Kuva-i Milliye (Ulusal Güçler) Dönemi :(Bölüm - 3)
Atatürk'ün 19.Mayıs.1919 tarihinde Samsun'a çıkışından başlayan ve Anadolu'ya hareketi ile devam eden, kongreler, ön çalışmalar, ordu müfettişliği zamanı, geri çağrılması, idam fermanı, sivil yaşama geçişi, tarihi belge niteliğini taşılan telgraf teatileri, ortu kumandanları ile vilayet mutasarraflarının durumları, görüşleri, payitahtın ne pahasına olursa olsun yeni bir devlet kuruluşunu engelleme çalışmaları, meclisin toplanma aşamasına kadar geçen dönem.
MANDA MESELESİNİN KONGREDE GÖRÜşÜLMESİ
Efendiler, Kongre'de manda konusunda yapılmış olan görüşme ve tartışmaları
elden geldiğince, olduğu gibi yüksek heyetinize dinletmeye çalışacağım :
Birçok kimse
söz aldı. Hiç kimseye söz vermeden önce, başkanlık kürsüsünden zabıtlara aynen
geçmiş olan şu kısa konuşmayı yaptım : Bu rapor üzerinde görüşmeye başlamadan
önce bazı noktalara dikkatinizi çekmek isterim. Raporda, söz gelişi Mister
Brown'dan söz edilmekte ve elli bin kişilik bir işçi ordusunun getirileceğini
söylediği bildirilmektedir.
Efendiler,
Mister Brown : Ben hiçbir ,resmî sıfatla görüşmüyorum. Tamamiyle özel olarak
görüşüyorum diyor ve hattâ Amerika'nın mandayı kabul edeceğini değil, belki
etmeyeceğini söylüyor. Onun için sözleri Amerika adına değil, kendi adınadır.
Mandanın ne olduğunu kendisi de bilmiyor.Manda siz ne derseniz odur, diyor. Bu
raporda önemli olarak manda meselesi vardır. Bu konuda görüşmeden önce on
dakika ara verelim ( saat 15.25 ).
Sonraki
oturumda - İIk söz Vasıf Bey'indir, dedim. Vasıf Bey, önce mandanın ne olduğu
konusunda uzun açıklamalar yaptı. Sözü başkalarına bıraktı. Yeniden söz aldı ve
bir kere prensip olarak mandayı kabul edelim, şartları üzerinde daha sonra
görüşürüz dedi.
Üyelerden
Macit Bey adında bir zat, genel kurulda asıl gürüşülecek mesele, bundan sonra
yalnız yaşayabilecek miyiz, yaşayamayacak mıyız? Mandayı nasıl yorumlayacak ve
mandaterle ne tarzda görüşeceğiz? Bizi mandasına alacak devlet kim olacaktır?
Asıl mesele budur, şeklinde konuştu. Ben, başkanlık kürsüsünden Zannederim bu
rapordan iki görüş ortaya çıkıyor.
Bunlardan birincisi, devletin içte ve dışta bağımsızlığından vazgeçmemesi; ikincisi de, devlet ve milletin yabancı devletlerin zararlı baskıları karşısında bir yardım ve destek ihtiyacında bulunup bulunmamasıdır. Asıl kararsızlık doğuran nokta budur.
Müsaade buyurulursa, bu noktayı etraflıca düşünmek için Teklif Komisyonu'na havale edelim. Sonra da yüksek huzurlarınıza arz edelim. Herhalde içeride ve dışarıda istiklâlimizi kaybetmek istemiyoruz dedim. Bunun üzerine söz alan Bekir Sami Bey : yüklendiğimiz görev pek ağır ve önemlidir. Boş tartışmalara ayıracak hiçbir dakikamız yoktur.
Bu raporumuzu görüşelim ve vakit geçirmeden hemen bir karar alalım dedi. Ben, başkanlık kürsüsünden bu meseleyi komisyon başkanı olmak dolayısıyla açıklayayım (ben aynı zamanda Teklif Komisyonu Başkanı idim). Bu rapor metni komisyonda okundu, üzerinde birçok konuşma ve tartışma yapıldı. Ancak, kesin karar verecek şekilde bir görüş belirmedi.
Daha önce, Genel Kurul'da okunmaksızın Teklif Komisyonu'na gönderilmişti. Bu sebeple bir defa da burada okunup Genel Kurul'un görüşü belirdikten sonra yeniden Teklif Komisyonu'na gönderilerek kesin karar verilmesini istemiştik dedim. İsmail Fazıl Paşa merhum da söz alarak şu konuşmayı yaptı : Bekir Sami Bey'in düşüncesine katılırım; kaybedecek vaktimiz yoktur. Aslında sorun da basitleşmiştir. Tam istiklâl mi, yoksa manda mı kabul edeceğiz?
Alacağımız karar budur. Böylesine önemli, hattâ pek önemli olan bir meseleyi yeniden komisyona götürmek ve oradan yeniden Genel Kurul'a getirmekle vakit geçirmeyelim. İş uzar. Zamanımız değerlidir. Buna bugün yarın yahut öbür gün her halde Genel Kurul'da bir karar verelim. Komisyonda vakit geçirmeyelim. Çünkü, pek ince bir konudur.
Bunlardan birincisi, devletin içte ve dışta bağımsızlığından vazgeçmemesi; ikincisi de, devlet ve milletin yabancı devletlerin zararlı baskıları karşısında bir yardım ve destek ihtiyacında bulunup bulunmamasıdır. Asıl kararsızlık doğuran nokta budur.
Müsaade buyurulursa, bu noktayı etraflıca düşünmek için Teklif Komisyonu'na havale edelim. Sonra da yüksek huzurlarınıza arz edelim. Herhalde içeride ve dışarıda istiklâlimizi kaybetmek istemiyoruz dedim. Bunun üzerine söz alan Bekir Sami Bey : yüklendiğimiz görev pek ağır ve önemlidir. Boş tartışmalara ayıracak hiçbir dakikamız yoktur.
Bu raporumuzu görüşelim ve vakit geçirmeden hemen bir karar alalım dedi. Ben, başkanlık kürsüsünden bu meseleyi komisyon başkanı olmak dolayısıyla açıklayayım (ben aynı zamanda Teklif Komisyonu Başkanı idim). Bu rapor metni komisyonda okundu, üzerinde birçok konuşma ve tartışma yapıldı. Ancak, kesin karar verecek şekilde bir görüş belirmedi.
Daha önce, Genel Kurul'da okunmaksızın Teklif Komisyonu'na gönderilmişti. Bu sebeple bir defa da burada okunup Genel Kurul'un görüşü belirdikten sonra yeniden Teklif Komisyonu'na gönderilerek kesin karar verilmesini istemiştik dedim. İsmail Fazıl Paşa merhum da söz alarak şu konuşmayı yaptı : Bekir Sami Bey'in düşüncesine katılırım; kaybedecek vaktimiz yoktur. Aslında sorun da basitleşmiştir. Tam istiklâl mi, yoksa manda mı kabul edeceğiz?
Alacağımız karar budur. Böylesine önemli, hattâ pek önemli olan bir meseleyi yeniden komisyona götürmek ve oradan yeniden Genel Kurul'a getirmekle vakit geçirmeyelim. İş uzar. Zamanımız değerlidir. Buna bugün yarın yahut öbür gün her halde Genel Kurul'da bir karar verelim. Komisyonda vakit geçirmeyelim. Çünkü, pek ince bir konudur.
Bunun
arkasından Hami Bey söz alarak İsmail Paşa Hazretleri ile Bekir Sami
Beyefendi'nin düşüncelerine katıldığını söyledikten sonra : Herhalde bir
desteğe muhtacız, bunun en basit delili de, devlet gelirlerinin ancak
borcumuzun faizini karşılayabilmesidir ! buyurdular.
Bundan
sonra, Raif Efendi manda aleyhinde konuştu. İsmail Fazıl Paşa ona karşılık
olacak
şekilde uzun
bir konuşma yaptı. Daha sonra tekrar Bekir Sami Bey söz aldı ve dedi ki :
İsmail Fazıl Paşa Hazretleri'nin tamamiyle katıldığım konuşmasına yalnız bir şey ilâve edeceğim :
Kırım Muharebesinden savaşı kazanmış olarak çıkıp da katıldığımız Paris Kongresi'nde, müttefiklerimizin bize yüklemiş oldukları bilinen şartlarla bu şimdi okunan rapordaki isteklerimiz karşılaştırılacak olursa, bunlardan hangisinin daha çok bağımsızlığı yokedici olduğu anlaşılır sanırım.
İsmail Fazıl Paşa Hazretleri'nin tamamiyle katıldığım konuşmasına yalnız bir şey ilâve edeceğim :
Kırım Muharebesinden savaşı kazanmış olarak çıkıp da katıldığımız Paris Kongresi'nde, müttefiklerimizin bize yüklemiş oldukları bilinen şartlarla bu şimdi okunan rapordaki isteklerimiz karşılaştırılacak olursa, bunlardan hangisinin daha çok bağımsızlığı yokedici olduğu anlaşılır sanırım.
Bekir Sami
Bey'den sonra Hâmi Bey Hâmi Bey'den sonra da Refet Bey (Refet Paşa) konuştular.
Refet Bey'in konuşması aynen şöyleydi : Mandanın bağımsızlığı yok etmeyeceği
gerçeği ortada iken, bazı arkadaşlarımız - bağımsız mı kalacağız yoksa mandayı
mı kabul edeceğiz? -- tarzında birtakım görüşler ileri sürüyorlar.
Onun için her şeyden önce mandanın ne olduğu anlaşılmalıdır. Bununla birlikte daha mandadan söz etmeden önce, düşünceleri gıcıklayan bu raporda bu deyimin ne şekilde anlaşılmış olduğunu bilmek gerekir. Fazıl Paşa Hazretleri bağımsızlığı korumak şartıyla manda buyuruyorlar.
Hâmi Beyefendi tarafından verilmiş olan rapor iki bölüme ayrılıyor. Bir gerekçe bölümü var, ondan sonra bir de mandanın ne olduğunu anlatan bölüm var. Manda meselesini buradaki görüş açılarından değerlendirebilmek için önce bir noktayı anlamak isterim. Bu rapor metni genel kurulda görüşülmeye sunulmuş mudur, sunulmamış mıdır?
Onun için her şeyden önce mandanın ne olduğu anlaşılmalıdır. Bununla birlikte daha mandadan söz etmeden önce, düşünceleri gıcıklayan bu raporda bu deyimin ne şekilde anlaşılmış olduğunu bilmek gerekir. Fazıl Paşa Hazretleri bağımsızlığı korumak şartıyla manda buyuruyorlar.
Hâmi Beyefendi tarafından verilmiş olan rapor iki bölüme ayrılıyor. Bir gerekçe bölümü var, ondan sonra bir de mandanın ne olduğunu anlatan bölüm var. Manda meselesini buradaki görüş açılarından değerlendirebilmek için önce bir noktayı anlamak isterim. Bu rapor metni genel kurulda görüşülmeye sunulmuş mudur, sunulmamış mıdır?
İsmail Fazıl
Paşa : Yanlış anlaşıldığı için biz üçümüz yani Fazıl Paşa Bekir Sami ve Hâmi
Bey'ler bu raporu , geri çekiyoruz. Hiç verilmemiş saydık dedi (bu raporun
müsveddesi de temize çekilmişi de kendilerinde kalmıştır).
Başkanlıktan
- Rapor geri alınmıştır dedim. Raporun geri alınmış olmasına rağmen, söz alan
Refet Bey, zabıtlarda beş altı sayfa yer tutan özentili bir konuşma yaptı. Bu
konuşmadan, zabıtlara dayanarak olduğu gibi aldığım bazı cümleler, katibin
maksadını açıklamaya yetecektir, sanırım.
Refet Bey
diyordu ki : Bizim, Amerika mandasını tercih etmekten maksadımız, bütün
toplumları kendine tutsak eden, kalpleri, vicdanları söndüren İngiliz
mandasından kurtulmak ve sakin milletlerin vicdanlarına saygılı olan Amerika'yı
kabul etmektir. Yoksa asıl iş para meselesi değildir
.
Söz olarak,
manda ile bağımsızlık biribirine engel olan şeyler değildir: Yalnız, eğer biz
gerçekte güçlü olmayacak olursak, işte o zaman mandanın altında eziliriz ve o
zaman manda bizim için bağımsızlığımızı yok edici bir unsur olur. Bir de
diyelim ki, biz dışarıda ve içeride tam bir bağımsızlık isteriz. Ancak, acaba
hemen kendi başımıza yapabilecek miyiz, yapamayacak mıyız?
Ondan da önce acaba bizi kendi başımıza bırakacaklar mı, bırakmayacaklar mı? Bunu düşünelim. burası bir gerçektir ki, bugün bizi İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan aralarında bölüşmek istiyorlar; Ancak, eğer biz bugün bu devletin kefilliği altında bir barış anlaşması yapacak olursak, ileride, uygun şartlar altına girer girmez hemen döner ve kendi yararımızı sağlarız. Fakat, eğer olumsuz bir durum ortaya çıkacak olursa, acaba büsbütün heder etmiş olmayacak mıyız?
Ondan da önce acaba bizi kendi başımıza bırakacaklar mı, bırakmayacaklar mı? Bunu düşünelim. burası bir gerçektir ki, bugün bizi İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan aralarında bölüşmek istiyorlar; Ancak, eğer biz bugün bu devletin kefilliği altında bir barış anlaşması yapacak olursak, ileride, uygun şartlar altına girer girmez hemen döner ve kendi yararımızı sağlarız. Fakat, eğer olumsuz bir durum ortaya çıkacak olursa, acaba büsbütün heder etmiş olmayacak mıyız?
Herhalde bir
Amerikan kefilliğini kabul etmek zorundayız. Yirminci yüzyılda, beş yüz milyon
lira borcu, harap bir memleketi, pek verimli olmayan bir toprağı ve ancak on
onbeş milyon lira geliri olan bir millet için, bir dış dayanak olmaksızın
yaşamak imkânı olamaz : Eğer bundan sonra da bu
durumumuzda
kalır ve dışarıdan bir destekle kalkınamayacak olursak, belki de ileride,
Yunanistan'ın saldırılarına karşı bile kendimizi savunamayız...
Allah
korusun, eğer İzmir Yunanistan'da kalsa ve aramızda bir savaş çıksa,
düşmanımız, Yunanistan'dan vapurlarla asker getirebileceği halde, acaba biz
Erzurum'dan hangi demiryolları ile ulaştırmamızı sağlayabileceğiz. O halde,
Amerikan mandası her şeyden önce bir kefil ve yardımcı bulmak için gereklidir.
Hatip, sözlerini şu cümle ile bitirdi : Eğer sunmuş olduğum bu açıklamalarla
ilerideki görüşmeler için bir giriş yapabildimse ne mutlu.
Efendiler,
bu parlak ve ustalıklı nutkun, dinleyenlerin düşünce ve görüşleri üzerinde
yapabileceği yanıltıcı etkinin derecesini kolaylıkla takdir buyurursunuz.
Zihinlerin, bunun ardından gelebilecek aynı görüşteki hatiplerin konuşmalarıyla
büsbütün zehirlenmesine meydan vermemek ve kendilerini özel olarak aydınlatıp
yol göstermeye fırsat bulabilmek için, derhal on dakika dinlenelim efendim -
diyerek oturuma ara verdim (Saat : 17.30).
Efendiler,
bu nutkun son cümleleri üzerinde dikkatle durulmaya değer. Refet Beyefendi,
Yunanlılar'ın
İzmir'i işgalini geçici sayıyor ve savaş halinde olduğumuzu kabul etmiyor.
Yunanlılar İzmir'de kalır da savaş durumuna girilirse başa çıkamayacağımız
görüşünde bulunuyor.
Bundan
sonraki oturumda, Bursa temsilcilerinden Ahmet Nuri Bey, manda aleyhinde uzun
bir konuşma yaptı. Hâmi Bey, buna daha uzun bir konuşma ile cevap verdi ve
gerçekten de pek uzun olan konuşmasının sonlarına doğru, anlattıklarını şu
bilgilerle doğruluyordu :
Fakat, şimdi
biraz da işin kesin bildiğim bir yanından söz edeceğim. Konunun bu safhasında,
ilgili zat ile şahsen bağlantı kurmuş olduğum için, sözlerim tahminî değildir;
kesin bilgilere dayanıyor.
İstanbul'dan
hareket etmeden önce, eski Sadrazam İzzet Paşa Hazretleri'ni ziyarete
gitmiştim. Herhalde bir manda ihtiyacında olduğumuza kendileri de
inanıyorlardı. Bendenizden de bu konudaki düşüncemi sordular, ben de
düşündüklerimizi arz ettim.
Birkaç gün sonra bendenizi çağırtıp şu meseleyi açıkladılar : Suriye ve Adana bölgesinde dolaştıktan sonra, İstanbul'a gelip siyasî partilerin görüşlerini öğrenmeye çalışan Amerikan Araştırma Komisyonu üyeleri, İzzet Paşa'yı konağında ziyaret ederek, Anadolu'daki millî teşkilâtın Türk milletini temsil ettiği inancında olduklarını ve paşayı da (yani İzzet Paşa'yı) bu işin öncüsü bildiklerini söylemişler ve eğer siz Erzurum ve Sivas Kongrelerine Amerikan mandasını istettirecek olursanız, Amerika da Osmanlı mandasını kabul edecektir. demişler,
Paşa, bunu bendenize açıkladıktan sonra, bu milletin bir harbe daha gücü kalmadığından ve herhalde böyle bir çareye başvurmak zorunda kaldığımızdan söz etti ve Sivas'a gittiğim zaman oradakilere bu durumu anlatmaklığımı tavsiye buyurdu. İzzet Paşa'nın inancı da bu şekilde istenecek bir mandanın yüzde doksan kabul ihtimalinin bulunduğu ve yalnız bizim için birtakım şartlar ileri sürmenin zarurî olduğu merkezindedir.
Hattâ Paşa, Amerika için milletin isteğine dayanmayan bir mandayı kabul etmek mümkün olmadığından, kongremiz tarafından gösterilecek isteğin Avrupa devletlerine karşı Amerika lehinde bir dayanak noktası olacağını da söyledi. Bendeniz bu meseleyi İstanbul'dan şifre ile Erzurum'da Rauf Bey'e bildirdim. Manda'nın kendinden çok adına karşı çıkanlar boşuna telâşlanıyorlar kelimenin önemi yoktur. Önem, işin gerçeğinde ve niteliğindedir. Manda altına girdik demeyelim de isterlerse varlığını ebedî olarak sürdürecek devlet olduk diyelim.
Birkaç gün sonra bendenizi çağırtıp şu meseleyi açıkladılar : Suriye ve Adana bölgesinde dolaştıktan sonra, İstanbul'a gelip siyasî partilerin görüşlerini öğrenmeye çalışan Amerikan Araştırma Komisyonu üyeleri, İzzet Paşa'yı konağında ziyaret ederek, Anadolu'daki millî teşkilâtın Türk milletini temsil ettiği inancında olduklarını ve paşayı da (yani İzzet Paşa'yı) bu işin öncüsü bildiklerini söylemişler ve eğer siz Erzurum ve Sivas Kongrelerine Amerikan mandasını istettirecek olursanız, Amerika da Osmanlı mandasını kabul edecektir. demişler,
Paşa, bunu bendenize açıkladıktan sonra, bu milletin bir harbe daha gücü kalmadığından ve herhalde böyle bir çareye başvurmak zorunda kaldığımızdan söz etti ve Sivas'a gittiğim zaman oradakilere bu durumu anlatmaklığımı tavsiye buyurdu. İzzet Paşa'nın inancı da bu şekilde istenecek bir mandanın yüzde doksan kabul ihtimalinin bulunduğu ve yalnız bizim için birtakım şartlar ileri sürmenin zarurî olduğu merkezindedir.
Hattâ Paşa, Amerika için milletin isteğine dayanmayan bir mandayı kabul etmek mümkün olmadığından, kongremiz tarafından gösterilecek isteğin Avrupa devletlerine karşı Amerika lehinde bir dayanak noktası olacağını da söyledi. Bendeniz bu meseleyi İstanbul'dan şifre ile Erzurum'da Rauf Bey'e bildirdim. Manda'nın kendinden çok adına karşı çıkanlar boşuna telâşlanıyorlar kelimenin önemi yoktur. Önem, işin gerçeğinde ve niteliğindedir. Manda altına girdik demeyelim de isterlerse varlığını ebedî olarak sürdürecek devlet olduk diyelim.
Bu son söze
cevap verenler arasında, Husrev Sami Bey'in şu sözleri işitildi : Fakat bizim
bu çalışmalardan beklediğiımiz kendimizi savunmak suretiyle, ebedi olarak
varlığını koruyacak bir millet olduğumuzu ispat etmektir! Hâmi Bey, buna
düşüncesinde bir geriye dönüş sezgisi uyandıracak şekilde cevap verirken, Kara
Vasıf Bey söz aldı ve o günkü toplantının sonuna kadar konuştu.
Vasıf Bey'in uzun sözlerinin özetini, zabıtlara olduğu gibi geçmiş olan şu cümlelerle yüksek dikkatlerinize sunuyorum : Bütün devletler bizi tamamen bağımsız bırakacaklarını söyleseler bile, biz yine bir dış desteğe muhtacız ( Vasıf Bey, sözlerinin başında ,mandaya ve dışarıdan destek adını verelim demişti ). Dört yüz ilâ beş yüz milyon lira borcumuz var.
Bu parayı kimse kimseye bağışlamaz; bize bunu ödeyiniz diyecekler; halbuki bizim gelirimiz bunun faizine bile yeterli değildir. O zaman güç bir durumda kalacağız; bunun için bağımsız olarak yaşamaya malî durumumuz elverişli değildir. Sonra, yanı başımızda, bizi bölüşmeyi emel edinmiş hükûmetler var; onların ihtirasları karşısında mahvoluruz.
Parasız, ordusuz ne yapabiliriz? Onlar uçakla havada uçuyorlar, biz henüz kağnı arabasından kurtulamıyoruz. Onlar savaş gemisi yapıyorlar, biz yelkenli bir gemi yapamıyoruz. Bu şartlar altında bugün bağımsızlığımızı kurtarsak bile yine günün birinde bizi bölüşürler. Vasıf Bey, konuşmasını şu sözlerle bitiriyordu :
Vasıf Bey'in uzun sözlerinin özetini, zabıtlara olduğu gibi geçmiş olan şu cümlelerle yüksek dikkatlerinize sunuyorum : Bütün devletler bizi tamamen bağımsız bırakacaklarını söyleseler bile, biz yine bir dış desteğe muhtacız ( Vasıf Bey, sözlerinin başında ,mandaya ve dışarıdan destek adını verelim demişti ). Dört yüz ilâ beş yüz milyon lira borcumuz var.
Bu parayı kimse kimseye bağışlamaz; bize bunu ödeyiniz diyecekler; halbuki bizim gelirimiz bunun faizine bile yeterli değildir. O zaman güç bir durumda kalacağız; bunun için bağımsız olarak yaşamaya malî durumumuz elverişli değildir. Sonra, yanı başımızda, bizi bölüşmeyi emel edinmiş hükûmetler var; onların ihtirasları karşısında mahvoluruz.
Parasız, ordusuz ne yapabiliriz? Onlar uçakla havada uçuyorlar, biz henüz kağnı arabasından kurtulamıyoruz. Onlar savaş gemisi yapıyorlar, biz yelkenli bir gemi yapamıyoruz. Bu şartlar altında bugün bağımsızlığımızı kurtarsak bile yine günün birinde bizi bölüşürler. Vasıf Bey, konuşmasını şu sözlerle bitiriyordu :
. . .
İstanbul'daki Amerikalılar : Manda'dan korkmayınız. Milletler Cemiyeti
Tüzüğünde yeri vardır diyorlar. İşte bütün bunlardan dolayı İngiltere'yi
kendimize sürekli düşman Amerika'yı da en az kötülük gelebilecek bir devlet
olarak kabul ediyorum. Eğer uygun bulursanız, buradan
İstanbul'daki
temsilciye 'bir mektup yazıp gizlice bir hey'et göndermek için bir torpido
isteyebiliriz.
Eylül'ün
dokuzunda salı günü yapılan toplantıda, manda meselesine dokunan Rauf Bey'in
zabıtlara geçen konuşması aynen şöyledir : Bu manda konusu üzerinde şimdiye
kadar gerek basın ve gerekse başka çevreler tarafından birçok sözler söylendi.
Gerçi yüksek hey'etiniz dış destek prensibini kabul buyurmuş ise de, bu desteği
kimden isteyeceğimiz açıklanmadı. Bunun Amerika olduğu dolaylı olarak
anlatılıyorsa da, bence doğrudan doğruya belirtilmesinde bir sakınca olamaz!
ERZURUM KONGRESİ HİÇBİR şEKİLDE MANDA KABULÜ HAKKINDA
KARAR VERMIş
DEĞİLDİR
Bu sözlerden anlasilacagi üzere Rauf
Bey'in görüsüyle, gerek Sivas Kongresi Hey'eti'nin ve gerek Erzurum Kongresi
Hey'eti'nin anlayislari arasinda bir görüs ayriligindan dogan yanlislik
olduguna süphe yoktur. Rauf Bey'in görüsünün yorumu niteliginde olan bu
sözlerin, gerek Erzurum ve gerek Sivas Kongreleri bildirilerinin yedinci
maddesindeki yazilis seklinden kaynaklandigina hükmedilebilir.
Gerçekten de bu maddenin yazilis seklinde, belki de mandacilikta pek ileri giden ve sonu gelmemis propagandalariyla kamuoyunu bulandiranlari susturmak ve belki bundan da çok, onlann iddialarina cevap olacak bir özellik vardir. Madde metni dikkatle okunur ve incelenirse ne manda ne de Amerika'nin mandaterligini istemek düsüncesinin yer almadigi kendiliginden ortaya çikar. Bu noktayi açikça göstermek için, söz konusu maddeyi aynen hatirlatmak isterim :
Gerçekten de bu maddenin yazilis seklinde, belki de mandacilikta pek ileri giden ve sonu gelmemis propagandalariyla kamuoyunu bulandiranlari susturmak ve belki bundan da çok, onlann iddialarina cevap olacak bir özellik vardir. Madde metni dikkatle okunur ve incelenirse ne manda ne de Amerika'nin mandaterligini istemek düsüncesinin yer almadigi kendiliginden ortaya çikar. Bu noktayi açikça göstermek için, söz konusu maddeyi aynen hatirlatmak isterim :
Madde: 7 - Milletimiz çagdas
gayelerin büyüklügüne inanir; teknik, sinat ve ekonomik durumumuzu ve
ihtiyacimizi takdir eder. Bu itibarla devlet ve milletimizin hakimiyet ve
bagimsizligi ile vatanimizin bütünlügü korunmak sartiyla altinci maddede
belirtilen sinirlar içinde milliyetin gereklerine saygili ve memleketimizi ele
geçirme emeli beslemeyen herhangi bir devletin teknik, sinai ve ekonomik
yardimini memnunlukla karsilariz. Böyle adaletli ve insancil sartlari içine
alan bir barisin bir an önce gerçeklesmesi, insanligin güvenligi ve dünyanin
huzuru adina basta gelen milli gayemizdir.
Efendiler, bu maddenin hangi
noktasinda manda ve mandaterin Amerika olacagi görüsü vardir? Olsa olsa
"herhangi bir devletin teknik> sinai ve ekonomik yardimini memnunlukla
karsilariz" sözlerinden manda düsüncesi çikaranlar olabilir.
Ancak, mandanin anlam ve gayesinin bu olmadigi bir gerçektir. Her zaman ve bugün bile, bu açiklik çerçevesinde yapilacak yardimlari kivançla karsilamaktayiz ve karsilariz. Nitekim Ankara-Eregli ve Keller-Diyarbakir demiryollarinin yapimi için bir Isveç firmasinin; Kayseri - Sivas - Turhal hatlarinin yapimi için de bir Belçika firmasinin teknik, sinai ve ekonomik yardimini severek kabul ettik.
Söz gelisi, Ankara sehrinin ve diger Anadolu sehirlerimizin bir an önce kurulup yapilmalarinda olsun, öteki bütün kara ve demiryollarimizin, limanlarimizin yapimlarinda olsun teklifte bulunacak yabanci sermaye sahiplerinin yardimlarini severek kabul ederiz. Yeter ki, memleketimize sermaye getireceklerin içeride ve disarida devlet ve milletimizin hakimiyet ve bagimsizligi ile vatanimizin bütünlügünü bozmaya yönelmis gizli emelleri olmasin.
Bu maddede yer alan "milliyetin gereklerine saygili ve memleketimizi ele geçirme emeli beslemeyen herhangi bir devlet "ifadesinden, Amerikan Devleti anlaminin çikarilmasi da yersizdir. Çünkü, milliyetin gereklerine saygili dünya devletleri arasinda yalniz Amerikalilar yoktur. Söz gelisi Isveç Devleti, Belçika Devleti ayni nitelikte devletler degiller midir? Bu devletlerden herhangi birinin mandaterligi de söz konusu olabilir mi?
Bir de eger dolayli olarak Amerikan Devleti kastedilmek istenseydi, "herhangi bir devletin" ifadesi yerine bir devletin kelimeleri veya hiç olmazsa sadece "devletin" kelimesi ile yetinilmesi gerekirdi. Bu bakimdan maddenin açikladigi sartlar çerçevesinde teknik, sinai ve ekonomik yardimin iyi karsilanacagi hususunun bütün devletler için söz konusu oldugu açiktir.
Ancak, mandanin anlam ve gayesinin bu olmadigi bir gerçektir. Her zaman ve bugün bile, bu açiklik çerçevesinde yapilacak yardimlari kivançla karsilamaktayiz ve karsilariz. Nitekim Ankara-Eregli ve Keller-Diyarbakir demiryollarinin yapimi için bir Isveç firmasinin; Kayseri - Sivas - Turhal hatlarinin yapimi için de bir Belçika firmasinin teknik, sinai ve ekonomik yardimini severek kabul ettik.
Söz gelisi, Ankara sehrinin ve diger Anadolu sehirlerimizin bir an önce kurulup yapilmalarinda olsun, öteki bütün kara ve demiryollarimizin, limanlarimizin yapimlarinda olsun teklifte bulunacak yabanci sermaye sahiplerinin yardimlarini severek kabul ederiz. Yeter ki, memleketimize sermaye getireceklerin içeride ve disarida devlet ve milletimizin hakimiyet ve bagimsizligi ile vatanimizin bütünlügünü bozmaya yönelmis gizli emelleri olmasin.
Bu maddede yer alan "milliyetin gereklerine saygili ve memleketimizi ele geçirme emeli beslemeyen herhangi bir devlet "ifadesinden, Amerikan Devleti anlaminin çikarilmasi da yersizdir. Çünkü, milliyetin gereklerine saygili dünya devletleri arasinda yalniz Amerikalilar yoktur. Söz gelisi Isveç Devleti, Belçika Devleti ayni nitelikte devletler degiller midir? Bu devletlerden herhangi birinin mandaterligi de söz konusu olabilir mi?
Bir de eger dolayli olarak Amerikan Devleti kastedilmek istenseydi, "herhangi bir devletin" ifadesi yerine bir devletin kelimeleri veya hiç olmazsa sadece "devletin" kelimesi ile yetinilmesi gerekirdi. Bu bakimdan maddenin açikladigi sartlar çerçevesinde teknik, sinai ve ekonomik yardimin iyi karsilanacagi hususunun bütün devletler için söz konusu oldugu açiktir.
Efendiler, bu manda konusu
üzerindeki görüsümün - bu görüs bundan önce yapilan ve su anda yüksek
hey'etinizin'de ögrenmis bulundugu bunca yazisma ve tartismalarimizla ortaya
konmustur -- aylardan beri gece gündüz yanimda bulunan bir arkadas tarafindan
hala anlasilmamis olduguna hükmedilebilir mi? 0 halde Rauf Bey, ya aslinda
benimle ayni görüste degildi veyahut ayni görüste idi de, Sivas'ta,
Istanbul'dan gelenlerle yaptigi konusmadan sonra görüs degistirmis oluyordu.
Burasini kestirmek bence güçtür. Simdi biraz da Rauf Bey'i dinleyelim; Rauf
Bey, sözüne söyle devam ediyor:
"Ateskes Anlasmasi yapildigi
siralarda Almanlarin baris anlasmasini imza etmeyecekleri sanilirken, Ingiliz
basini bazi sirlari açiga vurdu. Bunun birinci bölümü, Almanya'nin baris
anlasmasini imza edecegi hususu idi. Bu gerçeklesti. Ikinci bölümü de
Türkiye'nin bölüsülecegi hususu idi.
Bu çok sükür gerçeklesmedi. Bu bölümde, konferansin aldigi karar geregince Kizilirmak'in dogu tarafi Ermenistan sayilarak Amerikan himayesine veriliyor. Belki Gürcistan ile Azerbaycan da Amerika'ya birakiliyor, deniliyordu. Kizilirmak'in batisindaki topraklar da, Izmir ve Istanbul bunlarin disinda kalmak üzere, denize çikis yeri Antalya olarak Türkiye'yi olusturuyordu
Bu bölgenin kuzeyi, Italyan ve Fransiz, güneyi de Ingiliz himaye ve yönetimine veriliyordu. Izmir'in isgali, bu açiga vurulan sirlarin dogruliigunu ispata basladi. 0 halde, böyle bir tehlike karsisinda rnemleketimize karsi en tarafsiz durumda bulunan Amerika'nin destegini kabule mecburuz. Ben bu görüsteyim."
Bu çok sükür gerçeklesmedi. Bu bölümde, konferansin aldigi karar geregince Kizilirmak'in dogu tarafi Ermenistan sayilarak Amerikan himayesine veriliyor. Belki Gürcistan ile Azerbaycan da Amerika'ya birakiliyor, deniliyordu. Kizilirmak'in batisindaki topraklar da, Izmir ve Istanbul bunlarin disinda kalmak üzere, denize çikis yeri Antalya olarak Türkiye'yi olusturuyordu
Bu bölgenin kuzeyi, Italyan ve Fransiz, güneyi de Ingiliz himaye ve yönetimine veriliyordu. Izmir'in isgali, bu açiga vurulan sirlarin dogruliigunu ispata basladi. 0 halde, böyle bir tehlike karsisinda rnemleketimize karsi en tarafsiz durumda bulunan Amerika'nin destegini kabule mecburuz. Ben bu görüsteyim."
Rauf Bey'in düsüncesini anlamak için
bundan sonra daha çok devam eden sözlerini dinlemeye bilmem gerek kaldi
mi?
Efendiler, pek uzun ve tartismali
olarak geçen bu manda görüsmesi, taraftarlarini susturaeak ortalama bir çare
bulunarak sona erdi. Hem de bu çareyi teklif eden yine Rauf Bey oldu:
"Amerika'da yillardan beri aleyhimizde yapilmakta olan olumsuz yöndeki
propagandalarin dogurdugu düsünce akimini düzeltmek için, her seyden önce
Amerikan Kongresi'nden memleketimizi inceleyecek ve gerçegi görecek bir hey'et
davet etmek. "Bu teklif oy birligi ile kabul edildi.
Kongre Baskanlik Divani'nin imzalariyla bu yolda bir mektup kaleme alindigini hatirliyorsam da bu mektubun gönderilip gönderilmedigini pek iyi hatirlamiyorum. Kaldi ki, ben bu mektuba özel bir önem de vermis degildim.
Kongre Baskanlik Divani'nin imzalariyla bu yolda bir mektup kaleme alindigini hatirliyorsam da bu mektubun gönderilip gönderilmedigini pek iyi hatirlamiyorum. Kaldi ki, ben bu mektuba özel bir önem de vermis degildim.
Efendiler, sirasi gelmisken kisaca
sunu da belirteyim: Belge olarak basvurdugum Kongre tutanaklari, Baskanlik
Divan KAtipligi'nde bulunan Afyonkarahisar temsilcisi Sükrü ve manda lehindeki
konusmalarini dinledigimiz Hami Beyler tarafindan tutulmus ve Hami Bey'in
yazisiyla, düzgün bir deftere, temize çekilmistir.
SİVAS KONGRESİ'Nİ BALTALAMA
TESEBBÜşLERİ
Efendiler, Kongre 11 Eylül'de sona
erdi, 12 EyIül'de Sivas halkinin da hazir bulundugu açik bir toplanti yapilarak
bazi nutuklar söylendi. Kongre görüsmeleri sirasinda, önemli olarak Meclis-i
Meb'usan seçimlerinin çabuklastirilmasi ve Meclis'in nerede toplanmasi
gerektigi konularina dokunuldu.
Ancak, simdi açiklamaya baslayacagim mes'eleler, Kongre görüsmelerini kisa kesmeyi gerektiriyordu. Bu son noktalarla daha sonra Hey'et-i Temsiliye mesgul oldu. 9 Eylül 1919 günü, toplanmis olan bazi bilgiler Kongre'ye su sekilde açiklandi "Eskisehir ve Afyoiikarahisar'daki Ingiliz Kuvvetler' bir kat daha artirildi. General Mi11er Konya'ya geldi. Konya Valisi Cemal Bey ve Ankara Valisi Muhittin Pasa karsi koymaya çekiniyorlar. Yeni Kastamonu Valisi Ali R1Za Bey de tipki Cema1 Bey türünden bir adammis.
Pek sayin arkadaslarin böyle durumlar karsisinda siddetli davranma taraflisi olduklarim bildigimden, hemen sert tedbirler alimnasini Fuat Pasa'dan rica etmistim. Fuat Pasa da Kongre'nin kendisine olan güvenine dayanarak, Kongre adina gereken tebligat ve tesebbüslerde bulunmustur.
Bu davranis tarzinin yüce hey'etinizce kabul edilmesini rica ediyor. Fuat Pasa, valilere sert uyarilarda bulunuyor. Bölgelere yüksek rütbeli subaylardan milli komutanlar tayin ediyor ve bu komutanlara millet adina her türlü yetki verilmistir" diyor.
Ancak, simdi açiklamaya baslayacagim mes'eleler, Kongre görüsmelerini kisa kesmeyi gerektiriyordu. Bu son noktalarla daha sonra Hey'et-i Temsiliye mesgul oldu. 9 Eylül 1919 günü, toplanmis olan bazi bilgiler Kongre'ye su sekilde açiklandi "Eskisehir ve Afyoiikarahisar'daki Ingiliz Kuvvetler' bir kat daha artirildi. General Mi11er Konya'ya geldi. Konya Valisi Cemal Bey ve Ankara Valisi Muhittin Pasa karsi koymaya çekiniyorlar. Yeni Kastamonu Valisi Ali R1Za Bey de tipki Cema1 Bey türünden bir adammis.
Pek sayin arkadaslarin böyle durumlar karsisinda siddetli davranma taraflisi olduklarim bildigimden, hemen sert tedbirler alimnasini Fuat Pasa'dan rica etmistim. Fuat Pasa da Kongre'nin kendisine olan güvenine dayanarak, Kongre adina gereken tebligat ve tesebbüslerde bulunmustur.
Bu davranis tarzinin yüce hey'etinizce kabul edilmesini rica ediyor. Fuat Pasa, valilere sert uyarilarda bulunuyor. Bölgelere yüksek rütbeli subaylardan milli komutanlar tayin ediyor ve bu komutanlara millet adina her türlü yetki verilmistir" diyor.
Kongre teklifi kabul etti. Bundan
sonra ben açiklamalara söyle devam ettim:
"Buraya Galip Bey adinda bir
vali tayin edilmis, geliyormus. Ancak, bunun Harput Valisi Ali Galip Bey mi,
yoksa Trabzon Valisi Mehmet Galip Bey mi oldugu anlasilamadi. Fakat biz baska
bir bilgi elde ettik. Mister Nowil adinda bir Ingiliz binbasisi
Bedirhanlilar'dan Kamuran Celadet ve Cemil Bey'lerle birlikte, yaninda on bes
kadar Kürt atlisi oldugu halde Malatya'ya gelmis ve mutasarrif Bedirhanli Halil
Bey tarafindan karsilanmislardir.
Harput Valisi de görünüste bir posta hirsizinin pesine düsme bahanesiyle otomobille Malatya'ya gelmistir. Bu maksatla bunlara Adiyaman'daki müfreze de verilmistir. Maksatlarinin Kürtleri, Kürdistan kurulacagi vaadiyle aleyhimize çevirerek, bize karsi suikast yapilmasina yöneltmek oldugu anlasilmis ve karsi tedbirlere de basvurulmustur.
Diyelim ki, valiyi ve digerlerini tutuklatmak istiyoruz. Malatya Mutasarrifi da Kürt asiretlerini Malatya'ya çagirmistir. Bu durum üzerine 13' üncü Kolordu bölgesinde faaliyete geçtik. Gereken tedbirler alinmistir. Yarin aksam Harput'tan gönderilecek bir askerî birlik bozguncuları tepeleyecektir. Buradaki Kolordu Komutani da gereken tedbirleri almistir. Malatya'ya ve öteki yerlere de gereken emirler verilmistir."
Harput Valisi de görünüste bir posta hirsizinin pesine düsme bahanesiyle otomobille Malatya'ya gelmistir. Bu maksatla bunlara Adiyaman'daki müfreze de verilmistir. Maksatlarinin Kürtleri, Kürdistan kurulacagi vaadiyle aleyhimize çevirerek, bize karsi suikast yapilmasina yöneltmek oldugu anlasilmis ve karsi tedbirlere de basvurulmustur.
Diyelim ki, valiyi ve digerlerini tutuklatmak istiyoruz. Malatya Mutasarrifi da Kürt asiretlerini Malatya'ya çagirmistir. Bu durum üzerine 13' üncü Kolordu bölgesinde faaliyete geçtik. Gereken tedbirler alinmistir. Yarin aksam Harput'tan gönderilecek bir askerî birlik bozguncuları tepeleyecektir. Buradaki Kolordu Komutani da gereken tedbirleri almistir. Malatya'ya ve öteki yerlere de gereken emirler verilmistir."
Efendiler, Sivas Kongeresi'nin hemen
hemen bütün toplanti süresince, sinirlere gerginlik verecek nitelikte haberler
almaktan geri kalmiyordum. Ancak, aldigim bütün bilgileri oldugu gibi Kongre
hey'etine sunmakta yarardan çok sakinca buluyordum.
Gördünüz ki, simdi açikladigim üzere, gerçekten tehlikeli sayilabilecek nitelikte olan A1i Ga1ip meselesinden de söz ederken ihtiyatli bir dil kullanmayi tercih etmistim. Bence en önemli mesele, her türlü güçlük ve tehlikelere ragmen, Sivas Kongresi'nin sonuca ulasan kararlarla, görüsmelerini bir an önce tamamlamis olmak ve alinan bu kararlari memlekette uygulamaya girismekti. Bu istegim yerine geldi.
Bütün memleketi içine alan milli teskilat tüzügünün ve genel kongre bildirisinin hemen bastirilarak her yere dagitilmasi yoluna gidildi. Ancak, beklenenlerin disinda yeni olaylar karsisinda kalindigindan, kongre sona erdigi halde, kongre üyelerinin yeni gelismeler kendini gösterinceye kadar Sivas'ta kalmalarini uygun gördüm ve gerekirse daha etkili olaganüstü bir kongre toplamak için de hazirlik yaptim. A1i Ga1ip'in kaçmasi üzerine, kongre üyelerini Sivas'ta bekletmekten vazgeçildigi gibi, Ferit Pasa Kabinesi'nin düsmesi üzerine olaganüstü kongre toplanmasina da gerek görülmedi.
Gördünüz ki, simdi açikladigim üzere, gerçekten tehlikeli sayilabilecek nitelikte olan A1i Ga1ip meselesinden de söz ederken ihtiyatli bir dil kullanmayi tercih etmistim. Bence en önemli mesele, her türlü güçlük ve tehlikelere ragmen, Sivas Kongresi'nin sonuca ulasan kararlarla, görüsmelerini bir an önce tamamlamis olmak ve alinan bu kararlari memlekette uygulamaya girismekti. Bu istegim yerine geldi.
Bütün memleketi içine alan milli teskilat tüzügünün ve genel kongre bildirisinin hemen bastirilarak her yere dagitilmasi yoluna gidildi. Ancak, beklenenlerin disinda yeni olaylar karsisinda kalindigindan, kongre sona erdigi halde, kongre üyelerinin yeni gelismeler kendini gösterinceye kadar Sivas'ta kalmalarini uygun gördüm ve gerekirse daha etkili olaganüstü bir kongre toplamak için de hazirlik yaptim. A1i Ga1ip'in kaçmasi üzerine, kongre üyelerini Sivas'ta bekletmekten vazgeçildigi gibi, Ferit Pasa Kabinesi'nin düsmesi üzerine olaganüstü kongre toplanmasina da gerek görülmedi.
ALİ GALİP OLAYI
İimdi Efendiler, Millî Mücadele
tarihimizde önemli bir olay durumunda olan A l i G a l i p konusu üze rinde
biraz açıklamalı bilgi vereyim:
Efendiler, daha Temmuz başında,
Erzurum'da bulunduğumuz sıra larda C e l â d e t ve K â m u r a n A l i
adlarında iki şahsın yabancı lar tarafından, bol para ile İstanbul'dan
Kürdistan'a gönderileceği, bun ların yıkıcı propaganda ve aleyhte kışkırtıcılık
yapmakla görevlendiril dikleri; bir iki gün içinde hareket etmiş ve edecek
oldukları haberi alındı. Bu haber üzerinde, bunların dağdağaya meydan
verilmeden gözet Ienerek yakalanmaları gereğini 3 Temmuz tarihinde
Diyarbakır'da 13' üncü Kolordu Komutanı'na, ayrıca Kurmay Başkanı H a l i t B e
y' e ve Canik Mutasarrıfı'na bildirdim.
20 Ağustos'ta 13' üncü Kolordu
Kamutanı'na verdiğim emirde, adı geçen kimselerin İstanbul'dan hareket
ettiklerinin bildirildiğini ve alı nacak tedbirler arasında, özellikle Mardin
istasyonunun sıkı bir kont rol altında tutulmasının uygun olacağını
yazdım.
Sivas Kongresi'nin ikinci günü, yani
6 Eylül tarihinde, "Bedirhanlı ailesinden C e l â d e t ve K â m u r a n
ile Diyarbakırlı C e m i l P a ş a z a d e E k r e m adlarında üç şahsın,
yanlarında, vaktiyle Diyarba kır ilinde aleyhimizde propaganda yapan bir
yabancı subay bulunduğu halde silâhlı Kürtlerin koruyuculuğunda Elbistan ve
Akçadağ üze rinden Malatya'ya geldikleri, orada Mutasarrıf ve Belediye Başkanı
tara fından karşılandıkları" 13' üncü Kolordu'nun yazısından anlaşılıyor.
15' inci Kolordu Komutanı K â z ı m K a r a b e k i r P a ş a ' nın 3' üncü Kolordu Komutanlığı'na bununla ilgili olarak gönder diği 6 Eylül 1919 tarih ve 529 sayılı şifresinde verilen bilgide : "Yabancı subayın, Türk, Kürt ve Ermeni nüfusunu incelemek üzere, İstanbul Hükûmeti'nin iz niyle dolaştığını söyledikleri; Malatya'da bulunan süvari alayının mev cudunun azlığı yüzünden bunları tutuklamaya cesaret edemediği, bu nunla birlikte hemen tutuklanmaları için İstanbul'a başvurulduğu 13' üncü Kolordu'dan bildirilmiştir.
Bu adamların ne maksatla hangi gö revle, nereleri gezecekleri konusunda bildiklerini Harput, Valisi'nden sordum" denilmekte idi. (Belge : 56 l Harput Valisi A l i G a l i p B e y' dir. Bu adamların ne maksatla geldiklerini 3 Temmuz tarihinden beri bilmekteyiz. Beş on silâhlı Kürd'e karşı bir süvari alayının mevcudu az görülmüş, tutuklanmalarına cesaret edilememiş; asıl hayret verici olan husus, bunların tutuklanması için İstanbul'a başvurmuş olduğu haberidir.
15' inci Kolordu Komutanı K â z ı m K a r a b e k i r P a ş a ' nın 3' üncü Kolordu Komutanlığı'na bununla ilgili olarak gönder diği 6 Eylül 1919 tarih ve 529 sayılı şifresinde verilen bilgide : "Yabancı subayın, Türk, Kürt ve Ermeni nüfusunu incelemek üzere, İstanbul Hükûmeti'nin iz niyle dolaştığını söyledikleri; Malatya'da bulunan süvari alayının mev cudunun azlığı yüzünden bunları tutuklamaya cesaret edemediği, bu nunla birlikte hemen tutuklanmaları için İstanbul'a başvurulduğu 13' üncü Kolordu'dan bildirilmiştir.
Bu adamların ne maksatla hangi gö revle, nereleri gezecekleri konusunda bildiklerini Harput, Valisi'nden sordum" denilmekte idi. (Belge : 56 l Harput Valisi A l i G a l i p B e y' dir. Bu adamların ne maksatla geldiklerini 3 Temmuz tarihinden beri bilmekteyiz. Beş on silâhlı Kürd'e karşı bir süvari alayının mevcudu az görülmüş, tutuklanmalarına cesaret edilememiş; asıl hayret verici olan husus, bunların tutuklanması için İstanbul'a başvurmuş olduğu haberidir.
Bu küçük ve önemsiz gibi görünen
noktaları, o zamanki durum değerlendirmesinde, dikkate değer anlayış ve zihniyet
farklarının bulun duğunu göstermesi bakımından kaydediyorum.
Diyarbakır'da, 13' üncü Kolordu
Komutanı'nın tutumu şüpheli gö rüldüğünden, doğrudan doğruya bu kolordunun
Kurmay Başkanı'na 3'üncü Kolordu Komutanı'nın imzasıyla 1 Eylül 1919 tarihinde
yazılan (kişiye özel) şifrede, V a l i G a l i p, Malatya Mutasarrıfı H a l i
l, K â m u r a n, C e l â d e t ve E k r e m B e y' lerle beraber İngiliz
binbaşısı nın mutlaka yakalanıp Sivas'a gönderilmeleri için Elâzığ'da bulunan
15' inci Alav Komutanı İ l y a s B e y ' in kendi komutasında altmış ka dar
atlı ve katırlı askerden oluşan bir müfrezenin en geç 9 Eylül'de Har put'tan
Malatya'ya hareketi ile ilgili olarak ve işin kestirmeden bitirilmesi
bakımından doğrudan doğruya tebligat yapıldığı bildirildi ve müfrezenin hemen
hareketinin sağlanması rica edildi.
8 Eylül'de, Sivas'tan da bir
otomobille bazı subayların gönderile ceği bilgisi verildi (Belge : 57).
Diyarbakır'dan, Kurmay Başkanı'nın
7/8 Eylül 1919 tarihiyle bana gönderdiği şifrede şöyle deniyordu :
"Tutuklama ile ilgili isteği
öğrendim. Bu hususta Komutan Bey'in emir ve receğini hiç sanmıyorum. Çünkü
askerî özelliklerini biliyorum. Tarafımdan yapı lacak tebligatı ise, yerine
getirmekten çekinirler. Bu konuda İstanbul'Ia haberleş mekteyiz. Bu duruma göre
ne yapılması gerekeceğinin tayini yüksek kararınıza bağlıdır. İifre kaleminin
357 sayısıyla arz edilmiştir."
13' üncü Kolordu Kurmay Başkanı
Hâlit
Elâzığ'daki Alay Komutanı İ l y a s
B e y' den 13' üncü Kolordu Komutanı'nın emrine cevap olarak gelen 8 Eylül
tarihli telgrafta da "Kolordu'dan aldığım emir üzerine hareketim geri
bırakılmıştır. Kolor dunun izni olmadan, buradan hareket etmekliğim uygun
düşmeyeceğin den, hareket emrinin Kolordu'dan bildirilmesine lûtfen yardımcı
olunuz" denilmekte idi (Belge : 58).
Hâlit Bey'e hemen verdiğim cevap,
aynen şuydu :
Malûm şahısların alçaklıkları ortaya
çıkmıştır. İstanbul Hükümeti...... bu alçaklığa ortaktır. Oradan emir beklemek
düşmana fırsat vermektir. Bu hususta tebligat yaparken, hiç kimseyi
kararsızlığa düşürmeyecek şekilde, hemen emir ver mek, vakit geçirmemek
gerekir. Komutanın kararsızlığa düşeceğine ihtimal veriyor sanız, zatıâliniz,
tarafımızdan Elâzığ ve Malatya'daki alay komutanlarına yapılmış olan
tebligatımızın uygulanmasını bildiriniz. Gerçekten lüzum varsa, komutayı uy gun
gördüğünüz tümen komutanlarından biri üzerine alsın! Ağırdan alma zamanı geçmiştir.
Yapılanlarla ilgili cevabınızı bekliyoruz, kardeşim.
Mustafa Kemal
Alay Komutanı İ l y a s B e y 'e de
aynı tarihte bizzat şu emri ver dim : "Malûm şahısların hainlikleri ortaya
çıkmıştır. İstanbul'daki mer kezî hükûmet de bunların hainliğine ortaktır.
Kolordunuz komutanı bu konuda izin istemiş ve cevap alamamış olabilir. Bu
bakımdan bu mese lenin çözüme bağlanmasını zâtıâlinizden beklerim.
Cevabınızı bekliyorum, efendim.
Malatya'da bu işi hallettikten son ra, gerekirse Sivas'ta bize katılırsınız. M
u s t a f a K e m a l". İifre dı şındaki imza da 3' üncü Kolordu Kurmay
Başkanı Z e k i B e y' indi.
Malatya'da bulunan 12' nci Süvari
Alayı Komutanını da 7/8 Ey lül gecesi bizzat telgraf başına çağırmış ve
görüşmekte idim. Alay Ko mutanı C e m a l B e y 'den durumu ve kuvveti hakkında
bilgi aldım. Gelenlerin yanlarındaki silâhlı Kürtlerle beraber on beş yirmi
kişi ka dar olduğunu, alayın da merkezde aancak o kadar kuvveti bulundu ğunu
söyledi. Ben bu kuvveti yeterli gördüm. Hattâ Süvari ve topçu ala yının yalnız
subayları yeterli olabilirdi Ne var ki özel durumu ve mane viyatını anlamak
istiyordum.
Bunun üzerine telgraf konuşması
şöyle geçti :
" Ben - Vali G a l i p B e y,
İngiliz binbaşısı, K â m u r a n C e l â d e t ve E k r e m B e y 'lerin hep
birlikte ustalıklı bir tertiple bu gece yakalanarak Sivas'a gönderilmeleri
zaruridir. Durumunuz bunu yapmaya elverişli midir? Size buradan ve Harput'tan
yardım yetiştirilecektir.
C e m a l B e y - Valiyi de beraber
mi?
Ben - Özellikle, evet.
C e m a l B e y - Arz ettiğim üzere
durum ve kuvvetim buna el verişli değildir. K â m u r a n, C e l â d e t ve E k
r e m B e y lerin yakalanmaları hakkında 13'üncü Kolordu Komutanı ile
haberleşme ya pıldı. Sonunda, durumun nezaketi dolayısıyla, şimdilik
tutuklanmaları nın uygun olamayacağı hakkında emir de çıkmıştır"
dedi.
Artık, bu zatın daha çok üzerine
varılamazdı. "Kendilerine hisset tirmeden sıkı bir şekilde göz hapsinde
bulundurunuz. Kolordunuzdan emir gelecektir. Hareket ederlerse, ne tarafa dogru
gittiklerini ve han gi vasıta ile hareket ettiklerini hemen bildiriniz"
talimatını vermekle yetindim. (Belge : 59).
8 Eylül günü, C e m a l B e y' den
şifre ile "malûm şahısların hâlâ orada olup olmadıklarını ve göz hapsinde
tutmak için alınan tedbirlerin güvenirlik derecesini" sordum ve
"kendisine günde iki defa rapor ver mesinin emrettim.
H â l i t B e y' e yazdığım telgrafa
ertesi günü (8 Eylül 1919) al dığım cevapta, Elâzığ'daki Alay Komutanı İ l y a
s B e y e emir veril diği bildiriliyor ve bu emrin bir kopyası veriliyordu
(Belge : 60).
Kolordu Komutanı C e v d e t B e y
de, İ l y a s B e y'in 52 ka tırlı asker ve iki makineli tüfekle 9
Eylül sabahı hareket ettiğini ve 10
Eylül akşamı Malatya'da bulunacağını bildirdi, 9 Eylül tarihli bir şifre sinde
karşı koyma hareketlerinin yoğun olduğu bir çevrede daha fazla faaliyet
göstermemek hususunda kendisini mazur göreceğimi" de söylü yordu (Belge :
67). 9 Eylül'de, İ l y a s B e y müfrezesinden başka, Aziziye den iki süvari
bölüğü, Siverek'ten Malatya'daki alaya bağlı bir bölük de Malatya' ya
gönderildi (Belge : 62, 63, 64).
Vali A l i G a l i p 'in ve
Bedirhanlılar ile C e m i l P a ş a z a d e nin yaptıkları propagandanın
etkisini kaldırmak için, Elâzığ ve Dersim Bülgesi ile ilişkisi olduğunu
bildiğim ve Kemah'ta bulunan H â l e t B e y'e (eski milletvekili) 9 Eylül'de
Elâzığ'a hareket etmesini ve H a y d a r B e y ' le bağlantı kurmasını yazdım
(Belge : 65). Ayın sonuna doğru oraya vardı.
Van valisi bulunan H a y d a r B e y
de Elâzığ valiliği görevine başlamak üzere Erzurum'dan yola çıkarılmıştır. H a
y d a r B e y, 15' in ci Kolordu'ya bağlı olup Mamahatun'da bulunan bir süvari
alayı ile de bağlantı kurarak, gereğinde bu alayı Malatya'ya doğru harekete
geçire cekti.
Otomobille bazı subayların da
Malatya'ya gönderileceği konusunda bir kayıt vardı.
Gerçekten de arkadaşlarımızdan R e c
e p Z ü h t ü B e y görünüş te 3'üncü Kolordu yaveri sıfatıyla ve benden aldığı
özel talimatla, ya nında, başkaları da olduğu halde 9 Eylül'de, otomobille
Malatya'ya ha reket etti. Maalesef bindiği otomobil, yolların bozuk ve çamurlu
olması yüzünden Kangal'da kırılmış ve tam zamanında Malatya'ya yetişememiş ti.
Kangal'dan sonra kâh araba ve kâh hayvanla, gece gündüz yol ala rak Sivas'tan
hareketinin dördüncü günü öğleden sonra Malatya'ya va rabilmişti. R e c e p Z ü
h t ü B e y 'in verdiği raporlar, durumun ay dınlanmasında çok yararlı
olmuştu.
Efendiler,10 Eylül günü geç vakit şu
telgrafı aldık :
Malatya,10.9.1919
Sivas'ta 3'
üncû Kolordu Komutanlığı'na Mustafa Kemal Paşa Hazretleri' ne özel :
1-10.9.1919 saat 14.00'de oIaysız
olarak Malatya'ya varılmıştır.
2 - Malum şahısların hepsinin de
maalesef Kâhta'ya doğru kaçtıkları, et raflı bilginin daha sonra sunulacağı arz
olunur.
15' inci Alay Komutanı
İlyas
Aynı gün ve fakat, İ l y a s B e y
'in telgrafından sonra da şu telg rafı alıyoruz : Malatya'dan,10.9.1919
Sivas'ta 3' üncü Kolordu Komutanlığı'na
Mustafa Kemal Paşa
Hazretleri'ne:
1- Harput Valisi ile Malatya
Mutasarrıfı, İngiliz binbaşısı ve yardakçıları olan malum kimseler 15' inci
Alay'ın Elâzığ'dan hareketini ve kendilerinin tutuk lanacaklarını haber alır
almaz, bu sabah erkenden kaçmışlardır. Bunların Kâhta' daki B e d i r A ğ a
'nın yanına gittikleri ve oradan alacakları Kürtlerle burayı basmaya
gelecekleri söyleniyor.
2
- Herhangi bir kötülüğe
yeltendikleri takdirde, bunlar ve B e d i r A ğ a aşireti hakkında kovuşturma
yapılması için Kolordu'dan emir alınmıştır, izlerinde gidilmektedir, sonuç
ayrıca arz edilecektir.
3
- 15' inci Alay Komutanı'nın
emrindeki kuvvetle, bu gün saat 14.00 te Malatya'ya geldikleri arz olunur.
12' nci Süvari Alay Komutanı
Binbaşı Cemal
Aynı tarihte yazılmış olan bu iki
telgraf yanyana getirilerek ince lenirse, dikkate değer bazı noktaların göze
çarpmamasına imkan yoktur.
Süvari Alay Komutanı C e m a l B e
y, tarafımızdan aldığı talimat üzerine malûm şahısları sıkı ve güvenli bir
şekilde göz hapsinde bulun duracak ve günde iki defa rapor verecekti.
Adı geçen kimseler,10 Eylül günü
sabah erkenden kaçtıkları halde, C e m a l B e y, bu bilgiyi ancak, İ l y a s B
e y müfrezesinin gelişinden ve İ l y a s B e y 'in raporundan sonra bildiriyor.
C e m a l B e y, ka çakların, İ l y a s B e y müfrezcsinin Elâzığ'dan
hareketini haber aldık larını söylüyor. Oysa, telgrafhane C e m a l B e y'in
gözetimi altındaydı.
Sonra, kaçakların Kürtleri toplayıp
Malatya'yı basacaklarının söy lendiğini de ekliyor. Bu noktalar, Süvari Alay
Komutanı hakkında şüp he ve kararsızlık uyandırmaktadır.
Daha sonra alınan bilgilerden
anlaşıldı ki, A l i G a l i p ve arka daşlarına 9 Eylül akşamı haber
getirilmiş. A l i G a l i p geceyi uyuma dan hükûmet dairesinde geçirmiştir. 10
Eylül'de, yanlarında birkaç jan darma ve silâhlı Kürtle birlikte, hükûmet
dairesinde toplanıyorlar, vez nedarın odasına giriyorlar, kasayı açıyorlar,
yanlarında götürmek üzere altı bin lira sayıp bir kenara koyuyorlar ve kasaya
konmak üzere de şu senedi yazıyorlar :
"M u s t a f a K e m a l P a ş
a ve adamlarının ortadan kaldırılması mas raflarını karşılamak üzere, bununla
ilgili emre uyularak altı bin lira alınmıştır. 10 Eylül 1919. Halil Rahmi, Ali
Galip."
İ l y a s B e y müfrezesinin
Malatya'ya yaklaşmakta olduğunun anlaşıldığı bir sırada, Süvari Alay Komutanı,
subaylara mutasarrıfın evi ni hedef gösteriyor. Mutasarrıfın evini sarıyorlar.
Telefon tellerini kesi yorlar ve evi basıyorlar. Bu hareketin başladığını sezen
H a l i l B e y ' in ailesi hükûmet dairesine haber veriyor. Hükûmette, para
almakla meşgul olan vali, mutasarrıf ve arkadaşları, durumdan haberdar olur ol
maz, korku ve telâşla her şeyi unutup ayırdıkları parayı ve yazdıkları senedi
de olduğu gibi bırakıyorlar; yanlarındaki adamları ile birlikte hazır bulunan
atlarına binerek kaçıyorlar (Belge : 66, 67).
Süvari Alay Komutanı'nın ve Topçu
Alay Komutanı'nın, valinin ge ceyi hükûmet dairesinde geçirmekte olduğunu
bilmedikleri kabul edile mez. Mutasarrıftan çok valinin yakalanmasının önemli
olduğu da açıktı. O halde, malûm kişilerin kaçmasına göz yumulduğu bir
gerçektir. En basit bir yorumla, malûm kimselerin, yanlarındaki beş on silâhlı
jandar ma ve Kürtle çatışmaktan büyük fenalık çıkabileceği kuruntusu Malatya'
dakileri dolaylı yoldan tedbir almaya yöneltmiş ve onlara bu şahısları
ürküterek kaçırma yolunu benimsetmiştir, denebilir.
10 Eylül'de İ l y a s B e y 'e
verdiğim talimatta belirttiğim başlıca noktalar :
1- Kaçakların sür'atle
yakalanmaları;
2
- Kürtlük akımına asla elverişli bir
ortam bırakılmaması;
3
- Malatya'da, mutasarrıflığı
Jandarma Komutanı T e v f i k B e y' in üzerine alması; uygun namuslu ve
vatansever bir zatın da Harput'ta hemen valilik makamına getirilmesi;
4
- Malatya ve Harput'taki hükûmet
kuvvetlerini tamamen ele alarak vatan ve millet aleyhine hiçbir harekete meydan
verilmemesi,
5
- Kaçaklara uyanların amansızca ve
merhametsizce yok edile ceğinin ilânı ve namuslu halkın gerçek durumundan
haberdar edilmesi
6
- Millî varlığımızı tehlikeye
sokacak olan yabancıların askerle rine de karşı konulacağının belirtilmesi ve
gerekli düzen ve tedbirlerin alındığının" bildirilmesinden ibarettir
(Belge : 68).
Efendiler, kaçakların, yakındaki
veya çevredeki aşiretlerden bir ta kım Kürtleri toplayabileceklerini, hattâ,
Maraş'ta bulunan yabancı kuv vetlerden bile yararlanabileceklerini kesin gibi
kabul etmek lâzım geliyor du. Onun için de alınmış olan tedbirleri ve bu işe
ayrılmış olan kuvvet leri güçlendirmek gerekiyordu. Bu maksatla Sivas'tan
Malatya'ya 9 Ey lül akşamı bir katırlı müfreze daha gönderildiği gibi, 3' üncü
Kolordu elden geldiği kadar kuvvetlerini güneye indirecek, 13' üncü Kolordu ta
kip işini yüklenecek ve hainlere kıpırdayacak bir fırsat vermemek için pek etkili
olmak gerektiğinden, Mamahatun'daki süvari alayı da Harput yönüne doğru hareket
ettirilecekti.
Bu hususta 3' üncü, 13' üncü ve 15'
inci Kolordu Komutanlarına ge rektiği şekilde tebligat yapıldı ve istekler
bildirildi (Belge : 69).
Efendiler, verdiğimiz direktifler
çerçevesinde kaçakları takip etti rirken, bir yandan da elimize geçen bazı
belgeleri gözden geçirelim. Bu belgelerin, söz konusu olayı, A l i G a l i p '
in teşebbüsünü ve İstanbul Hükûmeti'nin bayağılığını her türlü açıklamadan daha
mükemmel bir şekilde ortaya koyacağını zannettiğimden, onların olduğu gibi
gözden geçirilmesinin yersiz olmadığı görüşündeyim.
Önce, Dahiliye Nâzırı Â d i l B e y
'le Harbiye Nâzırı S ü l e y m a n İ e f i k P a ş a 'nın ortak imzalarıyla
Elâzığ valisi A l i G a I i p B e y 'e verilen 3 Eylül 1919 tarihli talimatı
birlikte okuyalım.
Bundan sonra, Dahiliye Nâzırı'nın
gönderilecek kuvvet ve sarf edi lecek para miktarı ile ilgili olarak
Bâbıâlî'den çektiği telgrafını görürüz :
İstanbul 906
Kendisi
tarafından çözülecektir Elâzığ Valisi Galip Beyefendi'ye İlgi : 2 Eylül 1919,
sayı : 2.
Arz olunmuştu. Padişah'ın,
hakkındaki yüce buyruğu bu gün çıkacaktır. Bu bakımdan kesinlik kazanmıştır.
Talimat şudur : Bildiğiniz ûzere, Erzurum'da Kong re adı altında birkaç kişi
toplanarak birtakım kararlar aldılar. Ne toplananların, ne de aldıkları
kararların bir değeri ve önemi vardır. Ancak, bu durumlar ülke ça pında
birtakım dedikodulara yol açıyor.
Avrupa'ya da pek abartılarak aksettirili yor. Bundan dolayı da kötü etkiler yaratıyor. Ortada önem verilmeye değer hiçbir kuvvet ve hiçbir olay bulunmadığı halde, sırf bu abartma ve kötü etkilerden endi şeye dûşen İngilizlerin, yakında Samsun'a epeyce bir kuvvet çıkaracakları tahmin ediliyor. Hükümetin her yere olduğu gibi size de gönderdiği, malum genelgeye ay kırı hareketler devam ederse, çıkarılacak yabancı kuvvetlerin Sivas'ı ve oradan daha da ilerleyerek birçok yerleri işgal etmeleri ihtimalden uzak değildir. Bu da memleketin çıkarlarına elbette aykırıdır.
Erzurum'da toplanan malûm şahısların yakında Sivas'ta birleşerek yine bir kongre toplamak istedikleri, olaylarla ilgili ha berleşmelerden anlaşılıyor. Böyle beş on kişinin orada toplanmasından hiçbir şey çıkmayacağı hükûmetçe bilinmektedir. Ne var ki, bunları Avrupa'ya anlatmak müm kün değildir. İşte bunun içindir ki, onların orada toplanmasına meydan vermemek gerekiyor.
Bunu sağlayabilmek için, her şeyden önce, Sivas'ta hükûmetin tam ola rak güvenini kazanmış va memleketin iyiliğine olan tebligatı olduğu gibi yerine getirmeye azimli bir vali bulundurmak gerekmektedir. Yüksek şahsınızı onun için oraya gönderiyoruz.
Gerçi, Sivas'ta kongre toplamak isteyen birkaç kişiye engel olmak o kadar güç birşey değilse de, yüksek dereceli sivil memurlarla, komutan ların, subayların ve askerlerden bazılarının da bunlarla aynı düşüncede olmaları dolayısıyla, hükûmetin aldığı tedbirleri ellerinden geldiğince boşa çıkarmaya ve malum şahısları güçleri yettiği kadar korumaya çalışacakları gözönünde bulundu nılarak, güvenilir bir iki yüz kişinin yanınızda bulunması başarı sağlama ba kımından uygun görülmektedir.
Bundan dolayı, daha önce yazdığım gibi, oralar daki Kürtlerden güvenilir yûz elli kadar atlıyı birlikte alarak, oradan niçin gi dildiğini hiç kimseye sezdirmeden, Sivas'a hiç kimsenin beklemediği bir zamanda vararak, vali ve komutanlığı hemen ele alacak ve sayıları az olmakla birlikte ora daki jandarma ve askeri iyi kullanacak olursanız, karşınızda başka bir kuvvet bulunmayacağı için derhal otoritenizi kullanarak toplantıya meydan vermemiş ola cağınız ve orada bulunanlar varsa hemen yakalayıp, göz altında İstanbul'a gönde rebileceğiniz âşikârdır.
Böylece, kazanılacak hükûmet nüfuz ve otoritesi, içeride macera peşinde koşanlan yıldırarak bir daha bu gibi kötü hareketlerin meydana gelmesini önleyeceği gibi, dışanda da pek iyi bir etki yapacak, yabancıların asker çıkararak oraları işgal etmek konusundaki tasarılarından vazgeçmeleri için hükû metçe yapılacak müracaat ve teşebbüslere sağlam bir dayanak oluşturacaktır.
Zaten Sivas halkının bazı tanınmış kimselerinden araştırılarak elde edilen doğru bilgilere göre, halk bu politikacıların kışkırtmalarından, para toplamak için yaptıkları bas kılardan pek nefret etmiş. Bu hareketlerin önlenmesi için, hükümete her türlü yar dıma hazırdır.
Orada derhal jandarmaya yazılacak, istenildiği kadar asker buluna cağı, bunlara nüfuzlu kimseler tarafından özel olarak yardım edileceği haber veril mektedir. Bu şekilde, yeteri kadar ve hûkumete kuvvetle bağlı jandarma birliği kurulduktan sonra, birlikte götüreceğiniz süvarileri hoşnut ederek yerlerine gön deririz. İşte alınacak tedbirler bundan ibarettir.
Bunun kolaylıkla ve başarıyla uy gulanması, sadece son derece gizli hareket etmeye bağlıdır. Sivas'a tayininizden, hattâ o taraflara gideceğinizden kendi aileniz içinde en çok güvendiğiniz bir tek kimseye bile bahsetmeyiniz. Sivas'a girinceye kadar, maksadınızı yanınızdakilere bile sezdirmeyiniz. Bu, başannın temel şartıdır. Bu itibarla, şimdilik ailenizi her halde orada bırakarak, etraftaki aşiretleri teftiş için beş on gün kalacağınızı aile nize ve çevrenizdeki yakınlarnıza anlatarak, hemen yola çıkıp bir gün öncesinden Sivas'a ansızın girmeye gayret etmelisiniz.
Oraya vardığınızda, aşağıdaki telgrafı gereken kimselere gönderip, valilik ve komutanlığı ele alarak hemen işe başlamalı sınız. Bir yandan da makine başında durumu Nezaret'e bildirmelisiniz. Böylece, oradaki şartlar belli olur olmaz, size yine makine başında tarafımdan gereğine uy gun tebligat yapılacaktır.
Bu şekilde işe başladıktan sonra, ne vakit uygun görür seniz ailenizi ve eşyanızı Sivas'a getirtebilirsiniz. Yalnız, şimdi orada bulunan R e ş i t P a ş a ' nın valilik görevinden alındığı, yerine bir başkasının gönderile ceği her nasılsa duyularak, kendisi tarafından Nezaret'e başvurulmuş olduğundan ve adları malûm kimselerin yakında Sivas'ta toplanmak istedikleri alınan haber lerden anlaşıldığından, boşuna bir dakika geçirilmeksizin bir an önce hareketle, oraya vaktinden önce ulaşmaya gayret etmeniz, işin gereği olarak pek önemli ve zaruridir. Bu durum karşısında, ne zaman hareket edeceğinizin ve ne kadar za manda oraya varabileceğinizin bildirilmesi gerekiyor.
Avrupa'ya da pek abartılarak aksettirili yor. Bundan dolayı da kötü etkiler yaratıyor. Ortada önem verilmeye değer hiçbir kuvvet ve hiçbir olay bulunmadığı halde, sırf bu abartma ve kötü etkilerden endi şeye dûşen İngilizlerin, yakında Samsun'a epeyce bir kuvvet çıkaracakları tahmin ediliyor. Hükümetin her yere olduğu gibi size de gönderdiği, malum genelgeye ay kırı hareketler devam ederse, çıkarılacak yabancı kuvvetlerin Sivas'ı ve oradan daha da ilerleyerek birçok yerleri işgal etmeleri ihtimalden uzak değildir. Bu da memleketin çıkarlarına elbette aykırıdır.
Erzurum'da toplanan malûm şahısların yakında Sivas'ta birleşerek yine bir kongre toplamak istedikleri, olaylarla ilgili ha berleşmelerden anlaşılıyor. Böyle beş on kişinin orada toplanmasından hiçbir şey çıkmayacağı hükûmetçe bilinmektedir. Ne var ki, bunları Avrupa'ya anlatmak müm kün değildir. İşte bunun içindir ki, onların orada toplanmasına meydan vermemek gerekiyor.
Bunu sağlayabilmek için, her şeyden önce, Sivas'ta hükûmetin tam ola rak güvenini kazanmış va memleketin iyiliğine olan tebligatı olduğu gibi yerine getirmeye azimli bir vali bulundurmak gerekmektedir. Yüksek şahsınızı onun için oraya gönderiyoruz.
Gerçi, Sivas'ta kongre toplamak isteyen birkaç kişiye engel olmak o kadar güç birşey değilse de, yüksek dereceli sivil memurlarla, komutan ların, subayların ve askerlerden bazılarının da bunlarla aynı düşüncede olmaları dolayısıyla, hükûmetin aldığı tedbirleri ellerinden geldiğince boşa çıkarmaya ve malum şahısları güçleri yettiği kadar korumaya çalışacakları gözönünde bulundu nılarak, güvenilir bir iki yüz kişinin yanınızda bulunması başarı sağlama ba kımından uygun görülmektedir.
Bundan dolayı, daha önce yazdığım gibi, oralar daki Kürtlerden güvenilir yûz elli kadar atlıyı birlikte alarak, oradan niçin gi dildiğini hiç kimseye sezdirmeden, Sivas'a hiç kimsenin beklemediği bir zamanda vararak, vali ve komutanlığı hemen ele alacak ve sayıları az olmakla birlikte ora daki jandarma ve askeri iyi kullanacak olursanız, karşınızda başka bir kuvvet bulunmayacağı için derhal otoritenizi kullanarak toplantıya meydan vermemiş ola cağınız ve orada bulunanlar varsa hemen yakalayıp, göz altında İstanbul'a gönde rebileceğiniz âşikârdır.
Böylece, kazanılacak hükûmet nüfuz ve otoritesi, içeride macera peşinde koşanlan yıldırarak bir daha bu gibi kötü hareketlerin meydana gelmesini önleyeceği gibi, dışanda da pek iyi bir etki yapacak, yabancıların asker çıkararak oraları işgal etmek konusundaki tasarılarından vazgeçmeleri için hükû metçe yapılacak müracaat ve teşebbüslere sağlam bir dayanak oluşturacaktır.
Zaten Sivas halkının bazı tanınmış kimselerinden araştırılarak elde edilen doğru bilgilere göre, halk bu politikacıların kışkırtmalarından, para toplamak için yaptıkları bas kılardan pek nefret etmiş. Bu hareketlerin önlenmesi için, hükümete her türlü yar dıma hazırdır.
Orada derhal jandarmaya yazılacak, istenildiği kadar asker buluna cağı, bunlara nüfuzlu kimseler tarafından özel olarak yardım edileceği haber veril mektedir. Bu şekilde, yeteri kadar ve hûkumete kuvvetle bağlı jandarma birliği kurulduktan sonra, birlikte götüreceğiniz süvarileri hoşnut ederek yerlerine gön deririz. İşte alınacak tedbirler bundan ibarettir.
Bunun kolaylıkla ve başarıyla uy gulanması, sadece son derece gizli hareket etmeye bağlıdır. Sivas'a tayininizden, hattâ o taraflara gideceğinizden kendi aileniz içinde en çok güvendiğiniz bir tek kimseye bile bahsetmeyiniz. Sivas'a girinceye kadar, maksadınızı yanınızdakilere bile sezdirmeyiniz. Bu, başannın temel şartıdır. Bu itibarla, şimdilik ailenizi her halde orada bırakarak, etraftaki aşiretleri teftiş için beş on gün kalacağınızı aile nize ve çevrenizdeki yakınlarnıza anlatarak, hemen yola çıkıp bir gün öncesinden Sivas'a ansızın girmeye gayret etmelisiniz.
Oraya vardığınızda, aşağıdaki telgrafı gereken kimselere gönderip, valilik ve komutanlığı ele alarak hemen işe başlamalı sınız. Bir yandan da makine başında durumu Nezaret'e bildirmelisiniz. Böylece, oradaki şartlar belli olur olmaz, size yine makine başında tarafımdan gereğine uy gun tebligat yapılacaktır.
Bu şekilde işe başladıktan sonra, ne vakit uygun görür seniz ailenizi ve eşyanızı Sivas'a getirtebilirsiniz. Yalnız, şimdi orada bulunan R e ş i t P a ş a ' nın valilik görevinden alındığı, yerine bir başkasının gönderile ceği her nasılsa duyularak, kendisi tarafından Nezaret'e başvurulmuş olduğundan ve adları malûm kimselerin yakında Sivas'ta toplanmak istedikleri alınan haber lerden anlaşıldığından, boşuna bir dakika geçirilmeksizin bir an önce hareketle, oraya vaktinden önce ulaşmaya gayret etmeniz, işin gereği olarak pek önemli ve zaruridir. Bu durum karşısında, ne zaman hareket edeceğinizin ve ne kadar za manda oraya varabileceğinizin bildirilmesi gerekiyor.
Sivas'ta ilgililere göstereceğiniz
telgraf şudur :
Zâtıâlîlerinin Sivas ve
komutanlığına tayinleri Meclis-i Vûkelâ kara rıyla Padişah Hazretleri'nin yüce
buyruklarına sunulmuş ve gereği şerefle onaylan mış olduğundan, hemen
hareketle, bu telgrafı Sivas'taki sivil ve askerî memurlar dan gerekenlere
gösterip, vali ve komutanlığı üzerinize alarak göreve başlamanız ve durumu
hemen bildirmeniz tebliğ olunur. 3.9.1919
Dahiliye
Nâzırı Harbiye Nâzırı Âdil Süleyman İefik 58) Bakanlar Kurulu.
Bâbıâli, 6.9.1919
Malatya'da
Elâzığ Valisi Galip Beyefendi'ye İlgi : 6.9.1919.
Eşkıya takibi için gönderilecek
kuvvetin masraflarının jandarma ödeneği he sabına malsandığından karşılanması
zarurîdir. Kaç kuruş sarf edileceğinin ve gön derilecek kuvvetin miktarı ile
hareket gününün hemen bildirilmesi.
Nazır Âdil
Dahiliye nâzırı üç gün sonra da A l
i G a l i p' in bir telgrafına kar şılık olduğu anlaşılan şu telgrafı veriyor
:
İstanbul, 9.9.l919
İlgi : 8.9.1919. Sayı : 2
Malatya'da Elâzığ Valisi
Beyefendi'ye
Sivas'ta güvenilir bir vasıta
olmadığından veterli bilgi alınamamakta ise de ora halkından burada bulunan bir
adamın ifadesine ve başka yerlerden de alınan genel bilgilere göre, önce halk
bu kışkırtmalara taraftar değildir. Sonra, asker yok denecek kadar azdır. Bu
hareketi idare etmekte olanlar, malûm şahıslar ile komu tan ve subaylardan
bazılarıdır. Bunlar, işe millî bir yön vererek maksatlarını be nimsetmeye
çalışmaktadırlar. Oysa, millet bu işlere taraftar değildir.
Orası daha yakın olduğu için, istediğiniz bilgiyi kolaylıkla elde edebilirsiniz : Bununla, birlikte; gazeteler her nasılsa Sivas'a tayininizden bahsetmiş olduklarından, bir gün önce yola çıkmanız daha da önem kazanmıştır. Birlikte bulunduracağınız kuvvet ne ka dar çok olursa, başannın o oranda kolaylaşacağı âşikârdır. Bu kuvvetin miktarları ile, hareket tarihinizin bir gün öncesine kararlaştırılarak bildirilmesini bekliyo rum.
Orası daha yakın olduğu için, istediğiniz bilgiyi kolaylıkla elde edebilirsiniz : Bununla, birlikte; gazeteler her nasılsa Sivas'a tayininizden bahsetmiş olduklarından, bir gün önce yola çıkmanız daha da önem kazanmıştır. Birlikte bulunduracağınız kuvvet ne ka dar çok olursa, başannın o oranda kolaylaşacağı âşikârdır. Bu kuvvetin miktarları ile, hareket tarihinizin bir gün öncesine kararlaştırılarak bildirilmesini bekliyo rum.
Nâzır Âdil
A l i G a l i p B e y bu telgrafa
karşılık olarak, Malatya'dan son defa şu telgrafı veriyor :
Çok ivedi ve gizli Kendisi
tarafından çözülecektir
Dahiliye Nezareti'ne
Bu ayın 14'üncü günü yeterince
kuvvetle eşkiyanın peşine düşüp ve ya kalanması için
Malatya'dan hareket edecek şekilde
gerekli tedbirler alınmıştır. Tan rı'nın yardımı ile çarpışmadan başanlı sonuç
alınacağına güven buyurulsun. Yalnız yazılan cevapları ve gerekleri
geciktirilmemelidir.
9.9.1919
Elâzığ Valisi Ali Galip
Bu telgraftan, 9 -10 Eylül gecesini
hükûmet dairesinde heyecanlar içinde ve sabaha kadar uykusuz olarak geçiren A l
i G a l i p'in 9 Ey lül 1919 günü, henüz kahramanlığının üzerinde ve Tanrı'nın
yardımı ile çarpışmada başarıdan pek ümitli olduğu anlaşılıyor.
Efendiler, bu olaydan ve bu
belgelerden haberdar edilen sivil âmir lerden Dahiliye Nâzırı Â d i l B e y' e
Komutanlardan da Harbiye Nâzırı S ü l e y m a n İ e f i k P a ş a 'ya,
güvensizlik bildiren telgraflar çekil mesinin uygun olacağı düşünüldü. Halkın
dikkati çekildi.
Sivas Valisi R e ş i t P a ş a 'nın
telgrafına cevap veren  d i l B e y 'in şu sözleri ne kadar garip ve şaşırtıcıdır.
 d i l B e y sözünü ettiğim telgrafı şu cümlelerle bitiriyordu : ". . . .
. . Elbette Halife Hazret leri'nin yüce buyruklarına uyma gereğini takdir
edersiniz! " (Belge : 70).
Efendiler, bir tesadüf eseri olarak
bu görüşme sırasında ben de telgrafhanede bulunuyordum. Bir aralık dayanamadım.
İu telgrafı yazıp çekilmek üzere memura verdim.
10,11.9.1919
Dahiliye Nâzırı Âdil Bey'e
Milletin, Padişah'ına maruzatta
bulunmasına engel oluyorsunuz. Alçaklar, ca niler! Düşmanlarla millete karşı
haince tertiplere girişiyorsunuz. Milletin kudret ve iradesini takdirden âciz
olduğunuza şüphe etmiyordum. Ancak, vatan ve millete karşı haince ve son bir
çırpınışla alçakça harekette bulunacağınıza inanmak istemi yordum.
Aklınızı başınıza toplayın. G a l i p B e y ve yardakçıları gibi aptalların verdikleri ahmakçasına ve asılsız sözlere kapılarak ve M i s t e r N o w i l gibi milletimiz ve vatanımız için zararlı olan yabancılara vicdanınızı satarak yaptığınız alçaklıkların milletçe sorulacak hesabını göz önünde bulundurunuz. Güvendiğiniz şahısların ve kuvvetin sonunu öğrendiğiniz zaman, kendi sonunuzla karşılaştırmayı unutmayınız.
Aklınızı başınıza toplayın. G a l i p B e y ve yardakçıları gibi aptalların verdikleri ahmakçasına ve asılsız sözlere kapılarak ve M i s t e r N o w i l gibi milletimiz ve vatanımız için zararlı olan yabancılara vicdanınızı satarak yaptığınız alçaklıkların milletçe sorulacak hesabını göz önünde bulundurunuz. Güvendiğiniz şahısların ve kuvvetin sonunu öğrendiğiniz zaman, kendi sonunuzla karşılaştırmayı unutmayınız.
Mustafa Kemal
Bütün komutanlar da gerektiği
şekilde müracaatta bulundular. 12 Eylül'e kadar aldığımız raporlardan,
kaçakların, 10 11 Eylül gecesini Raka'da geçirdikleri, 11-12 Eylül gecesini de
Raka'nın yarım saat yakınındaki bir köyde, bir aşiret reisinin yanında
geçireceklerinin anlaşıldığı bildiriliyordu (Belge : 71 ). Bu bilgi,
20'inci.15' inci ve 13'ün cü Kolordu Komutanları'na bildirildi (Belge :
72).
11 Eylül ve 11-12 Eylül'de Malatya
ile telgraf başında yapılan ha berleşmeler, daha Malatya'da, kesin emir ve
talimat almış olan şahıs ların zihinlerinin daha henüz bir karışıklık içinde
bulunduğunu göstere cek nitelikte idi.
Elâzığ'dan gelen Alay Komutanı İ l y
a s B e y "Mutasarrıf Bey'in gönderdiği özel bir adam tarafından Vali A l
i G a l i p ve Mutasarrıf H a l i l B e y'lerin bazı şartlarla yerlerine dönmek
istedikleri" bildiril miş. "Memleketin selâmeti adına bunların bu
şekildeki tekliflerini kabul etmenin uygun olup olmadığı konusundaki emrinizi
beklemekte olduğu muz arz olunur" demekteydi ( 11 Eylül) (Belge :
73).
Bunun arkasından İ l y a s B e y,
11/12 Eylül gecesî yine telgraf başına gelen Süvari Alay
Komutanı C e m a l, Mutasarrıf
Vekili T e v f i k, Topçu Alay Komutanı M ü n i r, Jandarma Yüzbaşısı F a r u
k, Baytar Binbaşısı M e h m e t ve Elâzığ'dan gelen Alay Komutanı İ l y a s B e
y ler adına şunları yazdırdı :
Malatya'dan İ l y a s B e y : Güvenilir
bir kimse olan Jandarma Yüzbaşısı F a r u k B e y'den biraz önce alınan
bilgiler aşağıda verildiği gibidir :
F a r u k B e y , Kâhta ve
çevresinde takipte, Malatya'ya beş saat uzaklıkta ki Raka köyünde Kürtlerin
toplandıklarını, şimdi Mutasarrıf ile arkadaşlarının orada bulunduklarını,
Siverek'e kadar uzanan bölgedeki aşiretlerin birbiri ardınca buraya gelmekte
olduklarını; Dersim aşiretle rine varıncaya kadar Kürtlük adına
çağırıldıklannı, Mutasarrıf'ın plânına uyularak önce Malatya'ya saldırıp
tamamiyle yağmaladıktan sonra, bü tün kuvvetleri ile Sivas'a doğru
yürüyeceklerini, Malatya'da bulunan Türkleri öldüreceklerini ve süreceklerini,
Dersim'lilerin de aynı zamanda Harput'a yürüyeceklerini bildiriyor.
Çünkü, mutasarrıfın Malatya'dan gitmesi Kürtlük adına kendilerine karşı büyük bir aşağılama ve hakaret olarak sayılıyormuş. Vali böyle bir yağmaya ve katliama taraftar ve razı olmadığını, ancak, mutasarrıfın düşüncesine de engel olamayacağını bildirmiştir. Malatya'ya çarpışarak girdikleri zaman Kürt bayrağı çeki leceğini ve yanlarındaki İngiliz binbaşısı da Urfa'da bulunan İngiliz tü meninin harekete hazır olduğunu bildirmiş ise de, H a c ı B e d i r A ğ a' nın bunun kabul etmediği ve aşiretlerin, Malatya'nın Kürdistan'ı sayılıp Malatya'da Kürt bayrağn çekilmesinde direndikleri, dün akşam Malatya'ya dönmek isteyen valiyi bırakmadıkları abartılmadan arz olu nur.
Çünkü, mutasarrıfın Malatya'dan gitmesi Kürtlük adına kendilerine karşı büyük bir aşağılama ve hakaret olarak sayılıyormuş. Vali böyle bir yağmaya ve katliama taraftar ve razı olmadığını, ancak, mutasarrıfın düşüncesine de engel olamayacağını bildirmiştir. Malatya'ya çarpışarak girdikleri zaman Kürt bayrağı çeki leceğini ve yanlarındaki İngiliz binbaşısı da Urfa'da bulunan İngiliz tü meninin harekete hazır olduğunu bildirmiş ise de, H a c ı B e d i r A ğ a' nın bunun kabul etmediği ve aşiretlerin, Malatya'nın Kürdistan'ı sayılıp Malatya'da Kürt bayrağn çekilmesinde direndikleri, dün akşam Malatya'ya dönmek isteyen valiyi bırakmadıkları abartılmadan arz olu nur.
İartları aşağıdadır :
1- Valinin yerine dönmesi;
2
- Mutasarrıfın eskiden olduğu gibi
yerinde kalması;
3
- Elâzığ'dan gelen askerin geri
gönder ilmesi;
4
- Vali yüz silâhlı Kürtle Malatya'ya
girdiği zaman huzurun sağlanması ve Sivas'a doğru yürümesi;
5
- Aşiretlerden alınan yedi tüfekle
bir tabancanın geri verilmesi;
6
- Yukarıda arz ettiklerime
emirleri.
İ l y a s B e y'e şunu yazdım :
11,12.9.1919
Malatya'da İlyas Beyefendi'ye
1- Verdiğiniz bilgiler hey'etimizce
dikkate alındı. Zatıalinize şartlar ileri sürenler kimlerdir? Böyle bir
ilişkiye girişmek asla doğru değildir. Hainlikleri or taya çıkan vali,
mutasarrıf ve yardakçılarının yakalanmaları, kışkırtmaya çalıştık ları bazı
gafil kimselerin de uyarılması söz konusudur. Bunun için bütün şiddeti ile
karşı koymak gerekir. 13' üncü, 15' inci ve 3'üncü Kolordu Komutanları şu daki
kada telgraf başında, alınacak ortak tedbiri kararlaştırmaktadırlar.
Elde edilebilen kuvvetler her taraftan harekete geçirilmiştir. Oraca alınması gereken tedbirlerin zâtıâlîniz tarafından sükûnet ve ciddiyetle alınmış bulunduğuna güvenimiz tamdır. O bölgede bulunan bütün telgrafhanelerin tutulması ve Mutasarrıf Vekili T e v f i k B e y kardeşimiz de hükûmetin güç ve otoritesini en üstün bir şekilde göster mesi dikkate alınmalıdır.
Elde edilebilen kuvvetler her taraftan harekete geçirilmiştir. Oraca alınması gereken tedbirlerin zâtıâlîniz tarafından sükûnet ve ciddiyetle alınmış bulunduğuna güvenimiz tamdır. O bölgede bulunan bütün telgrafhanelerin tutulması ve Mutasarrıf Vekili T e v f i k B e y kardeşimiz de hükûmetin güç ve otoritesini en üstün bir şekilde göster mesi dikkate alınmalıdır.
2
- İu anda Anadolu'nun bütün
merkezlerinden Zâtışâhâne'ye, yapılan ha inlik arz edilmektedir .Oraca da aynı
şekilde hareket edilmelidir.
3
- İngiliz binbaşısının sözleri
blöftûr. Kürtlerin de birleşip toplanabilseler bile, asker kuvveti karşısında
ne dereceye kadar başarı gösterebileceklerini takdir buyurursunuz.
4
- B e d i r A ğ a ' yı, Keven
aşiretinin reislerini ve bu haince hareketlere karşı olan beyleri tarafınıza
çekmeye çalışmanız uygun olur.
5
- Adıyaman'dan hareket eden sûvari
bölüğü ile, Siverek ve Diyarba kır'dan hareket eden birer taburla bağlantınız
var mı? Nerelere vardılar?
Telgrafhanede bulunan Kongre Hey'eti
adına
Mustafa Kemal
Gerçi, kongre toplantı halinde
değildi ve telgrafhanede bulunmu yordu. Fakat maneviyatı kuvvetlendirmek için,
Kongre Hey'eti ile ilgili göstermeyi uygun buldum ve imza olarak, yalnız
"Kongre Hey'eti" diye aynı nitelikte ayrıca bir telgraf da yazdım
(Belge : 74).
Bu telgrafıma ek olarak, Urfa'da,
Ayıntap'ta, Maraş'ta bulunan ve sayıları pek az olan yabancı kuvvetlerini
bildirerek " size bir yabancı tü meninden bahsedenlerin sözleri vatan ve
millet hainlerinin yalanını ak tararak maneviyatınızı kırmak alçaklığından. . ."
dır dedim (Belge : 75).
İ l y a s B e y, telgrafıma verdiği
cevapta, "bir saldırı halinde, şiddetle karşı konulması kesin olarak
kararlaştırılmıştır." dedikten son ra, "eldeki kuvvet, Malatya'yı
uzun bir süre bir Kürt saldırısına karşı savunmaya yeterli değildir. Bunun için
elden gelen sür'atle yardımcı kuvvetler gönderilmesine emir buyurulması bir
kere daha istirham olu nur" dedi (Belge : 76).
İ l y a s B e y'e gereğinde bir şey
bildirilebilsin diye, telgrafhanede bir subay bırakarak, önemli olan işinin
başına dönmesini rica ettim (Belge : 77).
İ l y a s B e y tarafından 12
Eylül'de çekilen bir telgrafı, subay larınız ve memurlarınız için çeşitli
bakımlardan yararlı olacağı düşün cesiyle, olduğu gibi bilginize sunacağım
:
Malatya, 12.9.1919
Sivas'ta 3' üncü Kolordu
Komutanlığı'na
Halep'teki İngiliz ordusuna bağh
albay rütbesinde M ö s y ö P. P e e l (Pîl) adında bir İngiliz subayı, bugün
12.9.1919 tarihinde öğle üzeri Malatya'ya gelmiştir. Maksadının Malatya, Harput
ve Diyarbakır bölgelerinde, bölgenin ileri gelenleri, sivil ve askerî
memurlarla görüşmek olduğunu, kaçak M i s t e r N o w i l' in görevi ile ilgili
bir şey bilmediğini ve bu konuda İngiliz Hükümeti'nin kesinlikle bilgisi
olmadığını ve böyle bir propagandacı subayın buralarda gezmesini kabul
edemeyeceğini ve aşiretler içerisinde derhal buraya getirilmesi için kendisine
emir verileceğini söyledi.
Eğer haince bir maksatla buralarda dolaştığı kanısına vârırsa, tutuklu olarak Halep'e göndereceğini ekledi. Vali G a l i p B e y ' i de kendisiyle görüşmek üzere, hayatının korunması hususunda kendisine güvence vererek buraya davet etme isteğinde bulundu. Bu hususta, üst makamdan adı geçenin buraya gelebilmesi için emir almadan gelmesinin mûmkün olamaya cağını, bunun için ilgili makamlara başvuracağımı da söyledim. Bu izin emrinin sür'atle bildirilmesi için aracı olmamı rica etti. Kendisi "yüksek siyası mutemet" adıyla anılırmış. İstanbul Hükûmeti onu tanırmış.
Burada iki gün kaldıktan sonra Harput'a gidecekmiş. Giriş belgesi yoktur. Kendisine, saygıdeğer bir misafir ol duğu ve özel bir saygı gösterileceği söylenmiştir. Valiyi buraya getirtmesine ve bu zatın Harput'a doğru seyahat etmesine izin verelim mi? Bildirilmesi. Sivas'tan iki subayın şimdi geldiği arz olunur.
Eğer haince bir maksatla buralarda dolaştığı kanısına vârırsa, tutuklu olarak Halep'e göndereceğini ekledi. Vali G a l i p B e y ' i de kendisiyle görüşmek üzere, hayatının korunması hususunda kendisine güvence vererek buraya davet etme isteğinde bulundu. Bu hususta, üst makamdan adı geçenin buraya gelebilmesi için emir almadan gelmesinin mûmkün olamaya cağını, bunun için ilgili makamlara başvuracağımı da söyledim. Bu izin emrinin sür'atle bildirilmesi için aracı olmamı rica etti. Kendisi "yüksek siyası mutemet" adıyla anılırmış. İstanbul Hükûmeti onu tanırmış.
Burada iki gün kaldıktan sonra Harput'a gidecekmiş. Giriş belgesi yoktur. Kendisine, saygıdeğer bir misafir ol duğu ve özel bir saygı gösterileceği söylenmiştir. Valiyi buraya getirtmesine ve bu zatın Harput'a doğru seyahat etmesine izin verelim mi? Bildirilmesi. Sivas'tan iki subayın şimdi geldiği arz olunur.
15' inci Alay Komutanı İlyas
Bu telgrafta söz konusu edilen
hususlarla nasıl hareket edileceğini gösteren görüşlerimiz, şu şekilde kısaca
bildirildi :
Sivas, 12.9.1919
Malatya'da
15'inci Alay Komutanlığına İlgi : 12.9.1919.
1- Kim olursa olsun, giriş belgesi
olmayan bir yabancı subayın Osmanlı ülkesinde işi yoktur. Kendisine büyük bir
nezaketle, fakat askerce, kesin bir tu tumla durumu bildiriniz ve geldiği yere
hemen dönmesini isteyiniz. Memleketten çıkıncaya kadar da ileri gelen kimseler
ve memurlarla hiçbir siyasî temasa gel memesi için yanına yetenekli, uyanık bir
subay katınız.
2 - Kaçak valinin vatan hainliği ile
suçlandığını, ele geçince yakalanarak kanunun adaletli pençesine teslim
edileceğini, bu konuda başka bir şey yapma imkânı olmadığını ayrıca
anlatırsınız, efendim.
Mustafa Kemal
Efendiler, alınan tertip ve
tedbirler ve özellikle gösterilen sertlik ve şiddet sayesinde, A l i G a l i p
ve H a l i l B e y' lerin ayartmaya çalıştıkları aşiretler dağılmış,
ümitsizliğe düşen A l i G a l i p, önce Urfa'ya oradan da Halep'e kaçmıştır. M
i s t e r N o w i l de göz altın da rahatça Elbistan üzerinden gitmiştir.
Ötekiler de birer yolunu bula rak kaçmışlardır. Bu safhaları daha çok
açıklamakta bir yarar görmüyo rum. Bu konuda söylediklerime ek olarak
yayınlanacak belgelerin okun masından, bugün ve gelecek için ibret dersi
olabilecek noktalar çıkarı lacağını umarım (Belge : 78, 79, 80, 81 ).
HAİNLERLE İşBİRLİĞİ YAPAN FERİT PAşA
KABİNESİNE HÜCUM
Efendiler, bilginize sunduğum
belgeleri gördükten sonra, zannederim Ali Galip tarafından yapılan teşebbüsün
Padişah'ın ve Ferit Paşa Hükûmeti'nin ortak bir teşebbüsü olduğuna şüphe ve
tereddüt edenler kalmaz. Bu hainliğin ortak elebaşılarına karşı nasıl bir durum
almak gerektiği bellidir. Ancak, buna karşı yapılacak teşebbüste elden
geldiğince açıktan açığa hareket etmekten vazgeçmek ve o günün gereğinden
olmakla birlikte teşebbüs gücünü çeşitli hedeflere yöneltmekten sakınarak bir
noktada toplamak ihtiyatlı bir davranış olurdu.
Biz de hücuma hedef olarak yalnız Ferit Paşa Kabinesi'ni tespit ettik ve Padişah'ın da bu Ferit Paşa Kabinesi'nin Padişah'ı olaylardan haberdar etmeyip aldatmakta olduğu tezini tuttuk. Padişah, durumu öğrenecek olursa,kendisini aldatanlara müstahak oldukları işlemi uygulayacağına güvenimiz olduğunu ileri sürdük.
Hükûmetin ortaya çıkmış olan cinayeti üzerine, kendisine güven duyulmaması tabiî olduğundan, gerçeklerin yalnız ve ancak doğrudan doğruya Padişah'a arz edilmesi ile durumun düzeltilebileceğini, teşebbüslerimiz için hareket noktası olarak kabul ettik.
Bu düşünceyle, Eylül'ün 11'inci günü, Padişah'a çekilmek üzere telgraf hazırlandı. Bu telgrafta, tahmin buyuracağınız üzere, zamanın gereği olan birçok basmakalıp sözler içinde :
Hükûmetin silâh zoruyla kongreyi basma yoluna giderek Müslümanlar arasında kan dökülmesine sebep olacağı, Kürdistan'ı ayaklandırmak suretiyle vatanı parçalatmak plânını para karşılığında yüklenmiş olduklarının belgelerle açığa çıktığı, hükûmetin bu işlerde âlet olarak kullandığı adamların perişan edilerek kaçmaya mecbur edildiği, yakalandıkları takdirde kanunun pençesine teslim edilecekleri, bu cinayetleri hazırlayan, Dahiliye ve Harbiye Nâzırları vasıtasıyla da emredip uygulatan İstanbul Hükûmeti'ne milletin güveninin kalmamış olduğu bildirildikten sonra, namuslu kimselerin oluşturduğu yeni bir hükûmetin kurulması, bu casus şebekesi hakkında sür'atle kanunî soruşturma yapılarak suçluların cezalandırılması isteniyor;
âdil bir hükûmet kuruluncaya kadar, İstanbul Hükumeti ile hiçbir haberleşme ve ilişkide bulunmamaya karar vermiş olan milletten ordunun ayrılamayacağını, olayın içyüzünü bilen ve o çevrede bulunan biz kolordu komutanları arza mecbur olduk deniyordu.
Biz de hücuma hedef olarak yalnız Ferit Paşa Kabinesi'ni tespit ettik ve Padişah'ın da bu Ferit Paşa Kabinesi'nin Padişah'ı olaylardan haberdar etmeyip aldatmakta olduğu tezini tuttuk. Padişah, durumu öğrenecek olursa,kendisini aldatanlara müstahak oldukları işlemi uygulayacağına güvenimiz olduğunu ileri sürdük.
Hükûmetin ortaya çıkmış olan cinayeti üzerine, kendisine güven duyulmaması tabiî olduğundan, gerçeklerin yalnız ve ancak doğrudan doğruya Padişah'a arz edilmesi ile durumun düzeltilebileceğini, teşebbüslerimiz için hareket noktası olarak kabul ettik.
Bu düşünceyle, Eylül'ün 11'inci günü, Padişah'a çekilmek üzere telgraf hazırlandı. Bu telgrafta, tahmin buyuracağınız üzere, zamanın gereği olan birçok basmakalıp sözler içinde :
Hükûmetin silâh zoruyla kongreyi basma yoluna giderek Müslümanlar arasında kan dökülmesine sebep olacağı, Kürdistan'ı ayaklandırmak suretiyle vatanı parçalatmak plânını para karşılığında yüklenmiş olduklarının belgelerle açığa çıktığı, hükûmetin bu işlerde âlet olarak kullandığı adamların perişan edilerek kaçmaya mecbur edildiği, yakalandıkları takdirde kanunun pençesine teslim edilecekleri, bu cinayetleri hazırlayan, Dahiliye ve Harbiye Nâzırları vasıtasıyla da emredip uygulatan İstanbul Hükûmeti'ne milletin güveninin kalmamış olduğu bildirildikten sonra, namuslu kimselerin oluşturduğu yeni bir hükûmetin kurulması, bu casus şebekesi hakkında sür'atle kanunî soruşturma yapılarak suçluların cezalandırılması isteniyor;
âdil bir hükûmet kuruluncaya kadar, İstanbul Hükumeti ile hiçbir haberleşme ve ilişkide bulunmamaya karar vermiş olan milletten ordunun ayrılamayacağını, olayın içyüzünü bilen ve o çevrede bulunan biz kolordu komutanları arza mecbur olduk deniyordu.
İşte bu telgraf suretinin bütün
kolordularca İstanbul'a çekilmesinin uygun olacağı düşünüldü.11 Eylül günü
telgraf başında kolordu komutanlarına şu talimatı verdim :
" İimdi bir suret vereceğiz. Bu
suretin 3' üncü, 15' inci, 20' nci, 13 ve 12' nci Kolordu Komutanlarının ortak
imzalarıyla çekilmesini uygun görüyoruz. Okuduktan sonra diğer komutanlarla
aynı zamanda çekmek için bekleyiniz."
Sadrazamlık
Yüksek Katına İimdi doğrudan doğruya
kutsal Başkomutanı'mız, şanlı Halifemiz Efendimiz'e önemli bir arzda bulunmak
mecburiyetindeyiz. Engellenmemesini rica eder,aksi takdirde bundan doğacak ağır
sonuçların sorumluluğunun yalnızca yüksek şahsınıza ait olacağını arz ederiz.
12' nci Kor., 13' üncü Kor., 20' r.ci Kor., 15' inci Kor., 3' üncü Kor.
Yapılacak önemli maruzat, yukarıda arz etmiş olduğum üzere, padişaha çekilen
telgrafta yazılanlardan ibaretti.
Eylülün 11' inci günü ve özellikle
12/13 gecesi, her tarafta, kolordu komutanları telgraf merkezlerine gelerek
kararlaştırıldığı şekide İstanbul'la haberleşmeye çalışıyorlardı. Fakat
sadrazam ortadan kaybolmuş gibiydi. Cevap vermiyordu. Biz de, telgraf başında,
sadrazamın telgrafları alıp cevap vermesi için baskıda bulunuyorduk. İstanbul
merkezindeki telgraf memurları ile yapılan uzun çekişmelerden sonra, bir
telgraf memuru şu bilgiyi verdi :
" Sadrazam Paşa'ya yazılanlar
telefonla söylendi. Alınan cevapta : Telgraf metni Sadrazam Paşa Hazretleri'ne
arz olundu. Bildirecekleri maruzatları usulünce telgrafla arz olunmalıdır.
Gelen telgraflar da usulüne uygun olarak Padişah'a takdim edilir,
buyurduklarını Müdür Bey söylüyor, efendim."
Bunun üzerine, gece yarısından sonra
saat 4.00'te Sivas telgrafhanesine çekilmek üzere şu telgraf gönderildi :
11/12.9.1919
Sadrazam Ferit Paşa'ya
Vatan ve milletin haklarını ve
kutsal varlıklarını ayak altına alarak, Padişah Hazretleri'nin yüce padişahlık
şeref ve haysiyetlerini çiğneyerek, gafilce bir takım hareket ve teşebbüslerde
bulunduğunuz ortaya çıkmıştır. Milletin padişahımızdan başka hiçbirinize güveni
kalmamıştır. Bu sebeple durum ve dileklerini ancak Padişah Hazretleri'ne arz
etmek zorundadır. Hükûmetiniz meşru olmayan hareketlerinin sonuçlarından
korkarak, millet ile padişah arasına artık engel çekiyor.
Bu konudaki direnmeniz daha bir saat sürerse, millet kendisini her türlü hareket ve faaliyetlerinde serbest saymakta haklı bulacaktır ve bütün vatanın meşru olmayan hükûmetinizle kesin olarak ilgi ve bağlantısını kesecektir, bu son uyarımızdır. Bundan sonra milletin tutacağı yol burada bulunan yabancı subaylar vasıtasıyla, İtilaf Devletleri temsilcilerine de ayrıntılı olarak bildirilecektir.
Bu konudaki direnmeniz daha bir saat sürerse, millet kendisini her türlü hareket ve faaliyetlerinde serbest saymakta haklı bulacaktır ve bütün vatanın meşru olmayan hükûmetinizle kesin olarak ilgi ve bağlantısını kesecektir, bu son uyarımızdır. Bundan sonra milletin tutacağı yol burada bulunan yabancı subaylar vasıtasıyla, İtilaf Devletleri temsilcilerine de ayrıntılı olarak bildirilecektir.
Genel Kongre Hey'eti
Sivas Telgraf Müdürlüğü'ne de aynı
zamanda, telefonla şu emir verildi : Genel Kongre Hey'eti
Kolordu Komutanlarına aşağıdaki
genel duyuru yapıldı :
20 nci Kolordu Komutanlığı'na
5 inci Kolordu Komutanlığı'na
13 üncü Kolordu Komutanlığı'na
3 üncü Kolordu Komutanlığı'na
Kongrenin Padişahlık yüce katına
olan maruzatına İstanbul'da Telgraf Başmüdürlüğünce ,engel olunmuştur. Bir
saatlik bir sürede Saray'a yol verilmezse bütün Anadolu nun İstanbul'la
haberleşmesinin kestirileceği cevap olarak adı geçen müdürlüğe bildirilmiştir.
Kongrenin bu meşru isteğine olumlu oevap alınmadığı takdirde, tebliğ anından başlayarak Ankara, Kastamonu, Diyarbakır telgraf merkezleriyle Sinop'taki telgraf haberleşmelerinin durdurulması, yani kongre ile ilgili haber ve bildiriler dışında hiçbir telgrafın İstanbul'a geçirilmemesi ve İstanbuldan da kabul edilmemesi; Batı Anadolu ile haberleşmemize engel olmayacaksa Geyve Boğazı yönündeki hattın da tutulması veya geçici olarak kesilmesi ve yapılan işlerin sonuçlarının bildirilmesi rica olunur,
Bu talimatın yerine getirilmesine engel olacak telgraf memurları, bulundukları yerlerde derhal Divan-ı Harb'e verilerek haklarında en ağır ceza uygulanacaktır. İşbu tebligat gereğinin yerine getirilmesi 20 nci, 15 inci, 13 üncü ve 3 üncü Kolordu Komutanlarından rica edilmiştir. Alındığının bildirilmesi. Sıvas'ta Genel Kongre Hey'eti
Kongrenin bu meşru isteğine olumlu oevap alınmadığı takdirde, tebliğ anından başlayarak Ankara, Kastamonu, Diyarbakır telgraf merkezleriyle Sinop'taki telgraf haberleşmelerinin durdurulması, yani kongre ile ilgili haber ve bildiriler dışında hiçbir telgrafın İstanbul'a geçirilmemesi ve İstanbuldan da kabul edilmemesi; Batı Anadolu ile haberleşmemize engel olmayacaksa Geyve Boğazı yönündeki hattın da tutulması veya geçici olarak kesilmesi ve yapılan işlerin sonuçlarının bildirilmesi rica olunur,
Bu talimatın yerine getirilmesine engel olacak telgraf memurları, bulundukları yerlerde derhal Divan-ı Harb'e verilerek haklarında en ağır ceza uygulanacaktır. İşbu tebligat gereğinin yerine getirilmesi 20 nci, 15 inci, 13 üncü ve 3 üncü Kolordu Komutanlarından rica edilmiştir. Alındığının bildirilmesi. Sıvas'ta Genel Kongre Hey'eti
Bu telgrafla verilen talimat daha
sonraki telgraflarla da tamamlanmıştır.
11-12 Eylül gecesi yapılmış olan
genel tebliğe ek olarak da şu ricada bulunuldu.
Bu gece sonuç elde edilinceye kadar
bütün komutanlarla sivil idare âmirlerinin ve ilgili hey'etlerin telgrafhaneden
ayrılmamaları rica olunur. Genel Kongre Hey'eti
Telgrafhanelere de şu uyarıda
bulunuldu :
Ektir : Bu tebligat gereğinin yerine
getirildiği haberi Kongre Hey'eti'nce öğrenildikten sonra, yine aramızda
haberleşmeye devam edileceğinden telgrafhanelerde adam bulundurulması rica
olunur. Kongre Hey'eti
İSTANBUL'DAKİ HÜKÜMETLE İLİşKİYİ
KESME KARARI
İstanbul'un kendilerine tanınan bir
saatlik süre içinde saraya telgraf bağlantısı vermeyeceği anlaşılıyordu. Bu
sebeple,12 Eylül 1919 günü bütün komutanlara şu genel duyuru yapıldı :
Sureti aşağıya çıkarılmış olan
telgraf, Genel Kongre Hey'eti tarafından bir saate kadar sadrazama çekilmiş
olacaktır. Bu itibarla, siz de hemen bu esas ve nitelikte birer telgraf çekiniz
ve hemen bildiriniz, efendim. (Genel Kongre Hey'eti)
Saat beşte Sadrazama "bilgi
için" diye gönderilen ve aynı zamanda bütün komutanlara ve illere yapılan
tebligat şundan ibarettir :
1- Hükûmet, milletin sevgili
padişahına olan maruzat ve bağlantısını kesmekte ve ortaya çıkan haince
hareketlerine devamda direndiğinden, millet de meşru bir hükûmet iş başına
geçinceye kadar, İstanbul Hûkûmeti ile olan idari ilişkilerini ve İstanbul ile
yapılan her türlü posta, telgraf haberleşme ve ulaştırmalarını kesmeye karar
vermiştir. Bölgelerindeki sivil memurlar, askerî komutanlarla, işbirliği
yaparak bu hususu sağlayacak ve sonucu Sivas'taki Genel Kongre Hey'etine
bildirecektir.
2 - Bu tebligat bütün komutanlara ve
sivil idare âmirlerine gönderilmiştir.
12.9.1919 Genel Kongre Hey'eti
MİLLETVEKİLLERİNİN SEÇİMİ İLE MEşGUL
OLUNMAYA BAşLANMASI
Efendiler, ayın 12 nci günü İstanbul
Hükûmeti ile genel olarak haberleşme ve bağlantı kesildi. Bunların dışında
kalan bazı yerler ve bu yerlerle olan tartışmalarımızı ayrıca açıklayacağım.
Fakat müsaade buyurursanız, bundan önce daha önemli sayılması gereken bir konu
üzerinde bilgi arz edeyim. Yüksek hey'etinizce bilinmektedir ki Ferit Paşa
Hükûmeti milletvekillerinin seçimleri için görünüşte bir emir vermişti.
Ancak, içinde bulunduğumuz tarihe kadar, yani Anadolu'nun İstanbul'la bağlantısını kestiği 12 Eylül gününe kadar, bu emir uygulanmamıştı. Son durum üzerine, en önemli meselenin, milletvekillerinin seçimini bir an önce yaptırmak olacağını takdir buyurursunuz. Bu bakımdan 13 Eylülde derhal bu konu üzerine de eğilindi. Uzun açıklamalar yapmaktansa, bildirdiğim tarihte verilen ilk genel talimatı, olduğu gibi bilgilerinize sunmayı daha yararlı buluyorum. Tebligat şudur:
Ancak, içinde bulunduğumuz tarihe kadar, yani Anadolu'nun İstanbul'la bağlantısını kestiği 12 Eylül gününe kadar, bu emir uygulanmamıştı. Son durum üzerine, en önemli meselenin, milletvekillerinin seçimini bir an önce yaptırmak olacağını takdir buyurursunuz. Bu bakımdan 13 Eylülde derhal bu konu üzerine de eğilindi. Uzun açıklamalar yapmaktansa, bildirdiğim tarihte verilen ilk genel talimatı, olduğu gibi bilgilerinize sunmayı daha yararlı buluyorum. Tebligat şudur:
Tel. 13.9.1919
Balıkesir'de 14 üncü Kolordu,
Konya'da 12 nci Kolordu.,
Diyarbakır'da 13 üncü Kolordu,
Erzurum'da 15 inci Kolordu,
Ankara'da 20 nci Kolordu, Bursa'da
17 nci Tümen ,
Çine'de 58 inci Tümen, Bandırma'da
61 inci Tümen
Komutanlıklarına ve 6l inci Tümen
Vasıtasıyla Edirne'de
I inci Kolordu, lViğde'de 11 inci
Tümen Komutanlıklarına
illere, bağımsız sancaklara,
belediyelere.
(Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Merkez
Hey'etlerine)
İstanbul Hükûmeti'nin tuttuğu ve
takip etmekte olduğu gericilik yoluna ve yaşamakta olduğumuz günlerin büyük
korku ve tehlikelerine karşı haklarımızı savunmak ve varlığımızı korumak için
Millî Meclis'in seçilmesini ve toplanmasını sağlamak ve çabuklaştırmak bugünün
en önemli görevidir.
İstanbul Hükûmeti milleti aldatarak
milletvekillerinin seçimini aylarca ertelemiş olduğu gibi, son zamanda vermiş
olduğu seçim emrini de türlü sebeplerle savsaklamakta ve geciktirmektedir.
Ferit Paşa ' nın, Toros'un ötesindeki illerimizden vazgeçtiği Barış
Konferansı'na vermiş olduğu notadan anlaşılmış, Aydın ili ûzerinde Yunanlılarla
sınır tespitine kalkışması, oradaki işgali oldu bitti halinde bir ilhak olarak
kabul etmiş olduğuna delil sayılmış ve memleketin işgal edilen başka bölgeleri
için de bunlara benzer gafilce ve haince siyasetiyle memleket ve milleti
parçalayacağı kesinlikle anlaşılmıştır.
Meclis-i Millî'nin toplanmasından önce barış anlaşmasına imza koyarak milleti bir oldu bitti karşısında bulundurmak niyetinde olduğu anlaşılmıştır. Bu itibarla, Genel Kongre, orduyu ve milleti uyanık olmaya davet ederek aşağıdaki hususların en kısa zamanda yerine getirilmesini, milletin hayatî konusu olarak kabul eder ve bildirir :
Meclis-i Millî'nin toplanmasından önce barış anlaşmasına imza koyarak milleti bir oldu bitti karşısında bulundurmak niyetinde olduğu anlaşılmıştır. Bu itibarla, Genel Kongre, orduyu ve milleti uyanık olmaya davet ederek aşağıdaki hususların en kısa zamanda yerine getirilmesini, milletin hayatî konusu olarak kabul eder ve bildirir :
İlk olarak: Seçim hazırlıklarının
yürürlükteki kanunda yer alan en kısa zamanda yapılıp tamamlanması için
Belediyeler ile Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri yoğun bir faaliyet içine
girilmelidir.
İkinci olarak: Sancaklardan
çıkarılacak milletvekili sayısı oranların nüfus durumuna göre hemen tespit
edilerek Hey'et-i Temsiliye'ce şimdiden bildirilmeli dir. Adaylar konusu daha
sonraki haberleşmelerde ele alınacaktır.
Üçüncü olarak: Seçim hazırlıkları
yapılırken gerek seçimler sırasında gecikmeye yol açacak engellerin şimdiden
düşünülerek ortadan kaldırılması ve hiçbir gecikmeye meydan verilmeyerek
seçimlerin en kısa zamanda sonuçlandırılması.
Bu karar bölgenizdeki bütün Belediye
ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri'ne bildirerek, gereğinin hemen yerine
getirilmesine yardımcı olmanız rica olunur. (Hey'et-i Temsiliye)
MEMLEKETİ BAşVURACAK BİR YERDEN
YOKSUN BIRAKMAK İÇİN
Ferit Paşa Hükûmeti inadında devam
ediyordu. Bilindiği gibi bu durum hükûmet düşünceye kadar süregeldi. Memleketi
günlerce başvurulacak bir yerden yoksun bırakmak elbette büyük sakıncalar doğururdu.
Bundan dolayı, önce fikir sormak üzere, sonra da bazı itirazlara aldırmadan
emir şeklinde bildirdiğimiz kararları Eylül'ün 13/14 üncü gecesi şu şekilde
tespit etmiş ve kaleme almıştır.
Kongrece alınması düşünülen
tedbirleri gösteren suret aşağıda arz edilmiştir :
Bu konudaki yüksek görüş ve
düşünceleriniz alındıktan sonra, genel kurulca görüşülerek uygulamaya
konacaktır. 15.9.1919 günü öğleye kadar cevabınızı bekliyoruz, efendim.
Milli davayı haince bir saptırma ve
yorumla olduğundan başka türlü göstererek milli teşebbüs ve faaliyetlerimizi
gayri meşru ilan eden, milletin saltanat ve Hilâfet makamına karşı duyduğu
ebedî bağlılığını bütün meşru ve kanunî vasıtalarla ispata çalıştığımız halde,
padişah ile millet arasında bir engel perdesi oluşturan ve halkı birbiri
aleyhinde silâhlanıp öldürmeye sürükleyerek bunun kışkırtıcılığını yapan
İstanbul Hükûmeti ile ilişkilerini kesmek mecburiyetinde kalan Genel Kongre
Hey'eti, aşağıdaki kararları zatıâlilerine bildirmeyi görev sayar.
1- Padişah Hazretleri'nin yüce adına
ve yürürlükteki kanunlar çerçevesinde devlet işleri eskiden olduğu gibi
yürütülmeye devam edilecektir. Irk ve mezhep ayrılığı gözetilmeden halkın canı,
malı, namusu ve her türlü hakları güvence altında bulundurulacaktır.
2
- Devlet memurlarının, kendilerine
verilmiş olan görevleri milletin meşru dâvâsına uygun bir şekilde yürütmeleri
tabiîdir. Aksi takdirde, görevden kaçınanların mazeretleri bir istifa gibi
işlem görerek, yerlerine uygun görülen kimseler vekil olarak
getirilecektir.
3
- Görev sırasında millî dava ve
akıma ters düşen davranışları görülecek ve tespit edilecek memurlar, din ve
milletin selameti adına kesinlikle ve şiddetle cezalandırılacaktır.
4
- İstifa etmiş memurlardan ve
halktan her kim olursa olsun, millî kararlar aleyhinde kışkırtıcı ve bozguncu
hareket ve telkinlerde bulunanlar da şiddetle cezalandırılacaktır.
5
- Memleket ve milletin selâmet ve
saadeti, hak ve adalet, ülkede güven ve huzurun sağlanması ile mümkündür. Bu
konuda gereken her türlü tedbirin alınması kolordu komutanlıklarıyla vali ve
bağımsız mutasarrıflardan beklenmektedir.
6
- Millet isteklerinin, Zâtışâhâne'ye
arzı ve duyurulması başarılıp da milletin güven ve desteğini kazanmış meşru bir
hükumet kuruluncaya kadar, haberleşme merkezi, Sivas'ta Genel Kongre Temsil
Hey'eti olacaktır.
7
- Bu kararlar, bütün millî teşkilât
merkezlerine gönderilecek ve ilan edilecektir. (Mustafa Kemal)
YAPILAN İTİRAZ VE ELEşTİRİLER
Efendiler, bilginize sunduğumuz bu
son tebligatımız üzerine, kısmen hafif fakat kısmen de oldukça şiddetli
itirazlara, direnmelere, hattâ karşı teşebbüslere tehditlere uğradık. Karşı
koymalar ve eleştiriler yalnız son tebligatımız hükümlerine de bağlı kalmadı.
Bu tebligat dolayısıyla daha başka noktalara da sıçradı. Bu konuda yüksek
hey'etinize açık bir fikir vermiş olmak için yapılmış olan yazışmalardan
bazılarını kısaca bilginize sunmama müsaadelerinizi rica ederim.
Erzincan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Merkez
Hey'eti'nin 14 Eylül 1919 tarihli telgrafında : Kararların uygulanmasından
önce, İstanbul Hükûmeti'ne kırk sekiz saatlik bir süre verilmesinin uygun
olacağı bütün üyelerce kararlaştırılmıştır şeklinde zararsız bir görüş ileri
sürülüyordu.
Diyarbakır'dan 13 üncü Kolordu
Komutanı Cevdet Bey, 14 Eylül 1919 tarihli uzun şifresinde : Hükûmet merkeziyle
büsbütün ilgi kesilerek yazışmalar Kongre Temsil Hey'eti ile yapılacak olursa,
muhalifler, siyasî bir maksat peşinde olanlar, bu hareketi hilâfete karşı isyan
edilmiş göstererek, kamuoyunu yanıltacaklardır.
Bu durum devam ederse memur ve asker maaşları ile yiyecek harcamaları için kaynak ve tedbir düşünüldü mü ? İstanbul Hükûmeti, İngiliz nüfuzu altındadır. Her türlü ısrar ve gayrete rağmen başka türlü hareket edebilecek bir hükûmet kurulmasına imkân yoktur. İngilizler, hükûmetin iznine dayanarak geniş çaplı bir işgal plânı uygularsa, yeni baştan İngilizlerle savaşa girişmeye taraftar mısınız ?
Girişildiği takdirde başarı sağlanacağından ne dereceye kadar eminsiniz? Böyle bir ayak direme hareketi vatanın çıkarlarına uygun düşer mi? şeklinde birtakım düşünce ve soruları içine alıyordu.
Bu durum devam ederse memur ve asker maaşları ile yiyecek harcamaları için kaynak ve tedbir düşünüldü mü ? İstanbul Hükûmeti, İngiliz nüfuzu altındadır. Her türlü ısrar ve gayrete rağmen başka türlü hareket edebilecek bir hükûmet kurulmasına imkân yoktur. İngilizler, hükûmetin iznine dayanarak geniş çaplı bir işgal plânı uygularsa, yeni baştan İngilizlerle savaşa girişmeye taraftar mısınız ?
Girişildiği takdirde başarı sağlanacağından ne dereceye kadar eminsiniz? Böyle bir ayak direme hareketi vatanın çıkarlarına uygun düşer mi? şeklinde birtakım düşünce ve soruları içine alıyordu.
Erzurum Hey'et-i Merkeziyesi'nin 15
Eylül 1919 tarihli telgrafında :
Yönetmeliğimizin altıncı maddesinin
(yani Hey'et-i Temsiliye'nin başvurma yeri olarak kabul edilmesi ile ilgili
madde) tüzüğümüzle uygunluğunun sağlanması için merkez hey'etlerinden olur
alınması gerekir denilmekte idi.
Malatya'dan komutan İlyas Bey' in 15
Eylül 1919 tarihli telgrafında : Elâzığ ili halkının, kongrenin maksat ve
emelinden haberdar edilerek hiç olmazsa bir derece aydınlatılmalarına kadar bu
hususun ertelenmesi uygun görülürse katıldığımı arz ederim düşüncesi ileri
sürülüyordu.
İçinde bulunduğumuz Sivas'ın
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Merkez Hey'eti de uzun bir raporunda :
Bildirilen maddelerin bütününden
memlekette geçici bir yönetim ilân edileceği anlaşılmaktadır şeklinde
başladıktan sonra, bunun, cemiyet tüzüğünün ne özel maddesine ne de öteki
maddelerine dayandırılma imkânı görülemediği noktasında dikkatimiz çekiliyor ve
Padişah'a arz olunacak hususları ulaştırabilecek yolları büyük bir sükûnet ve
samimiyetle ve tatlı bir şekilde aramayıp tavsiye ediyordu.
Hey'et-i Temsiliye üyelerimizden
olduğu halde, birçok davet ve ricalarımıza rağmen bize katılmayan, Sivas
Kongresi'nde bulunmamak için mazeretler uyduran Servet Bey 'in Esselâmü aleyküm
dindarca hitabı ile başlayan, 15 Eylül 1919 tarihinde Trabzon'dan çektiği açık
telgrafında : Sivas Kongresi Bildirisi'ni ve arkasından da duyurunuzu aldık.
Cevap olarak bildirdiğimiz düşünceler Kâzım Paşa Hazretleri'ince görülmek
istenmiş ve görülmüştür önce Sivas Kongresi'nin , genel kongre şekline girmiş
ve bir Hey'et-i Temsiliye meydana getirmiş olduğu anlaşılıyor ki, bu husus
kararlarımıza aykırıdır.
Sivas Kongresi, Hey'et-i Temsiliye'miz arasına üye seçmeye yetkili olamayacaktır. İstanbul Hükûmeti ile haberleşmenin kesilmesi bir oldubitti haline geldi. Hey'et-i Temsiliye'nin bir başvurma yeri olması hususu kamuoyu üzerinde pek kötü etkiler yapacaktır.
Bundan kesinlikle vazgeçilmelidir. Sivas Kongresi, Erzurum Kongresi'nin tüzüğünü değiştirmeye yetkili değildir. Bu kongre, Doğu İlleri Hey'et-i Temsiliyesi'ne uymaya mecbur olacaktı. Erzurum kararları üzerinde zihinlerin genel bir sarsıntı devresi geçirdiği bugünlerde, onun dışındaki hükümlere şüpheli gözlerle bakılacağından şüpheniz olmasın. Erzurum Kongresi kararlarına uymayan işlere katılamayacağız protestosu ile son buluyordu.
Sivas Kongresi, Hey'et-i Temsiliye'miz arasına üye seçmeye yetkili olamayacaktır. İstanbul Hükûmeti ile haberleşmenin kesilmesi bir oldubitti haline geldi. Hey'et-i Temsiliye'nin bir başvurma yeri olması hususu kamuoyu üzerinde pek kötü etkiler yapacaktır.
Bundan kesinlikle vazgeçilmelidir. Sivas Kongresi, Erzurum Kongresi'nin tüzüğünü değiştirmeye yetkili değildir. Bu kongre, Doğu İlleri Hey'et-i Temsiliyesi'ne uymaya mecbur olacaktı. Erzurum kararları üzerinde zihinlerin genel bir sarsıntı devresi geçirdiği bugünlerde, onun dışındaki hükümlere şüpheli gözlerle bakılacağından şüpheniz olmasın. Erzurum Kongresi kararlarına uymayan işlere katılamayacağız protestosu ile son buluyordu.
15 inci Kolordu Komutanı Kâzım
Karabekir Paşa 'nın 15 Eylül 1919 tarihli yazısında : Sivas Kongresi'nin
sorusuna cevap olarak Trabzon hey'etinden Servet, İzzet ve Zeki Bey 'lerin
vermek istedikleri karşılığı okudum. Pek yakından tanıdığım bu şahıslara karşı
duyduğum güven ve saygı sonsuzdur. Kendilerinin görüşlerine yön veren temel
düşünceyi anlıyor ve benimsiyorum dedikten sonra ayrıntılar üzerindeki
görüşlerini bildiriyor ve özellikle Erzurum Kongresi, Doğu Anadolu illeri
adınadır.
Sivas Kongresi ise bütün milleti temsil eden bir kongredir. Bu kongrenin de ayrıca bir temsil hey'eti bulunması tabiîdir. Ancak, Sivas Genel Kongresi Hey'et-i Temsiliyesi Doğu Anadolu İlleri Hey'et-i Temsiliyesini ortadan kaldırmış olmuyor. Bu Hey'et-i Temsiliye tabiatiyle her an vardır. Yalnız, bu Hey'et-i Temsiliye'den olup da bugün Sivas Kongresi Hey'et-i Temsiliyesi'ne girmiş bulunanlar varsa , bunların Doğu Anadolu İlleri Hey'et-i Temsiliyesi'nden istifa etmelerini istemek doğru olabilir.
Sivas Kongresi, bütün milletin çıkarlarını, Doğu Anadolu İlleri Hey'et-i Temsiliye'si ise yalnızca Doğu Anadolu illerinin hak ve çıkarlarını korur. Hey'et-i Temsiliye'nin başvurma yeri oluşu ve yetki durumu, konunun en önemli noktasını oluşturmaktadır. Bu konuda şimdiden acele edilmemesi hususunda sizinle tam bir görüş birliği içindeyim. Hey'et-i Temsiliye'ce yapılan tekliflerin birden beşe kadar olan maddelerine gelince, bunların değil sorulmasını, bir bildiri halinde veya bir istek şeklinde bile yayınlanmasını yersiz bulurum görüşünde bulunuyordu.
Sivas Kongresi ise bütün milleti temsil eden bir kongredir. Bu kongrenin de ayrıca bir temsil hey'eti bulunması tabiîdir. Ancak, Sivas Genel Kongresi Hey'et-i Temsiliyesi Doğu Anadolu İlleri Hey'et-i Temsiliyesini ortadan kaldırmış olmuyor. Bu Hey'et-i Temsiliye tabiatiyle her an vardır. Yalnız, bu Hey'et-i Temsiliye'den olup da bugün Sivas Kongresi Hey'et-i Temsiliyesi'ne girmiş bulunanlar varsa , bunların Doğu Anadolu İlleri Hey'et-i Temsiliyesi'nden istifa etmelerini istemek doğru olabilir.
Sivas Kongresi, bütün milletin çıkarlarını, Doğu Anadolu İlleri Hey'et-i Temsiliye'si ise yalnızca Doğu Anadolu illerinin hak ve çıkarlarını korur. Hey'et-i Temsiliye'nin başvurma yeri oluşu ve yetki durumu, konunun en önemli noktasını oluşturmaktadır. Bu konuda şimdiden acele edilmemesi hususunda sizinle tam bir görüş birliği içindeyim. Hey'et-i Temsiliye'ce yapılan tekliflerin birden beşe kadar olan maddelerine gelince, bunların değil sorulmasını, bir bildiri halinde veya bir istek şeklinde bile yayınlanmasını yersiz bulurum görüşünde bulunuyordu.
Trabzon'da Servet Bey 'e cevap
olarak yazdığımız telgrafla, Kâzım Karabekir Paşa'ya verdiğimiz karşılıktan da
söz edeyim. Servet Bey 'e yazılan telgraf şuydu :
Trabzon'da Servet Beyefendi'ye
Trabzon Merkez Hey'eti'nden beklenen
görüşe daha cevap gelmedi. Bu husus ayrıca Kâzım Paşa Hazretleri'nden de
sorulmuştu. Görüşlerin birleştirilmesine neden lüzum görüldüğü tabiatıyla
anlaşılamamıştır. Sıra ile belirtilen görüşlerinizin cevabını aşağıda yine aynı
sıra ile bildiriyorum :
Önce, Sivas Kongresi'nin genel bir
kongre olacağı herkes tarafından biliniyordu. Bunun sizce başka türlü kabul
edilmekte olduğunu ilk defa şimdi yine sizden işitiyorum. Hey'et-i Temsiliye
konusuna gelince, bu hey'et, aslında Erzurum Kongresi'nin seçtiği ve kabul
ettiği bir hey'ettir. İu sırada bendenizle birlikte Rauf Bey,Bekir Sami Bey,
Raif Efendi ve İeyh Hacı Fevzi Efendi Sivas'ta hazır bulunmaktadırlar. Daha
dört üyemiz eksik olmakla birlikte, çoğunluk görevini yapmaktadır.
Bu noktanın da sizce açık olarak bilineceğine şüphemiz yoktur. Çünkü, durumun önemi dolayısıyla, daha Erzurum'da iken sizi de davet etmiş ve diğer arkadaşların birlikte götürüleceği bildirilmişti. Tüzüğümüzün sekizinci maddesi uyarınca, Sivas Genel Kongresi'nin bazı üyelerle Hey'et-i Temsiliye'mizi güçlendirebileceği birlikte görüşülmüş, bunda bir sakınca bulunmamış, aksine millî birliği temsil bakımından gerekli de sayılmıştı. Sivas Genel Kongresi'nde bundan başka bir şey yapılmamıştır. İstanbul Hükûmeti ile haberleşmenin kesilmesi, temel kararlarımızın dördüncü maddesinin dışında değil, içinde ve hattâ o maddenin içine giremeyecek akıl almaz haince sebeplere dayanır bir niteliktedir.
Esasen bu oldu bittiyi yapan biz değil İstanbul Hükûmeti'dir. İifreli teIgrafımızın gereğinin yerine getirilmesi bir zarurettir. Bundan vazgeçmeye hiçbir şekilde imkan kalmamıştır. Biz, işe başlarken, olumlu oyunuzu almak üzere size başvurmayı da bir görev saydık. Uygun bulup bulmamak sizce takdir edilecek bir husustur. Yalnız, şunu da belirteyim ki, bugün Anadolu ve Rumeli'nin birlikte harekete mecbur olduğu bir yönlenişte, azınlığın değil çoğunluğun tuttuğu yolu benimsemeye ve azınlıklan bu yola çevirmeye kesin bir mecburiyet vardır.
Başvurma yeri ve yetki konusunda daha akla yatkın bir görüşünüz varsa, lûtfen bildiriniz. Tutulması kaçınılmaz olan bugünkü yol dikkatle incelenirse, görülür ki, tüzüğümüze ve Erzurum Kongresi'nin temel kararlarına tıpı tıpına uygundur. Bunun dışına çıkılmış bir nokta göremiyorum.
Bu duruma göre, zatıallerinizin, kendinizi katmak istemediğiniz tüzük ve bilinen kararlar dışında kalan işlerin açıklanmasını rica ederim. Bugün kaçınılması mümkün olmayan bir hareket varsa, o da İstanbul Hükûmeti'nin millet ve memleketin kaderini alçakça İngilizlerin isteğine bırakması ve kendi çıkarlarına kurban etmesidir. Buna karşı, buraca alınan karardan başka bir karar alınmasına imkan varsa, lûtfen bildiriniz. (Mustafa Kemal)
Bu noktanın da sizce açık olarak bilineceğine şüphemiz yoktur. Çünkü, durumun önemi dolayısıyla, daha Erzurum'da iken sizi de davet etmiş ve diğer arkadaşların birlikte götürüleceği bildirilmişti. Tüzüğümüzün sekizinci maddesi uyarınca, Sivas Genel Kongresi'nin bazı üyelerle Hey'et-i Temsiliye'mizi güçlendirebileceği birlikte görüşülmüş, bunda bir sakınca bulunmamış, aksine millî birliği temsil bakımından gerekli de sayılmıştı. Sivas Genel Kongresi'nde bundan başka bir şey yapılmamıştır. İstanbul Hükûmeti ile haberleşmenin kesilmesi, temel kararlarımızın dördüncü maddesinin dışında değil, içinde ve hattâ o maddenin içine giremeyecek akıl almaz haince sebeplere dayanır bir niteliktedir.
Esasen bu oldu bittiyi yapan biz değil İstanbul Hükûmeti'dir. İifreli teIgrafımızın gereğinin yerine getirilmesi bir zarurettir. Bundan vazgeçmeye hiçbir şekilde imkan kalmamıştır. Biz, işe başlarken, olumlu oyunuzu almak üzere size başvurmayı da bir görev saydık. Uygun bulup bulmamak sizce takdir edilecek bir husustur. Yalnız, şunu da belirteyim ki, bugün Anadolu ve Rumeli'nin birlikte harekete mecbur olduğu bir yönlenişte, azınlığın değil çoğunluğun tuttuğu yolu benimsemeye ve azınlıklan bu yola çevirmeye kesin bir mecburiyet vardır.
Başvurma yeri ve yetki konusunda daha akla yatkın bir görüşünüz varsa, lûtfen bildiriniz. Tutulması kaçınılmaz olan bugünkü yol dikkatle incelenirse, görülür ki, tüzüğümüze ve Erzurum Kongresi'nin temel kararlarına tıpı tıpına uygundur. Bunun dışına çıkılmış bir nokta göremiyorum.
Bu duruma göre, zatıallerinizin, kendinizi katmak istemediğiniz tüzük ve bilinen kararlar dışında kalan işlerin açıklanmasını rica ederim. Bugün kaçınılması mümkün olmayan bir hareket varsa, o da İstanbul Hükûmeti'nin millet ve memleketin kaderini alçakça İngilizlerin isteğine bırakması ve kendi çıkarlarına kurban etmesidir. Buna karşı, buraca alınan karardan başka bir karar alınmasına imkan varsa, lûtfen bildiriniz. (Mustafa Kemal)
Kâzım Karabekir Paşa 'ya da
verdiğimiz etraflı cevabın başlangıcı aynen şöyle idi :
Servet ve İzzet Bey 'lerin, Hey'et-i
Temsiliye'nin, Trabzon Merkez Hey'eti'nden açıklanmasını istediği hususlara
karşılık olarak çektikleri açık telgraf alındı. İçindeki, açıkça duyurulması
sakıncalı olan düşünceleri, Hey'et-i Temsiliye tamamen Servet ve İzzet Bey
'lerin kendi görüşleri olarak kabul eder. Hey'et-i Temsiliye genelge göndererek
istemiş olduğu düşünceleri, Servet ve İzzet Bey'lerden değil, tüzük gereğince
Trabzon Merkez Heyeti'nden istemiştir. Servet ve İzzet Bey 'lerin görüşlerini içine alan
özel bir telgrafla tarafınızdan hem kendilerine hem de Hey'et-i Temsiliye'ye
cevap olmak üzere ileri sürülen düşüncelerle ilgili olarak aşağıdaki
açıklamalara gerek duyulmuştur :
a)
Her şeyden önce, adı geçen kimseleri
sizce de bilinen görüşlere sürükleyen temel düşünce, ne yazık ki, Hey'et-i
Temsiliye'ce anlaşılamamıştır.
b)
Tüzüğün dördüncü maddesi, bir geçici
idare kurulmasını öngören sebep ve şartları açıklar. Oysa, bilinen son haince
olaylar dolayısıyla alınmış ve alınması gereği hakkında düşünce sorulmuş olan
tedbirler, hiçbir vakit geçici idare kurma gayesi ile ilgili değildir. O halde,
bu nokta ile dördüncü madde arasında bir ilişki aramak gereksizdir. Tedbirler,
Zâtışâhâne'ye doğrudan doğruya başvurma yolunu bulmak ve meşru bir hükûmetin iş
başına getirilmesini dilemek için alınmıştır.
c)
Sivas'ta toplanan kongre, Batı
Anadolu temsilcileriyle Erzurum Kongresi'nin Genel Kurulu ve dolayısıyla da
bütün Doğu Anadolu illeri adına, kongre kararlarına uygun olarak seçilen özel,
yetkili bir hey'et bulundurmakla, elbette hem bütün Anadolu ve Rumeli'yi hem de
bütün milleti temsil edebilecek bir genel kongre niteliği kazanmıştır. Sivas
Kongresi, Erzurum Kongresi'nin kararlarını ve teşkilâtını olduğu gibi fakat
daha da genişleterek kabul etmiş ve sonuç olarak Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adıyla genişletilerek
birleştirilmiştir.
Tüzüğün üçüncü maddesi ve kongrenin
temel kararları, zaten bu yüksek gayenin sağlanmasını kesin bir dilek olarak
göstermiştir. Sivas Genel Kongresi, Erzurum Kongresi'nde Doğu Anadolu Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti adına seçtiği Hey'et-i Temsiliye'ye güvenini tam olarak
bildirmek suretiyle, onu Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti için de
aynen bir Hey'et-i Temsiliye olarak kabul etmiştir.
Bu duruma göre, Sivas Genel Kongresi'nin kararları başka, Erzurum Kongresi'nin kararları başka; Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Hey'et-i Temsiliyesi başka, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Hey'et-i Temsiliyesi başka gibi başkalıklar ve ayrılıklar elbette söz konusu olamaz.
Bu duruma göre, Sivas Genel Kongresi'nin kararları başka, Erzurum Kongresi'nin kararları başka; Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Hey'et-i Temsiliyesi başka, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Hey'et-i Temsiliyesi başka gibi başkalıklar ve ayrılıklar elbette söz konusu olamaz.
Böyle bir durumdan söz edilmesi,
şüphesiz ki pek samimî olan millî birlik gayemiz ve kutsal hedefimiz için son
derece zararlıdır. O halde biribirini ortadan kaldıran Hey'et-i Temsiliye'ler
olmadığı gibi, birine girince diğerinden çekilme isteğinin doğru olabileceği
üyeler de yoktur.
Bugün bütün Anadolu ve Rumeli'yi içine alan cemiyetimizin, Sivas'ta bulunan tek Hey'et-i Temsiliyesi Erzurum Kongresi'nce tüzüğün özel maddelerine uyularak seçilmiş bulunan dokuz kişiden beşinin katılmasıyla göreve devam etmektedir.Hakları, yetkileri ve yararları Doğu Anadolu illerininkinden hiçbir şekilde daha az olmayan Batı Anadolu'nun, haklı ve yerinde olan tekliflerini dikkate almayarak, onları, sıradan bir uydu durumunda bulundurmaya kalkışmak, bizim aklımızın bir türlü kabul edemediği hususlardandır. Bunun içindir ki, Hey'et-i Temsiliye'miz altı üye daha eklenerek güçlendirilmiştir.
Bugün bütün Anadolu ve Rumeli'yi içine alan cemiyetimizin, Sivas'ta bulunan tek Hey'et-i Temsiliyesi Erzurum Kongresi'nce tüzüğün özel maddelerine uyularak seçilmiş bulunan dokuz kişiden beşinin katılmasıyla göreve devam etmektedir.Hakları, yetkileri ve yararları Doğu Anadolu illerininkinden hiçbir şekilde daha az olmayan Batı Anadolu'nun, haklı ve yerinde olan tekliflerini dikkate almayarak, onları, sıradan bir uydu durumunda bulundurmaya kalkışmak, bizim aklımızın bir türlü kabul edemediği hususlardandır. Bunun içindir ki, Hey'et-i Temsiliye'miz altı üye daha eklenerek güçlendirilmiştir.
Bundan sonra daha birçok
açıklamaları içine alan bu telgrafımız, aynen Trabzon Merkez Hey'eti'ne de
çekilmiştir.
Bu tartışmalar üzerinde daha bir
hayli açıklamalar yapıldı ve açıklama isteklerinde bulunuldu. Hattâ Müdafaa-i
Hukuk Hey'eti Trabzon Merkezi sahte imzasıyla öteki illere aleyhimize
telgraflar da çekildiği görüldü.
Nihayet, on beş gün sonra
Trabzon'dan bir telgraf aldık. Fakat Servet Bey 'den değil... Bu telgrafı
olduğu gibi arz edersem durum anlaşılır.
Sivas'ta Hey'et-i Temsiliye adına
Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne Sureti aşağıda verilen
Trabzon Belediye Meclisi'nin
telgrafi İstanbul'a şimdi çekiliyor. Bu suretin 15 inci Kolordu
Komutanlığı'na yazdırdığı arz
olunur. ( Mevki Komutanı Ali Rıza)
Suret
1.10.1919
İstanbul, Sadrazam Ferit Paşa
Hazretleri'ne
Bugüne kadar Anadolu'dan yükselen
millî feryadı Trabzon kendisine has ağırbaşlılık ve sükûnetle inceledi ve takip
etti. Memleket bu duruma daha fazla katlanamaz. Vatan sevginiz varsa artık
mevkinizi terkediniz Paşa Hazretleri.
Belediye Başkanı Üye Üye Üye
Hüseyin Ahmet Mehmet Avni Mehmet
Salih
Üye Üye Üye Üye
Hüsnü Temel Mehmet İefik
KAZIM KARABEKİR PAşANIN TAVSİYELERİ
Kâzım Karabekir Paşa 'dan 17 Eylül
1919 tarihinde de, kişiye özel bir şifre aldım. Pek içtenlikle ve kardeşçe bir
dille yazılmış olan bu şifre bir iki uyarıyı içine alıyordu. Kâzım Karabekir
Paşa : Paşam, diyor, Sivas'tan gelen tebligat ve genelgeler,bazen Hey'et-i
Temsiliye adına bazan doğrudan sizin adınızadır.10 Eylül 1919 tarihinde,
İstanbul'daki hükûmete hitaben, kendi adınıza duyuru ve uyarılarınız olmuştur.
İuna inanınız ve güveniniz ki, bu şekilde sizin imzanızla yapılan tebligat,
sizi çok büyük bir saygı ile sevenlerce bile, büyük bir samimiyetle ve iyi
niyetle eleştiriliyor. . . . . . Bunun ne kadar etkili olacağını ve tepkiye yol
açacağını takdir buyurursunuz... Bu bakımdan Hey'et-i Temsiliye ve Kongre
kararlarının, daima imzasız ve sadece Hey'et-i Temsiliye diye yayınlanmasını
rica ederim. Telgraf şu cümlelerle son buluyordu :
Yüksek şahsiyetinizin herhalde
ortada tek başına görülmemesi memleketin yararı bakımından gereklidir. Oy
birliği ile bu noktada oyları alınan şahısların veya hey'etin kimler olduğunu
daha bugüne kadar öğrenebilmiş değilim) arz olunan bu ricalarımın iyi
karşılanacağından eminim, ellerinizden öperim.
Kazım Karabekir Paşa 'yı gerçekten
kararsızlık ve eleştiriye sürüklediğini gördüğümüz noktaları, mümkün olan
açıklıkla bir mantık süzgecinden geçirerek aydınlatma gereği ortadadır. O
günlerdeki duygu ve düşüncelerimden kaynaklanan görüşlerimi, kendimi bugünün
etkilerine kaptırmaktan çekinerek belirtmek için, o tarihte verdiğim cevabı
olduğu gibi arz etmeyi tercih ederim : 19.9.1919
15 inci Kolordu Komutanı
Kâzım Paşa Hazretleri'ne
Saygıdeğer Kardeşim,
Derin bir samimiyete dayandığına
asla şüphe etmediğim görüşlerinizi açık ve kardeşçe bir dille bildirmiş
olmanız, kardeşlik bağlarımızın sağlamlaşmasına ve yürekten bir sevinç
duygusunun doğmasına vesile olmuştur. Zihninizde beliren sakıncaları çok iyi
anlıyorum. 10 Eylül tarihinde hükümete kendi adımla gönderilmiş bir tebliğim
yoktur.
Yalnız, telgrafhanede bulunduğum bir sırada, tesadüfen Dahiliye Nazırı Adil Bey' le makine başında karşı karşıya geliverdik. Onur Sivas Valisi Reşit Paşa 'ya verdiği anlamsız cevaplara karşı, bendeniz sırf şahsi olmak üzere, onun şahsına karşı bildiğiniz biraz sertçe uyarılarda bulundum.
Yalnız, telgrafhanede bulunduğum bir sırada, tesadüfen Dahiliye Nazırı Adil Bey' le makine başında karşı karşıya geliverdik. Onur Sivas Valisi Reşit Paşa 'ya verdiği anlamsız cevaplara karşı, bendeniz sırf şahsi olmak üzere, onun şahsına karşı bildiğiniz biraz sertçe uyarılarda bulundum.
Bu hemen hemen bir karşılıklı
konuşma şeklinde geçmiştir. Bundan başka gerek hükûmete, gerek Padişah'a ve
gerek yabancılara karşı yapılan müracaatlarda hep Kongre Hey'eti veya
"Hey'et-i Temsiliye" ifadesi imza yerine geçmiştir. Yalnız, Amerikan
Senatosu'na yazılan, sizin de bildiğiniz bir mektuba kongre kararıyla beş kişi
imza koymuştur ki, bunlar arasında bendenizin de imzası vardır İçeride yapılan
açık yazışmalara gelince, bunda da "Hey'et-i Temsiliye" ibaresini
imza yerine kullanmakta idik.
Ancak, bunun bazı çevrelerde kötü etki yaptığı ve güvensizliğe yol açtığı görüldü. Gerçekten de böyle genel bir ibarenin, içine aldığı şahıslar ve kuvvet gizli kalıyordu. Ortada sorumlu kimdir? Bazı yerlerden; özellikle Kastamonu, Ankara, Malatya, Niğde, Canik gibi yerlerden doğrudan doğruya şahsen makine başına çağrılmaya başlandım. Neredeyse, Hey'et-i Temsiliye adı altında gizlenen şahıslarla birlikte olup olmadığım konusunda bir kararsızlık belirtisi sezildi.
Hatta, Trabzon'dan Servet Bey de Hey'et-i Temsiliye imzasını taşıyan tebligatı kötüye yorarak ve sözü edilen hey'etin nitelik ve niceliği konusunda birçok yanlış düşüncelere kapıldıktan sonra, bendenizi şahsen makine başına çağırdı.
Görüldükten sonra, bütün bu tartışmaların, imzanın a Hey'et-i Temsiliye olarak ve belirsiz bir şahsiyet ifade eder şekilde konulmuş olmasından ileri geldiğini söyledi. İşte bunlardan dolayıdır ki, bu imza meselesi sizin kardeşçe bildirmenizden önce Hey'et-i Temsiliye'de görüşme konusu olmuştu. Hey'et-i Temsiliye'nin, gizli bir komitenin yürütme kurulu olmayıp, hükûmetin resmi iznini almış, kanunî resmî bir derneğin temsilcilerinden oluşmuş bulunması dolayısıyla, ilgili kanun uyarınca kararların ve tebliğlerin sorumlu bir şahıs tarafından imzalanması usulü zarurî görülmüştü.
Hey'et-i Temsiliye'nin tebliğlerine ve yayınlarına genel ve belirsiz bir ad vererek düşeceği kanun dışı durumdan doğacak sakıncalar, millî akıma karşı gelenlerin esasen yapmakta oldukları zararlı propagandalara imza bulma yüzünden doğacak sakıncalardan daha tehlikeli görüldü ve sonuçta oy birliği ile imza koyma usulü karar altına alındı. Bu karara rağmen, bu defa yaptığınız kardeşçe uyarı üzerine, konunun bir kere daha görüşülmesini Hey'et-i Temsiliye'ye teklif ettim.
Daha önce ileri sürülmüş olan düşünce ve görüşler dolayısıyla, aynı şekilde, yazılan şeylerin Hey'et-i Temsiliyenin kararına dayandığı belirtilerek yazılmasına oy birliği ile karar verdiler. İahsımla ilgili olduğu için bu görüşmede tarafsız kalmayı uygun buldum. Prensip olarak bir kişinin imza etmesi kabul edildikten sonra, benim yerime başka birinin imza atması söz konusu oldu. Bu noktada hey'etin ileri sürdüğü sakıncalar şunlardır :
Ancak, bunun bazı çevrelerde kötü etki yaptığı ve güvensizliğe yol açtığı görüldü. Gerçekten de böyle genel bir ibarenin, içine aldığı şahıslar ve kuvvet gizli kalıyordu. Ortada sorumlu kimdir? Bazı yerlerden; özellikle Kastamonu, Ankara, Malatya, Niğde, Canik gibi yerlerden doğrudan doğruya şahsen makine başına çağrılmaya başlandım. Neredeyse, Hey'et-i Temsiliye adı altında gizlenen şahıslarla birlikte olup olmadığım konusunda bir kararsızlık belirtisi sezildi.
Hatta, Trabzon'dan Servet Bey de Hey'et-i Temsiliye imzasını taşıyan tebligatı kötüye yorarak ve sözü edilen hey'etin nitelik ve niceliği konusunda birçok yanlış düşüncelere kapıldıktan sonra, bendenizi şahsen makine başına çağırdı.
Görüldükten sonra, bütün bu tartışmaların, imzanın a Hey'et-i Temsiliye olarak ve belirsiz bir şahsiyet ifade eder şekilde konulmuş olmasından ileri geldiğini söyledi. İşte bunlardan dolayıdır ki, bu imza meselesi sizin kardeşçe bildirmenizden önce Hey'et-i Temsiliye'de görüşme konusu olmuştu. Hey'et-i Temsiliye'nin, gizli bir komitenin yürütme kurulu olmayıp, hükûmetin resmi iznini almış, kanunî resmî bir derneğin temsilcilerinden oluşmuş bulunması dolayısıyla, ilgili kanun uyarınca kararların ve tebliğlerin sorumlu bir şahıs tarafından imzalanması usulü zarurî görülmüştü.
Hey'et-i Temsiliye'nin tebliğlerine ve yayınlarına genel ve belirsiz bir ad vererek düşeceği kanun dışı durumdan doğacak sakıncalar, millî akıma karşı gelenlerin esasen yapmakta oldukları zararlı propagandalara imza bulma yüzünden doğacak sakıncalardan daha tehlikeli görüldü ve sonuçta oy birliği ile imza koyma usulü karar altına alındı. Bu karara rağmen, bu defa yaptığınız kardeşçe uyarı üzerine, konunun bir kere daha görüşülmesini Hey'et-i Temsiliye'ye teklif ettim.
Daha önce ileri sürülmüş olan düşünce ve görüşler dolayısıyla, aynı şekilde, yazılan şeylerin Hey'et-i Temsiliyenin kararına dayandığı belirtilerek yazılmasına oy birliği ile karar verdiler. İahsımla ilgili olduğu için bu görüşmede tarafsız kalmayı uygun buldum. Prensip olarak bir kişinin imza etmesi kabul edildikten sonra, benim yerime başka birinin imza atması söz konusu oldu. Bu noktada hey'etin ileri sürdüğü sakıncalar şunlardır :
Bütün dünya benim bu işin içinde
bulunduğumu bilir. Bugün bir başkasının imzasıyla tebligata başlanınca ve benim
adım ortadan kalkınca ya aramızda bir geçimsizlik ve ayrılık olduğu sanılacak
yahut da benim ortaya çıkmaktan çekinir gayri meşru bir durumda olduğuma,
dolayısıyla da yapılanların gayri meşru olduğu zannına düşülecektir. Bunu bir
yana bırakalım, herkesçe inanılacak ve güvenilecek bir arkadaşımız kendi imzası
ile ortaya çıktığı takdirde, bugün benim için söz konusu olan sakıncalar yarın
o arkadaşımız için de söz konusu olacaktır.
O halde, onun da çekilip yerine bir başkasının imza atmaya başlaması gibi sonuç olarak bizim için güçsüzlük belirtisi olacak bir sıra takip etme gereği doğacaktır. Bilmem bu yolu ne dereceye kadar doğru bulursunuz? Gerçekten de bendenizin şahsı, özellikle işin başlangıcında bir saldırı hedefi olarak görülmüştü. Ancak, hem içeriden hem de dışarıdan beklenen saldırılar yapılmış, Tanrı'ya şükür hepsi de maksadımıza uygun olarak sonuçlanmıştır. İstanbul Hükûmeti ve kötülüğümüzü isteyenler, her teşebbüslerinde yenilmişlerdir.
Yabancılara gelince; Amerikalılar, Fransızlar ve İngilizlerle pek ciddî temaslar yapılmış; bunların Sivas'a kadar gelen yetkili memurları lehimizde olmuşlar, bizimle iyi ilişkilere girişmişlerdir. Bizim de içinde bulunduğumuz Kuva-yı Milliye'nin, bir iki kişinin kışkırtmasından doğmuş bir hareket olmayıp tam anlamıyla millî nitelikte genel bir hareket olduğunu bize de bilgi vererek bağlı bulundukları makamlara rapor halinde bildirmişlerdir.
Bir de, memleketimizde, bilinen ahlâksızlık gereği bazı kirli vicdanlı insanların, bu gibi hareketlerde az çok önayak olanlar hakkında çıkardıkları dedikodunun önüne geçmek mümkün değildir. Bu duygusal davranış her millette de aynıdır. Bu türlü sakıncalara karşı burada düşünülen tek çare, bizim sarsılmaz bir dayanışma ve içtenlikle yüce gayemize doğru yürümekte bir an olsun kararsızlık göstermemekliğimizdir.
Bendenizin, kamu yararı ile ilgili iş ve hareketlerimizde şahsî görüşlerimle değil, bütün saygıdeğer arkadaşlarımın vicdan ve gönül birliği ile hareketi tercih ettiğim, siz kardeşimce de bilinmektedir. Bununla, birlikte bu hususta siz kardeşimin hatırına gelebilecek daha başka düşünceleri de bildirmenizi bekler, üstün saygı ve samimiyetle gözlerinizden öperim, kardeşim. Mustafa Kemal
O halde, onun da çekilip yerine bir başkasının imza atmaya başlaması gibi sonuç olarak bizim için güçsüzlük belirtisi olacak bir sıra takip etme gereği doğacaktır. Bilmem bu yolu ne dereceye kadar doğru bulursunuz? Gerçekten de bendenizin şahsı, özellikle işin başlangıcında bir saldırı hedefi olarak görülmüştü. Ancak, hem içeriden hem de dışarıdan beklenen saldırılar yapılmış, Tanrı'ya şükür hepsi de maksadımıza uygun olarak sonuçlanmıştır. İstanbul Hükûmeti ve kötülüğümüzü isteyenler, her teşebbüslerinde yenilmişlerdir.
Yabancılara gelince; Amerikalılar, Fransızlar ve İngilizlerle pek ciddî temaslar yapılmış; bunların Sivas'a kadar gelen yetkili memurları lehimizde olmuşlar, bizimle iyi ilişkilere girişmişlerdir. Bizim de içinde bulunduğumuz Kuva-yı Milliye'nin, bir iki kişinin kışkırtmasından doğmuş bir hareket olmayıp tam anlamıyla millî nitelikte genel bir hareket olduğunu bize de bilgi vererek bağlı bulundukları makamlara rapor halinde bildirmişlerdir.
Bir de, memleketimizde, bilinen ahlâksızlık gereği bazı kirli vicdanlı insanların, bu gibi hareketlerde az çok önayak olanlar hakkında çıkardıkları dedikodunun önüne geçmek mümkün değildir. Bu duygusal davranış her millette de aynıdır. Bu türlü sakıncalara karşı burada düşünülen tek çare, bizim sarsılmaz bir dayanışma ve içtenlikle yüce gayemize doğru yürümekte bir an olsun kararsızlık göstermemekliğimizdir.
Bendenizin, kamu yararı ile ilgili iş ve hareketlerimizde şahsî görüşlerimle değil, bütün saygıdeğer arkadaşlarımın vicdan ve gönül birliği ile hareketi tercih ettiğim, siz kardeşimce de bilinmektedir. Bununla, birlikte bu hususta siz kardeşimin hatırına gelebilecek daha başka düşünceleri de bildirmenizi bekler, üstün saygı ve samimiyetle gözlerinizden öperim, kardeşim. Mustafa Kemal
Efendiler, İstanbul Hükûmeti ile
haberleşmeyi kestiğimiz 12 Eylül 1919 tarihinden sonra, Ferit Paşa Kabinesi'nin
düştüğü tarihe kadar geçen süre içindeki değişik tarihlerde, tekrar Padişah'a,
yabancı devlet temsilcilerine, İstanbul Belediyesi'ne ve bütün basına çeşitli
muhtıra ve bildiriler yazıldı.
PADİşAHIN BİLDİRİSİ
20 Eylül 1919 tarihli, Sadrazam
Damat Ferit Paşa imzalı bir genel duyuru ile Padişah'ın da bir bildirisinin
yayınlandığını hatırlayacaksınız. Bu bildirinin dikkate değer noktalarını
tekrar hatırlatmak isterim. Bu noktaları sıra ile işaret edeceğim :
1- Hükûmetin güttüğü siyaset
sonunda, İzmir'de meydana gelen facialar, Avrupa devletlerinin ve medenî
milletlerin dikkatini çekti ve bize karşı sevgi uyandırdı.
2
- Bir özel hey'et, yerinde tarafsız
olarak soruşturmaya başladı. Hakkımız medenî dünyanın gözleri önüne
serilmektedir.
3
- Millî birliğimizi bozacak hiçbir
karar ve teklif olmadı.
4
- Bazı kimseler tarafından halk ile
hükûmet arasında sözde bir anlaşmazlık varmış gibi ilân ediliyor.
5
- Bu durum, kanun şartları içinde
bir an önce yapılmasını istedigimiz seçimleri de geri bıraktırıyor ve barışın
yaklaşmakta bulunduğu bir sırada, varlığı zarurî olan Meclis-i Mebusân'ın
toplanmasını da geciktirecektir.
6
- Bugün vatandaşlarımdan beklediğim,
hükûmetin emirlerine tamamiyle uymaktır.
7
- Büyük devletlerin hak verici
duyguları, Avrupa ve Amerikan kamuoyunun ölçüseverliği, yakında durumumuzu ve
haysiyetimizi koruyacak bir barışa kavuşma ümidimi kuvvetlendirmektedir.
Yüksek hey'etinizce de bilinmektedir
ki, bu bildirinin yayınlanması ve dağıtılması, bizim, memleketle İstanbul
Hükûmeti arasındaki haberleşme ve ilişkileri kestiğimiz ve bu noktada ısrar
etmekte bulunduğumuz günlerde olmuştur. Herhalde verdiğimiz talimat ve genel
emirlere uyulduğu takdirde, bu bildirinin hiç bir yerden alınmaması ve millete
de okutturulmaması gerekirdi. Oysa, şimdi arz edeceğim bir telgraftan, karar ve
tebliğlerimize aykırı ve görüşümüze büsbütün ters düşen bu bildirinin bazı
yerlerden alındığı anlaşıldı.
Trabzon Mevki Komutanı'na
Yüce Padişah Hazretleri'nin
milletine karşı yayınlamak lûtfunda bulundukları bildirinin derhal memurlara ve
şehir halkına duyurulması gerekir. Ta ki, iş başındaki hain hükûmetin, melek
huylu Padişahımız Efendimiz'i ne kadar küstahça bir cür'etle hâlâ aldatmakta
olduklarını anlamayanlar kaldıysa, iyice öğrensinler. Millet ve memleketi için
mübarek yüreklerinin ne kadar büyük bir sevgi ve koruyuculukIa dolu olduğunu
gösteren bu bildiride, en açık bir biçimle göze çarpan nokta, kabinenin haince
hareketi hakkında Hilâfet makamına millet tarafından arz olunan şikâyetnamenin hâlâ Padişah
Hazretleri'nin bilgisine ulaşmamış bulunmasıdır.
Çünkü, millete ve vatana karşı doğrudan doğruya kabine üyeleri tarafından yöneltilen ihanet hançerini görüp bilmiş olsalardı, bu hainleri bir dakika bile yerlerinde tutmayacaklarına mübarek bildirideki ifade içtenliği en büyük tanıktır. Bu hainler, bu gerçeği bildikleri için, Halifemiz Efendimiz'i doğrudan doğruya milletle karşı karşıya getirmiyorlar.
Bu durumda, millete düşen görev, şanlı padişahına olan sonsuz sevgi ve bağlılığını biribiri ardınca tekrarlayarak göstermekle birlikte, bütün milletin ve ordunun, ayrılmaz bir bütün halinde, millet varlığını ve memleketi kurtarmaya çalıştıklarını, ancak bu hain kabinenin, milletin bağlılık belirten bu meşru hareketini Padişahımız Efendimiz'den gizleyerek büsbütün ters bir şekilde göstermiş oldukları gerçeğini, dün karar verildiği üzere, Hilâfet makamına aracı kullanmadan arz etmek ve duyurmaktır.
Erzurum halkının bu yolda yazacakları telgraf sureti oraya bildirilecektir. 21.9.1919 15' inci Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir
Çünkü, millete ve vatana karşı doğrudan doğruya kabine üyeleri tarafından yöneltilen ihanet hançerini görüp bilmiş olsalardı, bu hainleri bir dakika bile yerlerinde tutmayacaklarına mübarek bildirideki ifade içtenliği en büyük tanıktır. Bu hainler, bu gerçeği bildikleri için, Halifemiz Efendimiz'i doğrudan doğruya milletle karşı karşıya getirmiyorlar.
Bu durumda, millete düşen görev, şanlı padişahına olan sonsuz sevgi ve bağlılığını biribiri ardınca tekrarlayarak göstermekle birlikte, bütün milletin ve ordunun, ayrılmaz bir bütün halinde, millet varlığını ve memleketi kurtarmaya çalıştıklarını, ancak bu hain kabinenin, milletin bağlılık belirten bu meşru hareketini Padişahımız Efendimiz'den gizleyerek büsbütün ters bir şekilde göstermiş oldukları gerçeğini, dün karar verildiği üzere, Hilâfet makamına aracı kullanmadan arz etmek ve duyurmaktır.
Erzurum halkının bu yolda yazacakları telgraf sureti oraya bildirilecektir. 21.9.1919 15' inci Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir
Kâzım Karabekir Paşa, bu telgrafını
şöyle bir notla bize de bildiriyordu :
Bu konuda yüksek düşünceleriniz var
mı? Bu kutsal bildiri, milletin padişahına karşı gerçeği bildirmesine yeniden
fırsat vermiştir. Erzurum halkı, kabinenin bûtün cinayetlerini tekrar etmek
suretiyle, yeniden huzura maruzatta bulunacaktır. Bunun suretini ya çekilmek
üzere yahut da bilgi için sayın hey'etinize takdim edeceğim.
Kâzım Karabekir
Makine başında buna cevap olarak
bildirdiğimiz görüş şuydu :
Ferit Paşa Kabinesi'nin canice iş ve
hareketleri ile ilgili belgelerin aldatıcı bildirinin Bâbıâli'de hazırlanmakta
olduğunu daha önce haber almış olduğu yüksek malûmlarıdır. Böyle olsa bile, bu
tebligat ile padişahın bildirisini biribiri ile karşılaştırarak muhakemeye
dayanan bir sonuç elde etmek ve gerçek durumu kavramak pek mûmkûn değildir.
Bu bakımdan ve biz, aslında böyle bir aldatıcı bildirinin Bâbıâli'de hazırlanmakta olduğunu daha önce haber almış olduğumuzdan, bunun milletin zihnini bulandırmasını önlemek için İstanbul'dan alınmamasını uygun bulmuştuk. Zaten İstanbul ile resmi haberleşmenin kesilmiş bulunması dolayısıyla, doğrudan doğruya
Bu bakımdan ve biz, aslında böyle bir aldatıcı bildirinin Bâbıâli'de hazırlanmakta olduğunu daha önce haber almış olduğumuzdan, bunun milletin zihnini bulandırmasını önlemek için İstanbul'dan alınmamasını uygun bulmuştuk. Zaten İstanbul ile resmi haberleşmenin kesilmiş bulunması dolayısıyla, doğrudan doğruya
Saray'dan değil, yine Ferit Paşa'
nın notu ile Bâbıâli'den verilen bu bildirinin Sivas, Ankara, Kastamonu ve
öteki merkezlerde olduğu gibi hiçbir yerden alınmamış olduğunu sanıyorduk.
Bu bildiriyi almak için daha önee milletin padişaha durumu ve gerçeği anlatmasına izin verilmesi gerekirdi. Bu sebeple bildirinin yayılıp herkese duyurulmasına aracılık etmeyi yararlı bulmuyoruz. Öyle vâr ki, bu bildiri Trabzon, Erzurum ve Sivas gibi merkezlerde ilgililer tarafından okunmuş bulunduğuna göre, düşündüğümüz gibi her merkezden İstanbul'a bir telgraf çekilmesi uygun olur. Mustafa Kemal
Bu bildiriyi almak için daha önee milletin padişaha durumu ve gerçeği anlatmasına izin verilmesi gerekirdi. Bu sebeple bildirinin yayılıp herkese duyurulmasına aracılık etmeyi yararlı bulmuyoruz. Öyle vâr ki, bu bildiri Trabzon, Erzurum ve Sivas gibi merkezlerde ilgililer tarafından okunmuş bulunduğuna göre, düşündüğümüz gibi her merkezden İstanbul'a bir telgraf çekilmesi uygun olur. Mustafa Kemal
Padişah'ın bu bildirisinin,
kamuoyunda yaratacağına şüphe olmayan olumsuz etkinin bir dereceye kadar olsun
önüne geçebilmek için, bu bildiride yer alan düşünceleri yalanlamaya ve
çürütmeye yarayacak şekilde Padişah'a bir cevap yazmayı ve bunu memlekete yayıp
duyurmayı tek çıkar yol olarak düşündük ve öyle yaptık.
BÖLÜMLER - LİNKLER
1. Kuva-i Milliye (Ulusal Güçler) Dönemi :
Atatürk'ün 19.Mayıs.1919 tarihinde Samsun'a çıkışından başlayan ve Anadolu'ya hareketi ile devam eden, kongreler, ön çalışmalar, ordu müfettişliği zamanı, geri çağrılması, idam fermanı, sivil yaşama geçişi, tarihi belge niteliğini taşılan telgraf teatileri, ortu kumandanları ile vilayet mutasarraflarının durumları, görüşleri, payitahtın ne pahasına olursa olsun yeni bir devlet kuruluşunu engelleme çalışmaları, meclisin toplanma aşamasına kadar geçen dönem.
Bölümleri :
1.Bölüm : Ata'mızın Samsun'a çıkışından itibaren, Kavak, Havza üzerinden Amasya, ardından Tokat üzerinden Sivas ve kongre için hazırlıklar. Sayfaya Git
2.Bölüm : Erzurum Kogresi hazırlıkları ve yapılması, arkasından önemli kararların alınacağı Sivas Kongresi. 1 ve 2 nci Bölümler Atamızın en tehlikeli günleridir, görevinden ayrılmış, her an yakalanma durumu, valiler ve askeri komutanların bazıları tereddüt içinde ve telgraflar-Mektuplar... Sayfaya Git
3.Bölüm : Sivas kogresi karşıtları, manda yönetimi tartışmaları, Ali Galip diye birisi ve telgraflar. Nutuk okunmaya devam edildikçe, özellikle TCDD da benim bulunduğum görev olduğu için değinmek isterim: Posta İdaresinin Telgraf sistemleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasında en önemli yeri işgal eden bu sistem aynen demiryollarında da mevcuttu ve sistemin devamlı faal durumda olması, Telgraf hatlarından alın, makina ve enerji kaynaklarına bakan teknik elemanları ile telgraf makina operatörlerine kadar tüm personelin gece-gündüz, bayram-tatil demeden fedakarlıkla görev başında bulunmasına bağlıdır. Sayfaya Git
4.Bölüm : İstanbul ile tamamen iplerin kopması, İst. hükümet değişiklikleri, Konya eski valisinin ihaneti ve telgraflar...Sayfaya Git
5.Bölüm : Milli teşkilak genişliyor, halk tarafından benimseniyor, Atamızın önemli paşalarla bizzat veya tlegrafla görüşmesi.Sayfaya Git
6.Bölüm : Yeni seçilen milletvekillerine verilen direktif, İst.Meclis-i mebusanın İst. dışında toplanması gerektiği, mevcut hükümetin resmen işgal kuvvetleri emrine girmesi ve telgraflar...Sayfaya Git
7.Bölüm : Sivas'dan Ankara'ya hareket, Bayburt'ta yalancı peygamber, Genç subaylara cephe alan Dahiliye Nazırı, Ankara'ya gelen yeni milletvekilleri, Misak-ı milli hazırlıkları ve telgraflar...
Sayfaya Git
8.Bölüm : Anadolu'daki yabancı subayların tutuklanma girişimi, İst. hükümetinin düşürülmesi gerektiği, Atamızın millete yayınladığı bildiri, Büyük Millet Meclisinin toplanması, Ankara Hükümetinin kurulma çalışmaları.Sayfaya Git
M.Kemal Paşa Samsun'da Bandırma Vapurundan inmiş, sandalda.
2. Türkiye Büyük millet Meclisi Dönemi :
23.Nisan.1920 Tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin resmen açılışı yapıldıktan sonra, ülke yönetim sistemi için yapılan çalışmalar, kanunlar, istiklal savaşlarının galibiyetle sonuçlanması, anlaşmalar ve Cumhuriyetin kurulma aşamalarına kadar geçen dönem.
Bölümleri :
1.Bölüm : Atamızın TBMM başkanlığına seçilmesi ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
2.Bölüm : Çerkez Etem olayları ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
3.Bölüm : Hilafet konusu, Londra konferansı ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
4.Bölüm : Anadolu'da çıkan isyanlar, Merkez Ordusu kurulması ve diğerleri İçindekilerde.
Sayfaya Git
5.Bölüm : Saltanatın kaldırılması kararı, Vahdettin'in kaçırılması ve diğerleri İçindekilerde.
Sayfaya Git
6.Bölüm : Lozan -Mondros, İsmet Paşa ile bazı paşaların anlaşmazlığı ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
TBMM nin açılış töreni
3. Cumhuriyet Dönemi :
29.Ekim.1923 Taürihinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin resmen ilan edilmesinin ardından, Nutuk söylevinin mecliste okunduğu tarih olan 15.Ekim.1927 e kadar geçen dönemde yapılan köklü çalışmalar, alınan kararlar, çıkartılan kanunlar ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin geri dönülmez biçimde dünyaya duyurulması ile tanınması.
Bölümleri :
1.Bölüm : Atamızın C.Başkanı seçilmesi, Halifelik yorumları ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
2.Bölüm : Kazım Karabekir olayı, Rauf Bey ve Cumhuriyet ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
Ana Sayfaya Git
1. Kuva-i Milliye (Ulusal Güçler) Dönemi :
Atatürk'ün 19.Mayıs.1919 tarihinde Samsun'a çıkışından başlayan ve Anadolu'ya hareketi ile devam eden, kongreler, ön çalışmalar, ordu müfettişliği zamanı, geri çağrılması, idam fermanı, sivil yaşama geçişi, tarihi belge niteliğini taşılan telgraf teatileri, ortu kumandanları ile vilayet mutasarraflarının durumları, görüşleri, payitahtın ne pahasına olursa olsun yeni bir devlet kuruluşunu engelleme çalışmaları, meclisin toplanma aşamasına kadar geçen dönem.
Bölümleri :
1.Bölüm : Ata'mızın Samsun'a çıkışından itibaren, Kavak, Havza üzerinden Amasya, ardından Tokat üzerinden Sivas ve kongre için hazırlıklar. Sayfaya Git
2.Bölüm : Erzurum Kogresi hazırlıkları ve yapılması, arkasından önemli kararların alınacağı Sivas Kongresi. 1 ve 2 nci Bölümler Atamızın en tehlikeli günleridir, görevinden ayrılmış, her an yakalanma durumu, valiler ve askeri komutanların bazıları tereddüt içinde ve telgraflar-Mektuplar... Sayfaya Git
3.Bölüm : Sivas kogresi karşıtları, manda yönetimi tartışmaları, Ali Galip diye birisi ve telgraflar. Nutuk okunmaya devam edildikçe, özellikle TCDD da benim bulunduğum görev olduğu için değinmek isterim: Posta İdaresinin Telgraf sistemleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasında en önemli yeri işgal eden bu sistem aynen demiryollarında da mevcuttu ve sistemin devamlı faal durumda olması, Telgraf hatlarından alın, makina ve enerji kaynaklarına bakan teknik elemanları ile telgraf makina operatörlerine kadar tüm personelin gece-gündüz, bayram-tatil demeden fedakarlıkla görev başında bulunmasına bağlıdır. Sayfaya Git
4.Bölüm : İstanbul ile tamamen iplerin kopması, İst. hükümet değişiklikleri, Konya eski valisinin ihaneti ve telgraflar...Sayfaya Git
5.Bölüm : Milli teşkilak genişliyor, halk tarafından benimseniyor, Atamızın önemli paşalarla bizzat veya tlegrafla görüşmesi.Sayfaya Git
6.Bölüm : Yeni seçilen milletvekillerine verilen direktif, İst.Meclis-i mebusanın İst. dışında toplanması gerektiği, mevcut hükümetin resmen işgal kuvvetleri emrine girmesi ve telgraflar...Sayfaya Git
7.Bölüm : Sivas'dan Ankara'ya hareket, Bayburt'ta yalancı peygamber, Genç subaylara cephe alan Dahiliye Nazırı, Ankara'ya gelen yeni milletvekilleri, Misak-ı milli hazırlıkları ve telgraflar...
Sayfaya Git
8.Bölüm : Anadolu'daki yabancı subayların tutuklanma girişimi, İst. hükümetinin düşürülmesi gerektiği, Atamızın millete yayınladığı bildiri, Büyük Millet Meclisinin toplanması, Ankara Hükümetinin kurulma çalışmaları.Sayfaya Git
M.Kemal Paşa Samsun'da Bandırma Vapurundan inmiş, sandalda.
2. Türkiye Büyük millet Meclisi Dönemi :
23.Nisan.1920 Tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin resmen açılışı yapıldıktan sonra, ülke yönetim sistemi için yapılan çalışmalar, kanunlar, istiklal savaşlarının galibiyetle sonuçlanması, anlaşmalar ve Cumhuriyetin kurulma aşamalarına kadar geçen dönem.
Bölümleri :
1.Bölüm : Atamızın TBMM başkanlığına seçilmesi ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
2.Bölüm : Çerkez Etem olayları ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
3.Bölüm : Hilafet konusu, Londra konferansı ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
4.Bölüm : Anadolu'da çıkan isyanlar, Merkez Ordusu kurulması ve diğerleri İçindekilerde.
Sayfaya Git
5.Bölüm : Saltanatın kaldırılması kararı, Vahdettin'in kaçırılması ve diğerleri İçindekilerde.
Sayfaya Git
6.Bölüm : Lozan -Mondros, İsmet Paşa ile bazı paşaların anlaşmazlığı ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
TBMM nin açılış töreni
3. Cumhuriyet Dönemi :
29.Ekim.1923 Taürihinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin resmen ilan edilmesinin ardından, Nutuk söylevinin mecliste okunduğu tarih olan 15.Ekim.1927 e kadar geçen dönemde yapılan köklü çalışmalar, alınan kararlar, çıkartılan kanunlar ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin geri dönülmez biçimde dünyaya duyurulması ile tanınması.
Bölümleri :
1.Bölüm : Atamızın C.Başkanı seçilmesi, Halifelik yorumları ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
2.Bölüm : Kazım Karabekir olayı, Rauf Bey ve Cumhuriyet ve diğerleri İçindekilerde.Sayfaya Git
Ana Sayfaya Git
Follow @AlpWebSite
Bizi Takip Edin
Tweetle
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder