şüphe ve belirsizliği uğruna, millî dâvâdan hemen vazgeçmek doğru olur muydu? Yalnız İstanbul'un değil, Boğazlar'ın, İzmir'in, Adana bölgesinin, kısacası millî sınırlarımız içindeki bütün vatan topraklat-ının egemenliğimiz altında kalması millî gayemiz değil miydi?
Bu duruma göre, yalnız İstanbul'un, Osmanlı Devleti'ne bırakılacağı vaadi karşısında, Osmanlı Devleti'nin sadrazamı Ali Rıza Paşa memnun olsa da, Türk milletinin memnun olacağı ve bununla yetinerek susup oturmayı tercih edeceği nasıl düşünülebilirdi? Vahdettin'in sadrazamı, Kuva-yı Milliye'yi dağıtmayı hedef alan bütün bu teşebbüslerin tarihî sorumluluğunu düşünmek istemiyor muydu?
Efendiler, yabancıların teklifine ve onu gerçekleştirmeye
kalkışan hükûmetin istek ve emrine, milletçe de Kuva-yı Milliyece de boyun
eğilmeyeceği şüphesizdi.
MİLLİ BİR KABİNE KURULMASININ İMKANSIZLIĞI
Saygıdeğer Efendiler, Rauf Bey, 19 İubat 1920 tarihli bir
şifre ile, hükûmet ve Meclis hakkında üzerinde durup düşünülmeye değer bilgiler
veriyordu. Bu bilgileri özetleyeyim :
"İubatın on dokuzuncu günü, Sadrazam, Dahiliye Nâzırı,
Bahriye Nâzırı Felâh-ı Vatan Grubu'nun toplantısına gitmişler. Sadrazam,
Kuva-yı Milliye'nin ikinci bir hükûmet şeklinde görünmemesi, hükûmet işlerine
karışmaması ve Maraş taraflarındaki çatışmaların daha ilerilere götürülmeyerek
durdurulmasını, düzen ve güvenliğin sağlanması gereğini siyasî bakımdan yararlı
gördüğünü söylemiş miş, Ziya Paşa' nın vali ve Ahmet Fevzi Paşa'nın da kolordu
komutanı olarak Ankara'ya gönderileceğini bildirmiş.
Dahiliye Nazırı da serbestçe iş görmesine karışılmamasını istemiş. Polis Müdürü ile Jandarma Komutanı'nın değiştirilmesine güçlerinin yetmediğini anlatmış. Eskiden beri dostu olan Keşfî Bey'in dürüstlüğünden ve onu Bursa'ya vali, Faik Ali Bey'i de müsteşar yaptığından bahsetmiş. Salih Paşa da, Maraş ve dolaylarında boşaltılan yerlere, hükûmetçe el koymayı siyasî bakımdan müınkün görmemiş, Fransiz basınını aleyhimize çevirir, demiş. Padişah, hükûmete, Meclis'ten çok hâkim imiş. Meclis'in ruh haline göre, bu hükûmeti düşürmek ve yerine gerekli şartları taşıyan millî bir kabineyi getirmek mümkün değilmiş" (Belge : 236)
Dahiliye Nazırı da serbestçe iş görmesine karışılmamasını istemiş. Polis Müdürü ile Jandarma Komutanı'nın değiştirilmesine güçlerinin yetmediğini anlatmış. Eskiden beri dostu olan Keşfî Bey'in dürüstlüğünden ve onu Bursa'ya vali, Faik Ali Bey'i de müsteşar yaptığından bahsetmiş. Salih Paşa da, Maraş ve dolaylarında boşaltılan yerlere, hükûmetçe el koymayı siyasî bakımdan müınkün görmemiş, Fransiz basınını aleyhimize çevirir, demiş. Padişah, hükûmete, Meclis'ten çok hâkim imiş. Meclis'in ruh haline göre, bu hükûmeti düşürmek ve yerine gerekli şartları taşıyan millî bir kabineyi getirmek mümkün değilmiş" (Belge : 236)
Bu bilgileri, Anadolu ve Rumeli'de bulunan tekmil
komutanlara bildirirken, şunu da ekledik :
Hey'et-i Temsiliye, işgal ve çeşitli yabancı etkilerin
baskısı altında bulunan İstanbul'da, daha millî ve fedakâr bir hükûmetin.
işbaşına getirilmesindeki güçlükleri takdir ettiğinden, Sadrazam Paşa'nın
bilinen bildirisine karşılık, 17 İubat 1920 tarihindeki genelgeyle görüşünü
bütün teşkilâtına duyurmuştu.
Millî birliği bozma düşüncesi ile yapılacak her teşebbüs ve saldırıyı, akıllıca davranışlarla başarısızlığa uğratmak şarttır. Milli dâ,vâ,ya uygun bir barış yapılmadıkça, Kuva-yı Milliye'nin faaliyetine son vermesinin mümkün olamayacağı hususunda ilgililerin yeniden dikkati çekilmekle birlikte, millî birlik ve dayanışmayı güçlendirme ve devam ettirme konusunda, her zamankinden daha ileri görüşlü ve uyanık bulunulmasını özellikle rica eder ve bekleriz (Belge : 237).
Millî birliği bozma düşüncesi ile yapılacak her teşebbüs ve saldırıyı, akıllıca davranışlarla başarısızlığa uğratmak şarttır. Milli dâ,vâ,ya uygun bir barış yapılmadıkça, Kuva-yı Milliye'nin faaliyetine son vermesinin mümkün olamayacağı hususunda ilgililerin yeniden dikkati çekilmekle birlikte, millî birlik ve dayanışmayı güçlendirme ve devam ettirme konusunda, her zamankinden daha ileri görüşlü ve uyanık bulunulmasını özellikle rica eder ve bekleriz (Belge : 237).
Rauf Bey'e de cevap olarak şunu yazdım :
Harbiye Nezareti Başyaver Salih Bey'e 21.2.1920
Rauf Bey'e
İlgi : 19.2.1920 tarihli şifre :
Felâh-ı Vatan Grubu'nun Sadrazam Paşa ve arkadaşlarıyla
yaptığı tartışmalardan genellikle anlaşıldığına göre, bugünkü hükûmetin Millî
Meclis'ten aldığı güven oyuna dayanarak, Kuva-yı Milliye'nin memleketteki nüfuz
ve etkisini yok etmeye çalıştığı açıkça görülüyor.
Millî Mücadele'ye karşı tutumundan dolayı azledilen Faik Ali Bey'i müsteşarlığa, Ferit Paşa ve Ali Kemal ile birlikte çalışan Müsteşar Keşfî Bey'i, Bursa valiliğine atanması ve daha önce memuriyetleri milletçe kabul edilmeyen Ahmet Fevzi Paşa ile Ziya Paşa'yı da Ankara'ya göndermek hususunda ısrar etmesi, açıktan açığa Kuva-yı Milliye aleyhine hareket edildiğinin kesin bir belirtisidir.
Hükûmetle milletin tam bir birlik içinde çalışarak tespit edilen ilkeler çerçevesinde millî dâvâya uygun bir barış yapılması gereğini her zamandan daha çok takdir etmekte olduğundan, hükûmet işlerine karşı her türlü muhalefetten ve güçlük çıkarmaktan kaçınmayı bir vatan görevi sayıyoruz. Her şey bitmiş, millî gayeye ulaşılmış değildir.
Arada pek korkunç ihtimaller vardır. Geleceğin sonsuz bilinmezlikleri içinde, Kuva-yı Milliye'nin kurtarıcı çalışmalarına değer verip vermediğinin hükûmetten sorulması gerekir. Bize gelince : Tarihin bu memlekette şimdiye kadar yaratmadığı bu millî birlik ve dayanışmayı bozmaya yeltenen her hareketi bir vatan hainliği sayarak ona göre gerekli tedbirleri almaktan çekinmeceğiz.
Bu mecburiyet ve zaruretlerin hükûmet üyelerince bilinmesi pek yararlı olacaktır. Hükûmet ile aramızdaki uyum ve birliğin korunması, ancak bugünkü durumun devam ettirilmesiyle mümkün olabilir. Gereksiz atama ve görevden almaların yapılması ve özellikle Millî Mücadele'ye karşı geldikleri için görevden alınmış olan memurlar üzerinde ısrar edilmesi, Kuva-yı Milliye aleyhinde bir düşmanlık sayılacağından, bu gibilerin memuriyetlerine göz yumulmayacaktır.
Hele Ahmet Fevzi Paşa ile Ziya Paşa'nın, gönderildikleri takdirde hemen geri çevrilmelerinin bir oldubitti sayılması gerekir.
Millî Mücadele'ye karşı tutumundan dolayı azledilen Faik Ali Bey'i müsteşarlığa, Ferit Paşa ve Ali Kemal ile birlikte çalışan Müsteşar Keşfî Bey'i, Bursa valiliğine atanması ve daha önce memuriyetleri milletçe kabul edilmeyen Ahmet Fevzi Paşa ile Ziya Paşa'yı da Ankara'ya göndermek hususunda ısrar etmesi, açıktan açığa Kuva-yı Milliye aleyhine hareket edildiğinin kesin bir belirtisidir.
Hükûmetle milletin tam bir birlik içinde çalışarak tespit edilen ilkeler çerçevesinde millî dâvâya uygun bir barış yapılması gereğini her zamandan daha çok takdir etmekte olduğundan, hükûmet işlerine karşı her türlü muhalefetten ve güçlük çıkarmaktan kaçınmayı bir vatan görevi sayıyoruz. Her şey bitmiş, millî gayeye ulaşılmış değildir.
Arada pek korkunç ihtimaller vardır. Geleceğin sonsuz bilinmezlikleri içinde, Kuva-yı Milliye'nin kurtarıcı çalışmalarına değer verip vermediğinin hükûmetten sorulması gerekir. Bize gelince : Tarihin bu memlekette şimdiye kadar yaratmadığı bu millî birlik ve dayanışmayı bozmaya yeltenen her hareketi bir vatan hainliği sayarak ona göre gerekli tedbirleri almaktan çekinmeceğiz.
Bu mecburiyet ve zaruretlerin hükûmet üyelerince bilinmesi pek yararlı olacaktır. Hükûmet ile aramızdaki uyum ve birliğin korunması, ancak bugünkü durumun devam ettirilmesiyle mümkün olabilir. Gereksiz atama ve görevden almaların yapılması ve özellikle Millî Mücadele'ye karşı geldikleri için görevden alınmış olan memurlar üzerinde ısrar edilmesi, Kuva-yı Milliye aleyhinde bir düşmanlık sayılacağından, bu gibilerin memuriyetlerine göz yumulmayacaktır.
Hele Ahmet Fevzi Paşa ile Ziya Paşa'nın, gönderildikleri takdirde hemen geri çevrilmelerinin bir oldubitti sayılması gerekir.
Bugünkü durumun ağırlığını kavramış olan Millî Meclis'teki
arkadaşların bile, böyle anormal olaylar karşısında susmayı tercih etmesi, her
taraftan kışkırtılan ve teşvik gören hükûmeti cesaretlendireceğinden, gayeye
bağlı arkadaşlann bu konuda da kesin ve açık bir tavır takınmalan
gerekmektedir.
Hükûmetin Meclis'e hâkim olması, denetleme görevini güçleştireceğinden, böyle bir durum ortaya çıktığı takdirde, vatanın kurtuluşu için yerinde kararlann alınamayacağı ve sonunda millî gayenin gerçekleşemeyeceği· şüphesizdir.
Bütün milletçe benimsenen ve kutsal sayılan Kuva-yı Milliye gayelerinin, Meclis'çe de benimsenip gerçekleştirilmesinin sağlanması ve hükûmet işlerinin bu gayeler açısından denetlenmesi konusunda, vatanseverlik görevinin sonuna kadar esirgemeden yerine getirilmesini önemle rica ederiz.
Hükûmetin Meclis'e hâkim olması, denetleme görevini güçleştireceğinden, böyle bir durum ortaya çıktığı takdirde, vatanın kurtuluşu için yerinde kararlann alınamayacağı ve sonunda millî gayenin gerçekleşemeyeceği· şüphesizdir.
Bütün milletçe benimsenen ve kutsal sayılan Kuva-yı Milliye gayelerinin, Meclis'çe de benimsenip gerçekleştirilmesinin sağlanması ve hükûmet işlerinin bu gayeler açısından denetlenmesi konusunda, vatanseverlik görevinin sonuna kadar esirgemeden yerine getirilmesini önemle rica ederiz.
Hey'et-i Temsil'iye adına Mustafa Kemal
R a u f B e y'in bir başka yazısına verdiğimiz
karşılığı da arz edeyim : İifre
21.2.1920
Harbiye Nezareti Başyaveri Salih Bey'e Rauf Bey'e:
İlgi : 20.2.1920 tarihli şifre :
Hükümetin Millî Meclis'teki gruba karşı gözdağı verici bir
tavır takınmasının, grubun, dayanışma halinde bir siyasî güç olarak gelişip
varlığını gösterememesinden ileri geldiği açıkça anlaşılmaktadır. Her şeyden
önce, grubun bu bakımdan bilinçli bir denetim gücü haline getirilmesi gerektiği
belli oluyor.
Hükumetin sonradan gönül almak maksadıyla sizleri davet etmesi, bugünkü güçsüzlüğünü anlamasından ve gi.iç kazanıncaya kadar oyalayıp vakit kazanmak düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Hükûmete karşı kesin bir durum alma zamanı gelmiştir. Sadrazama ve Dahiliye IIâzın'na açıkça söylemek gerekir ki, Kuva-yı Milliye, sonuç alınıncaya kadar çalışmalannı sürdürecektir.
Hükumetin sonradan gönül almak maksadıyla sizleri davet etmesi, bugünkü güçsüzlüğünü anlamasından ve gi.iç kazanıncaya kadar oyalayıp vakit kazanmak düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Hükûmete karşı kesin bir durum alma zamanı gelmiştir. Sadrazama ve Dahiliye IIâzın'na açıkça söylemek gerekir ki, Kuva-yı Milliye, sonuç alınıncaya kadar çalışmalannı sürdürecektir.
Memleketi işgal eden ve milletimizi tam bir kölelik
derecesine düşürmek isteyen düşmanlarımız, Kuva-yı Milliye'nin faaliyetini
istememekte kendilerini haklı bulabilirler. Fakat, devlet ve milletin
kurtarılmasına çalışan bir millî kuvvete, kendi hükûmetimiz tarafından hücum ve
saldınya geçilmesi görülmemiş bir şeydir.
İtilâf Devletleri'nin, İstanbul'un Osmanlı hâkimiyetinde
bırakılması ile ilgili görüşü ne kadar sevinçle karşılanmış ise, İzmir ve Adana
cephelerinde savaştan vazgeçilmesi konusundaki istekleri de o kadar hayretle
karşılanmıştır. Harbiye Nâzırı'na, İzmir ve Adana`nın da Osmanlılar'ın elinde
kalması sağlanıncaya kadar silâhların bırakılamayacağı, Ermenilere karşı bizim
tarafımızdan bir saldınnın yapılmadığı, Fransızlar tarafından silâhlandınlan ve
kışkırtılan Ermenilerle aramızda bazı olaylar çıkmışsa, bunun sorumluluğunun
Ermeni milliyetçilerine ve onları kışkırtanlara ait olacağı
bildirilmiştir.
Hükümetin, Maraş ve Urfa'dan ileriye geçilmemesi yolundaki
teklifine karşı, millete güven vermek ve Kuva-yı Milliye'yi durdurabilmek için,
Fransızların Adanayı derhal boşaltmaya başlamaları istenmelidir, Aksi takdirde,
Kuva-yı Milliye'yi, memleketi kurtarma mücadelesinden alıkoymanın mümkün
olamayacağını, bu ateşin Halep ve Suriye'ye sıçramak üzere bulunduğunu;
Fransızlann, Adana ve dolaylarının boşaltılmasında ne kadar çabuk davranırlarsa,
o kadar karlı çıkacaklarını kendilerine açıkça anlatmalıdır.
Anadolu basınının kullandığı sert dilin hafifletilmesi, İtilâf Devletleri'nin zulüm ve saldırılarına son vermeleriyle mümkündü. Bunca haksızlıklara, zulümlere, hattâ katliamlara karşı feryat eden suçsuz bir milleti susturmak zulmünü bizden istemelidir. Aslında, dünyanın her yerinde basın, bu türlü sıkı kayıtlardan kurtulmuş olup hür ve serbesttir. Akbaş cephesinden bir kısmının İngilizlere geri verilmesi için hiçbir yardımda bulunmamanızı isterdik. Boş bir fişek kovanının bile İngilizlere geri verilmemesi daha yerinde olur, düşüncesindeyiz.
Anadolu basınının kullandığı sert dilin hafifletilmesi, İtilâf Devletleri'nin zulüm ve saldırılarına son vermeleriyle mümkündü. Bunca haksızlıklara, zulümlere, hattâ katliamlara karşı feryat eden suçsuz bir milleti susturmak zulmünü bizden istemelidir. Aslında, dünyanın her yerinde basın, bu türlü sıkı kayıtlardan kurtulmuş olup hür ve serbesttir. Akbaş cephesinden bir kısmının İngilizlere geri verilmesi için hiçbir yardımda bulunmamanızı isterdik. Boş bir fişek kovanının bile İngilizlere geri verilmemesi daha yerinde olur, düşüncesindeyiz.
Hükûmet, İtilâf Devletleri'ne karşı böyle sahte yaranma
hareketlerinde bulunarak merhamet uyandırmayı başarabileceği ve iki yüzlü
davranışların, barış şartlarının değişmesini etkileyeceği zannını besliyorsa,
kendilerinin gafletine acırız. Kısacası, barışımızın söz konusu olduğu şu çetin
günlerde, Kuva-yı Milliye'yi zayıf gösterecek her hareketin, milletimizin
kaderi üzerinde uğursuz bir etki yapacağı şüphesiz olduğundan, Meclis'teki
arkadaşlara düşen denetleme görevinin her türlü fedakârlığa katlanarak yerine
getirilmesini özellikle rica ederiz.
Hey'et-i Temsiliye adına Mustafa Kemal
KUVAYI
MİLLİYE'NİN MÜCADELEYE DEVAMI KONUSUNDA KAMUOYUNU YOKLANMASI
Efendiler, bugünlerde duyulan ihtiyaç üzerine Rauf Bey'e,
aynı tarihte şu telgrafı da yazdım. Bu ihtiyaç, Hey'et-i Temsiliye'nin ve
Kuva-yı Milliye'nin mücadeleye devamı konusunda kamuoyunu yoklamaktı. Rauf
Bey'e yazdığım bu telgrafı, Erzurum'daki Kâzım Karabekir Paşa'ya da
çektirmiştim.
Çok ivedi ve günlüdür. 21.2.I920 Rauf Bey'e özel :
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin durumunu
değiştirmeye yetkili olacak kongrenin toplanması, tüzüğünün sonuncu maddesi
gereğince, Meclis-i Meb'usan'ın yasama görevini tam bir güvenlik ve serbestlik
içinde yerine getirdiğinin Meclis'çe açıklanmasına bağlıdır. Hey'et-i
Temsiliye'nin genel teşkilâtının başında, barış yapılıncaya kadar eski şeklini
koıuması gereği, bütün arkadaşlarımızın onayı ve ısrarı üzerine kabul
edilıniştir.
Oysa, hükûmet tarafından âdeta teşvik edilen muhalif gazetelerin hücumlan, Ayân Meclisi'nin açık saldırıları, hükûmetin tutum ve işleri ve özellikle Sadrazam Paşa'nın bildirisi, Meclis-i Meb'usan'da Kuva-yı Milliye'nin kanun dışı olduğunu alkışlattıran nutuklar, kamuoyunu millî teşkilât aleyhine çevirmekte ve Hey'et-i Temsiliye'mizi güç bir duruma sokmaktadır.
Oysa, hükûmet tarafından âdeta teşvik edilen muhalif gazetelerin hücumlan, Ayân Meclisi'nin açık saldırıları, hükûmetin tutum ve işleri ve özellikle Sadrazam Paşa'nın bildirisi, Meclis-i Meb'usan'da Kuva-yı Milliye'nin kanun dışı olduğunu alkışlattıran nutuklar, kamuoyunu millî teşkilât aleyhine çevirmekte ve Hey'et-i Temsiliye'mizi güç bir duruma sokmaktadır.
Bir yandan Padişah'ın isteğine uyarak Zeynelabidin, Hoca
Sabri, Sait Molla gibi kimselerin, sırf Kuvayı Milliye'yi yok etme maksadıyla
her tarafta kurmaya çalıştıkları Teâlî-i İslâm Cemiyeti adı altındaki
kuruluşlar, milli teşkilâta doğrudan doğruya saldırılara başlamışlardır.
Söz gelişi, Niğde ve Nevşehir'de, bu ayın on dokuzuncu günü, "Meclis-i Meb'usan açıldı. Millî teşkilatı padişahımız istemiyor" gibi sözlerle, halkı açık toplantı ve gösterilere sürüklemişlerdir. Bu durum Sadrazam Paşa'nın bildirisini alan bazı memurlar tarafından da teşvik edilmiştir. Bu olayın Konya'ya ve daha başka yerlere de yayılması uzak bir ihtimal değildir. Bu bakımdan :
Söz gelişi, Niğde ve Nevşehir'de, bu ayın on dokuzuncu günü, "Meclis-i Meb'usan açıldı. Millî teşkilatı padişahımız istemiyor" gibi sözlerle, halkı açık toplantı ve gösterilere sürüklemişlerdir. Bu durum Sadrazam Paşa'nın bildirisini alan bazı memurlar tarafından da teşvik edilmiştir. Bu olayın Konya'ya ve daha başka yerlere de yayılması uzak bir ihtimal değildir. Bu bakımdan :
1- Hükûmetin, Kuva-yı Milliye'nin devamına taraftar olup
olmadığını kesin olarak bildirmesini kendisinden istemek gerekir.
2
- Felâh-ı Vatan Grubu'nun, söz konusu edilen tam
bir güvenlik ve serbestliğe sahip olduğunu, bu bakımdan, Kuva-yı Milliye'yi
dağıtınak lüzumuna inanıp inanmadığını bildirmesi gerekir. Eğer bu kuwetin
devamına lüzum görüyorsa, ona göre hükûmetin dikkatini çekmekle birlikte, bunu,
Meclis'te de gerektiği şekilde savıuı naiıdır. Bu konunun, grupça görüşülmesi
ve tartışılması düşüncesindeyiz.
3
- Vatanın çıkarlan açısından, millî teşkilâtın
ve Kuva-yı Milliye'nin ortadan kaldınlması tercih edildiği takdirde, İzmir,
Maraş ve öteki cephelerde bulunan düşman kuwetlerine karşı da hükûmetçe gerekli
tedbirlerin alınmasını sağlama bağlamak söz konusudur.
Yukarıda arzedilen düşüncelerin büyük bir önem ve
ciddiyetle dikkate alınıp gereğinin yerine getirilmesini, bizi şahsen de güç
durumdan kurtarmak için, sonucun bir an önce bildirilmesini rica ederiz.
İstanbul'daki bazı arkadaşların, bunca emeklerle meydana getirilmiş olan millî
birliğe ve Kuva-yı Milliye'ye vurulan darbelere karşı kesin tedbir alma
konusunda, sonuna kadar gayret ve ciddiyet göstermekten çok, dışarıdaki uzak
kuvvetlerden büyük ümitlere kapılarak teselli buldukları zannı uyanıyor. Biz,
elimizdeki kuweti iyi koruyamadığımız takdirde, dış kuvvetlerin de bize değer
vermeyeceklerini hatırlatmak isteriz.
Hey'et-i Teınsiliye adına Mustafa Kemal
Kâzım Karabekir Paşa, bu telgrafa verdiği 23 İubat 1920
tarihli cevabında, İstanbul'da Meclis-i MiIlî'de beliren akıma karşı, Hey'et-i
Temsiliye'nin ve Kuva'yı Milliye'nin ters ve hükmedici bir tavır almasını hiç
de uygun bulmuyorum.
Yalnız, Hey'et-i Temsiliye'nin bu işin içinden vekarla çekilmesini, işin sorumluluğunu ve durumun takdirini , Meclis-i M:llî'nin namusuna ve vatanseverliğine bırakmayı sürdürmelerine "Kuva-yı Milliye'nin ve Hey'et-i Temsiliye'nin varlığını sürdürmelerine Meclis-i Millî taraftar olmazsa...
Kongrelerin aldığı kararlar gereğince, tam bir güvenlik içinde yasama ve denetleme yetkisine sahip ve hâkim olduğundan, Hey'et-i Temsiliye, kararların uygulanmasını Meclis-i Millî' ye bırakarak dağılır, faaliyetine son verdiğini yazar ve bir de teşekkür eder"."Fakat, Meclis-i Millî'nin, böyle bir sorumluluğu yüklenerek, durumunun ve geleceğinin güvenilir olduğu yolunda bir karar alarak bunu duyuracağı pek şüphelidir.
Rauf Beyefendi bu teklifi yapar ve bu kararları aldırır da, Hey'et-i Temsiliye'nin işbaşından çekilmesi gereğini bildirirse, o zaman Hey'et-i Temsiliye bunu isteyerek kabul eder. Basına ve millete ilân ederek faaliyetten uzaklaşır. İerefli ve onurlu yerini de meşru bir şekilde korumuş olur. İüphesiz ki, bir yıldan beri milletin ısrarı ile kurulmuş olan Aydın cephesi, ne dağılıp kendi kaderini Yunanlıların eline teslim eder ve ne de hükûmet bunları dağıtabilir.
O mücahitler kendiliklerinden ve eskiden olduğu gibi savaşa devam ederler. Fakat, bu durum o cepheye bağlı kalır ve kolordu komutanları kendi bölgelerinde bunu durum ve maksada göre iyi bir şekilde yürütürler. Ondan sonra da gelecekteki durum ve faaliyetlerimizde olayların akışına ayak uydurulur... İşte benim âciz görüşümün bundan ibaret olduğu arzedilir diyor (Belge : 238).
Yalnız, Hey'et-i Temsiliye'nin bu işin içinden vekarla çekilmesini, işin sorumluluğunu ve durumun takdirini , Meclis-i M:llî'nin namusuna ve vatanseverliğine bırakmayı sürdürmelerine "Kuva-yı Milliye'nin ve Hey'et-i Temsiliye'nin varlığını sürdürmelerine Meclis-i Millî taraftar olmazsa...
Kongrelerin aldığı kararlar gereğince, tam bir güvenlik içinde yasama ve denetleme yetkisine sahip ve hâkim olduğundan, Hey'et-i Temsiliye, kararların uygulanmasını Meclis-i Millî' ye bırakarak dağılır, faaliyetine son verdiğini yazar ve bir de teşekkür eder"."Fakat, Meclis-i Millî'nin, böyle bir sorumluluğu yüklenerek, durumunun ve geleceğinin güvenilir olduğu yolunda bir karar alarak bunu duyuracağı pek şüphelidir.
Rauf Beyefendi bu teklifi yapar ve bu kararları aldırır da, Hey'et-i Temsiliye'nin işbaşından çekilmesi gereğini bildirirse, o zaman Hey'et-i Temsiliye bunu isteyerek kabul eder. Basına ve millete ilân ederek faaliyetten uzaklaşır. İerefli ve onurlu yerini de meşru bir şekilde korumuş olur. İüphesiz ki, bir yıldan beri milletin ısrarı ile kurulmuş olan Aydın cephesi, ne dağılıp kendi kaderini Yunanlıların eline teslim eder ve ne de hükûmet bunları dağıtabilir.
O mücahitler kendiliklerinden ve eskiden olduğu gibi savaşa devam ederler. Fakat, bu durum o cepheye bağlı kalır ve kolordu komutanları kendi bölgelerinde bunu durum ve maksada göre iyi bir şekilde yürütürler. Ondan sonra da gelecekteki durum ve faaliyetlerimizde olayların akışına ayak uydurulur... İşte benim âciz görüşümün bundan ibaret olduğu arzedilir diyor (Belge : 238).
Anlaşması'nın, milleti savunma
imkânlarındanyoksun bırakmış olmasından doğan bir hileye de dayanmış olması
bakımından,ilgili milletlerin şeref ve haysiyetleriyle de bağdaSmayan bu
hareketin ne demekolduğunun takdirini, resmi Avrupa ve Amerika'nın değil,
bilim, kültür ve medeniyet Avrupa ve Amerika'sının* vicdanına bırakmakta
yetinir ve bu olaydan doğacak büyük tarihi sorumluluğa, son olarak bir kez daha
dünyanın dikkatini çekeriz. Dâvâmızın haklılık ve kutsallığı, bu güç
zamanlarda, Tanrı'dan sonra en büyük yardımcımızdır.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i
Hukuk Hey'et-i Temsiliyesi adına
Mustala Kemal
Aynı günün gecesi şu talimatı
bir genelgeyle yayınladım :
İifre 16.3.1920
Bütün Vali ve Komutanlara
İstanbul'un ve resmi
dairelerin, özellikle Meclis-i Meb'usan'ın, İtilâf Devletleri tarafından ve
zorla işgal edilmiş olduğunu, ayrıca, bu hareketin, ateşkes anlaşması ile
milleti silâhsız bıraktıktan sonra yapıldığını dile getirerek, İtilâf
Devletleri temsilcilerine, bütün tarafsız devletlerin dışişleri
bakanlılslarıyla, İtilâfDevletleri'nin Millet Meclisi Başkanlıklarına protesto
telgraflan çekilmek üzeremitingler yapılması gerekli görülmektedir.
Protesto telgraflarında özellikle, yapılan saldınnın Osmanlı hakimiyetinden çok, yinni asırlık bir medeniyet ve insanlığın eseri olan hürnyet, milliyet ve yurtseverlik prensiplerine bir darbe olacağı ,Osmanlı milletinin varlık ve bağımsızlığını savunma konusundaki kararlılık veimanına bu olayın hiçbir etki yapamayacağı, yalnız, medenî milletlerin bu saldırıyıkabul etmekle, büyük bir tarihî sorumluluk altına girmiş olacaklan belirtilmelidir.Tarafsız devletlerin dışişleri bakanlıklarıyla Millet Meclisi Başkanlıklanna çekilecek telgraflar, İstanbul'da ait oldukları makamlara verilmekle birlikte, Antalya'da İtalyan temsilcisi vasıtasıyla da verilmelidir. Protesto telgraflannın birersuretinin de buraya gönderilmesini rica ederiz.
Protesto telgraflarında özellikle, yapılan saldınnın Osmanlı hakimiyetinden çok, yinni asırlık bir medeniyet ve insanlığın eseri olan hürnyet, milliyet ve yurtseverlik prensiplerine bir darbe olacağı ,Osmanlı milletinin varlık ve bağımsızlığını savunma konusundaki kararlılık veimanına bu olayın hiçbir etki yapamayacağı, yalnız, medenî milletlerin bu saldırıyıkabul etmekle, büyük bir tarihî sorumluluk altına girmiş olacaklan belirtilmelidir.Tarafsız devletlerin dışişleri bakanlıklarıyla Millet Meclisi Başkanlıklanna çekilecek telgraflar, İstanbul'da ait oldukları makamlara verilmekle birlikte, Antalya'da İtalyan temsilcisi vasıtasıyla da verilmelidir. Protesto telgraflannın birersuretinin de buraya gönderilmesini rica ederiz.
Hey'et-i Temsiliye
adına Mustafa Kemal İifre 163.1920 Albay Refet Bey'e
Son olaylar dolayısıyla, her
tarafta yapılan gösteri toplantıları sonunda çekilecek protesto telgraflarmın
birer suretlerinin de İtilâf Devletleri'nin toplantıhalinde bulunan Millet Meclisleri
Başkanlıklarma ve tarafsız devletlerin'de DışişleriBakanlıklanna gönderilmesini
yararlı buluyoruz. Bu konuda Antalya'daki İtalyantemsilcisinin de yardımını
sağlamanızı rica ederiz.
Hey'et-i Temsiliye adına
Mustafa Kemal
MİLLETE YAYINLADIĞIM
BİLDİRİ
Efendiler, aynı günde millete
de şu bildiriyi yayın ladım :
Bütün komutanlara, vali ve
mutasarrıflara, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerine, Belediye
Başkanlıklarına ve Basın
Derneğine
İtilâf Devletleri'nin şimdiye
kadar memleketimizi paylaşmaya yol bulmakiçin başvurdukları çeşitli tedbirler
bülnınektedir. t5nce, Ferit Paşa ile anlaşarak ve milleti savunmasız bırakarak
yabancı idaresine esir etmek ve memleketin birçok önemli yerlerini galip
devletlerin sömürgeleri arasına katmak düşünülmüştü. Kuva-yı Milliye'nin, bütün
bir milletin desteği ile bağımsızlığı savunma konusunda gösterdiği azim ve
kararlılık, bu tasavvuru altüst etti.
İkincisi,Kuva-yı Milliye'yi aldatmak ve onun müsaadesi ile Doğu'da bir üstünlük sağlamasiyaseti gütmek için Hey'et-i Temsiliye'ye başvuruldu. Heyet, milletin bağımsızlığıve vatanın bütünlüğü garanti edilmedikçe ve özellikle işgal bölgelerinin boşaltılmasına teşebbüs edilmedikçe, herhangi bir görüşmeye yanaşmadı.
Üçüncüsü,Kuva-yı Milliye ile işbirliği yapan hükûmetlerin çalışmalarına karışmak suretiylemillî birliği sarsznak, haince muhalefetleri teşvik etmek ve cür'etlerini artırmakyolu benimsendi. Ne var ki, milli birliğin yarattığı kuvvet ve dayanışma karşısında bu saldırılar da eridi. Dördüncüsü, vatanın kaderi ile ilgili kaygı verici kararlar alındığından söz edilerek, kamuoyuna baskı yapılmaya başlandı. Namusunuve yurdunu savunma uğrunda her fedakarlığı göze almış olan Osmanlı milletininazim ve iradesi önünde, bu gözdağının da bir yararı olmadı.
Nihayet bugün, İstanbul'u zorla işgal etmek suretiyle, Osmanlı Devleti'nin yedi yüz yıllık hayat vehakimiyetine son verildi. Yani, bugün Türk milleti, medenî kabiliyetinin, yaşamave bağımsız kalma hakkının ve bütün bir geleceğinin savunulmasına çağrıldı. İnsanlık dünyasının takdirlerini kazanmak ve İslâm dünyasının kurtuluş emellerinigerçekleştirmek, Hilâfet makamının yabancı etkilerden kurtarılmasına ve millîbağımsızlığın şanlı geçmişimize yaraşır bir imanla savunulup kazanılmasına bağlıdır.
Vatanımızı ve istiklâlimizi kurtarmak için giriştiğimiz kutsal mücadelede Tanrı'nın yardım ve koruyuculuğu bizimledir.
İkincisi,Kuva-yı Milliye'yi aldatmak ve onun müsaadesi ile Doğu'da bir üstünlük sağlamasiyaseti gütmek için Hey'et-i Temsiliye'ye başvuruldu. Heyet, milletin bağımsızlığıve vatanın bütünlüğü garanti edilmedikçe ve özellikle işgal bölgelerinin boşaltılmasına teşebbüs edilmedikçe, herhangi bir görüşmeye yanaşmadı.
Üçüncüsü,Kuva-yı Milliye ile işbirliği yapan hükûmetlerin çalışmalarına karışmak suretiylemillî birliği sarsznak, haince muhalefetleri teşvik etmek ve cür'etlerini artırmakyolu benimsendi. Ne var ki, milli birliğin yarattığı kuvvet ve dayanışma karşısında bu saldırılar da eridi. Dördüncüsü, vatanın kaderi ile ilgili kaygı verici kararlar alındığından söz edilerek, kamuoyuna baskı yapılmaya başlandı. Namusunuve yurdunu savunma uğrunda her fedakarlığı göze almış olan Osmanlı milletininazim ve iradesi önünde, bu gözdağının da bir yararı olmadı.
Nihayet bugün, İstanbul'u zorla işgal etmek suretiyle, Osmanlı Devleti'nin yedi yüz yıllık hayat vehakimiyetine son verildi. Yani, bugün Türk milleti, medenî kabiliyetinin, yaşamave bağımsız kalma hakkının ve bütün bir geleceğinin savunulmasına çağrıldı. İnsanlık dünyasının takdirlerini kazanmak ve İslâm dünyasının kurtuluş emellerinigerçekleştirmek, Hilâfet makamının yabancı etkilerden kurtarılmasına ve millîbağımsızlığın şanlı geçmişimize yaraşır bir imanla savunulup kazanılmasına bağlıdır.
Vatanımızı ve istiklâlimizi kurtarmak için giriştiğimiz kutsal mücadelede Tanrı'nın yardım ve koruyuculuğu bizimledir.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa3
Hukuk Cemiyeti Hey'et-i Temsiliyesi adına
Mustafa Kemal
Efendiler, aynı zamanda bütün
İslâm dünyasına da seslenilerek 266yapılan saldırı, bir bildiride etraflı
şekilde anlatılarak çeşitli vasıtalarlailân edildi.
Efendiler, olay üzerinde
fazla bilgi almayı beklemeksizin, telgrafçı,Manastırlı Hamdi Efendi'nin verdiği
bilgilerden ve işgalkuwetlerinin bu bilgileri doğrulayan bildirisinden, durumun
içyüzünüanlayarak gerekli bulduğum ve derhal alınmasında zaruret
gördüğümtedbirleri, açıklandığı gibi hemen işgal günü aldım ve uyguladım.
İstanbul'un işgal şekli ve tutuklamalar hakkında çeşitli kaynaklardan
biribirini tutmaz abartılmış bilgiler gelmeye başladı.
Biz de çeşitli yollarlaaraştırma ve soruşturmalarımıza devam ettik. Yasama görevinin yerinegetirilmesine imkân göremeyerek dağılan milletvekillerinin ve bazı şahısların İstanbul'dan kaçarak Ankara'ya gelmekte oldukları anlaşıldı.Yolculuklarını kolaylaştırmak için, geçecekleri yerlerdeki ilgililere gereken emirleri verdim.
Biz de çeşitli yollarlaaraştırma ve soruşturmalarımıza devam ettik. Yasama görevinin yerinegetirilmesine imkân göremeyerek dağılan milletvekillerinin ve bazı şahısların İstanbul'dan kaçarak Ankara'ya gelmekte oldukları anlaşıldı.Yolculuklarını kolaylaştırmak için, geçecekleri yerlerdeki ilgililere gereken emirleri verdim.
OLAĞANÜSTÜ YETKİLER TAşIYAN BİR MECLİSİN ANKARA'DA TOPLANMASI KARARI
Efendiler, lb Martta İstanbul
işgal edilir edilmez, hemen aldığım tedbirler arasında, daha birtakımları
vardır ki, onları Büyük Millet Meclisi'nin ilk açılı şında anlattığım için
burada yeniden açıklamadım. Örnek olarak, Eskişehir ve Afyonkarahisar'daki
yabancı birliklerin silâhlarının alınması veya oradan uzaklaştırılmaları, Geyve
ve Ulukışla yakınlarındaki tahribi ve Anadolu'da bulunan yabancı subayların
tutuklanması gibi tedbirlerle ilgili ayrıntıları, BüyükMillet Meclisi'nin ilk
tutanaklarında okumuşsunuzdur.
Bu tedbirler arasında en önemlisi; olağanüstü yetkiler taşıyan bir meclisin Ankara'datoplanmasını sağlama konusundaki millî ve vatanî görevimize ait kararve bu kararın uygulanmasıdır.
Bu tedbirler arasında en önemlisi; olağanüstü yetkiler taşıyan bir meclisin Ankara'datoplanmasını sağlama konusundaki millî ve vatanî görevimize ait kararve bu kararın uygulanmasıdır.
Efendiler, bu knnudaki
kararımızı ve bu kararın nasıl uygulanacağını gösteren bir bildiriyi, 19 Mart
1920'de, yani İstanbul'un işgalindenüç gün sonra yayınladım.
Efendiler, bu konu üzerinde,
iki gün kadar komutanlarla makinebaşında görüşerek düşüncelerini aldım. Ben ilk
yazdığım müsveddede"Kurucu Meclis" deyimini kullanmıştım. Maksadım da
toplanacakmeclisin ilk anda "rejimi" değiştirme yetkisine sahip
olmasını sağlamaktı. Fakat bu deyimin kullanılmasındaki maksadı gereğince
açıklayainadığım veya açıklamak istemediğim için, halkın alışkın olmadığı bir
deyimdir, gerekçesiyle Erzurum ve Sıvas'tan uyarıldım. Bunun
üzerine"olağanüstü yetkive sahip bir meclis" deyimini kullanmakla
yetindim.
Valiliklere, Bağımsız
Sancaklara ve Kolordu Komutanlarına
İtilâf Devletleri tarafından
devlet merkezinin bile resmen işgali, devletinyasama, yargı ve yürütmeden
ibaret olan millî güçlerini işlemez duruma sokmuşve bu durum karşısında görev
yapmaya imkân bulamadığını hükûmete resmenbildirerek. Meclis-i Meb'usan
dağılmıİtır İu halde, devlet ınerkezinin korunmasını, milletin bağımsızlığını
ve devletin kurtanlmasını sağlayacak tedbirleri düşünmek ve uygulamak üzere,
millet tarafından olağanüstü yetkiler taşıyan bir meclisin, Ankara'da
toplantıya çağrılması ve dağılmış olan milletvekillerinden Ankara'ya
gelebileceklerin de bu meclise katılmalan zarurî görülmüştür.
Bu bakımdan aşağıda verilen talimat gereğince seçimlerin yapılması, yüksek ve derin vatanseverlik anlayışından beklenir :
Bu bakımdan aşağıda verilen talimat gereğince seçimlerin yapılması, yüksek ve derin vatanseverlik anlayışından beklenir :
1
- Memleket işlerini idare etmek ve denetlemek
üzere, Ankara'da olağanüstü yetkilere sahip bir meclis toplanacaktır.
2
- Bu meclise üye olarak seçilecek kimseler,
milletvekilleri ile ilgili yasahükümlerine bağlıdırlar.
3
- Seçimlerde sancaklar esas alınacaktır.
4
- Her sancaktan beş üye seçilecektir.
5
- Seçim. her eancakta, o sancagın kendi
ilçelerinden çağıracağı ikinciseçmenlerle, sancak merkezinden seçilecek ikinci
seçmenlerden, sancak idare vebelediye meclisleriyle Müdafaa-i Hukuk yönetim
kurullarından; illerde, il merkez kurullarıyla, il yönetim kurullarından, il
merkezindeki belediye meclisindenil merkezi ile merkez ilçesi ve merkeze bağlı
ilçelerin ikinci seçmenlerinden oluşturulmuş bir kurul tarafından aynı günde ve
aynı oturumda yapılır,
6
- Bu meclis üyeliğine, her parti, zümre ve
dernek tarafindan aday gösterilmesi mümkün olduğu gibi. her ferdin de bu kutsal
mücadeleye fiilen katılması için bağıırısız olarak adaylığını istediği yerden
koyma hakkı vardır.
7
- Seçimlere her bölgenin en büyük sivil
yöneticisi başkanlık edecek veseçim güvenliğinden sorumlu olacaktır.
8
- Seçim, gizli oyla ve salt çoğunluk esasına
göre yapılacak; oylar, kurulun kendi içinden seçeceği iki kişi tarafından ve
kurul önünde sayılacaktır.
9
- Seçim sonunda. bütün kurul üyelerinin
imzalayacaklan veya kendi mühürleri ile mühürleyecekleri üç nüsha tutanak
düzenlenecek; bir tanesi yerindealıkonularak, öteki iki nüshadan biri seçilen
şahsa verilecek, diğeri Meclis'e gönderilecektir.
10
- Üvelerin alacakları ödenek daha sonra
Meclis'çe kararlaştınlacaktır. Ancak, geliş yollukları seçim kurullarının
zarurî masraflar olarak uygun göreceklerimiktar üzerinden mahallî idarelerce
karşılanacaktır.
11- Seçimler, en geç on beş
gün içinde Ankara'da çoğunlukla toplanmayısağlayacak şekilde tamaızılanarak,
üyeler hareket edecek ve sonuç üyelerin adlarıyla birlikte derhal
bildirilecektir.
12 - Telgrafın alındığı saat
bildirilecektir.
Dağıtım : Kolordu
kamutanlarına, valiliklere ve bağımsız sancaklara tebliğedilmiştir.
Heyet-i Temsiliye adına
Mustafa Kemal
Efendiler, bir hafta icinde,
çeşitli yerlerden Ankara'ya gelmekte olanmilletvekilleriyle, telgrafla
haberleşilerek bizzat temasa geçildi. Kendilerine, üzüntülerinin giderilmesine,
maneviyatlarının yükseltimesine yarayacak bilgiler verildi.
İstanbul'da artık dâvâmızı yürütecek kimse kalmamıştı. Aylarca ve çeşitli yol ve yöntemlerle yaptığımız uyarmalara rağmen, bizim dediğimiz şekilde teşkilât kurmayıp Karakol Cemiyeti ninkurulmasına çalışanların başları Malta'va gitmiş, İstanbul'daki üyelerininhayat ve faaliyetlerinden eser kalmamıştı.
Orada yeniden teşkilât kurabilmek için çok zahmetli çalısmalara ve o günkü durumumuza göre imkânlarımızın üstünde para harcamaya mecbur oldum.
İstanbul'da artık dâvâmızı yürütecek kimse kalmamıştı. Aylarca ve çeşitli yol ve yöntemlerle yaptığımız uyarmalara rağmen, bizim dediğimiz şekilde teşkilât kurmayıp Karakol Cemiyeti ninkurulmasına çalışanların başları Malta'va gitmiş, İstanbul'daki üyelerininhayat ve faaliyetlerinden eser kalmamıştı.
Orada yeniden teşkilât kurabilmek için çok zahmetli çalısmalara ve o günkü durumumuza göre imkânlarımızın üstünde para harcamaya mecbur oldum.
Saygıdeğer Efendiler, genel
konuşmalarım arasında bir iki yerde,benim İstanbul'daki Meclis-i Meb'usan'a başkan
seçilmem konusundanve bundaki maksattan bahsetmiştim. Bunun
gerçekleştirilememiş olmasıdolayısıyla küçük bir güçlükle karşılaştığımı da arz
etmiştim.
Gerçektende, İstanbul'da Meclis saldırıya uğrayıp dağılınca, milletvekillerini toplamak ve özellikle daha önce de açıkladığım üzere bir meclis kurulmasınateşebbüs edebilmek için bir an kararsızlık geçirdim. Meelis-i Meb'usanBaşkanı olan Celâlettin Arif Beyin Ankara'ya gelip gelmeyeceğini şüplzesiz bilemiyordum. Gelmesi halinde, onun gelişini beklemeyive daveti onun vasıtasıyla yaptırmayı düşündüm.
Ne var ki, durum çokacele hareket etmemizi gerektiriyordu. Gerçekleşip gerçekleşmeyecegibilinmez bir ihtimale bağlanarak vakit kaybetmeyi ihtiyata uygun bulmadım. Fakat verecegim kararın uygulanmasını sağlamak için de, bir ikigün telgraf basında, bütün komutanların görüşlerini almakla vakit geçirme gereğini duydum. Celâlettin Arif Bey'le 27/28 Mart gecesiDüzce'ye varışında bağlantı kurulmuştu. Kendisine şu telgrafı yazdım :
Gerçektende, İstanbul'da Meclis saldırıya uğrayıp dağılınca, milletvekillerini toplamak ve özellikle daha önce de açıkladığım üzere bir meclis kurulmasınateşebbüs edebilmek için bir an kararsızlık geçirdim. Meelis-i Meb'usanBaşkanı olan Celâlettin Arif Beyin Ankara'ya gelip gelmeyeceğini şüplzesiz bilemiyordum. Gelmesi halinde, onun gelişini beklemeyive daveti onun vasıtasıyla yaptırmayı düşündüm.
Ne var ki, durum çokacele hareket etmemizi gerektiriyordu. Gerçekleşip gerçekleşmeyecegibilinmez bir ihtimale bağlanarak vakit kaybetmeyi ihtiyata uygun bulmadım. Fakat verecegim kararın uygulanmasını sağlamak için de, bir ikigün telgraf basında, bütün komutanların görüşlerini almakla vakit geçirme gereğini duydum. Celâlettin Arif Bey'le 27/28 Mart gecesiDüzce'ye varışında bağlantı kurulmuştu. Kendisine şu telgrafı yazdım :
Sayı : 3 Ankara, 27.3.1920
Düzce'de Meclis-i Meb'usan
Başkanı Sayın Celâlettin Arif Beyefendi'ye
İstanbul'un resmen ve fiilî
olarak İngilizler tarafından işgaliyle devlet kuvvetlerinin baskı ve esareti
altına alınmış, Meclis-i Meb'usan'a saldırılarak milletinistiklâl ve namusuna
tecavüz edilmiş olması ve bu yüzden milletvekillerinin memleketin kaderi ile
ilgili görevlerini yerine getirmeyi başaramayacaklarını anlayaraknıilletin
bağrına sığınmak mecburiyetinde kalmaları dolayısıyla, devlet ve millletin
bütün kuvvetIerini hüküm ve denetimi. altında bulunduracak olağanüstü
birmeclisin toplanmasına şiddetle ihtiyaç duyulmuş olduğundan, Hey'et-i
Temsiliye'nin, Ankara'da olağanüstü yetkilere sahip bir rneclisin toplanmasına
karar verdiğive gereğinin yapılmasının her yere genelge ile bildirildiği yüksek
malumlarıdır.
Bu konudaki 19.3.1920 tarihli bildir i metnini inceledikten srınra, içinciekileri birkere daha belirtmek ve seçimIerin en kısa zaınanda yapıIarak mecIisin bir an önce toplanmasını sağlamak için, bu görüşümüzün sizin tarafınızdan da bir bildirişeklinde kamuoyuna şimdiden duyurulmasını yararlı buluyoruz. Değerli cevabınızı bekIemektoyim, efendim.
Bu konudaki 19.3.1920 tarihli bildir i metnini inceledikten srınra, içinciekileri birkere daha belirtmek ve seçimIerin en kısa zaınanda yapıIarak mecIisin bir an önce toplanmasını sağlamak için, bu görüşümüzün sizin tarafınızdan da bir bildirişeklinde kamuoyuna şimdiden duyurulmasını yararlı buluyoruz. Değerli cevabınızı bekIemektoyim, efendim.
Mustafa Kemal
Celâlettin Arif Beyin verdiği
cevabı şudur :
Ankara'da Mustafa Kemal Paşa
Hazretleri'ne
CELALETTİN ARİF BEY'LE
GÖRÜş AYRILIĞI
Ankara'da Mustafa Kemal Paşa
Hazretleri'ne
Söz konusu edilen 19.3.1920
tarihli bildiriyi görmedim. Ola ğanüstü bir meclisin toplanması her ne kadar
yerinde ise de, böyle bir meclisin, elden geldiği kadar kanuna dayanması
gereklidir. Gerçi, bizim Anayasa'mızda böyle olağanüstü bir meclisin
toplanabilmesi ile ilgili bir işaret yoksa da, başka anayasalarda bulunan
hükümlerdenyararlanılabilir.
Söz gelişi, Fransız anayasasına gizre, meclis kanunsuz olarak dağıtılır veya bir saldırıya uğrarsa, saldırıya uğrayan meclis üyelarinden kurulabilenler, vilâyet ve sancak idare meclislerinden seçilecek ikişer üye ile birlikte uygun bir yerde toplanırlar. Meclisin yeniden açılrnası veya saldırının önlenmesi içinlıararlar alırlar, Bu meclisin kararları muttaktır, uyulması zarurîdir, gıı karartarı dinlemeyenle: vatan hainliği ile suçlandırılırlar. Bendeniz de bu yolu düşünmekte idim.
Söz gelişi, Fransız anayasasına gizre, meclis kanunsuz olarak dağıtılır veya bir saldırıya uğrarsa, saldırıya uğrayan meclis üyelarinden kurulabilenler, vilâyet ve sancak idare meclislerinden seçilecek ikişer üye ile birlikte uygun bir yerde toplanırlar. Meclisin yeniden açılrnası veya saldırının önlenmesi içinlıararlar alırlar, Bu meclisin kararları muttaktır, uyulması zarurîdir, gıı karartarı dinlemeyenle: vatan hainliği ile suçlandırılırlar. Bendeniz de bu yolu düşünmekte idim.
19.3.1920 tarihli bildirinin
ne gibi esaslara dayandığı anIaşıldıktan sonra,Ankara'ya varışımda yapacağım
görüşnıeler sonunda, bir bildiri hazırlamak düşüncesindeyim. Yine görüşürüz.
Makine başında yanımda bulunan İ s m a i lFazıl Paşa ile Saruhan Milletvekili
Reşit Bey'le birlikte saygılarımızısunarak veda ederiz. Arkadaşlarımdan
Kırşehir milletvekili Rıza Bey de saygılarını sunuyor ve kendisinin de Bolu'da
bulunduğunuıı Keskin'deki babaszna haber verilmesini istirhazn ediyor,
efendim.
Celâletttin Arif
Bu cevap telgrafında
yazılanlar dikkatle gözden geçirilirse, Celâlettin Arif Bey ile görüşlerimiz
arasında büyük ayrılık olduğukolaylıkla farkedilir. Ben, olağanüstü yatkilere
sahip bir meclisin Ankara'da toplanmasına karar verilen, bizim Anayasa'mızda
böyle bir meclisin toplanmasıyla ilgili bir işaret bulunmadığını elbette
bilirdimFakat kararımı verebilmek için böyle bir işaretin var olup
olmadığınıdüşünmek asla hatırıma gelmedi.
Bundan başka, saldırıya uğrayan meclis üyelerinden kurtulabilenlerle viIâyet ve sancakların idare meclislerinden seçilecek ikişer üyeyle birlikte, MecIisi Meb'usan'ın yani,den eski şekilve niteliğinde toplanmasını sağlamak için çalışmayı asla hatırıma getirmedim. Aksine, büsbütün başka nitelik ve yetkide, sürekli bir meclis kurmayı ve bu meclisle, tasavvur ettiğim inkılap safhalarını birlikte geçirmeyi düşündüm.
Buna göre biribirleriyle zıtlaştığına şüphe etmediğimdüşüncelerimizin, görüşrükten sonra da bir leşmesine imkân bulunacağınaümidim kalmadı. Bununla birlikte 19 Mart 1920 tarihli bildirimi telgraflaCelâlettin Arif Bey'e verdirdim. Ertesi gün aldığım cevapşuydu :
Bundan başka, saldırıya uğrayan meclis üyelerinden kurtulabilenlerle viIâyet ve sancakların idare meclislerinden seçilecek ikişer üyeyle birlikte, MecIisi Meb'usan'ın yani,den eski şekilve niteliğinde toplanmasını sağlamak için çalışmayı asla hatırıma getirmedim. Aksine, büsbütün başka nitelik ve yetkide, sürekli bir meclis kurmayı ve bu meclisle, tasavvur ettiğim inkılap safhalarını birlikte geçirmeyi düşündüm.
Buna göre biribirleriyle zıtlaştığına şüphe etmediğimdüşüncelerimizin, görüşrükten sonra da bir leşmesine imkân bulunacağınaümidim kalmadı. Bununla birlikte 19 Mart 1920 tarihli bildirimi telgraflaCelâlettin Arif Bey'e verdirdim. Ertesi gün aldığım cevapşuydu :
Düzce 28.3.1920
Ankara'da Mustafa Kemal Paşa
Hazretleri'ne
Yüksek Hey'et-i
Temsiliye'nizin 19.3.1920 tarihli genel bildirisi incelendi.içindeki maddeler
ana hatlarıyla bendenizin düşündüğü esaslara uygundur. Bubakımdan, bendenizin
Ankara'ya gelişinden sonra, görüşülerek ayrıca bir bildirinin yayınlanması
tabiîdir. Yarın ister istemez Bolu'da kalınarak 29 Mart 1920'deAnkara'ya
hareket edileceği saygıyla arz olunur.
Meclis-i Meb'usan Başkanı
Celâlettin Arif
CELALETTİN ARİF BEY
MECLİS-İ MEBUSAN BAşKANLIĞI'NI BIRAKMIYOR
Celâlettin Arif Bey,
bildirimizi incele dikten sonra içindekilerin, düşündüğü esaslara ge nellikle
uygun oldugunu söylemekle birlikte, bu esas ları destekler nitelikte bir
bildiri yazıp ilân etzıziyor.Bunu Ankara'ya geldikten ve görüşmeler yaptıktan
sonraya bırakıyor.
Efendiler, Celâl Arif Bey,
Ankara'ya geldikten sonra,kendisiyle ve diğer bazı hukukçularla bu konu
üzerinde uzun süren görüşmeler ve tartışmalar yapıldı. Fakat aldanmıyorsam,
CelâlettinArif Bey, hiçbir vakit benim Büyük Millet Meclisi'nin nitelik ve
yetkisi hakkındaki görüşüme katılmamıştır. O, daima toplanmış olan hey'etinesas
görevini, İstanbul Meclis-i Meb'usan'ının toplanmasını sağlamaktanibaret olarak
görmüş ve kendisini de daima İstanbul',daki Meclis-i Meb'usan'ın Başkanı saymıştır.
Bu kanaatta yanılmadığımı gösteren ufak birhâtıramı müsaade ederseniz bilginlze
sunayım.
Ben, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı ve kendisi İkinci Başkan bulunduğu sırada, bir gün, Başkanlık
Divanı toplantısında, Celâlettin Arif Bey'in, ödenek meselesini açtığını ve
kendisininMeclis-i Meb'usan Başkanı olması dolayısıyla o makama ait ödenek isteğinde
bulunduğunu, o tarihte Meclis Genel Sekreteri olarak bulunanRecep Bey anlattı.
Yüksek malûmlarınızdır ki, o devirde MeclisBaşkanı ve İkinci Başkanı ile diğer
başkanlar ve Meclis üyelerinin ödenekleri arasında fark yoktu.
C eIâlettin Arif Bey, Meclis-iMeb'usan Başkanı sıfatıyla yalnız kendisini ayrı tutarak, fazla ödenek almanın kanunî hakkı olduğundan bahsediyordu. Ben Başkanlık Divanı'nınbu meselenin çözümünde yetkili olmadığını, kendisi bu istek ve iddiadaısrar ederse, konuyu Meclis Genel Kurulu'na sunarak, alınacak kararagöre hareket edilebileceğini ileri sürdüm. Celâlettin Arif BeyMeclis önüne çıkmayı uygun bulmayarak isteğinden vazgeçti.
C eIâlettin Arif Bey, Meclis-iMeb'usan Başkanı sıfatıyla yalnız kendisini ayrı tutarak, fazla ödenek almanın kanunî hakkı olduğundan bahsediyordu. Ben Başkanlık Divanı'nınbu meselenin çözümünde yetkili olmadığını, kendisi bu istek ve iddiadaısrar ederse, konuyu Meclis Genel Kurulu'na sunarak, alınacak kararagöre hareket edilebileceğini ileri sürdüm. Celâlettin Arif BeyMeclis önüne çıkmayı uygun bulmayarak isteğinden vazgeçti.
SEÇİMLER SIRASINDA
BAZI YERLERDEKİ BÜYÜK HÜKÜMET MEMURLARININ
ÇIKARDIKLARI GÜÇLÜKLER
Saygıdeğer Efendiler, 19 Mart
1920 tarihli talimat gereğince, memleketin her tarafında seçimler, sür' atle ve
ciddiyetle vapılmaya başlandı. Yalnız, bazı yerlerde kararsızlık ve direnmeler
görüldü.
Bunlar dan bazıları kısa,
bazıları uzunca bir süre bu kararsızlık ve direnmelerinde ısrar ettiler. Ancak
sonunda, bütün seçim bölgelerinin milletvekilleri, Büyük Millet Meclisi'nde,
bütün milletin ve memleketin temsilcisi olarak hazır bulundular.
Kararsızlık ve direnme gösterenbazı yerler şunlardı : Dersim, Malatya, Elâzığ, Konya, Diyarbakır, Trabzon... Efendiler,gerçek durumu belirtmiş olmak için şunu da açıklamalıyım ki, kararsızlik ve direniş gösteren bu seçim hölgelerinin halkı değildir. Belki o tarihte, o bölgelerde bulunan sivil idare âmirleridir. Halk, gerçeği anlaranlamaz, derhal milletin ortak isteğine katılmakta asla kararsızlık göstermemiştir.
Kararsızlık ve direnme gösterenbazı yerler şunlardı : Dersim, Malatya, Elâzığ, Konya, Diyarbakır, Trabzon... Efendiler,gerçek durumu belirtmiş olmak için şunu da açıklamalıyım ki, kararsızlik ve direniş gösteren bu seçim hölgelerinin halkı değildir. Belki o tarihte, o bölgelerde bulunan sivil idare âmirleridir. Halk, gerçeği anlaranlamaz, derhal milletin ortak isteğine katılmakta asla kararsızlık göstermemiştir.
İimdi Efendiler, yeniden
inkılâbın tabiî sonuçlarından sayılan olaylardan bazılarına temas edelim
:
SAMSUN'DAKİ SUBAYLAR
ARASINDA SÖZDE PADİşAH TARAFTARLIĞI VARMIş
3'ncü Kolordu Komutanı
Selâhattin Bey' den aldığım 29 Mart 1920 tarihli bir şifrede, "Sam sun'da
bulunan 15' inci Tümen'in maneviyatının bo zuk olduğundan ve sözde, subaylar
arasında Padişahtaraftarlığı bulunduğundan" söz ediliyordu. "Subaylar,
Padişâh aleyhindeverilecek emirleri yerine getirmeyeceklerini komutanlarına
bildirmişler.
Baskı yapılırsa, görevlerini terketmeleri ihtimali varmış. İstanbul'dan gelen yolculardan ve gazebelerden, işgalin ikinci günü, elkonmuş olan binaların hepsinin boşaltıldığı, Salih Paşa' nın yerinde olduğu, ÂyânMeclisi'nin görevine devam ettiği ve son cuma selâmlığında, Harbiye veBahriye Nâzırları da hazır bulunarak, gerekli törenin eskiden olduğu gibiyapıldığı anlaşılmış..." "İu duruma göre, İstanbul'da bir hükûmet varken, bu hükûmetin haberi olmadan yapılan işler nedir?" diyorlarmış.Subayların bu düşünce ve davra nışlarını bildiren 15' inci Tümen Komutanışu görüşleri ileri sürüyordu : "Burada bir subayı hapsetmenin olağanüstübir durum yaratması düşünülemez.
Ancak, bundan yararlanarak Anadoluüzerine yürümek gibi olaylar meydana gelecektir. İzmir cephesinde Kuvayı Milliye'ye nasıl hizmet gördürüldüğünü bilemiyorum.Zannederim, bunlar para ile çalıştırılmaktaymış. Bir savaş çıktığında, bütün halka maaşverilemeyeceği meydanda olduğundan, Kııva-yı Milliye adı altındaki mevcut kuvvetten orada da hiçbir kuvvet kalmayacağına eminim. Ordu birliklerine gelince, şimdiden firar olayları başlamıştır.
Parasızlık böyle devamettikçe ve İstanbul'da merkezî hükûmet bulundukça subaylardan bileşüphe ederim." Bundan başka, 3' üncü Kolordu Komutanı SellattinBey, vermiş olduğumuz talimat gereğince, Amasya'ya gelen kontrol memuru Forbes adındaki yüzbaşıyı tutuklamış.
Samsun'a bir İngilizteınsilcisi yüzbaşı gelmiş. Sellahattin Beye, Yüzbaşı Forbes'in bir dakika bile geçirilmeden Samsun'a gönderilmesini yazmış; aksitakdirde, Selâhattin Beyin sorulu olacağını ilâve etmiş. Bukonudaki düşüncemi soran Selâhattin Beye, vereceği cevap hakkın.da şu tavsiyede bulundum : " Forbesi tutuklayan ben değilim;hükûmet merkezleri, Ateşkes Anlaşması'na ve insanlığa aykırı olarakişgal adilen millettir. Bu bakımdan serbest bırakılmasını da ancak millet yapabilir . " Buna rağmen, bu Forbes memleketten çıkarılmaklayetinilmiş, tutuklanmamıştır.
Baskı yapılırsa, görevlerini terketmeleri ihtimali varmış. İstanbul'dan gelen yolculardan ve gazebelerden, işgalin ikinci günü, elkonmuş olan binaların hepsinin boşaltıldığı, Salih Paşa' nın yerinde olduğu, ÂyânMeclisi'nin görevine devam ettiği ve son cuma selâmlığında, Harbiye veBahriye Nâzırları da hazır bulunarak, gerekli törenin eskiden olduğu gibiyapıldığı anlaşılmış..." "İu duruma göre, İstanbul'da bir hükûmet varken, bu hükûmetin haberi olmadan yapılan işler nedir?" diyorlarmış.Subayların bu düşünce ve davra nışlarını bildiren 15' inci Tümen Komutanışu görüşleri ileri sürüyordu : "Burada bir subayı hapsetmenin olağanüstübir durum yaratması düşünülemez.
Ancak, bundan yararlanarak Anadoluüzerine yürümek gibi olaylar meydana gelecektir. İzmir cephesinde Kuvayı Milliye'ye nasıl hizmet gördürüldüğünü bilemiyorum.Zannederim, bunlar para ile çalıştırılmaktaymış. Bir savaş çıktığında, bütün halka maaşverilemeyeceği meydanda olduğundan, Kııva-yı Milliye adı altındaki mevcut kuvvetten orada da hiçbir kuvvet kalmayacağına eminim. Ordu birliklerine gelince, şimdiden firar olayları başlamıştır.
Parasızlık böyle devamettikçe ve İstanbul'da merkezî hükûmet bulundukça subaylardan bileşüphe ederim." Bundan başka, 3' üncü Kolordu Komutanı SellattinBey, vermiş olduğumuz talimat gereğince, Amasya'ya gelen kontrol memuru Forbes adındaki yüzbaşıyı tutuklamış.
Samsun'a bir İngilizteınsilcisi yüzbaşı gelmiş. Sellahattin Beye, Yüzbaşı Forbes'in bir dakika bile geçirilmeden Samsun'a gönderilmesini yazmış; aksitakdirde, Selâhattin Beyin sorulu olacağını ilâve etmiş. Bukonudaki düşüncemi soran Selâhattin Beye, vereceği cevap hakkın.da şu tavsiyede bulundum : " Forbesi tutuklayan ben değilim;hükûmet merkezleri, Ateşkes Anlaşması'na ve insanlığa aykırı olarakişgal adilen millettir. Bu bakımdan serbest bırakılmasını da ancak millet yapabilir . " Buna rağmen, bu Forbes memleketten çıkarılmaklayetinilmiş, tutuklanmamıştır.
Bolu Mutasarrıfı Haydar
Bey'in 9 Nisan 1920 tarihli kısa birşifresinden, Adapazarı ile Hendek arasında
bulunan ve Çatalköprü denilen yerdeki köprülerle Mudurnu Suyu köprüsünün
Kuva-yı Milliye'ninaleyhinde olanlar tarafından tahrip edildiği anlaşıldı.
Bolu ve dolaylarının Komutanı
Mahmut Nedim Beyin,Düzce'den yazdığı 9 Nisan 1920 tarihli
şifresindeıı de, 8 Nisanda
Adapazarı'nda Kuva-yı Milliye aleyhine gösteriler yapıldığı, Hendek ile
Adapazarı arasında telgraf ve telefon hatlarının kesildiği, Düzce
Abazalarındantarafsız kalanların da muhaliflere katılmak üzere hareket
ettikleri anlaşıldı. Hendek ile Adapazarı arasında, Mudurnu Suyu üzerindeki
büyükköpri,inün tahribi dolayısıyla ulaşımın kesilmiş oLduğu da
anlaşılıyordu.Bu bilgiler üzerine, Gevye'de bulunan 24' üncü Tümen Komutanı M a
h m u t B e y'in dikkati çekildi.
Nevşehir'de de, Nevşehir
Kaymakamı Nedim Bey'in başkanlığında Teâlî-i İslâm Cemiyeti'nin bir şubesi
kurulmuş. Verilen rapordacemiyetin en bozguncu üyelerinden sekiz kişinin
Niğde'ye gönderildiğibildiriliyordu. Bu cemiyetin üyeleri, "Padişah'tan
başka hiçbir kuwet tanımayız. Kuva-yı Milliye'yi dağıtmak için mal ve can
bakımından bütünkuvvetlerimizi feda etmeye yemin ettik" diyorlarmış. Her
gece toplantıyapıyorlarmış. İleri gelenleri, Niğde'deki Tümen Koınutanı'nın
gönderdiğibir müfreze ile tutuklanmış.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ TOPLANIYOR
Efendiler bu türlü olaylara
bundan sonra daha geniş çapta rastlayacağız. Büyük Millet Meclisi'nin
toplanmasını ve açılmasını sağlamaya çalıştığımız günlerde, bizi en çok
uğraştıran, Düzce, Hendek, Gerede gibi Bolu bölgesindeki yerlerden başlayıp,
Nallıhan, Beypazarı üzerlerinden Ankara'ya yaklaşacak kadar genişleyen
gericilik ve isyan dalgaları oimuştur.
Ben bir taraftan bu dalgaların durdurulmasına çalışırken, bir taraftan da Ankara'da toplanmakta olan ve genel durumu daha iyice bilmeyen milletvekillerini dehşete düşürecek olaylar karşısında bırakmamak ve böyle durumların ortaya çıkmasıyla Meclis'in toplanamaması gibi uğursuz ihtimalleri önlemek çarelerini, düşünüyordum.
Bunun için Meclis'in açılmasında acele ediyordum. Nihayet, gelebilmiş oian milletvekilleriyle yetinerek Meclis'in, Nisanın 23' üncü Cuma günü açılmasına karar verdik. Bu karar üzerine, 21 Nisan 1920 tarihinde bütün memlekete yaptığım tebligat metnini, o günün duygu ve düşüncelerine ne kadar uymak zorunda kalındığını gösteren bir belge olmak bakımından aynen bilgilerinize sunmayı yerinde buluyorum.
Ben bir taraftan bu dalgaların durdurulmasına çalışırken, bir taraftan da Ankara'da toplanmakta olan ve genel durumu daha iyice bilmeyen milletvekillerini dehşete düşürecek olaylar karşısında bırakmamak ve böyle durumların ortaya çıkmasıyla Meclis'in toplanamaması gibi uğursuz ihtimalleri önlemek çarelerini, düşünüyordum.
Bunun için Meclis'in açılmasında acele ediyordum. Nihayet, gelebilmiş oian milletvekilleriyle yetinerek Meclis'in, Nisanın 23' üncü Cuma günü açılmasına karar verdik. Bu karar üzerine, 21 Nisan 1920 tarihinde bütün memlekete yaptığım tebligat metnini, o günün duygu ve düşüncelerine ne kadar uymak zorunda kalındığını gösteren bir belge olmak bakımından aynen bilgilerinize sunmayı yerinde buluyorum.
Telgraf : çok ivedi
Ankara'ya acele yazı
gönderilmesi Ankara, 21.4.1920
Kolordulara (14' üncü Kolordu
Komutan Vekilliğine), 61'inci Tümen komutanlığına, Refet
Beyefendi'ye, Bütün
Valiliklere, Bağımsız Sancaklara, Müdafaa-i Hukuk Merkez Hey'etlerine, Belediye
Başkanlıklarına
1- Tanrının lütfuyla Nisanın
23' üncü Cuma günü, cuma namazından sonra Ankara'da Büyük Millet Meclisi
açılacaktır.
2
- Vatanın istiklâli, yüce Hilâfet ve Saltanat
makamının kurtarılması gibi en önemli ve hayati görevleri yapacak olan Büyük
Millet Meclisi'nin açılış gününü cumaya rastlatmakla, o günün kutsallığından
yararlanılacak ve bütün sayın milletvekilleriyle Hacı Bayram Veli Câmi-i
İerifinde cuma namazı kılınarak Kur'an'ın ve namazın nurlarındanda feyz
alınacaktır.
Namazdan sonra, Sakal-ı İerif ve Sancak-ı İerif alınarak Meclisin toplanacağı yere gidilecektir. Meclise girmeden önce bir dua okunarak kurbanlar kesilecektir. Bu merasimde Câmi-i İerîf'ten başlayarak Meclis binasına kadar Kolordu Komutanlığı'nca askerî birliklerle özel tören düzeni alınacaktır.
Namazdan sonra, Sakal-ı İerif ve Sancak-ı İerif alınarak Meclisin toplanacağı yere gidilecektir. Meclise girmeden önce bir dua okunarak kurbanlar kesilecektir. Bu merasimde Câmi-i İerîf'ten başlayarak Meclis binasına kadar Kolordu Komutanlığı'nca askerî birliklerle özel tören düzeni alınacaktır.
3
- Açılış gününün kutsallığını belirtmek için bu
günden başlayarak vilâyet merkezinde, Vali Beyefendi Hazretleri'nin
düzenleyeceği şekilde, hatim indirilmeye ve Buhari-i İerif okunmaya başlanacak
ve Hatm-i $erîf'in son kısımları uğur getirsin diye cuma günü namazdan sonra
Meclis'in toplanacağı yerin önünde tamamlanacaktır.
4
- Kutsal ve yaralı vatanımızın her köşesinde bu
günden itibaren aynı şekilde kilde Hatm-i İerîfler indirilmesine ve Buhari-i
İerif okunmasına başlanarak, cuma günü ezandan önce minarelerde salâ verilecek,
hutbe okunurken, Halifemiz, Padişahımız Efendimiz Hazretleri'nin mübarek adları
anılırken, Padişah Efendimiz'in yüce varlıklarının, şanlı ülkesinin ve bütün
tebaasının bir an önce kurtulmaları ve saadete kavuşmaları için ayrıca dua
okunacak ve cuma namazının kılınmasından sonra da hatim tamamlanarak yüce
Hilâfet ve Saltanat makamı ile bütün vatan topraklarının kurtuluşu için
girişilen Millî Mücadele'nin önemini ve kutsallığını, milletin her bir
ferdinin, kendi vekillerinden meydanâ gelmiş olan bu Büyük Millet Meclisi'nin vereceği
vatani görevleri yapmaya mecbur olduğunu anlatan vaazlar verilecektir.
Daha sonra, Halife ve Padişah'ımızın, din ve devletimizin vatan ve milletimizin kurtuluşu, selâmeti ve istiklâli için dua edilecektir. Bu dinî ve vatanî merasim yapıldıktan ve camilerden çıkıldıktan sonra, Osmanlı vilâyetlerinin her tarafında, hükûmet konağına gelinerek Meclis'in açılmasından dolayı resmî tebrikler yapılacaktır. Her tarafta cuma namazından önce uygun şekilde Mevlid-i İerîf okunacaktır.
Daha sonra, Halife ve Padişah'ımızın, din ve devletimizin vatan ve milletimizin kurtuluşu, selâmeti ve istiklâli için dua edilecektir. Bu dinî ve vatanî merasim yapıldıktan ve camilerden çıkıldıktan sonra, Osmanlı vilâyetlerinin her tarafında, hükûmet konağına gelinerek Meclis'in açılmasından dolayı resmî tebrikler yapılacaktır. Her tarafta cuma namazından önce uygun şekilde Mevlid-i İerîf okunacaktır.
5
- Bu tebliğin hemen yayınlanarak her tarafa
ulaştınlabilmesi için her vasıtaya başvurulacak, sür'atle en ücra köylere, en
küçük askerî birliklere, memleketin bütün teşkilât ve kuruluşlanna
ulaştırılması sağlanacaktır. Ayrıca, büyük levhalar halinde her tarafa asılacak
ve mümkün olan yerlerde bastırılıp çoğaltılarak parasız dağıtılacaktır.
6
- Yüce Tanrı'dan tam bir başarıya ulaştırması
niyaz olunur.
Hey'et-i Temsiliye adına
Mustafa Kemal
22 Nisan 1920 tarihinde de şu
küçük tebliği yayınladım :
Dakika geciktirilmeyecektir.
22.4.1920
Bütün Valiliklerle, Müstakil
Sancaklara, Kolordulara, Nazilli'de Albay Refet Beyefendi'ye. Bursa'da 20, nci
Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa Hazretleri'ne , Bursa'da 56' ıncı Tümen Komutanı
A 1 b a y B e k i r S a m i B e y e f e n d i y e, Balıkesir'de 61' inci Tümen
Knmutanı Albay Kâzım Beyefendi'ye
Tanrı'nın lütfuyla Nisa'nın
23' üncü Cuma günü Büyük Millet Meclisi açılarak çalışmaya başlayacağından, o
günden itibaren askerî ve sivil bütün makamlarla bütün milletin tek mercünin
Büyük Millet Meclisi olacağı bilgilerinize sunulur.
Hey'et-i Temsiliye adına
Mustafa Kemal
Saygıdeğer Efendiler,
İimdiye kadar bilginize
sunmuş olduğum hususlar, şahsım ve Hey'et-i Temsiliye adına üzerinde durduğum
olayların açıklanmasıyla ilgiliydi. Bundan sonra söyleyeceklerim, Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin açılışından ve hükûmetin kuruluşundan bugüne kadar meydana
gelmiş olan olayları ve değişiklikleri içine alacaktır.
Burada söyleyeceklerim, aslında herkes tarafından açıkça bilinen veya kolaylıkla bilinmesi mümkün olan olaylann safhaları ile ilgilidir. Gerçekte, Meclis tutanaklarında, bakanlıkların dosyalarında, basın kolleksiyonlarında bu olay ve hâdiselerin belgeleri kayıtlı ve saklı bulunmaktadır. Bu bakımdan ben, bütün bu olayların genel akışını işaret ve tespit etmekle yetineceğim. Maksadım, inkı- lâbımızın incelenmesinde tarihe yardımcı olmaktır.
Bütün bu olay ve hâdisalerin akışında, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükûmeti'nin Başkanı Başkomutan ve Cumhurbaşkanı sıfatlarını taşımış olmaktan çok, teşkilâtımızın genel başkanı olarak kendimi bu görevi yerine getirmeye mecbur sayarım.
Burada söyleyeceklerim, aslında herkes tarafından açıkça bilinen veya kolaylıkla bilinmesi mümkün olan olaylann safhaları ile ilgilidir. Gerçekte, Meclis tutanaklarında, bakanlıkların dosyalarında, basın kolleksiyonlarında bu olay ve hâdiselerin belgeleri kayıtlı ve saklı bulunmaktadır. Bu bakımdan ben, bütün bu olayların genel akışını işaret ve tespit etmekle yetineceğim. Maksadım, inkı- lâbımızın incelenmesinde tarihe yardımcı olmaktır.
Bütün bu olay ve hâdisalerin akışında, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükûmeti'nin Başkanı Başkomutan ve Cumhurbaşkanı sıfatlarını taşımış olmaktan çok, teşkilâtımızın genel başkanı olarak kendimi bu görevi yerine getirmeye mecbur sayarım.
TÜRK MİLLETİNİN TAKİP
ETMESİ GEREKEN SİYASİ İLKE:MİLLİ SİYASET
Efendiler, Meclis'in açıldığı
ilk günlerde, Meclis'e, içinde bulunduğumuz durum ve şartları açıklayarak takip
edilmesini ve uygulanmasını yerinde bulduğum görüşlerimi arz ettim. Bu
görüşlerin başlıcasıTürkiye'nin, Türk milletinin takip etmesi gereken siyasî
ilke ile ilgiliydi.
Bilindiği gibi, Osmanlılar
zamanında, çcşitli siyasî ilkeler takip edilmişve edilmekteydi. Ben, bu siyasî
ilkelerin hiçbirinin, yeni Türkiye'ninsiyasi şekillenmesinde ilke olarak kabul
edilemeyeceğine inanmıştım.Bunu Meclis'e anlatmaya çalıştım. Bu nokta üzerinde
daha sonra daçalışmaya devam edilmiştir. Bu hususla ilgili olarak, öteden
berisöylediklerimin ana noktalarını, burada hep birlikte hatırlamayı yararlı
bulurum.
Efendiler, bilirsiniz ki,
hayat demek, mücadele ve müsademe demektir.Hayatta başarı kazanmak, mutlaka
mücadelede başarı kazanmayabağlıdır. Bu da maddî ve manevî güç ve kudrete
dayanır hir husustur.Bir de, insanların uğraştığı bütün meseleIer, karşılaştığı
bütün tehlikeler,elde ettiği başanlar, toplumca yapılan genel bir mücadelenin
dalgalarıiçinden doğagelmiİtir.
Doğulu kavimlerin Batılı kavimlere taarruzve hücumu tarihin bellibaşlı bir safhasıdır. Doğu milletleri arasında, Türklerin başta geldiği ve en güçlüsü olduğu bilinmektedir. Gerçekten de Türkler, İslâmlıktan önce ve İslâmlıktan sonra Avrupa içerisine girmişler,saldırılar, istilâlar yapmışlardır.
Doğulu kavimlerin Batılı kavimlere taarruzve hücumu tarihin bellibaşlı bir safhasıdır. Doğu milletleri arasında, Türklerin başta geldiği ve en güçlüsü olduğu bilinmektedir. Gerçekten de Türkler, İslâmlıktan önce ve İslâmlıktan sonra Avrupa içerisine girmişler,saldırılar, istilâlar yapmışlardır.
Batı'ya saldıran ve
İspanya'yı zaptederek Fransa sınırlanna kadar uzanan Araplar da vardır. Fakat
Efendiler, hersaldırıya,
daima bir karşı saldırı düşünmek gerekir. Karşı saldırı ihtimalinidüşünmeden ve
ona karşı güvenilir bir tedbir bulmadan saldırıyageçenlerin sonu, yenilmek,
bozguna uğramak ve yok olmaktır.
Batı'nın Araplara yaptığı
karşı saldırı, Endülüs'te acı ve ibret alınmayadeğer bir tarihî felâketle
başladı. Fakat orada bitmedi. KovalamaKuzey Afrika'ya kadar sürüp gitti.
A t t i 1 â 'nın Fransa ve
Batı-Roma topraklarına kadar yayılmış olanimparatorluğunu hatırladıktan sonra,
bakışlarımızı, Selçuklu Devleti'ninyıkıntıları üzerinde kurulmuş olan Osmanlı
Devleti'nin, İstanbul'da DoğuRoma İmparatorluğu'nun taç ve tahtına sahip olduğu
devirlere çevirelimlim. Osmanlı hükümdarlan arasında Almanya'yı, Batı Roma'yı
zaptederekçok büyük bir imparatorluk kurma teşebbüsünde bulunmuş olanıvardı.
Yine, bu hükümdarlardan biri, bütün İslâm dünyasını bir merkezebağlayarak yönetmeyi düşündü. Bu amaçla Suriye'yi ve Mısır'ı zaptetti."Halife" ünvanını takındı. Diğer bir sultan da hem Avrupa'yı zaptetmek,hem de İslâm dünyasını hüküm ve idaresi altına almak gayesini güttü.Batı'nın sürekli karşı saldırısı, İslâm dünyasının hoşnutsuzluk ve isyanıve bu şekilde bütün dünyayı ele geçirme tasavvur ve emellerinin aynı sı-nırlar içine aldığı çeşitli unsurların uyuşmazlıkları, sonunda, benzerlerigibi, Osmanlı İmparatorluğu'nu da tarihin sinesine gömdü.
Yine, bu hükümdarlardan biri, bütün İslâm dünyasını bir merkezebağlayarak yönetmeyi düşündü. Bu amaçla Suriye'yi ve Mısır'ı zaptetti."Halife" ünvanını takındı. Diğer bir sultan da hem Avrupa'yı zaptetmek,hem de İslâm dünyasını hüküm ve idaresi altına almak gayesini güttü.Batı'nın sürekli karşı saldırısı, İslâm dünyasının hoşnutsuzluk ve isyanıve bu şekilde bütün dünyayı ele geçirme tasavvur ve emellerinin aynı sı-nırlar içine aldığı çeşitli unsurların uyuşmazlıkları, sonunda, benzerlerigibi, Osmanlı İmparatorluğu'nu da tarihin sinesine gömdü.
Efendiler, dış siyasetin en
çok ilgili bulunduğu ve dayandığı temel,devletin iç teşkilâtıdır. Dış siyasetin
iç teşkilâtla uyarlı olması gerekir.Batı'da ve Doğu'da, başka başka karaktere,
kültüre ve ülküye sahipbiribirinden farklı unsurları tek sınır içinde toplayan
bir devletin iç teşkilâtı,elbette temelsiz ve çürük olur.
O halde, dış siyaseti de köklü ve sağlamolamaz. Böyle bir devletin iç teşkilâtı özellikle millî olmaktan uzak olduğu gibi, siyasî ilkesi de millî olamaz. Buna göre, Osmanlı Devleti'nin si-yaseti millî değil, belirsiz, bulanık ve kararsızdı.
O halde, dış siyaseti de köklü ve sağlamolamaz. Böyle bir devletin iç teşkilâtı özellikle millî olmaktan uzak olduğu gibi, siyasî ilkesi de millî olamaz. Buna göre, Osmanlı Devleti'nin si-yaseti millî değil, belirsiz, bulanık ve kararsızdı.
Çeşitli milletleri, ortak ve
genel bir ad altında toplamak ve bu çeşitliunsurlardan oluşan kitleleri eşit
haklar ve şartlar altında bulundurarakgüçlü bir devlet kurmak, parlak ve çekici
bir siyasî görüştür. Fakat aldatıcıdır. Hattâ, hiçbir sınır tanımayarak,
dünyadaki bütün Türkleri bile birdevlet halinde birleştirmek, varılması
imkânsız bir hedeftir. Bu,yüzyılların ve yüzyıllarca yaşamakta olan insanların
çok acı, çok kanlı olaylarla meydana koyduğu bir gerçektir.
Panislâmizm ve Panturanizm
siyasetinin başarıya ulaştığınave dünyayı uygulama alanı yapabildiğine tarihte
tesadüf edilememektedir.Irk ayrılığı gözetmeksizin, bütün insanlığı içine alan
tek hir dünyadevleti kurma hırslarının sonuçları da tarihe yazılmıştır.
İstilâcı olmakhevesleri konumuzun dışındadır. İnsanlara her türlü şahsî duyguve
bağlılıklarını unutturup, onları tam bir kardeşlik ve eşitlik içinde
birleştirerek, insancı bir devlet kurma teorisinin de kendine göre
şartlarıvardır.
Bizim, kendisinde açıklık ve
uygulama imkânı gördüğümüz siyasîilke, millî siyasettir. Dünyanın bugünkü genel
şartları, yüzyılların dimağlardave karakterlerde yerleştirdiği gerçekler
karşısında hayalci olmakkadar büyük yanılgı olamaz. Tarihin ifadesi budur,
ilmin, aklın, mantığınifadesi böyledir.
Milletimizin, güçlü, mutlu ve
istikrarlı yaşayabilmesi için, devletinbütünüyle millî bir siyaset izlemesi, bu
siyasetin iç teşkilâtımıza tam olarak uyması ve ona dayanması gerekir. Millî
siyaset dediğim zaman kastetiğimanlam ve öz şudur : Millî sınırlarımız içinde,
her şeyden önce kendikuwetimize dayanmakla varlığımızı koruyarak, millet ve
memleketin gerçekçek saadet ve refahına çalışmak... Genellikle milleti uzun
emeller peşindede yorarak zarara sokmamak... Medenî dünyadan, medenî, insanî ve
karşılıklı dostluk beklemektir.
HÜKÜMETİN KURULMASI
Efendiler, Meclis'e teklif
ettiğim önemli bir husus da hükûmetin kurulması konusuydu. Bu meseleninve bununla
ilgili bir teklifte bulunmanın, o devir için ne kadar nazik olduğunu takdir
buyurursunuz.
Gerçek, Osmanlı saltanatının
ve hilâfetin yıkılmış ve ortadan kalkmış olduğunu düşünerek yeni temellere
dayanan, yeni bir devlet kurmaktan ibaretti. Fakat durumu olduğu gibi dile
getirmek, amacın büsbütünkaybedilmesine yol açabilirdi. Çünkü, halkın düşünce
ve eğilimleri dahaPadişah ve Halife'nin mazur durumda bulunduğu yolundaydı.
HattâMeclis'te, ilk anda, hilâfet ve saltanat makamıyla temas kurmak ve
İstanbulHükûmeti'yle uzlaşma aramak akımı başgöstermişti.
İstanbul'daki şartların,
Halife ve Padişah ile ne açıkça ne de özelve gizli olarak görüşmeye elverişli
olmadığını açıklamaya çalıştım. Böylebir temasla ne anlamak istediğimizi
sordum. Eğer milletin, bağımsızlığınıkazanmak ve vatanın bütünlüğünü sağlamak
için çalışmakta olduğunuhaber vermek için ise, buna gerek yoktur.
Çünkü, Padişah ve Halifeolan zatın da bundan başka bir şey düşünmesine ve istemesine imkân varmıdır? Bunun aksini ağzından işitsem inanmam; mutlaka zorlamave baskı altında söyletildiğini kabul ederim dedim. Aleyhimizde çıkarılmışolan fetvanın uydurma olduğunu, İstanbul Hükûmeti'nin emir vebildirilerinin dirilerinin yoruma muhtaç bulunduğunu söyleyerek,bazı zayıf kalpli vekıt düşünceli kimselerin göstermek istedikleri ihtiyatı gerekli bulmadığımızıbelirttim.
Çünkü, Padişah ve Halifeolan zatın da bundan başka bir şey düşünmesine ve istemesine imkân varmıdır? Bunun aksini ağzından işitsem inanmam; mutlaka zorlamave baskı altında söyletildiğini kabul ederim dedim. Aleyhimizde çıkarılmışolan fetvanın uydurma olduğunu, İstanbul Hükûmeti'nin emir vebildirilerinin dirilerinin yoruma muhtaç bulunduğunu söyleyerek,bazı zayıf kalpli vekıt düşünceli kimselerin göstermek istedikleri ihtiyatı gerekli bulmadığımızıbelirttim.
MİLLİ HAKİMİYET
TEMELİNE DAYANAN HALK HÜKÜMETİ:CUMHURİYET
İunu arz etmek istiyorum ki,
hükûmetin kurulması dayanan ile ilgili bir teklif ileri sürmeden önce, duygu ve
düşünceleri gözönünde bulundurmak zarureti vardı. Bu zarurete uymakla birlikte,
asıl maksadı saklıtutan teklifimi bir önerge halinde sundum. Kısa bir tartışma
ile ve bazıitirazlara rağmen kabul edildi,
Bu önergeyi bugün gözden
geçirecek olursak, orada esaslı ilkelerintespit ve ifade edilmiş olduğunu
görürüz. Müsaade buyurursanız, bu ilkeleri burada birer birer birer sayacağım :
1- Hükûmetin kurulması
zarurîdir.
2
- Geçici olarak bir hükûmet başkanı seçmek veya
Padişah'a birvekil tanımak mümkün değildir.
3
- Meclis'te yoğunlaşan millî iradenin, doğrudan
doğruya vatanın mukadderatına el koymuş olduğunu kabul etmek temel ilkedir
.Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin üstünde bir kuvvet yoktur.
4
- Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama ve yürütme
yetkilerinikendisinde toplar.
Meclis'ten seçilecek ve vekil
olarak görevlendirilecek bir hey'et,hükûmet işlerine bakar. Meclis başkanı, bu
hey'etin de başkanıdır.
Not : Padişah ve halife,
baskı ve zorlamadan kurtulduğu zamanMeclis'in düzenleyeceği kanunî esaslar
çerçevesinde durumunu alır.
Efendiler, bu ilkelere
dayanan bir hükûmetin niteliği kolaylıklaanlaşılabilir. Böyle bir hükûmet,
millî hakimiyet temeline dayanan halkhükûmetidir. Cumhuriyet'tir.
Böyle bir hükûmetin
kurulmasında ana ilke, kuvvetler birliği teorisidir.Zaman geçtikçe bu ilkelerin
taşıdığı kavramlar anlaşılmaya başladı.İşte o zaman tartışmalar ve olaylar
biribirini kovaladı.
BÖLÜMLER - LİNKLER
1. Kuva-i Milliye (Ulusal Güçler) Dönemi :
Atatürk'ün 19.Mayıs.1919 tarihinde Samsun'a çıkışından başlayan ve Anadolu'ya hareketi ile devam eden, kongreler, ön çalışmalar, ordu müfettişliği zamanı, geri çağrılması, idam fermanı, sivil yaşama geçişi, tarihi belge niteliğini taşılan telgraf teatileri, ortu kumandanları ile vilayet mutasarraflarının durumları, görüşleri, payitahtın ne pahasına olursa olsun yeni bir devlet kuruluşunu engelleme çalışmaları, meclisin toplanma aşamasına kadar geçen dönem.
Bölümleri :
1.Bölüm : Ata'mızın Samsun'a çıkışından itibaren, Kavak, Havza üzerinden Amasya, ardından Tokat üzerinden Sivas ve kongre için hazırlıklar. Sayfaya Git
2.Bölüm : Erzurum Kogresi hazırlıkları ve yapılması, arkasından önemli kararların alınacağı Sivas Kongresi. 1 ve 2 nci Bölümler Atamızın en tehlikeli günleridir, görevinden ayrılmış, her an yakalanma durumu, valiler ve askeri komutanların bazıları tereddüt içinde ve telgraflar-Mektuplar... Sayfaya Git
3.Bölüm : Sivas kogresi karşıtları, manda yönetimi tartışmaları, Ali Galip diye birisi ve telgraflar. Nutuk okunmaya devam edildikçe, özellikle TCDD da benim bulunduğum görev olduğu için değinmek isterim: Posta İdaresinin Telgraf sistemleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasında en önemli yeri işgal eden bu sistem aynen demiryollarında da mevcuttu ve sistemin devamlı faal durumda olması, Telgraf hatlarından alın, makina ve enerji kaynaklarına bakan teknik elemanları ile telgraf makina operatörlerine kadar tüm personelin gece-gündüz, bayram-tatil demeden fedakarlıkla görev başında bulunmasına bağlıdır. Sayfaya Git
4.Bölüm : İstanbul ile tamamen iplerin kopması, İst. hükümet değişiklikleri, Konya eski valisinin ihaneti ve telgraflar...Sayfaya Git
5.Bölüm : Milli teşkilak genişliyor, halk tarafından benimseniyor, Atamızın önemli paşalarla bizzat veya tlegrafla görüşmesi.Sayfaya Git
6.Bölüm : Yeni seçilen milletvekillerine verilen direktif, İst.Meclis-i mebusanın İst. dışında toplanması gerektiği, mevcut hükümetin resmen işgal kuvvetleri emrine girmesi ve telgraflar...Sayfaya Git
7.Bölüm : Sivas'dan Ankara'ya hareket, Bayburt'ta yalancı peygamber, Genç subaylara cephe alan Dahiliye Nazırı, Ankara'ya gelen yeni milletvekilleri, Misak-ı milli hazırlıkları ve telgraflar...
Sayfaya Git
8.Bölüm : Anadolu'daki yabancı subayların tutuklanma girişimi, İst. hükümetinin düşürülmesi gerektiği, Atamızın millete yayınladığı bildiri, Büyük Millet Meclisinin toplanması, Ankara Hükümetinin kurulma çalışmaları.Sayfaya Git
M.Kemal Paşa Samsun'da Bandırma Vapurundan inmiş, sandalda.
2. Türkiye Büyük millet Meclisi Dönemi :
23.Nisan.1920 Tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin resmen açılışı yapıldıktan sonra, ülke yönetim sistemi için yapılan çalışmalar, kanunlar, istiklal savaşlarının galibiyetle sonuçlanması, anlaşmalar ve Cumhuriyetin kurulma aşamalarına kadar geçen dönem.
Bölümleri :
1.Bölüm : Atamızın TBMM başkanlığına seçilmesi ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
2.Bölüm : Çerkez Etem olayları ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
3.Bölüm : Hilafet konusu, Londra konferansı ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
4.Bölüm : Anadolu'da çıkan isyanlar, Merkez Ordusu kurulması ve diğerleri İçindekilerde.
Sayfaya Git
5.Bölüm : Saltanatın kaldırılması kararı, Vahdettin'in kaçırılması ve diğerleri İçindekilerde.
Sayfaya Git
6.Bölüm : Lozan -Mondros, İsmet Paşa ile bazı paşaların anlaşmazlığı ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
TBMM nin açılış töreni
3. Cumhuriyet Dönemi :
29.Ekim.1923 Taürihinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin resmen ilan edilmesinin ardından, Nutuk söylevinin mecliste okunduğu tarih olan 15.Ekim.1927 e kadar geçen dönemde yapılan köklü çalışmalar, alınan kararlar, çıkartılan kanunlar ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin geri dönülmez biçimde dünyaya duyurulması ile tanınması.
Bölümleri :
1.Bölüm : Atamızın C.Başkanı seçilmesi, Halifelik yorumları ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
2.Bölüm : Kazım Karabekir olayı, Rauf Bey ve Cumhuriyet ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
Ana Sayfaya Git
1. Kuva-i Milliye (Ulusal Güçler) Dönemi :
Atatürk'ün 19.Mayıs.1919 tarihinde Samsun'a çıkışından başlayan ve Anadolu'ya hareketi ile devam eden, kongreler, ön çalışmalar, ordu müfettişliği zamanı, geri çağrılması, idam fermanı, sivil yaşama geçişi, tarihi belge niteliğini taşılan telgraf teatileri, ortu kumandanları ile vilayet mutasarraflarının durumları, görüşleri, payitahtın ne pahasına olursa olsun yeni bir devlet kuruluşunu engelleme çalışmaları, meclisin toplanma aşamasına kadar geçen dönem.
Bölümleri :
1.Bölüm : Ata'mızın Samsun'a çıkışından itibaren, Kavak, Havza üzerinden Amasya, ardından Tokat üzerinden Sivas ve kongre için hazırlıklar. Sayfaya Git
2.Bölüm : Erzurum Kogresi hazırlıkları ve yapılması, arkasından önemli kararların alınacağı Sivas Kongresi. 1 ve 2 nci Bölümler Atamızın en tehlikeli günleridir, görevinden ayrılmış, her an yakalanma durumu, valiler ve askeri komutanların bazıları tereddüt içinde ve telgraflar-Mektuplar... Sayfaya Git
3.Bölüm : Sivas kogresi karşıtları, manda yönetimi tartışmaları, Ali Galip diye birisi ve telgraflar. Nutuk okunmaya devam edildikçe, özellikle TCDD da benim bulunduğum görev olduğu için değinmek isterim: Posta İdaresinin Telgraf sistemleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasında en önemli yeri işgal eden bu sistem aynen demiryollarında da mevcuttu ve sistemin devamlı faal durumda olması, Telgraf hatlarından alın, makina ve enerji kaynaklarına bakan teknik elemanları ile telgraf makina operatörlerine kadar tüm personelin gece-gündüz, bayram-tatil demeden fedakarlıkla görev başında bulunmasına bağlıdır. Sayfaya Git
4.Bölüm : İstanbul ile tamamen iplerin kopması, İst. hükümet değişiklikleri, Konya eski valisinin ihaneti ve telgraflar...Sayfaya Git
5.Bölüm : Milli teşkilak genişliyor, halk tarafından benimseniyor, Atamızın önemli paşalarla bizzat veya tlegrafla görüşmesi.Sayfaya Git
6.Bölüm : Yeni seçilen milletvekillerine verilen direktif, İst.Meclis-i mebusanın İst. dışında toplanması gerektiği, mevcut hükümetin resmen işgal kuvvetleri emrine girmesi ve telgraflar...Sayfaya Git
7.Bölüm : Sivas'dan Ankara'ya hareket, Bayburt'ta yalancı peygamber, Genç subaylara cephe alan Dahiliye Nazırı, Ankara'ya gelen yeni milletvekilleri, Misak-ı milli hazırlıkları ve telgraflar...
Sayfaya Git
8.Bölüm : Anadolu'daki yabancı subayların tutuklanma girişimi, İst. hükümetinin düşürülmesi gerektiği, Atamızın millete yayınladığı bildiri, Büyük Millet Meclisinin toplanması, Ankara Hükümetinin kurulma çalışmaları.Sayfaya Git
M.Kemal Paşa Samsun'da Bandırma Vapurundan inmiş, sandalda.
2. Türkiye Büyük millet Meclisi Dönemi :
23.Nisan.1920 Tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin resmen açılışı yapıldıktan sonra, ülke yönetim sistemi için yapılan çalışmalar, kanunlar, istiklal savaşlarının galibiyetle sonuçlanması, anlaşmalar ve Cumhuriyetin kurulma aşamalarına kadar geçen dönem.
Bölümleri :
1.Bölüm : Atamızın TBMM başkanlığına seçilmesi ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
2.Bölüm : Çerkez Etem olayları ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
3.Bölüm : Hilafet konusu, Londra konferansı ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
4.Bölüm : Anadolu'da çıkan isyanlar, Merkez Ordusu kurulması ve diğerleri İçindekilerde.
Sayfaya Git
5.Bölüm : Saltanatın kaldırılması kararı, Vahdettin'in kaçırılması ve diğerleri İçindekilerde.
Sayfaya Git
6.Bölüm : Lozan -Mondros, İsmet Paşa ile bazı paşaların anlaşmazlığı ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
TBMM nin açılış töreni
3. Cumhuriyet Dönemi :
29.Ekim.1923 Taürihinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin resmen ilan edilmesinin ardından, Nutuk söylevinin mecliste okunduğu tarih olan 15.Ekim.1927 e kadar geçen dönemde yapılan köklü çalışmalar, alınan kararlar, çıkartılan kanunlar ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin geri dönülmez biçimde dünyaya duyurulması ile tanınması.
Bölümleri :
1.Bölüm : Atamızın C.Başkanı seçilmesi, Halifelik yorumları ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
2.Bölüm : Kazım Karabekir olayı, Rauf Bey ve Cumhuriyet ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
Ana Sayfaya Git
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder